18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y errin İren Boynudelik ile Mahmut Boynudelik, yılın bir bölümünde Adatepe Köyü’ndeki evlerinde yaşıyorlar. İkisi de, Adatepe’deki Türkiye’nin ilk ve tek zeytinyağı müzesinin kurucuları arasındalar ve müzeyi zenginleştirmek için çalışmalarını sürdürüyorlar. Zerrin İren Boynudelik, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü’nde öğretim üyesi. Mahmut Boynudelik ise, bir merak olarak başladığı zeytinciliği bir yaşam tarzı olarak benimsemiş. Boynudelik’ler, birkaç yıl önce, Zeytin Kitabı: Zeytin’den Zeytinyağı’na adlı bir kitap yayımlamışlardı. Kısa bir süre önce yayımladıkları kitap ise, Zeytinin Renkleri: Sanat Tarihinde Zeytin İmgesi (Umur Yayınları). Zeytin Kitabı’nda, zeytinle ilgili genel bilgiler tarihsel bir yaklaşım içinde ele alınıyor; zeytin ziraatı, zeytinyağı imalatı ve ticaretinin yüzyıllar boyunca geçirdiği değişimler, zeytinin insanlık tarihi açısından taşıdığı önem, zeytin kültürünün oluşumu anlatılmaya çalışılıyordu. Zeytinin Renkleri’nde ise, insanların zeytine binlerce yıldır görsel olarak nasıl yaklaştıkları inceleniyor. Boynudelik’ler, zeytinin değişik yüzyıllarda insanlar için neler ifade ettiğini sorguluyor; insanların zeytin ağacını, ağacın meyvesini, meyvesinin yağını nasıl betimlediklerini araştırıyorlar. Duvar resimlerinde, mozaiklerde, vazolarda, kitaplarda, kolyelerde, pa eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Zerrin İren Boynudelik ile Mahmut Boynudelik, ‘Zeytin Kitabı’ndan sonra ‘Zeytin Renkleri’ni yayımladılar Sanat imgelerinde zeytin Z ralarda nasıl görüldüğünün, nasıl gösterildiğinin izini sürüyorlar. Zeytinin yer aldığı söylenceleri, kutsal metinleri, gezi notlarını tarayarak… Farklı dönemlerde zeytin imgesinin niçin kullanıldığını, neleri simgelediğini anlamaya çalışarak… Ama, Zeytin Kitabı’nın da, Zeytinin Renkleri’nin de temelinde, zeytin ve zeytin ağacının Boynudelik’ler için taşıdığı anlam yatıyor: “Zeytin ağacı bizim için hayatın ta kendisidir. Zeytin ağacının meltemle oynaşmasını, yapraklarının akşam güneşiyle renk değiştirmesini, dallarının denizin sularında yıkanmasını, zeytinin çiçek açmasını, tane bağlaması nı, tanelerin büyüyüp irileşmesini her seferinde ilk kez görüyormuş gibi şaşırarak, hayranlıkla seyrederiz.” Sonra, bir gün, başka çağlarda, başka coğrafyalarda insanların zeytin ağacına nasıl baktıklarını, neler gördüklerini, neler düşündüklerini merak etmeye başlamışlar: “Zeytinin tarihi, Akdeniz uygarlığının tarihi kadar eskidir. Önce şifa vermiş, güzellik vermiş insanlara zeytin. Zeytinin yağı yaraları iyileştirmekte kullanılmış. Bedenlere dirilik, saçlara parlaklık vermiş. Sonra sarayları ve tapınakları aydınlatmış zeytinyağı kandilleri. Sofralara girmiş, eşsiz lezzetler sunmuş insanlara yüzyıllar boyunca. Gemiler zeytinyağı dolu amforalar ile birlikte yeni teknikler, yeni fikirler taşımış bir kıyıdan bir diğerine.” Evet, zeytin deyince anahtar sözcük gerçekten de “Akdeniz” olsa gerek: “Hiçbir şey zeytin ağacı kadar Akdenizli değildir. Zeytin Akdeniz uygarlığının tanığı olmakla kalmamış, o uygarlığın oluşumuna, yerleşip gelişmesine büyük katkılarda bulunmuş, Akdeniz uygarlığının temel yapı taşlarından biri olmuştur. Bizler bugün Akdeniz uygarlığı diye bir şeyden bahsedebiliyorsak bunu biraz da zeytin ağacına borçluyuz…” Zeytinin Renkleri: Sanat Tarihinde Zeytin İmgesi adlı kitapta, “Zeytin Toplayanlar”, Oppianus’un “Av Üzerine” yazmauygarlıkların erken dönemlerinsından, 11. yüzyıl Bizans kopyası, Biblioteca Nazionale Marciana, Venedik. den, Mısır, Mezopotamya, Eski Henri Matisse, “Zeytin Ağacına Sarılan Pasiphae”, 1944, linolyum baskı, Collection Musée Matisse, Nice. Yunan ve Roma uygarlıklarından, Ortaçağ, Rönesans ve 20. yüzyıla kadar yapılmış vazo resimlerinden kabartmalara, gömüt duvarlarından kilise panolarına, yağlıboya tablolara, kitap resimlerinden süs eşyalarına, çok değişik alanlarda betimlenmiş 217 zeytin imgesi sunuluyor. Dönemlerine, üsluplarına, sanatçılarına ilişkin ayrıntılı bilgiler, mitolojik ve ikonografik açıklamalar eşliğinde. Boynudelikler’in, çok zengin bir kaynakçadan yararlanarak hazırladıkları kitap, zeytin kültürünün toplumsal, sanatsal, tarihsel, dinsel boyutlarını görsellik üzerinden gözler önüne seriyor. Zeytin ve zeytin ağacının sunduğu bu zengin görsellik karşısında, insan, bu bereketli meyvenin Türk resmindeki yansımalarını da merak ediyor ister istemez. Büyük ölçüde Akdeniz coğrafyasında yaşamamıza karşın, zeytinin Türk resmine, bizim sanatımıza yeterince yansıyıp yansımadığını da… Belki bu konuyu ele alan bir çalışma da yapılabilir. Bunu da, en iyi, yine Boynudelikler yapar herhalde… ? MÜREKKEBİ KURUMADAN Van Gogh’un zeytinlik resimleri çalıyor, bazen sarı üzerine düşen parlak bir ağartı, pembe, mor, yer turuncusu, demir kırmızısı. Fakat zor, gerçekten çok zor… Ama bunu seviyorum ve altın ve gümüş rengiyle çalışma fikri beni çekiyor. Ayçiçeklerinde sarılar için yaptığıma benzer bir şekilde belki bunları da günün birinde kişisel izlenimlerim olarak aktarırım,’ demektedir. Nitekim St. Rémy’de kaldığı kısa sürede zeytinle ilgili yirmiden çok resim yapmıştır. Zeytin ağacına daha önce Z eytinin Renkleri kitabından tadımlık bir bölüm aktarmak istediğimde, Van Gogh’a ayrılmış satırlarda karar kıldım. Çünkü Van Gogh’un zeytin ağaçlarını ele alışında, nerdeyse tüm kültürel, dinsel, tarihsel ya da toplumsal göndermelerin ötesinde, salt resimsel bir yaklaşım ağır basıyordu. Kitabın yazarlarının da vurguladığı gibi, sanatın zeytin ya da zeytin ağacına bakışında belki de yepyeni bir dönem açılıyordu Van Gogh’la birlikte… “Sanat tarihi içinde zeytin ağacını resimlerine yansıtmak ve zeytin ağacının resimsel özellikleri üzerinde düşünmek konusunda Van Gogh’un apayrı bir yeri vardır. Hayatını sona erdirmeden önceki son aylarını geçirdiği Anvers’ten Hollandalı sanat eleştirmeni J. J. Isaacson’a yazdığı mektupta, ‘Günışığının ve gökyüzünün etkisi zeytin ağacından sınırsız konu çıkarmamı sağlıyor,’ diye yazmıştır. Kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta da, ‘Zeytin ağaçları çok karakteristik ve ben bu özellikleri yakalamaya çalışıyorum. Gümüş rengindeler, bazen mavimsi, bazen yeşile Vincent van Gogh, “Zeytinlikler: Turuncu Gökyüzü”, Kasım 1889, tuval üzerine yağlıboya, Konstmuseum, Göteborg. hiçbir sanatçının göstermediği değeri veren Van Gogh zeytin ağacıyla ilgili tüm kültürel ve tarihi referanslara ise kayıtsız kalmıştır. Ne Akdeniz uygarlığı için çok özel bir yeri olan zeytinin son derece zengin tarihi ve kültürel anlamları, ne Athena’nın bilgeliği, ne Tanrı’nın insanoğlu ile barışması, ne de İsa’nın Zeytin Dağı’nda çektiği acılar Van Gogh’un gündeminde olmuştur. Van Gogh resimlerinde zeytin ağacını sahip olduğu fiziki özellikleriyle ele almış, yapraklarının ışıkla oynaşarak renk değiştirmesini büyüleyici bulmuştur. (…) Van Gogh için zeytin ağacının içinde bulunduğu sosyal ortam da önek taşımaz. En güzel resimleri arasında sayılan ‘Zeytin Toplayan Kadınlar’ı yaparken kadınların gerçekte ne yaptıkları sanatçının hiç ilgisini çekmez. Aynı dönemde yaptığı resimler arasında bulunan ‘Tohum Eken Adam’ ve ‘Orakçı’yı yaparken de resmine konu olan insanlar ve o insanların hayatı Van Gogh için önemsizdir. Van Gogh’un gördüğü ve tuvaline yansıttığı zeytin toplayan kadınların gündelik kaygıları ve heyecanları ya da orada beş bin yıllık bir eylemi tekrarlıyor olmaları değil, bu kadınların zeytin ağaçlarıyla, toprakla ve gökyüzüyle oluşturdukları uyumdur. Bu yönüyle Van Gogh zeytin ağacına farklı bir bakışın başlangıcı sayılabilir. Zeytin ağaçları artık sadece estetik özellikleri yüzünden bazı sanatçıların ilgisini çekecek, sanat tarihinde zeytin için yeni sayfalar açılacaktır…” ? SAYFA 6 ? 5 OCAK 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1142
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle