25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Avrasya’da Şamanlar/ Mihály Hoppál/ Çeviren: Bülent Bayram, H. Şevket Çağatay Çapraz/ Yapı Kredi Yayınları/ 344 s. Mihály Hoppál, dünyanın birçok diline çevrilen bu kitabıyla dinî ve siyasî baskılara direnen renkli bir dünyanın gizlerini paylaşıyor. Çok uzun bir zamandan beri Batılı araştırmacılar tarafından didik didik edilen Şamanizm üzerine söylenecek yeni şeylerin varlığı bu kitapla da ortaya konulmuş oluyor. Kırk yıl boyunca Şamanlar, Şamanlık, Şaman inanç ve uygulamaları üzerine çalışan bilgin, Avrasya’da Şamanlar konusunu çok geniş bir coğrafyada ve çok farklı toplumlarda yaşanmış, yaşanmakta olan bir inanç özgürlüğü, bir var oluş ve kültür aktarma mücadelesi olarak da yansıtıyor. Avrasya’da Şamanlar, Türk kültürü ve inanç tarihi açısından bir iç ve derin bakışlar sisteminin anahtarı aynı zamanda. 1915: Ermeni Soykırımı/ Hasan Cemal/ Everest Yayınları/ 230 s. Hasan Cemal gazetecidir, tarihçi değil. Bu kitap da tarihi bir araştırmanın ürünü olarak yazılmadı. Hasan Cemal’in 1915 ve ermeni sorununa ilişkin kişisel serüveni sayılabilir elinizdeki bu kitap. Hasan Cemal, ilk kez, 1999’da yayımlanan “Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” isimli kitabında, siyasal görüşlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini, hangi kaynaklardan beslendiğini, yani ‘siyasal özyaşamöyküsü’nü anlatmıştı, kendi kendisini de sahici bir eleştiri süzgecinden geçirerek...Hasan Cemal bu kitabında 1915’le ilgili olarak nereden nereye geldiğini yine özeleştirel bir dille anlatırken, Türkiye’nin ‘kayıp tarihi’yle icat edilmiş’ tarihine de ışık tutmaya çalışıyor, her zamanki içtenliğiyle. Sanatın Gerekliliği/ Ernst Fischer/ Çeviren: Cevat Çapan/ Sözcükler Yayınları/ 262 s. “Sanat insanın dünyayı tanıyıp değiştirebilmesi için gereklidir.Ama salt özünde taşıdığı büyü yüzünden de gereklidir” diyen Ernst Fischer’in çağımızın sanat ve insan ilişkileri üstüne yazılmış temel kitaplarından biri olan Sanatın Gerekliliği, John Berger’ın önsözü ve Cevat Çapan’ın çevirisiyle okura sunuluyor. Şarkıdaki Şiir/ Hilmi Tezgör/ İletişim Yayınları/ 172 s. Müzik ile edebiyat öteden beri hep yakın olmuş; hatta iç içe geçmiş, birbirlerini beslemiş ve zenginleştirmiş sanatlar. Birini anmak, çok geçmeden öbürünü de akla getiriyor. Popüler müziğin şarkı formu çoğu zaman edebiyatı önemsemiş ve duyguların daha güçlü ifade edilebilmesi için bahçesine edebiyatı “şarkı sözü” olarak davet etmiş; edebiyat da şarkı sözü yazarını etkisi altına alabilmiş. Hilmi Tezgör önce dünyaca ünlü, haklarında çokça yazılıp çizilmiş ozan/şarkıcılar ve folk, rock, punk, dub şairleri üzerinde duruyor. Onların şiirleri ya da şiirsel nitelikteki şarkı sözleriyle popüler müziğin edebi yüzünü örneklendirmeye çalışıyor. Daha sonra ise belli başlı yazar, şair ve edebi akımlardan yola çıkarak bunların popüler müzik tarihindeki etkilerini değerlendiriyor. Yüz yılı aşan popüler müzik tarihinin edebiyatla ilişSAYFA 28 ? 18 EKİM 2012 kisine genel ama mümkün olduğunca kapsayıcı bir bakış getiren Şarkıdaki Şiir, Bob Dylan’dan Brecht’e, Leonard Cohen’den Camus’ye, Led Zeppelin’den Tolkien’e uzanan geniş bir yelpazede, ses ile sözün birbiriyle bütünleşmelerini ele alıyor. İletişim Bilimlerinin Serüveni/ Michel Bourse, Halime Yücel/ Ayrıntı Yayınları/ 374 s. İletişim bilimleri birçok kuram ve disiplinden beslenen bir mozaik bilimler bütünü olarak tanımlanabilir. İletişim Bilimlerinin Serüveni de iletişim bilimlerini oluşturan kuram ve disiplinleri eleştirel bir yaklaşımla ele alıyor. Düşünceler tarihinde önerilen farklı iletişim modellerini inceleyerek, günümüzde sıklıkla karikatürleştirilen kuramları özgünlüğünü ve varsıllığını ortaya koyuyor. Kuramsal akımların çatışmasının hareketli tarihinin derinine inerek, iletişim bilimlerinin düşünsel kaynaklarını ve oluşturucu değerlerini bulguluyor. Kitap iletişim bilimlerini, yeni bir yaklaşımla, üç büyük model ailesi çevresinde değerlendiriyor: Sinyallerin aktarımına odaklanan bildirişim modelleri, özellikle iletiyi ele alan dilbilimsel modeller, iletişimi toplumsal ve psikolojik bağlamında değerlendiren psikososyolojik modeller. Antik Çağdan günümüze, iletişim üzerine geliştirilen tüm düşünce ve tartışmalar da bu üç model ailesinde yerlerini buluyor. İletişim Bilimlerinin Serüveni kuramların yalın bir derlemesinin ötesinde, iletişim üzerine sistemli bir düşünce geliştiriyor. Sancaktan Saraya/ M. Çağatay Uluçay/ Yapı Kredi Yayınları/ 776 s. M. Çağatay Uluçay, geniş bir tarih yelpazesinde kalem oynatmış, pek çok konuda ilklere imza atmış bir araştırmacıdır. 1930’lu yılların sonlarından itibaren vefatına kadar devam eden çalışmalarında yerel mahkemelerin kayıtlarıyla Osmanlı arşivlerindeki belgelerden yararlanması onu özel ve öncü kılan yanlardan ikisidir. Uluçay, biyografiden menakıbnâmeye, kültür tarihinden kurum tarihine, yerel araştırmalardan Osmanlı haremine, eşkıyalık hareketlerinden âyanların yönetim ve davranış biçimlerine, halk edebiyatından musiki tarihine, padişahların devlet ve harem hayatlarından sultanların, valide ve hanım sultanların, cariyelerin özel hayatlarına varıncaya kadar bugün de değerini koruyan yazı ve kitapların müellifi olarak bilinir. Sancaktan Saraya, bir şehzade sancağı olan Manisa araştırmalarıyla başlayan Uluçay tarihçiliğinin İstanbul, Saray ve Harem üzerine bir yelpaze gibi açılan gelişim çizgisini yansıtan, her biri bir yerde yayımlanıp kalmış kırk iki yazı ile iki kitapçığı, ilk kez bir kitap bütünlüğünde bir araya getiriyor. İlkel Asiler/ Eric J. Hobsbawm/ Çeviren: Uygur Kocabaşoğlu/ İletişim Yayınları/ 268 s. Eric J. Hobsbawm’ın klasikleşmiş eseri İlkel Asiler, köylü isyanlarından binyılcı hareketlere, mafyaya, İspanyol anarşizminin isyancılığı ile köylü tasavvurlarına, İtalyan fasci’leri ile komünist hareketin ilişkisine, şehirlerde güruhların ayaklanmalarına ve 20. yüzyılın komünist işçi kalkışmalarına bakarak isyanın, eşkıyalığın tarihini ele alıyor. Avrupa’da eşkıyalığın, isyanın, ayaklanmanın siyasal hareketlerle nasıl buluştuğuna; dinsel inançların siyasal bilinçte nasıl akıp yaşadığına odaklanıyor. İlkel ile modern arasında varlığını sürdüren, dönüşse de yok olmayan bir direniş şeklinin hikâyesini anlatı yor; kan ve gözyaşı kadar efsane, iman ve ısrarın asi hikâyesini… İlk Şempanze/ John Gribbin, Jeremy Cherfas/ Çeviren: Özge Kelekçi/ Alfa Yayınları/ 328 s. İnsanlar şempanzelerden değil şempanzeler insandan türemişlerdir. İnsanlar ve kuyruksuz maymunlar bir atayı paylaşırlar. Halk dilinde söylersek, kuyruksuz maymunlardan türemişiz. Ancak DNA’mızın neredeyse hepsini şempanze ve gorillerle paylaşıyor olduğunuza dair bulgular bizi yeniden düşünmeye zorlamaktadır. 1997 yılında Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde en son moleküler biyoloji teknikleri kullanılarak elde edilen DNA bulgularının yorumları, insan ile kıllı kuyruksuz maymunlar arasındaki genetik akrabalığın 3.6 ila 4 milyon yıl önce ortak bir atayı paylaştığımız yönünde olduğunu göstermiştir. Bu sansasyonel bir haberdi, çünkü öne sürülen tarih atalarımızın dik yürümesini öğrenmelerinden sonrasına denk gelir. Bu demek oluyor ki, şempanze ve goriller de dik yürüyebilen kuyruksuz maymun benzeri bir yaratıktan (yaygın kullanımıyla insansı maymun) türemiş, sonrasındaysa ormandaki yaşamlarına geri dönerek dik yürüme özelliklerini yitirmişlerdir. Yalnızca ortak atamızın çok daha genç, diğer bir deyişle 20 değil 4 milyon yaşında olması değil, hikâyenin tamamı baştan yazılmalıdır. 4 milyon yaşındaki bir kuyruksuz maymun dik yürüdü. Peki, neden kuyruksuz maymunlar ağaçlara geri dönerken insanlık büyük adımlarla ilerlemeye devam etti? DNA’daki yüzde birlik fark insan uygarlığının anahtarı olabilir mi? Türkçeye birçok kitabı çevrilen ünlü popüler bilim yazarı astrofizikçi Dr. John Gribbin ve hayvan davranış bilimcisi Dr. Jeremy Cherfas bilimin en zorlu dedektiflik hikâyesinin, bizlerin ortaya çıkış hikâyesinin izini sürüyorlar. İpek Evi/ Anthony Horowitz/ Çeviren: Murat Özbank/ İthaki Yayınları/ 288 s. Londra, 1890. 221B Baker Caddesi. Yassı kasketli tuhaf bir adam tarafından tehdit edilen Edmund Carstairs, Sherlock Holmes ve Dr. John Watson’ı ziyaret edip yardımlarını ister. Holmes ve Watson istemeden de olsa kendilerini derin bir uluslararası komplonun içinde bulurlar. Yeraltı dünyası, Londra’nın loş sokakları, keşhaneler... Olayları aydınlattıkça karşılarına gizemli İpek Evi çıkmaya başlar. Nedir bu İpek Evi? Duvarlarının ardında neler olup bitmektedir? İpek Evi’nin korkunç gizemi, “son” Sherlock Holmes macerasında... Kudüs/ Gonçalo M. Tavares/ Çeviren: Pınar Savaş/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 192 s. Korkunun ve deliliğin sınırında yaşayan iki sevgili, vahşetin tarihi üzerine çalışan bir doktor ve onların kesişen yazgılarını sonsuza dek belirleyecek bir gece. Gonçalo M. Tavares’ten insanın karanlık yüzüne korkusuzca bakmayı başarabilen özgün bir anlatım. Genç romancı Gonçalo M. Tavares’ten, kendi, yepyeni yaratısıyla yeniden şekillendirmek üzere dünyayı parçalara ayırdığı büyük bir armağan. Her kitabı gerçekliği daha iyi gözlemlememizi sağlayan birer kaleydoskop... Kudüs, bunu en iyi başardığı kitabı, insanın acılarına eğilen özgün, derin ve zekice kotarılmış bir başyapıt... Günümüz dünyasındaki yabancılaşma üzerine çok yönlü ve etkileyi? ci bir dram. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1183
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle