23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tuk Gamze Akdemir ile Kerem Çalışkan... meük yaşeklina Oson inErhi arçökerrun ’dan e vur ’da eğiyle ustafa Anadormeniu sefer Sava eçilen... kinci arbesiçlarıyla 23 i yine nda. zde yaü açar ğan bir en İttiönür etti. ne geln Ca şıyor. de seherkedi. Nişleri Neo İtuyor. Erdor. Meimiz iyorlar orlarnun dıtarihi iterleş kleri, ekleri hem mit is1183 tibdadına benzeyen bir istibdatı yöneten bir ekip olarak buldular. İttihatçıların kökeni 1860’lara tarihleniyor. Jöntürk (yeni Osmanlı) olarak başlıyor ve 1900’lerde İttihatçı formunu alıyor. Özellikle “darbecilik” noktasındaki temel ayrımlarını anlatır mısınız? Jöntürkler, Osmanlı’da “MeşrutiyetAnayasaParlamentoHürriyet” kavgası veren ilk kuşaktırlar. İlk askeri darbeyi örgütlemişlerdir. Bugünkü adıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ise Eylül 1906’da Selanik’te, Talat Bey’in önderliğinde bir grup arkadaşı tarafından yeni bir gizli örgüt olarak kurulmuştur. İstanbul’daki İTC Merkezi o zamanlar Cumhuriyet gazetesinin Cağaloğlu’ndaki eski binasıdır. Jöntürk hareketi, Osmanlı Devleti’ni çöküş ve parçalanmaktan kurtarmak ve yeniden ayağa kaldırmak isteyen reformcu, yenilikçi bir hareketti. Bunun için de ‘Meşrutiyet ve Anayasa’ düzenine geçilmesini, seçimlere dayalı bir Meclis (parlamento) kurulmasını istemekteydi. Devlet ve toplumda moderleşme ve Batılılaşmadan yanaydılar. Dolayısıyla aralarında günümüzde en bilinenleriyle Namık Kemal, Mithat Paşa ve Ziya Paşa gibi isimlerin de yer aldığı Jöntürkler Padişah’ın tek başına uyguladığı saltanata, böyle bir icraya karşıydılar ve ısrarla anayasa istiyorlardı. O dönem zaten Avrupa’da anayasacı, hürriyetçi akımların geliştiği bir dönemdi. Avrupa’da 1830 ve 1848 devrimleri yaşanıyordu, Özellikle İtalya’da Genç İtalya hareketi vardı, bunun içinde Carbonari yani Kömürcüler diye adlandırılan hareket vardı. Namık Kemal öncülüğündeki Jöntürkler de özellikle bu hareketten yoğun olarak etkileniyordu. Ve Carbonari’nin tüzüğünü alarak yani gizli ihtilalci hücre kuruluşuna dayanan örgütlenmeler yapmaya çalışıyorlardı. Nitekim aynı örgütlenmeleri daha sonra İTC de yapmıştı. Yani Avrupa’dan gelen bir anayasacı ve demokratik hareket zaten vardı, Jöntürkler bunu istiyorlardı. Darbe konusunda şunu söylemek mümkün değil, işte ilk Jöntürkler darbeye karşıydı, son uzantısı İttihatçılar darbeci oldu. Tam tersine ilk Jöntürkler de ilk siyasi darbeyi yaptılar. Başlarında Mithat Paşa’nın olduğu, Namık Kemal’in daha sonra Anayasa Komisyonu’na katıldığı meşhur 1876 darbesini yaptılar. Buradaki ilginç nokta şu; memlekette anayasaya bağlı kalacağına yemin ettirilerek askeri darbeyle başa getirilen tek padişah II. Abdülhamit’tir ki 33 yıl sonra da yine bir başka askeri darbeyle gidecektir. Yani darbeci geleneği 1876 hareketi başlatmıştır. “O GÜNÜN DARBECİLERİNİN DERDİ ANAYASAL REFORM YAPMAKTI!” O günün ‘darbe’ ruhundaki nüanslar tabii başka... Yani darbe ama... Şöyle, o günün darbecileri anayasayı uygulamayan padişahı tahttan indirip anayasayı uygulayacağı varsayılan bir padişahı tahta geçiriyorlar. Dertleri tümüyle saltanat rejimini değiştirmek değil, anayasal reform yapmak, dertleri o. İlginçtir İttihatçılar da böyle başlıyor. Onların da amacı başta doğrudan doğruya padişahı indirmek, başka bir sistem kurmak, Cumhuriyet’i ilan etmek falan değil. Tam tersine Jöntürklerin kaldığı noktadan onlar da anayasa rejimini getirmek istiyorlar. O yüzden 1908’de dağa çıkan Enver Beyler, Niyazi beyler gibi sonraları hürriyet kahramanı ilan edilenlerin birinci talebi anayasanın yürürlüğe girmesi ve parlamento sistemi kurulması. Şimdi bugün bu kadar anayasa diyen, parlamento diyen, anayasanın üstünlüğünü savunan siyasi hareketin ki bunların başında AKP geliyor, geçmişe dönülünce İttihatçıların yaptığı bu kavganın özünü ve esasını reddetmeleri tarihe düpedüz saygısızlıktır. Son soruda, bunun getirdiği çeşitli sakıncalar ortaya çıkmakta gecikmiyor. Tıpkı bugün gibi... Bugün gibi ve gün gibi açıktır tehlike! 1915 Ocak’tan itibaren İTC, Osmanlı yönetimini tek başına ele geçiriyor ve çok dar bir ekip savaşın sonuna kadar, 1. Dünya Savaşı sonuna yani 18 Kasım 1918’e kadar beş sene boyunca ülkenin kaderine tek başına hakim oluyor bir kere. Hiçbir muhalefete izin vermiyor, son derece otoriter, dikta eğilimli bir yönetim. Demokrasi adına yola çıkan fedakar bir ekibin sonunda çok ağır bir dikta rejiminin başında olması bize tarihten çıkan çok önemli bir derstir. Çöken Osmanlı’yı kurtarmak istiyorlar ama çeşitli nedenlerle savaş içinde işte Almanların müttefiki olarak Birinci Dünya Savaşı’na giriyorlar. Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayılıyoruz, Osmanlı parçalanıyor ve ülkeyi bırakıp kaçmak zorunda kalıyorlar. Bugün de kendisini adalet, hürriyet, özgürlük ve demokrasinin şampiyonu olarak gören siyasi ekipler, tarihe bakarak otoriterleşme tehlikesine çok dikkat etmeli. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr 100 Yılın Rövanşı/ Kerem Çalışkan/ Caretta Yayınları/ 142 s. 100 Yılın Darbesi/ Kerem Çalışkan/ Caretta Yayınları/ 152 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1183 18 EKİM 2012 ? SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle