18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K itaplar Adası” yazıları onuncu yılına giriyor… Geçen yılın son yazısını yaratıcı dramaya özgülemiştik, bu yılın ilk yazısını ise “masal”la sürdürelim… İki küçük değişiklik yapacağımı belirteyim onuncu yılla birlikte yazılarımda. Bu haftadan başlayarak her yazıyı beşte bir oranında kısaltacağım. Tek nedeni, harfler biraz irileşsin, daha kolay okunabilsin… Bu bir… Konuk aldığım yazarlarla yapıtların gerek kendi içlerinde gerekse yazınımız bağlamında veya yazınsal türlerin içyapılarına göre öne çıkan kırılma eğrilerine yönelip bunlar üzerinde duracağım daha çok. Diyelim, bir açıdan “şeytanın gör dediği”ne benzer biçimde yakınsal mercekle bakacağım bunlara ya da yazarla yapıtın “yumuşak karnı”na dönük düşünce gelgitleriyle savurmalar çakıştıracağım daha çok… Bu da iki… Önceki haftaların birinde Hasan Lâtif Sarıyüce’nin masallarından söz açmıştım, bu kez Oğuz Tansel’i, onun masallarını konuk alayım istiyorum “Kitaplar Adası”na. Sarıyüce (d.1929), 1956–75 arasında Sorgun, Kırklareli, Ankara Gülveren, Yenimahalle, Balgat okullarında öğrencileri “eliyle” derlediği “altı yüzün üstünde” masaldan yararlanmıştı veriminde. Oğuz Tansel (1915–1994) ise dört kitabında, “işlediği masalları, 1943–1945 yıllarında Amasya’nın Ziyedere köyünden, o zaman elli yaşlarındaki, okuryazarlığı bile olmayan Emine Uyaroğlu’dan dinle(diğini)” belirtiyor. Tansel’in bu belirlemesine göre Emine Uyaroğlu, 1890’larda doğmuş olmalı. Canım nenem benim… Yazınımız ne çok şey borçlu Emine Uyaroğlu’ya. Oğuz Tansel’in işlediği güzelim masallar bunun kanıtı. Bugünlere varabilseydi diye düşünüyor insan, yüz yirmi yaşlarında bir masal anlatıcısıyla karşılaşacaktık demek ki. Türkçenin has mı has masal madeni Emine Nene… Has mı has masalcı babası da Oğuz Tansel… DİLİMİZDEKİ MASAL MADENİ... Emine Nene’nin adını okuyunca Oğuz Tansel’den, önceki bir yazımda (17.2.2011) değindiğim Berrin Avcı Çölgeçen’in Nağıl Neneleri adlı belgeseli (Plan Prodüksiyon, 2010, 50’) düştü usuma elimde olmadan. Çölgeçen, Kars yöresinin tükenmekte olan “nağıl neneliği”ni ele alıyordu. “Nağıl”, Farsça “nakl” sözcüğünden bozma anlatmak, anlatıcılık yapmak. Buna göre “nağıl nene”, masalcıanlatıcı kadına karşılık geliyor. Yöredeki beş köyde çalışan yönetmen, örtük de olsa varlığını sürdüren günümüz nağıl neneleriyle tanıştırıyor bizi. Bu kadınlar, kendilerinden önceki nağıl nenelerinden öğrendiklerini, nağıllık yetenekleri doğrultusunda çevrelerine yansıtıyor. Özellikle, ağır kış koşulları altında boş SAYFA 24 ? 5 OCAK 2012 itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA [email protected] [email protected] Masal okumak mı masal okuryazarı olmak mı? olarak bilmiyoruz… Nasıl bir yol izlemişti geçen gecelerde köy toplumunun yaşam acaba? Bu bilgiyi içeren notta Emine Nehavını tazeliyor bir bakıma. Birçok öyküyü, ne’nin anlattığı masalları “dinlediği” belirtilibu arada geleneksel yolla kendilerine dek yor şairin yalnızca. gelen anlatıları naklediyorlar çevrelerindeki Yazınsal, dilsel çalışmaları, üniversitedeher yaştan insana… ki etkinlikleri ile kırkıncı yılını dolduran KeNağıl nenesi Leyla Yalgar, anlatısının kemal Ateş’in yirmilerinde delikanlıyken Tansinlikle “düzme”, “bezeme” olmadığını, sel’le yaptığı söyleşi, bu yönde teknik ipuçbunları kendinden öncekilerden dinleyerek ları kadar Oğuz Tansel’in yöntemiyle ilgili naklettiğini vurguluyor belgeselde. Kars’tan Amasya’ya, Sorgun’a… Bir ma çok önemli saptamalar da getiriyor. (Yararden cevherinin damarı mı bu? Ama cevher, lanmak için de önemli bir kaynak: Türk Dili, dilsel, ekinsel olduğundan mıdır nedir, kim Haziran 1978, sayı 321) Tansel, Emine Neneden dinlediği masalselerin ilgilendiği yok belli ki bu çok değerli lardan dönüştürüp işlediği, yeniden yaratamadenimizle. Nereden anlıyoruz bunu? rak verimlediği dört kitap yayımlamış: Mavi Yazınımızda Binbir Gece Masalları’nın izi Gelin (İç Desenler: Metin Eloğlu, MEB, sürülebiliyor da, geleneksel yolla gelen 2003) ile 2011’de Mustafa Delioğlu resimkendi masallarımıza gereken ilgiyi gösterlemeleriyle Yapı Kredi’nin yeniden yayımlamiyoruz bir türlü… dığı Üç Kızlar, Altı Kardeşler, Yedi Devler… Bir bakıma masal cahiliyiz belki de… Oğuz Tansel’in masal dinleyiciliğinin çok Öyle ya, yazınsal verimlerimizde masal ötesine geçerek, şair olarak da anbean okumakla yetiniyoruz deyiş yerindeyse… düş kurup yeniden yaratarak şiirli bir masal Masal okuryazarı olup bunlardan yararlanharmanı savurduğu öylesine açık ki… mak dururken… Dilimizde “maval okuBu söylediklerimi, Mutluluk Peşinde (Evmak” biçiminde de söylenen “masal okumak” deyişi için Ömer Asım Aksoy, “inandırıcı olmayan oyalayıcı sözler söylemek” karşılığını veriyor. Oysa masal okuryazarı olmak çok başka. Doğal yollarla dönüştürülüp işlenmiş ya da bu tür verimler örnek alınarak yeniden üretilmiş masalların okuru veya yazarı olmak demek bu. İyi de geleneksel yolla doğal olarak aktarılagelen masal kaldı mı dersiniz? Halk şiirimizle türkülerimizin tükenişine koşut bir çöküş yaşanmıyor mu günümüz masalcılığında da? Üretilenlere bakıldığında, bunlarda doğaldan kopuşun izleri sürülmüyor mu? Gülten Dayıoğlu, bir açıdan kendi masalımızın tragedyası olarak da okunabilecek Akgüvercin Oğuz Tansel ile Yeşilsalkım’ın Aşkı’nda (Resimleyen: Emel Alp Sarı, Doğan rensel, 2005) başlıklı seçme şiirleriyle Dağı Egmont, 2010) öğretmeninin verdiği ödev Öpmeler’deki (YKY, üçüncü basım, 2006) nedeniyle komşu kapılarını çalarak masal şiirleri arasında gezinirken somut biçimde derlemeye girişip büyük düş kırıklığı yaşayan Canevi’ni anlatırken onun ancak baba görebiliyor insan. İlk şiirlerini yirmilerinin başında Servetifüannesinin anlatısıyla geleneksel yoldan öğnun’la Varlık’ta yayımlayan Oğuz Tansel, renilen doğal masala ulaşabildiğini gösteriaradan geçen sekiz on yıl içinde kimbilir ne yor bize. zenginlikler katarak içselleştirdi bu masalCanevi böylesi bir masal ararken babaları. anne şöyle der torununa: “Kapı komşun Gerçekten de masalları okurken insan olmasam da uzak komşu olarak sana geryer yer resimlerin içinden geçiyormuş, film çek bir masal anlatabilirim.” “Bu masalı kikareleri eşliğinde yol alıyormuş, pınarlartaplardan öğrenmedim… Küçükken andan su içerken şiirler dinliyormuş, dağ nemden dinlemiştim. Ona da çocukluğunesintilerinin peşinde kendini öykülere kapda annesi anlatırmış. Yani benim anneantırıyormuş, kuşların pır kanatlarıyla anlatılanem.” (87, 88) Demek GDO’lu, hormonlu rın sırtına biniyormuşçasına esrik duygular bir yapay masal var, bir de doğal, gelenekyaşıyor… En başta Türkçedeki harika masel yoldan derlenmiş masal… sal ezgisiyle… Şiir de masal da Türkçenin zenginleşmeŞAİR OĞUZ TANSEL’DEN MASALCI sinde, debi artışında, dipte besleyici kayOĞUZ TANSEL’E... naklar arasında. Bu nedenle öykücülerle Oğuz Tansel kayıtlarını nasıl yapıyordu romancıların, oyun yazarlarıyla denemeciEmine Nenenin anlattığı masalları dinlerlerin vb. el altında tutması gereken iki tür ken? Yetmiş yıl önce, Tansel’in kayıt yabunlar. Yıllar önce Fethi Naci, ünlü, önemli parken nenemizin ağzından dökülen bal bir romancımızın diline yönelik eleştiri getidamlalarını hangi tekniklere topladığını tam rirken onun şiir okumalarının yetersizliğine vurgu yapmıştı. Demeye getirmişti ki, eğer bir yazar şiire sırt dönerek roman kaleme alırsa anlatımını da zayıflatır bu onun. Bunun şiir kadar masal için de zorunlu olduğunu düşünmek gerekiyor. Bizde farklı kökenlerden, eğilimlerden gelseler de Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Ümit Kaftancıoğlu, Dursun Akçam, Osman Şahin, Adnan Binyazar, Necati Güngör, Ömer Polat, Murathan Mungan, Hasan Ali Toptaş, Hasan Özkılıç, Feridun Andaç, Faruk Duman vb. yazınımızda masaldan yararlanan adlar arasında sayılabilir. Màrquez, kendi dilinin masallarıyla bezedi anlatılarını hep… Ayrıca toplumun söylenini, ritüelini içirdi yazdıklarına… YAZINSAL NİTELİĞİYLE OĞUZ TANSEL MASALLARI İşte Oğuz Tansel, bunun bir göstereni olarak da önem taşıyor. Onu kendi payıma ilk kez Al’lı ile Fırfırı (Kapak, iç desenler: Seniye Fenmen, ikinci cilt, Yaz, 1976) başlıklı masallar toplamıyla tanımıştım. O yıllar çok yakınlarında bulunduğum sevgili ağabeyim Hasan Hüseyin, özel bir övgüyle, sevecenlikle söz ederdi ondan. Bir iki kez de ayaküzeri konuşmalarının tanıklığını yapmıştım. Sonrasında Al’lı ile Fırfırı, yalnız yaptığım çocuk tiyatrosunda, çocuklarla yürüttüğüm drama çalışmalarında değil, tüm yazınsal yolculuğum boyunca da temel başvuru kaynaklarımdan biri oldu diyebilirim. Geçenlerde kızı Aysıt Tansel, yalnız ilköğretimde değil, yazınımızda da temel yapıtlardan biri olarak kabul edilmesi gereken yapıtın yeni bir basımını göndermesin mi; üstelik iki cilt bir arada, dünyalar benim oldu tabii… Bu yeni basımıyla Al’lı ile Fırfırı (Resimler: Cemil Eren, desenler: Seniye Fenmen; Elips [312.4470457], 2009), yazınla ilgilenen herkesin el altında bulundurması gereken temel başvuru kaynaklarından biri bana göre… Hele yazınımızda büyülü gerçekçiliğe yakınlık duyanların özellikle dilimizdeki şiir, masal birikimini tanımadan, kendi söylenimizi, ritüelimizi bilmeden bunu başarabilmeleri çok zor… Buna yaslanılmadığı, bu yönde alışveriş kurulmadığı, Kaygusuz Abdal da bilinmediği için kimi yazarlar öykü, roman, oyun, anlatı verimlemiş gibi değil de çeviri yapmış gibi hava yayıyor ne yazık ki… Ah Oğuz Tansel, dilimizin masalcısı sevgili şair, gelen her yılla birlikte aramamak olası mı seni?… ? “K CUMHURİYET KİTAP SAYI 1142
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle