26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

okuyarak gençler b leştirecek ? dah nata RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU ? Nilay YILMAZ lümler hep erkendir ve kimseye yakışmaz ama, sanki ona daha bir yakışmazdı. Hastalandığında bize yine şaka yapıyor sanmıştık. Ama biliyoruz ki çok yorgundu son zamanlarda, üzgündü, kırgındı... Her şeye, herkese... Çok sevdiği Neşet Ertaş ve Berkant’ın da aynı günlerde aramızdan ayrıldığını bilse daha da üzülürdü... Hele ki savaş tamtamlarını duysa... Yaşamı haksızlıklara karşı savaşmakla geçse de o, savaşı yazmamak için çok direndi. Hem kendi çocuklarına hem de diğer çocuklara başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmak için çabaladı... Çok güzel yapıtlar ve anılar bıraktı arkasında. Onu anmanın en güzel yanı ardından ağlamak değil, onu anlamak ve onu yaşatmaktan geçiyor. Sadece çocuk yazınına değil pek çok alana da katkı veren Bilgin Adalı için ne desek eksik kalacak biliyoruz. Bu sayımızda onu konuşmak, hepimizin yaşamına neler kattığını okurlarla paylaşmak istedik... Aşağıdaki yazıları okurken size Sinatra’nın sesinden “I did it my way” şarkısı da eşlik ederse Bilgin Adalı size gülümseyecektir. Onu şahsen tanıyanlar bilirler, bu şarkıyı çok severdi. Çünkü o da bedeli ağır olsa da kendi yolunda bildiği gibi yürüyenlerdendi... Seninle konuşmayı ve tartışmayı, umutsuzluğa düşüp yine yeniden umuda sarılmayı şimdiden çok özlüyorum Bilgin Abi. Emek, umut ve mücadelenin de “bazen” kazandığını, sonunda doktoramı bitirdiğimi sana diyemeden gittin ya, ben en çok ona yanıyorum... Bana “Pıtırcık’lığını bil” diyen sesin hep yol arkadaşım olacak. Gezegenler arası pırıltın bol olsun... Ö ‘Zaman Bisikleti’nde Bilgin Adalı Bilgin Adalı’yı 29 Eylül 2012’de sonsuzluğa uğurladık. O, Dünya Çocuk Günü’nde “Zaman Bisikleti”ne binip dünyadan ayrılırken ona bu yolculukta eşlik etsin diye ardından gökyüzüne rengârenk balonlar saldık. Balonlar arasından bize veda ederken gülümsüyordu... elbette ölmez bu oğlan! Mustafa Delioğlu Bak Bilgin, gece ben atölyede yokken ta Kilyos’tan kalkıp gelip benim tuvallerimi, bitmiş resimlerimi o beceriksiz fırça vuruşlarınla kirletme. “Yok ikizim ben, bir şey yapmadım, düzelttim” demen ve ben köpürdüğüm zaman “yahu ne güzel kavga ediyoruz” keyfin, durumu kurtarmaz. Ama kulağına bir şey söyleyeyim, öteki muzır Bilgin duymasın, o beceriksiz fırça vuruşların bazı tuvallerimde aynen duruyor. Şimdi daha değerli. Kuşkusuz doğmak kadar doğal olan ölüm, adın kalleş olsun. İmza: ruh ikizin. Çiğdem Gündeş Çocuklara gülümsedi giderken. Çocuklar da ona... Güle güle Bilgin Ağabey, güle güle… Can Çocuk Yayınları Ne diyebiliriz, bilemedik; Bilgin Adalı’nın bizlere teslim ettiği yeni kitabının sunuşunu paylaşabiliriz belki: “Yakınlarda bir martı gibi uçmayı deneyeceğim. Balkonda iskemleme oturup gözlerimi yumacağım. Kollarımı açıp gökyüzünün en uç noktalarına kadar uçacağım. Son bir söz bu kitabı okuyan çocuklara: Düşler kurun. Kurduğunuz düşlere inanırsanız hepsini gerçekleştirebilirsiniz. Sizleri çok seviyorum...” Bizler de onu çok seviyoruz... Sevin Okyay Bilginciğim, on yıl kadar önce, seni bana tanıtan Rıfat Dedeoğlu’nu bu aylarda kaybetmiştim. Senin gibi, benim gibi başına buyruktu o da maceracıydı. Doğru bildiğini savunurdu, ki aslında kolay olan da budur. Sana onun hatırası gözüyle bakıyordum biraz da. Şimdi sen de gittin. Peki ama, sevdiği çocukların sevgili Bilgin Amcası, şimdi ben kitap fuarlarında kimin kitaplarını bakıp (sonra okuyup) kiminle sohbet edeceğim, zaman zaman kiminle tartışacağım? “ba” imzalı o güzelim email’leri, resimleri, müzikleri bize şimdi kim gönderecek? Uzun zamandır hayatımın, hayatımızın bir parçasıydın. Bütün okurlarının hayatında en az bir tuğlan, genç beyinlerinde parmak izlerin vardır. Demek ki bize, seni sevgiyle uğurlamak düşüyor artık. Kuş gibi uçmak istiyordun, uçtun işte! İnci Gürbüzatik Torunumla birlikte okuyup daha yeni bitirdik Bilgin’in “Ateşin Çocukları” kitabını. Okuluna konuk olarak geldiğinde de “benim anneannem sizi tanıyor” diyecekti torunum. Şimdi ben ona nasıl “Bilgin Adalı öldü” diyeceğim?.. Evrim Akman Güle güle Bilgin Amca, Zaman Bisikleti’nle oğlumun zaman makinesi için çok güzel ilham verdin. Anadolu öykülerini seninle tanıdık. Hayatımıza kattığın 2012 naif dokunuşların için teşekkürler... Tuğba Can Bilgin dede Bilgin dede / bas pedalına zaman bisikletinin / artizlikle / en şık hareketle bizi / yalnız çocukların değil / büyüklerin de pamuk şekeri sevdiği ülkelere götür / sevgi ve dostluk şarkısı çalan her yerde dur / Bilgin dede Bilgin dede /gezdiğin yerlerde görürsen birini / keyifle hayallere dalmış kitap okuyan bir çocuk / ya da biliyorsun işte / çocuklara öyküler, şiirler, romanlar yazan şakacı bir yazar / hepsine ama hepsine bizden selam söyle ne olur. Müren Beykan (Bilgin Adalı’nın Müren Beykan’a yazdığı 28 Eylül 2010 tarihli epostası) Gülüm Müren, 60’lı yıllardan bu yana benim tuttuğum takım hiçbir zaman şampiyon olamadı. Demek ki bir yanlışımız var... O yanlış nedir çözebilmiş değilim. Neyim, neredeyim, nereliyim, onu da çözebilmiş değilim. Bilemiyorum. Ama gençlere, Sovyet romanları gibi romanlar yazmanın, okutmanın da doğru olmadığına inanıyorum. Bilmiyorum Müren, bilemiyorum. Çocuk kitapları yazıyorum ama hangi çocuğa sesleneceğimi bile bilemiyorum. Öylesine zor bir iş ki “çocuk ve gençlik kitabı” yazmak. Eskiden, kafamdan geçen her şeyi özgürce yazardım. Bana ne, kim okursa okusun, kim beğenirse beğensin, ben yazar olarak kafamdakileri kâğıda dilediğim gibi döktüm ya... İşte burada öyle değiliz. Karşımızda bir “tabula rasa” var ve biz onun üstüne yazıyoruz... Çatalhöyük Öyküleri’ni 3. ciltte bitirdim. Çünkü ondan sonra savaşlar dönemi başlayacaktı. Savaşları yazmak istemedim çocuklara. Sonra Kral Arthur’u uyarladım ve kendimi savaşların ortasında buluverdim. Yoruldum be Müren’im. Kılıçlı, kavgalı, bol ölümlü kitaplar yazmak, o kadar kolay ki... Niye beynimi yiyorum sanki? Yaz üç tane kavgalı dövüşlü kitap, bitsin bu iş. Belki de yapacağım bunu çocukların iyi ile kötüyü ayırt etmesi adına, senin dediğin gibi. Şimdilik, beynimi dinlendirmedeyim hiçbir şey yazmayıp yalnızca okuyarak... Sana kocaman bir öpücük. Umarım TÜYAP’ta görüşürüz. Mehmet Atilla Yalnızca yazmakla yetinmeyen bir tarafı da vardı doğrusu. İnsanlığın hatta evrenin geleceği üzerine kafa yorar, kaygılarını ve tasarılarını paylaşırdı sık sık. Laf ebeliğinden çok, sonuç getirecek eylemlerden yanaydı. Küçük de olsa bir hedefe kilitlenmenin içi boş söylemlerden etkili olduğuna inanırdı. Son yıllarını müthiş bir çalışkanlıkla geçirdi. Günleri birbirine eklerken hepimizden daha uyanık, daha ayaktaydı. Umutlarını ileriye taşıyabilmek için elbette en yakınımızdakilerden başlamıştı işe: çocuklardan... Ve tıpkı onlar gibi içi dışı birdi, göründüğü gibiydi, gerçekti. Bilgin Adalı’nın üretkenliğinin kuşkusuz en önemli göstergesi. Ancak yazdığı kitapların yanı sıra çocuklarla kurduğu ilişki de bir o kadar önemli. Pek çok şehirdeki pek çok etkinlikte kendisine eşlik etme fırsatını buldum. Bu etkinliklerde sorulan alışılageldik birkaç sorunun ardından Bilgin Adalı, çocukları hemen kendi dünyasına alırdı. Onlarla buluşlarını paylaşırdı. Çocuklar gözlerini bir saniye ayırmadan kendisini izler, sorular sorar, kimi zaman da Bilgin Bey’in buluşlarını denemek isterlerdi. Daha sonra evde bunları yaparlar mıydı, bilemiyorum ama her şeyin hazır olarak önümüze geldiği günümüzde bir işe yaramayacağını düşündüğümüz önemsiz gibi görünen eşyayla yeni bir şeyler yapma fikri ve merak duygusu hepsinde değilse bile bir kısmında mutlaka uyanırdı. Çocuk ve gençlik edebiyatımız üretken, renkli ve farklı bir yazarını kaybetti. Işıklar içinde uyusun. Ayşe Yamaç Bilgin dedem, ülkenin gittikçe karanlığa yuvarlanmasından ve çocukların geleceğinin ellerinden alınmasından en çok rahatsız olanlardan biriydi; ama yine de son anına dek umudunu yitirmeden yazdı, yazdı... Yazdığı her kitaba umutlarını döşerken sözcük sözcük, kanayan teleklerini de onu öğüten zamana bırakıp bir yıldız gibi kaydı. Onunla kıyasıya tartışırdık her ortamda; ama ne zaman karşılaşsak sevgiyle kucaklaşırdık. O, çocukların olduğu kadar benim de Bilgin dedemdi. Çocuk sevgimizle uyu Bilgin dedem. Ne çocuklar unutacak seni ne de biz!.. Yunus Bekir Yurdakul İlk tanışıklığımız ne zaman ve neredeydi? Bulamadım... Bendeki Bilgin Adalı mı? Sahiciydi: neyse aklındaki oydu derdi, onu derdi. Öfkeliydi: kötü, üstünkörü yapılmış işlere kızardı en çok, hele ki kötü (yazılmış, tasarlanmış, basılmış...) kitaplara. Kollayıcıydı: içtenlik gördüğü bir eylemin, adımın, tavrın destekçisi olduğunun anlaşılmasını isterdi. Şakacıydı: takılmayı, bulaşmayı, şaşırtmayı ne çok severdi! Masalcıydı: bir yeni zaman masalının gülen deviydi sanki; bir yanıyla masalsı ne ki ille de sahici. Benim, bizim için kocaman bir “anısı güzel”dir artık o. Bolca ışık dileyerek... Oya Uslu Hep mazlumların tarafında oynadı o; takımına kazandırmak için çok çabaladı. Uyanıktı. Karşı tarafın hamlelerini hemen fark ederdi. Kalenin önüne geçer, göğsünü gererdi. Neşeliydi, asiydi, afacandı… Son zamanlarda “Biraz yorgunum” diyordu ama. Ah, yorulmasaydı zalimlerin kalesine son golü o atacaktı! Şimdi kitaplarını okuyan çocuklar onun nöbetini devralacaklar. Nevzat Süer Sezgin O, altmış sekiz yıllık ömründe bu inançlarından hiç vazgeçmedi. 12 Martlarda, 12 Eylüllerde kırıldı, incindi ama hiç yılmadı. Son günlerine kadar yaşlanmayan yüreğinde gençlere, çocuklara ve her çeşit sanata olan güveni hiç eksilmedi. O gitti. Biz insana ve sa ? Miyas Yaklaş şamak zo Adalı. “K yumsuyo maz bir y rum.” de na yollad ması ger ve yazı k haberi üz nevlerine kabarttı. Adalı 200 dem vuru bir iş bula ğımın evi ya gitme olsa yapa Hangi ülk bu sıkıntı olsun teli yayıncıla düzeni sü mize met yeğleyec Aytül Akal Bir yaşam gezginiydi o. Öyküler, şiirler, dergiler, belgeseller, çeviriler, filmler, eleştiriler... Oradan oraya gezinip kendi öyküsünü aradı hep. Sonunda çocuklar için yazarken buldu yaşamın anlamını. “İmzada kalemim tükendi” derdi. “Kollarım yoruldu” derdi. Şaka ediyor sanırdık. Yorulmuş gerçekten. Aşk olsun Bilgin, son imzanı neden ölüme verdin? Mavisel Yener Birlikte anılarımız, izlenimlerimiz pek çok olsa da Bilgin Adalı’yı yorumlamanın en anlamlı yolu yapıtlarını incelemek. O, ardından ağıtlar yakılmasını, koyu hüzünler yaşanmasını, abartılı laflar edilmesini gereksiz bulan bir “eski tüfek”ti. Adalı’nın çocuk edebiyatındaki yeri, yapıtlarındaki fantastik öğeler, kurgularında kullandığı mekânlar, kitaplarındaki eleştirel bakış, dil anlayışı, çocuk yazını birikimimize bakışı, yaşamından kitaplarına yansıyanlar, çevirmenlikteki yetkinliği, çocuk oyunları, uyarlamaları, şiire bakışı gibi pek çok başlığın irdeleneceği bir Bilgin Adalı sempozyumu ona sunabileceğimiz yürek dolusu saygının ifadesi olacak, oluşturulacak sempozyum kitabı gelecek kuşaklara ışık tutacaktır. Açık çağrım üniversiteleredir. Ne güzel de bilmiş, yazmış şiirinde: “Baba, ölenler nereye gider?”/ “Yüreğimize kızım”/ “Sen ölünce, benim yüreğime mi gideceksin?” (Eskimeyen Yüreğim, s.190, YKY2011) Adalı’nın Eskimeyen Yüreğim başlıklı kitabındaki “Kül” şiirinden birkaç dize dostlarına: “Birer tutam kül gönderdim dostlara/ külümü üfürüp toplandılar mezar başına/benim olmayan/ duygusuz tanık olurken ölümüme/kimseler demedi/ ‘Ölmez bu oğlan’” Merhaba Bilgin Adalı, SAYFA 24 ? 18 EKİM Adnan Binyazar Bilgin’i tanıdığımda 24 yaşındaydı. Yaşı küçük, cesareti büyük, yazıda da adı olan bir edebiyatçı idi. Yadırgandığını bilse de; kalıpları kırıyor, ortaya tartışılacak konular atıyordu. Zekâsından beslenen ataklığıyla ilgi çekiyordu. YÖK’e karşı çıkışını, üstlendiği her işi başarmasını zekâ gücüne bağlıyorum. Bu gelişmelerin ışığında, Bilgin’in, asıl yönünü, çocuğa yönelik eserleriyle belirlediği kanısındayım. Yetişim döneminde, çocukluk gözlemleriyle yazınsal yeteneği arasında çelik halatlarla örülü bir bağ kurmuştu. Çocuğa göre yazmıyor, her kitabında çocukluğunun ironili evrelerini aramaya koyuluyordu. Biçeminde çocuklaşma yoktur, onlara çocukluklarını duyumsatma çabası vardı. O nedenle Bilgin onların gözünde yazar ya da öğretmen değildi; onlara bir şeyler öğretmeyen, kurallar belletmeyen, yalnızca duygularını, hayallerini yaşatan; onlardan biri olan “Bilgin Amca”ydı. Hikmet Altınkaynak Bilgin Adalı’nın yazarlığını “Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü”nü yazarken tanıdım. Can Çocuk Yayınları’nda karşılaşmış, tanışmış, bir TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’ndan da kent merkezine otomobille birlikte dönmüştük; uzun uzun konuşmuştu, dinlemiştim. Sihirli Değnek’te beş ay önce Aytül Akal’ın ‘Kaç kitabınız var’ sorusunu şöyle yanıtlamıştı: “20’nin üzerinde bilimkurgu, 7 destan, gerisi uyarlamalar, masallar, öyküler olmak üzere 42 çocuk kitabım çıktı şimdiye kadar. 8 kitabım da yayınevlerinde sırasını bekliyor. Yetişkinler için de 56 kitabım var sanırım.” Bilgin Bey’in yaşama gözlerini yumuşuna çocuklar ve bizler ne kadar üzülsek, yazdığı kitaplar içinse ne kadar teşekkür etsek az. Tek tesellimiz, kitaplarıyla hep yaşayacağını, aramızda olacağını bilmek. Onu hep özleyeceğiz. Buket Akkaya Biliyorum, yetiştirdiği öğrencileriyle, kitaplarıyla hep yaşayacak o... Işıklar içinde uyu Bilgin Hocam.. Ailesine, dostlarına, sevenlerine, okurlarına sabırlar diliyorum... Tülin Sadıkoğlu Yazdığı çocuk kitapları, şiirler sevgili Sevgi Sevgi’ lar Projes ken” baş mıştınız a yolculukl simledile size. Zam doğru ye her baktı yaz bulut ğim, mut meyle. Hand Bilgin Önemsed değerli k lerle payl gözlemle paylaşma ettiğine i Atatürk v alan belg program ları ve bü eserleriyl Gülte Bilgin yazardı. T leştirdiği nedeniyle ma bilinc selleştird iyi kitapla Yazarlık mek, boş değerlen gibi gö İstanb dostla Dergis yaşad Bilgin mayı ç sayfay ce yaz dim o yazdık rum B ? K “U konuşu 2004’te ince ik yanımd dukları de bir d CUMHURİYET KİTAP SAYI 1183 SAYF
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle