22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

a emas aba ha Sİ arı popüma olgukapitahal alnomiknerek strate ? “yoksulların gözlerinin” ne gördüğü kendiliğinden öne çıkıyor, yoksullar beyaz camdaki yoksulluğu nasıl görüyorlar ya da kendilerini yoksul kabul etmeyip Zweig’ın Amerika için söylediği gizli bir sır gibi yanılsama içinde kendilerini ‘ne fakir ne zengin, yani orta halli mi’ görüyorlar? Tek bir yoksul tipinden söz edebilir miyiz yoksa yoksulluk algısını kesen etnik, dinsel, politik, cinsiyete bağlı kimlikler, politik kimlikler ve bunlara bağlı keskin hiyerarşiler söz konusu mu? Kitap boyunca yazarlar yoksullar ve onların medya kullanımları hakkında elbette ki konuşuyorlar ancak pek alışık olmadığımız üzere sözü büyük oranda yoksullara veriyorlar. Fanon yaşasaydı belki de yeryüzünün yeni lanetlileri, diyeceği yoksullar kitap boyunca kendi adlarına konuşuyor, medya metinlerini kendi adlarına anlamlandırıyorlar. Kitap aslında yoksullarının kendilerine yönelik imgelerini değil bizim onlara ilişkin imgelerimizi değiştiriyor, önyargılarımızı alanın sahiciliğiyle gözden geçirmemize imkân tanıyor. koyarak eleştirel yaklaşabilmektedirler; ancak bu durum yoksullar adına pek fazla da romantikleştirilebilecek bir hal değildir. Eleştirellik ancak başat kültürel hegemonyanın sınırlarına varabilmekte, karşıt hegemonik bir hal alamamaktadır. KAMUSALLA MAHREMİN SINIRLARINDA BEYAZ CAM Kitabın en değerli tespitlerinden biri ise yoksulların medya kullanımında televizyonun merkezi bir yer alması. Televizyon hem evin içindeki toplumsal cinsiyet rollerini yeniden tanzim ediyor hem de kamusal alanla mahrem olan arasında bir köprü kurarak hane içi ilişkileri dönüştürüyor. İnternet ise tam tersi bir şekilde yoksullar için bireyin özel alanından kamusal alana çıkışında etkin işlev üstleniyor. İnternetin yoksullar tarafından görece yoğun kullanımı (erkeklerin iş ilanlarına bakmak, geleneksel kahve oyunlarını oynamak, çocukların ödev yapmak, sosyal medyayı kullanmak, kadınların kocaları yokken oyun sitelerine girmek gibi) yoksullukla baş etme stratejisi olarak öne çıkıyor. Bu durum aynı zamanda yoksulluğun bildiğimiz ölçüm dereceleri dışında daha farklı niteliklere de sahip olduğunu hatırlatıyor. Gazete ise daha çok erkeğe ait bir kitle iletişim aracı olarak tanımlanıyor ve erkekler gazetelere en çok iş ararken başvuruyor. Cep telefonu kullanımına gelindiğinde ise hanelerde cep telefonu sahipliği %70.1 seviyesinde yazarların da ifade ettiği gibi ikiüç mobil telefonunun bulunduğu hanelerde yoksulluk sürekli bir kontörsüzlük hali olarak tezahür ediyor. Özellikle yeni medya araçları yoksulların anlam dünyasında yoksulluklarına ait dezavantajları avantaj haline dönüştürebilecek unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Yoksul hanelerin medya kullanımında toplumsal cinsiyet örüntüleri kadınlar aleyhine ayrıştırıcı bir etki yaparak, hegemonik erkeklik konumunu süreklileştirirken kadınlara bir yandan da kurgusal karakterler aracılığıyla “özgürleştirici”, “sanal” fantazmalar yaşatmaktadır. YALAN DÜNYA Medya büyük ekonomikpolitik güçlere ait stratejik bir mekânken yoksullar bu mekânı kendi hareket kabiliyetleriyle, kendi anlamlandırma taktikleriyle sürekli olarak kat etmektedirler. Dolayısıyla yoksulun gözleri bildiğimiz gözler değildir. O gözler televizyonda gördükleri gibi saygın tüketiciler olmak isteyenlerin de gözleridir. (o gözlerin sahipleri değil miydi geçen yılki Londra’daki kent isyanında birinci sınıf tüketiciler olmak için LCD televizyonları çalan). Yoksullar medyayla olan ilişkilerinde, gündelik hayatlarında hem örtük olarak direnen, hem rıza gösteren ya da göstermiş gibi yapan uzun erimli simgeler mücadelesinde ayakta durmaya çalışanlardır. Kristalleşmiş bir sınıf bilincinden söz etmek imkânsız olsa da yoksullar aslında ne olduklarını tüm yakıcılığıyla hissetmektedir. Medyada bu yakıcılığı hissettiren unsurlardan biridir, kitabın adı gibi “ Medya Ne ki... Her Şey Yalan!”? “Medya Ne Ki... Her Şey Yalan!”/ Hakan Ergül, Emre Gökalp, İncilay Cangöz/ İletişim Yayınları/ 216 s. *Wacquant, Loic (2011), Kent Paryaları İleri Marjinalliğin Karşılaştırmalı Sosyolojisi, çev. Mehmet Doğan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul. metis'ten yeni Franco "Bifo" Berardi Ruh İşbaşında YABANCILAŞMADAN OTONOMİYE Metis Edebiyatdışı | Çeviri: Fırat Genç | 200 s. Birgül Oğuz Hah Metis Edebiyat | Öykü | 88 s. Patricia Fara Bilim: Dört Bin Yıllık Bir Tarih Metis Bilim | Çeviri: Aysun Babacan | 512 s. runu eyen ilemeurmakalar ikle bu apılıp, reli” ksulun tadır. ların mak” ysa nianı inmektir. Kent da vazı ndır ihoksulrafisi’ abası” ksulluk leştirusu liteır. Bu bakış e araşin yaksulluk lanı, alarına teratünda ma bu ayısıyfik babakışı” şmaladici bir oluyor. lp ve a Ne Yalan! orta ölolarak uz aneşmean Est yokük yaa kullau ? “MEDYA GELSİN ONLARI ÇEKSİN!” Kent yoksullarının sosyoekonomik yapısının medya kullanımında yarattığı benzerlikler ve farklı toplumsal, kültürel ve politik aidiyetlere sahip bu kesimin medya tüketimindeki izdüşümlerine odaklanan kitabın giriş bölümünde yoksul hanelerde neden medyanın önemli olduğu, hangi yoksulların çalışma kapsamında nasıl ele alındığı, Eskişehir’in seçiminin öznelliği izah ediliyor. Çalışma asıl olarak üç ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde yoksulun kendini nasıl tanımladığı, nasıl tarif ettiği, yoksulluk algısı ele alınıyor. İkinci bölümde yoksulun hanesinde medya geleneksel ve yeni medya boyutlarıyla değerlendiriliyor. Üçüncü ve son bölümde ise yoksul hanelerde toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rejimi çerçevesinde yoksulların medya tüketimi ve yeniden üretim mekanizmaları anlaşılmaya çalışılıyor. Yazarların dile getirdiği gibi medya metinleri izleyicilerin özne konumlarına göre farklı ve çoklu bir şekilde okunabiliyor. Bir babanın sözleri tam da yoksulun bam teline dokunuyor: “Medya tam olarak yansıtmıyor. Zaten şöyle bir şey düşün ki, sen şurda pazar kuruluyor, Pazarda akşamları görüyorsun, fakir insanlar hep yerlerden topluyor. Medya gelsin onları çeksin! Çöpten bile ekmek topluyor insan...” (s. 55). Kitabın şaşırtıcı verilerinden biri de yoksulların kendilerini “beterin beteri var!” diyerek ya da hallerini şükrederek kendi gerçekliklerini yoksul olarak nitelendirmemeleri. Bunu tamamlayan bir başka tespit ise yoksulluğun suçunu yoksulların tembelliğinde bulan hegemonik söyleme eklemlenmeleridir. Ancak yoksullar yine de yoksulluklarının farkındadırlar, laf arasında, beraber izlenen televizyon programlarının yorumlanmasında ya da kendi aralarındaki konuşmalarında bu farkındalığı da belli etmektedirler. Örneğin “Yemekteyiz” programına ilişkin annenin şu yorumunda olduğu gibi: “Televizyona daha yemek koyuyorlar daha orda. Millet daha kimi alıyo kimi alamıyo seyrettiriyolar daha yiyen var, yiyemeyen, gözü görenin hakkı olur...” (s. 58). Yazarların da vurguladığı gibi yoksullar zenginliğin, televizyonda gösterilen hayat tarzlarının sunumuna aralarına mesafe Theodor W. Adorno Ahlak Felsefesinin Sorunları Metis Felsefe | Çeviri: Tuncay Birkan | 208 s. Murathan Mungan Li Rojhilatê Dilê Min Kalbimin Doğusunda Şiir Seçkisi | Çeviri: Ruken Bağdu Keskin | 192 s. David Frisby Modernlik Fragmanları SIMMEL, KRACAUER VE BENJAMIN'İN ESERLERİNDE MODERNLİK TEORİLERİ Metis Edebiyatdışı | Çeviri: Akın Terzi | 360 s. Alain Badiou, Slavoj Zizek Komünizm Fikri BERLİN KONFERANSI, 2010 (HAZ.) Metis Defterleri | Çeviri: Doğan, Kılıç, Barışcan | 280 s. Hubert Damisch Bulut Kuramı RESİM TARİHİ İÇİN BİR KATKI Sanatlar ve İnsan | Çeviri: E. Burak Şaman | 320 s. SONBAHAR 2012 | YAKINDA • • • • • John Berger: Bento'nun Eskiz Defteri Didem Madak: Ah'lar Ağacı ve Grapon Kâğıtları Ursula K. Le Guin: Aya Tırmanmak Javier Marías: Yarınki Yüzün III, Zehir, Gölge, Veda Ali Yılmaz: Kara Arşiv metis 30. yıl 18 EKİM 2012 ? SAYFA 11 1183 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1183
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle