Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
başlanama yalduğu ha uyğım aki de bir me dön.. ostiş Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov’dan ‘Akıldan Bela’ Griboyedov’un oyununda aydını tanımak leksandr Sergeyeviç Griboyedov şiirleri, çevirileri, uyarlamaları, düzyazıları ve tiyatro oyunlarıyla 19. yüzyıl Rus yazınına önemli katkı veren bir yazar. Kısa yaşamına karşın, döneminin Rus entelektüellerin arasında yer alan Griboyedov, Rusya’daki Aydınlanma hareketini de yazdıklarıyla etkiledi. Diplomat olarak gittiği Tahran’da, İngilizlerin kışkırtmasıyla ortaya çıkan halk ayaklanmasında öldürülürken ardında bıraktığı yapıtlarla dünya yazarlarının unutulmazları arasında yer aldı. Aziz Çalışlar’ın “Çarlık yönetimine drama sanatı alanında ilk kez karşı çıkış” olarak tanımladığı Akıldan Bela ise Griboyedov’un en tanınmış yapıtı olmanın ötesinde, anlatım biçemi, karakterlerin biçimlendirişi, konusu ve içeriğindeki yenilikçi öz ile 19. yy Rus yazarlarını etkiledi. Diğer yanıyla düşünceleri ve eylemleriyle yönetimin başında olanlarla yönetilenlerin arasında kalan, bağlı olduğu varsıl ve soylu kesime karşı duran, ancak yanında olduğu insanlarca da anlaşılmayan döneminin aydın olgusunu ele alan oyun, ana izlek olarak eski ve yeninin karşı karşıya gelişini işliyor. Belki de bu nedenle 1824 yılında yazılan Akıldan Bela, 1833’te bazı bölümleri sansürlenerek, 1875’te bugünkü haliyle yayımlanabildi. İlk kez 1831 yılında seyirci ile buluşan oyun, sahnelenme süreciyle de aydındevlet ilişkisinin bir başka yanını ortaya koyuyor. “Şiirsel oyun” olarak tanımlanan Akıldan Bela, töre komedyasının anlatım olanakları içinde soylu ve yönetici sınıfın ilişkilerinin eleştirisini gerçekçi bir gözle yapıyor. Dönemin aydınları, düşün ve sanat lmi HaDeniz erdar yin AvDemirseyin ür. mi dört A ağrıştı anladüolarak e küsir şair, iriyor Ay ve ri –Hari duğil, şair cağını Griboyedov ? Hilmi Zafer ŞAHİN Griboyedov Akıldan Bela‘da, 19. yy Rus soylusunun yaşam biçimini, davranışlarını ve dünyayı alımlama biçimlerini yine onlardan biri olan bir aydının eleştirisini merkeze alarak anlatıyor. İlk gerçekçi yapıtlardan olan Akıldan Bela her ne kadar bir dönemin eleştirisi olsa da bugün aradan geçen yaklaşık iki asra karşın, bugünü karşılamaya devam ediyor. kin, Lermantov ve Gogol’ün yapıtlarında, Belinski gibi eleştirmenlerin değerlendirmelerinde de görmek mümkün. Akılcılıkla romantizmi buluşturan, ancak biçem olarak klasizme yakın duran bu yazarlar çoğu yapıtında, 1879 Fransız Devrimi’nin sonuçlarına ve Aydınlanma düşüncesine yararcı ve işine geldiği gibi davranan, gelişmelerden aydınları sorumlu tutarak Çarlık Rusyası yöneticilerini ve ekonomiktoplumsal yaşama egemen feodalleri gülünç ya da acıklı halleriyle ele aldılar. Bu noktada oyunun öyküsüne kısaca değinmekte yarar var. Ayrıldığı Moskova’ya üç yıl sonra dönem Çatski, her şeyin olumsuz yönde değiştiğini gözler. Soylu sınıfı yozlaşmış, dalkavukluk artmış, “yağcılık” yaygınlaşmıştır. Bir de buna uzun zamandır bağlılık duyduğu, sevdiği Sofiya’nın seviyesizliği, yalancılığı eklenince, çevresini daha keskin bir şekilde sorgulamaya başlar. Sorgulaması yoğunlaştıkça da dışlanır, hatta “deli” diye nitelenir. Ar amet’in ok öne e “Yeon yaor mu eldiunda gerekti / 48 s. insanlarının çalışmalarında da gözlenen, dünyaya ve iç dinamiklerine bağlı olarak değişen, dönüşen Rusya’daki gelişmeleri algılamayan, direnç gösteren, kendi içine kapanan feodalleri gülünç olduğu kadar, acınası ele alma biçimi Griboyedov’un oyununda hemen kendini gösterir. Benzer anlatımları Puş tık Çatski için böylesi ortam ve insan ilişkilerinin dışına çıkmak kurtuluştur. Oyun dönemin toplumsal ilişkilerini gerçekçi bir gözle aktarırken Griboyedov’un yaşamından ve gözlemlerinden de izler taşır. 19. yy Moskova sosyetesiyle alay eden, hüzünlü bir kara mizah içeren komedya, gündelik çıkarları ve rahatı bozulmasın diye doğruyu söyleyeni gözden çıkarabilen toplumların, düzenin eleştirisini yapıyor. Genel olarak bakıldığında, bilimi, bilgiyi, kısaca aydınlanmayı kendi çıkarları için yararcı bir gözle değerlendiren, aslında aydından hoşlanmayan yönetimler ile yararlı ve işlevsel bilgiyi oluşturan, yaşamın her alanına taşıyan aydınlarını görmezden gelen, hatta suçlayan toplumlar için de bu durum geçerli diye düşünüyorsak, Akıldan Bela’nın19. yy başından günümüze söyleyecek sözü var. Olay ve konuşma örgüsünün merkezinde aşkın olduğu, ancak yönetici sınıfların eleştirisinin yapıldığı oyunda karakterler de temsil ettikleri kesimlerin çarpıcı örnekleri. Aşktan sınıf atlatmaya, ikiyüzlülükten yalakalığa, yalancılığı doğal görmekten bilgiyi bilinçli küçümseye, insana ilişkin olumsuzlukların karşılığı olan oyun kişilerinin karşısında, ana oyun kişisi olmanın ötesinde, aşk acısından yola çıkarak yaşadığı ortamı ve insanları gerçek yüzleriyle gören, yozlaşmayı çürümüşlüğü gösterirken bilgi ve bilinci öne çıkaran insandır Çatski. Akıldan Bela, 200 yıl öncesinden ülkesine ve çağına sorumluluk duyan aydının serüveninde Griboyedov gibi bir yazarı bize tanıtan, çağımızı karşılayan bir klasik…? Akıldan Bela/ A.S. Griboyedov/ Çeviren: Cenk Gündoğdu, Engin Toprak/ İkaros Yayınları/ 206 s. sidir. lenekçi du. Bu r çüneraber istlerin bu ayrı mezalizmin (s. 33) el dayan ahlayor ve e Kita ri kalz. Onu yarın ıysa, da o ka ormak ağımlı de? Södi ? 1142 Yazar, hayır işlerinin samimiyetini de sorgulamaktadır. Eğer cennete gitmek için hayır yapılıyorsa buradaki “ahlak” nasıl bir şeydir: “Eğer bağış karşılığında cennete, bağışta bulunmamanın karşılığında da cehenneme gitmeleri söz konusuysa, bu bağlamda ahlaki itibarı hak edip etmedikleri belli değildir; çünkü güdüleri şaibelidir.” (s. 47) Keza, ahlakın içsel bir bilinçten mi, yoksa Tanrı emrinden mi kaynaklanacağı konusunu da tartışmaktadır Armstrong: “Kutsal emir teorisinde, neyin ahlaken yanlış olduğu Tanrı’ya bağlıdır; yani ahlaki yanlışlık kavramı, bir eylemin ahlaken yanlış olup olmadığının biz kulların onun ahlaken yanlış olduğunu düşünüp düşünmediğine bağlı olmadığı biçimindeki daha zayıf bir bağlamda nesneldir sadece.” (s. 68) Ahlaken yanlış bir şey, Tanrıya ya da onun emirlerine bağlı olmaksızın yanlıştır, dolayısıyla ateistler de, Tanrı’nın emrine uymak gibi bir kaygıdan bağımsız olarak ahlaki davranabilir: “Eğer tecavüze karşı böyle bir bağımsız neden varsa, tecavüzü ahlaken yanlış yapan şey o nedendir ve emrin kendisi lüzumsuzdur.” (s. 89) Dinlerin, ahlaklı olmayı sağlamak için kükürtlü ateşte sonsuza kadar yanmak gibi tehditlerinin ahlakı zorbalıkla ve işkenceyle ilişkilendirmesi yüzünden aslında iç? sel ahlakı ortadan kaldırdığını şöyle dile getirmektedir yazar: “Amanın! Kükürtle yanan! Kulağa korkunç geliyor ve sonsuza kadar sürdüğü söyleniyor. Böyle bir tehditle karşılaşan herkesin ahlaklı olması – ya da en azından, söylenenleri yapması – için bayağı sağlam nedenleri olmalı. Seküler bir ahlakın, ahlaklı olmak için sonsuz bir işkence tehdidi kadar sağlam bir neden önermesi mümkün müdür?” (s. 93) Ve güzel bir örnek vererek bağlıyor: “Oğluna kız kardeşine vurmamasını öğretmeye çalışan bir anne hayal edin. Anne oğlu nu, kız kardeşine vereceği zararın ona vurmamasının bir nedeni olduğuna ikna etmeye çalışabilir. Ya da kız kardeşine vurursa bir hafta süreyle (ya da yaşamı boyunca?) bodrumda kalmakla tehdit edebilir. Bu tehdit, gerçekten de kız kardeşine vurmaması için bir neden oluşturacaktır. Ancak doğru neden türünü oluşturmayacaktır. Ona kız kardeşini umursamayı öğretmeyecektir. “İlahi cehennem tehditleri ya da cennet vaatleri de aynı mantığa sahiptir. Eğer ahlaklı olmak için tek nedenimiz cehennemden kurtulmak ya da cennete gitmekse, dürtümüz ideal olmaktan uzaktır. Hiç kimseyi umursamayan, ama cehenneme inanan bir psikopatın bile ahlaklı olmak için bir nedeni vardır; fakat bu neden psikopata ahlaki kısıtlamaların içeriği açısından bir neden vermez.” (s. 97) Walter Armstrong’un kitabı, hiçbir teist ya da ateist önyargıyı dışta bırakmadan tartışan, güzel bir mantık kitabı aynı zamanda. Bizi ikna ettiği nokta ise çok açık: Gerçekten ahlaklı olmak, dışsal bir zorla, korku ve tehditle dayatılarak değil ancak bu tür dışsal etkilerden arınmış bir bireysel iç sorgulama ve vicdanla mümkündür. ? Tanrısız Ahlak/ Walter SinnottArmstrong/ Çeviren: Attila Tuygan/ Ayrıntı Yayınları/ 2011/ 128 s. Ahlak, herhalde insaninsan, insandoğa, insandiğer canlılar ilişkisinin ortaya çıkışından beri insanlığın tartıştığı en önemli kavram. Felsefenin önemli bir dalı. Belki de dinlerin en önemli dayanaklarından. Altından kolay kolay kalkılamayacak, oldukça karmaşık bir sorun. Walter SinnottArmstrong DÜZELTME: 1140. sayımızın 20. sayfasındaki “Kısa Ortadoğu Tarihi” adlı yazımızın yazarı Duru Somay olarak çıkmıştır. Doğrusu Betül Yeniçeri olacaktır. Yazarlarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1142 5 OCAK 2012 ? SAYFA 23