19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Özkan Mert’ten seçme şiirler kitabı: Allah ve Tango Bir yeryüzü şairi Şair Özkan Mert’in, 2012’de Boyut Yayıncılıktan yayımlanan, 50. sanat yılında seçme şiirlerini topladığı Allah ve Tango isimli şiir kitabı, 1961–2011 yılları arasında yazdığı şiirlerden seçilerek iki dilli (Türkçeİngilizce) olarak yayımlandı. Bu yıllar arasında çeşitli kitaplarda okurla buluşan tam yetmiş iki şiirin İngilizce çevirilerini çevirmen Ender Gürol yaptı. 424 sayfadan oluşan kitabın sonunda, şairin ve çevirmenin özyaşamöyküleri ve şair hakkında edebiyatın ustalarının dile getirdiği düşünceler, onunla ilgili yapılan çalışmaların bir kısmı, kendi yayınladığı kitaplar ve aldığı ödüller yer almakta. ? Medine SİVRİ am kırk yıldır, önce zorunlu sonrasında gönüllü bir sürgün olan şair Özkan Mert’in şiirlerinin büyük bir kısmı İsveççe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Danca, Kürtçe ve Rusça olmak üzere tam yedi dile çevrildi. Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi; “Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde kilometre taşı olmuş bir şair, 40 yıllık dünya ve İsveç serüveninden sonra döndüğü ülkesinde, şiirleriyle, dünyayı Türkiye’ye, Türkiye’yi dünyaya taşımaya devam ediyor. Dünyanın dört bir köşesinden süzdüğü çarpıcı renkler, kokular ve tatlarla kanat taktığı sözcükler, okuru büyülü ve çalkantılı bir serüvene çıkarıyor. Bu yolculuk şiirlerin İngilizce çevirileriyle birlikte sunuluyor”. Bunun nedeni de uluslararası platformda İngilizcenin artık bir dünya dili olması ve bizim zengin ve sıkı şiir geleneğimizin de artık dünya edebiyatına kazandırılması ve duyurulması ihtiyacıdır. Çünkü başka dillere aktarılmayan eserler ülke edebiyatlarının kendi sınırları içinde kalır. Bu iki dilli kitabın şairi Özkan Mert için Boğaziçi Üniversitesi, Çeviribilim Bölümü, Çeviri Kulübünün, Bölüm Başkan Yardımcısı ve Çeviri Kulübü SAYFA 14 ? 31 OCAK mını ve sınırlarını belirleyen Ludwig Wittgenstein’ın düşüncesini adeta şiirlerinde somutlaştırmıştır. Çünkü dil, içinde doğduğun dünyada edinilir, şekillenir ve yetkinleşir. Özkan Mert söz konusu şiirlerinde, duyan yüreği, düşünen beyni ile dünyasının sınırlarını nasıl bir dille belirlemiş, onda hangi mekânlar, hangi şehirler, hangi ortamlar nasıl izler bırakmış, şair neden onlar üzerine bir şeyler yazma gereği duymuş ya da buralardan hareketle nerelere uzanmak istemiş, neyi dile getirmek istemiş bunu açıkça görmek mümkündür. Özkan Mert kendinin de ifade ettiği gibi dünyalıdır, yeryüzü şairidir ve aralarında söyleşsinler diye kentlerden, hatta ülkelerden bir senfoni orkestrası kurar. Onun bir yeryüzü şairi olduğunu ve kentler, ülkeler arasında bir görevdeşlik yaratmaya çalıştığını, kıtalar ve kültürlerarası bir köprü kurmayı amaçladığını kitaplarına verdiği isimlerden de anlarız. Ersan Erçelik’in A’dan Z’ye Özkan Mert adlı kitabında belirttiği gibi şair başka ülkelerde, “1970’li yılların başında kendisiyle birlikte sürgüne gönderilen ‘dil’inin yeni olanaklarını araştırdı. Yeni ‘dilsel ülkesinde’ başından beri sürdürdüğü yaşamla kucaklaşan militan çizgisini evrensel boyutlara taşıdı. Çin’den Afrika’ya, Akdeniz’den Baltık’a uzanan bir şiir coğrafyasında, zengin, çalkantılı ve renkli imgelerle dolu, yarına açık bir “nehir şiir”in temsilcisi oldu. İskandinavya’dan Uzak Doğu’ya, Çin’den Afrika ve Güney Amerika’ya kadar pek çok ülkeyi gezdi gördü, kültür ve yaşamlarını inceledi.”1 Bu durum şairimizin tam anlamıyla bir kültürlerarasılıktan beslendiğinin kanıtıdır ve bu durum onun şiirini çok geliştirmiştir. YENİ KEŞİFLER “Sürgünlük onun için yeryüzüne bir fırlatış olmuşsa da, şiir ile yeni bir dilsel evrene geçişi, bu noktada kendi dilini yeni baştan keşfedişi ve kuruşu, onun çocukluğundan bu yana “dünyaya sataşma” olgusunu perçinlemiştir. Artık dünya ile sınırları kalkmıştır. Her anlamıyla dünyadan haberleri alıp ileten bir haber kanalı gibi, duyuları dünyaya açıktır ve bunları şiire taşırken bir o kadar özenli ve dikkatlidir. Her yandan her yöne araştırmaları, dilsel bir uzaya taşıyıp, orda sözcüklerle yeni keşifler, yeni dil olanaklarını araştırarak, kendi dilini yeni baştan inşa etmeye girişmiştir. Dünyayı “evimiz” olarak gören şair Çin’e de gitmiştir.”2 Bir Dünyalının Notları adlı şiirinde bunu anlatır: “Adres defterimi Pekin’e taşıdım/Bir karpuzcunun çocukları/uyuyor üzerinde. Gece/siyah bir kadife gibi/sallanıyor kirpiklerinde/Ben hep uzaktayım zaten/Napoli ile Rio arasında/bir sokakta/Taşların binlerce yıldır/anlattıklarını dinliyorum/Eskiden denizdibi olan/bir elma bahçesiydi ilk arkadaşım/Ve küçücük bir dünyalıydım/kuşların sıcak kanatları/ altında gezinen(...)Ben hep uzaktayım zaten/Pekin ile İzmir arasında bir meyhanede/Çinli kızlarla kırıştırıyorum/dünyayla flört ediyorum/Bu yüzden fotoğrafım/tüm nehirlere asılı/A r a n ı y o r u m/Biliyorum izimi sürdürüyorlar/ele geçirecekler elbet beni bir gün(...)Pekinli bir kar ? T Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Oğuz Baykara’nın sorumluluğunda 30 Kasım 2012’de düzenlediği “Sürgünde Bir Şair Özkan Mert” konulu bir şiir ve çeviri çalıştayı gerçekleştirildi. Allah ve Tango’nun çevirmeni ve bu bölümün kurucularından biri olan Ender Gürol da konuşmacılardan biriydi ve söz konusu kitaptan Türkçe ve İngilizce şiirler okundu, karşılıklı sorular soruldu ve tartışıldı. Şair Özkan Mert, yaklaşık ömrünün üçte ikisini ülkesinden uzakta, farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda yaşayarak geçirdi. Örneğine bir tek Nâzım Hikmet’te rastladığımız bunca dünya vatandaşlığı, tıpkı onun gibi bir sürgünle başladı. Bu süreç onun şiirine çok olumlu ve önemli özellikler kazandırdı. Farklı kültürleri ve dilleri tanıyan şair kendine yepyeni bir söylem biçimi yarattı. Anlam katmanlarını gittikçe zenginleştirdi. Farklı dillerin söylem biçimlerini ve güzelliklerini öğrenen şair, bunu kendi dilinde de uygulama çalıştı ve bunun denemelerini yaparak özgün bir şiir ortaya koymaya çalıştı. Paul Valéry’nin dediği gibi “aslanı aslan yapan sindirdiği koyun etidir”. Özkan Mert’in bunca söylem zenginliğinin altında yatan şey de bu zengin kültürel deneyim ve şiire dair temel ve sağlam bilgi birikimidir. 2013 Ülkeler ve kentler insanların kimliği gibidir. Onların yaşam biçimi ve kişilikleri hakkında ipuçları verir. İnsan içine doğduğu ve yaşadığı toplumdan ayrı düşünülemez. Onunla biçimlenir ve orada yaşamını sürdürür. Aralarında gücül ve gizil bir bağ vardır. Aşırı duyarlılık noktasından hareketle, şüphesiz içinde doğduğu mekânlarla bu bağı en güçlü kuranlar da şairlerdir. Seçkin çağdaş şairlerimizden Özkan Mert şiirlerinde şairmekân ilişkisini oldukça yoğun işlemiş, zorunlu ve gönüllü sürgün yaşantısının ona dayattığı mekânları ve sorunları kendine has bir şiirsel evren dili yaratarak anlatmıştır çünkü o bir yeryüzü şairidir. Yaşamındaki zorunlu ve gönüllü sürgünlük onda evrensel bir dil uzayı yaratmıştır. YERYÜZÜ ŞAİRİ Özkan Mert ülkelerin ve kentlerin insan eliyle nasıl kirletildiği ve kendinden başka bir şey olmaya nasıl zorlandığı noktasında oldukça duyarlıdır ve şiirlerinde de yoğun olarak buna değinir. Şair bir taraftan yazınsal metinler üretirken bir taraftan da onun felsefesini yaratmaya çalışmıştır. İşte tam bu noktada, “dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” diyen ve bütün felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen, düşüncesinin merkezinde, dilin kapsa CUMHURİYET KİTAP SAYI 1198
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle