19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K ğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Uğur Mumcu’nun anlayışını sürdürecek gençleri mesleğe kazandırmaya çabalarken öte yandan edebiyat, felsefe, sinema, fotoğrafçılık, drama, siyasal düşünceler tarihi ile sanat tarihi alanlarında yedi kategoride çağdaş birey olmanın yolunu açmak üzere çalışmalar yapıyor. Bu doğrultuda farklı bakış açıları edinmek, kendini yazında ya da genel olarak sanat alanında ifade etmek, bir yolla kişiliğini geliştirmek isteyenlere dönük 1996’dan bu yana, yazma, roman inceleme, uygulamalı öykü, uygulamalı yazma (roman/senaryo), felsefeye girişfelsefe yazın ilişkisi, sinema tarihi– eleştirel film incelemesi, kısa film atölyesi, fotoğrafçılık, sanat tarihi, siyasal düşünceler tarihi, edebi metinlerle drama, duygu felsefesi vb. başlıklar altında seminerler düzenliyor vakıf... Uğur Mumcu idealizminin ana dayanağı olan temel, hiç kuşku yok ki düşünen, sorgulayan bireyle başlıyor. Özgürlükçü, bağımsızlıktan yana, insan haklarına, emeğe saygılı, gerek kişisel gerekse toplumsal bağlamda adalet, demokrasi kavramlarına duyarlı, barışçı, üretken, sevgi dolu kişiler, böylece çağdaş birey olmanın ölçütünü de koyuyor. Bu birey nasıl yaratılacak? Bunun yolu, eğitimden geçiyor. Vakfın (um:ag) Eğitim Koordinatörü Ümit Yüksel Bal, vakfın bu kavrayışla bir yandan Uğur Mumcu’nun gazetecilik anlayışını sürdürecek gençleri mesleğe kazandırmaya çabalarken öte yandan edebiyat, felsefe, sinema, fotoğrafçılık, drama, siyasal düşünceler tarihi ile sanat tarihi alanlarında yedi kategoride çağdaş birey olmanın yolunu açmak üzere çalışmalar yaptığını belirtiyor. Bu doğrultuda farklı bakış açıları edinmek, kendini yazında ya da genel olarak sanat alanında ifade etmek, bir yolla kişiliğini geliştirmek isteyenlere dönük 1996’dan bu yana, yazma, roman inceleme, uygulamalı öykü, uygulamalı yazma (roman/senaryo), felsefeye girişfelsefe yazın ilişkisi, sinema tarihi–eleştirel film incelemesi, kısa film atölyesi, fotoğrafçılık, sanat tarihi, siyasal düşünceler tarihi, edebi metinlerle drama, duygu felsefesi vb. başlıklar altında seminerler düzenliyor um:ag… Seminerler, yalnız Uğur Mumcu idealiyle örtüşmüş bireyler yaratılmasının önünü açmıyor, yanı sıra bu ısınmayla, üretilen erkeyle, ileriye dönük bir aydınlanma türbini de çalıştırılıyor aynı zamanda. Bu, olası yeni kuşakların da muştusunu veriyor bize… Bu, kendini, dünyayı sorgulayan, yazınsal, sanatsal bağlamda duyarlılık taşıyan, yaşanan çağın sıradanlığına karşı dik duruş sergileyen bireyin, kendisi gibi düşünen, arayan öteki bireyle bir araya gelmesinin de önünü açıyor kaçınılmaz biçimde. Buna göre aynı çatı altında buluşan um:ag katılımcıları bilgi, beceri, duyarlıSAYFA 16 ? 31 OCAK itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA [email protected] [email protected] U Uğur Mumcu’nun yazar kızları, oğulları... lık paylaşımı, geliştirimi doğrultusunda da kendisini bileyip pekiştiriyor… Bu çerçevede her yıl, üçer devre halinde yaklaşık onar haftalık dönemlerde yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen etkinliklerde insanlar yeni bir aydınlanmanın ateşini yakıyor aralarında… İki um:ag yazarını örnekleyerek Uğur Mumcu yazarlık okulu üyelerinden yansıyan genel özellikler üzerinde durmak istiyorum bu hafta… GÜLŞEN MUTLU... Bir yazar için, kitabını görüp karşılamak mutluluk elbette. Ancak her yazar bu mutluluğu tadamıyor. Nitekim um:ag yazarlarından Gülşen Mutlu da Kıyıya Vuran Öyküler (Ürün, 2011) başlığıyla bir araya getirilen öykülerini dünya gözüyle görebilmiş değil yazık ki… Gülşen Mutlu (19402010), kızı Meltem Türkoğlu’nun yayına hazırladığı kitaptaki öyküleriyle kalacak belleklerimizde. Psikolojik katmanlarla yapılandırılan, farklı açılımlara kapı aralayan öyküler Gülşen Mutlu’nun verimleri. Üstelik doğrudan söylemek yerine küçücük, fısıltı benzeri ipuçları yansıtan, birkaç minik ayrıntıyla anlamlandırma kapısı aralayıp usulca buracığa yerleştiriliveren öykü örnekleri bunlar. Mutlu’nun öykülerinde kadın karakterler hep içe attıklarıyla, alabildiğine örtük tutumlarıyla varlar. Bir türlü isyan edemedikleri için de “içine kanıyor” (22) kadınlar, gözyaşları sürekli içe akıyor. (46) Çocukluklarını anımsayışları, mutluluğun yaşandığı evlere dönüşleri bile (25, 72) bu bağlamda alınabilir onların. O halde mutluluk kadar yaşama gücüyle direnci de geçmiş zamanın anımsanışıyla çıkacaktır ortaya. Bu nedenle öyküler, söz konusu örtük güzelliğin hazana düşen evreni içinde yerini buluyor daha çok. Öykülerde ilk planda alımlanan anlatıcı konumundaki kadın karakterler, anlaşılamadığını düşünen, özlemlerini gerçekleştirememiş, ötesinde hep düş kırıklıkları yaşamış kişiler. Karakterlerini böyle yapılandıran bir yazarın öykülerinden bir karamsarlığın yayılmaması olası mı? Bütün bu verilerin ardından Gülşen Mutlu imzalı öykülerin kötümser değilse de karamsar öyküler olduğunu söylemek olanaklı o halde. Nitelikçe geçmişe dayanması, yaşamın anımsayışlarla sürmesi, acılardan, düş kırıklıklarından beslenmesi, hep kapalı kapıların önüne çıkılması genelde, öykülerin bu yönde biçimlenmesine yol açıyor. Ancak dışa karşı iyilik meleği gülümseyişlerin, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen dervişçe tutumun altını çizmek de doğru olur herhalde. Nitekim “Buzullardan Su Taşımak” başlıklı öykü bile içerdiği iyimser yaklaşımlara, sevinç dalgalanmalarına karşın bir karamsarlığın açılımı bağlamında alınabilir pekâlâ. Evet, um:ag yazarı Gülşen Mutlu, bu içten, ama içli öyküleriyle geçiyor dünyamızdan… Kıyıya Vuran Öyküler bunu gösteriyor bize… KORAY ÖZER... İlk kitabıyla okur önüne çıkan bir um:ag yazarı da Koray Özer. Kapak resmiyle çizimlerini Barış Hasırcı’nın yaptığı Lacivert Kadife Ceket’te (Phoenix, 2011;) toplam dört öykü karşılıyor okuru. Bu çerçevede biri elli sayfayı aşkın oylumuyla belki uzunmuş gibi görünüyor ama yine de kısa öykü kalıbına uygun örnekler bunların tümü… Özer’in bu ilk kitabıyla farklı yapıda bir öyküler toplamı oluşturduğu söylenebilir. Gerçi Koray Özer’in öykülerinde insanı ilk ağızda karşılayan kıpır kıpır, yerinde duramayan uçarı dili belki, ama yalnızca bu değil yapıtı ilginç kılan… Gerek bizde gerekse başka dillerde farklı simgelemelere dayalı, başka öznelere, nesnelere dönüşümle ilgili gülmeceden gerçeküstüne, aykırı gerçekçiliğe vb. nice öykü, roman, anlatı yayımlanmış olmalı. Yazarlar eğretilemeleriyle kuşku yok ki yoluyla çok başka evrenleri işaret edip bize farklı yollarla ulaşma çabası sergiliyor aslında. Öte yandan bunun, özellikle baskının yoğunlaştığı, kuşak çatışmasının ya da değer karmaşasının egemen olduğu, savaş, şiddet çılgınlığının yükseldiği vb. dönemlerde yaşanması, yazınsal/sanatsal olanla karşı çıkmanın, muhalefet yapabilmenin de anahtarına dönüşüyor. Nitekim bizde bunun hiç de hafife alınamayacak bir tarihi olduğu göz önüne alınabilir. Bütün bunlar, aslında başka bir evrene atlamak için geçenek oluşturması amacıyla öykü evrenlerinde giydirilen karakterlerle anlatıya yerleştiriliyor. İşte Koray Özer de bizi böylesi bir evrenle, bununla örtüşmüş karakterlerle tanıştırıyor bir bakıma. Lacivert Kadife Ceket’teki öyküler bununla uyumlu, bunların göstereni örnekler konumunda. lerle örülü, farklı göndermeleri, eğretilemeleriyle insanı dürten metinler bunlar. Okuru zangırdatacak denli çılgınsı iştahla, hep aykırı söyleyişlerle zıplatıyor sonuçta Koray Özer. Günümüzde Muzaffer İzgü’yle dorukta yerini koruyan bu yazınsal verimleme kavrayışının Cihan Demirci, Atilla Polat, Koray Özer vb. adlarla sürdüğü göz önüne alınabilir o halde. Bütün bu yazarların, bir yanıyla polisiye bıçkınlığı yansıtması buna bağlanabilir herhalde. O halde bütün bu özellikleriyle, ötekilerine eklemlenen farklı bir öyküleme perdesinin açıldığı düşünülebilir Lacivert Kadife Ceket’te. um:ag YAZARLAR KUŞAĞIYLA KAZANILAN NİTELİK... Ümit Yüksel Bal’ın verdiği, um:ag yazma seminerlerine katılıp da ilk kitaplarını yayımlayanlar listesi olarak elli kadar yazarın adını sıralıyor… Peki, kitap yayımlayanlarla ileride yayımlayacak olanları birlikte topluca alıp um:ag yazma seminerlerine katılan bu yazarlar topluluğunun kendi bünyesinde kuşak oluşturduğunu öne sürmek olanaklı mı? Şimdilik buna “evet” diyebilmek kolay görünmüyor… Gerek “kuşak” kavramının içini dolduracak gerekçeler nedeniyle gerekse buna bağlı ortaya çıkan oluşumun niteliği yönünden… Ne var ki kitaplarını okuduğum yazarları yeterli sayıda örnek olarak alıp bunların genel özellikleri bağlamında kimi ipuçları sıralayabiliriz yine de kanımca: 1.Uğur Mumcu yazarlık okulunun tüm üyeleri yazma eyleminin kendisi denli toplumsal duyarlılığı da çok önemseyen yazarlar. 2.um:ag yazarlarının tümü de toplumsal duyarlılıklar kadar yazınsal sorunlar, estetik sorunsallar karşısında da duyarlılık sergiliyor. 3.um:ag yazarlarının tamamı toplumu sahiplenme bilinci denli, dilimizi, yazınımızı sahiplenme bilinci de yansıtıyor. 4.um:ag yazarları, çağdaş bir yazarlık düzeyinin peşinde gidiyor, duyarlıklarıyla gerek dünyanın, gerekse Türk yazınsal veriminin modern ardılı olduklarını gösteriyor. Bunlara daha başka notlar da eklenebilir elbette, ne ki şimdilik bu kadarla yetinmeyi yeğliyorum, ileride konuya dönme hakkım saklı kalmak üzere… Yukarıda birkaç ilke biçiminde sıraladığım bu özellikler elbette çok önemli… Bu nedenle, bir “kuşak” oluşturmasa da um:ag yazarları, Uğur Mumcu’nun idealleriyle örtüşecek bir kavrayışın temsilcileri olduğunu göstererek kendiliğinden bir “yazarlar topluluğu” oluşturduğu izlenimi bırakıyor bende… Yirmi yıl sonra Uğur Mumcu’nun kızlarıyla oğullarınca oluşturulan bu yazarlar topluluğunu, hem tek tek üyelerini hem de bunların verimlerini, ayrıca yazarlar topluluğu bağlamında çizdikleri eğriyi, önümüzdeki yıllarda da izlemeyi sürdüreceğim… Bu da Uğur Mumcu anısına üzerime aldığım görev olsun! ? Önceki yıllarda Atilla Polat’ın ilk kitabı Berduş Kediler Kırnavalı’nı da (Gürer, 2010) “gülmeceye eklenen son halka”lardan biri olarak değerlendirmiştim. Özer de tıpkı Polat gibi bizi böylesi farklı estetik tatlarla kuşatıyor, zengin söz çağıltılarıyla birlikte. Gerçekten farklı yelpazede pek çok kıvrak, ötesinde özgün söyleyişler armağan ediyor bize. Birkaç örnek sıralayayım: Kova kova insan, yaylak yaylak gezinmek, mantık üfürüğü, insanı o baskülden indirip bu teraziye koyan fesat bakış, saçını jöleyle ibiklemek, işaret yumağı, ele bela dile cila, böcül böcül bakmak, salkım saçak doğrulmak, kapari kafa, otel asansörü gibi inip çıkan tansiyon, yangelci vb. Yukarıdaki örneklerde görüldüğünce cinlik 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1198
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle