Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Küçük Filozoflar’ dizisinin ilk kitapları üzerine Çocuklar felsefe yapmayı öğreniyor Ë Mustafa GÜNAY (*) elsefe, yalnızca yetişkinlere mi özgü? Felsefenin temelinde eğer merak, kuşku ve öğrenme isteği varsa sürekli sormak ve sorularının yanıtlarını aramaksa felsefe, o halde çocukların da felsefe yapmaya hakkı olduğunu ve zaten onların da felsefe soruları sorduğunu söyleyebiliriz. Çocukların felsefi eğilim ve düşüncelerini desteklemek ve yol gösterebilmek için kitap, film ve oyun gibi şeylerden yararlanılabilir. Burada söz konusu olan özellikle 914 yaşları arasında bulunan çocuklar. Bu yaş grubunda bulunan çocukların eleştirel düşünce yönelimi ve becerisi kazanmaları önemli. Bilindiği gibi bir süredir ilköğretimin 6, 7 ve 8. sınıflarında seçmeli olarak “Düşünme Eğitimi” dersine yer veriliyor. Ancak ne yazık ki henüz bu derse felsefe bölümü mezunu öğretmenlerin girmesi sağlanamadı. Önümüzdeki dönemde çocuklara ve gençlere düşünmeyi sevdirmeyi amaçlayan, eleştirel ve yaratıcı düşünme olanaklarını geliştirmeye çalışan bu dersin felsefe eğitimi almış öğretmenlerce verilmesi uygun olur. Bu konuda Türkiye Felsefe Kurumu ve Felsefeciler Derneği başta olmak üzere çeşitli kurumların yaptığı toplantı, imza kampanyası ve çeşitli etkinliklerin yakın bir gelecekte olumlu sonuçlar vereceğini umarız. Konuyla ilgili tartışmaların sınırlı ölçüde olmakla birlikte gündemde yer alması da umut verici bir durum. Çocuklara felsefi düşünceyi sevdirmeye ve tanıtmaya yönelik girişimler yalnızca okullarla ve derslerle sınırlı değil. Bu bağlamda Türkiye Felsefe Kurumu’nun “Çocuklar İçin Felsefe” biriminin çalışmalarını, liseli gençlere yönelik yaklaşık on beş yıldır düzenlenen “Felsefe Olimpiyatları”nı sayabiliriz. Söz konusu etkinliğe katılan gençlerimiz, yurtdışında da çeşitli dereceler kazandı ve ülkemizi felsefe alanında başarıyla temsil etti. Bu gençler arasında bazılarının felsefeyle ilgilerini derinleştirerek sürdürdüğünü de söyleyelim. FİLOZOFLAR VE ÇOCUKLARIN ORTAK SORUNLARI “Küçük Filozoflar” dizisinin editörleri Savaş Kılıç ve Semih Sökmen, “düşünmenin asıl olarak kişinin kendi sorularıyla başladığına” olan inançlarından dolayı bu kitaplarını seçtiğini açıklıyor: “Filozofların ve çocukların soruları arasında büyük bir benzerlik görüyoruz. Her ikisi de sorularına hazır cevaplar vermeyi reddediyorlar, hazır cevaplara kuşkuyla bakıyorlar. Dolayısıyla bu dizinin kitaplarıyla, çocuklara filozof örnekleri vererek onları yaşamları boyunca kendi sorularına sahip çıkmaya, sorularını bastırmamaya, cevap aramayı sürdürmeye teşvik etmek istiyoruz, bunu umuyoruz.” İlk kitapların adları şöyle: Descartes Amcanın Kötü Cini, Profesör Kant’ın En Çılgın Günü, Bilge Sokrates’in Ölümü ve Karl Marx’ın Hayaleti. Bu kitapların her birinde filozofun hikâyesiyle birSAYFA 8 15 EYLÜL F Çocuklara yönelik felsefe kitaplarının giderek çoğaldığını da saptayabiliriz. Bunlardan “Küçük Filozoflar” dizisinin ilk kitapları çocuklarla buluştu. Savaş Kılıç ve Semih Sökmen’nin yayıma hazırladığı dizinin İlk kitapları Descartes Amcanın Kötü Cini, Profesör Kant’ın En Çılgın Günü, Bilge Sokrates’in Ölümü ve Karl Marx’ın Hayaleti. likte, onun felsefesinin temel soruları ve bu sorulara yönelik yanıt arayışları işleniyor. Hikâye bağlamında akıcı ve anlaşılır bir dille, seçilen filozofun önemli kavram, soru ve düşünceleri ele alınarak filozof ve felsefesi hakkında, okuyanın da düşünmesi ve sorular sorması ve giderek yeni okumalara ve araştırmalara yönelmesi amaçlanıyor. Descartes’ın doğru bilgiye ulaşmada şüpheyi yöntem olarak kullanmasının, felsefe tarihinde büyük yeri var. İnsanın sahip olduğu akıl yetisini doğru biçimde nasıl kullanabileceği sorusu, onun çalışmalarının temelinde yer alır. Kant da ortaya koyduğu eleştirel yapıtlarıyla, modern çağın felsefesinde dönüm noktası olmuş filozofların başında gelir. Akla yönelik eleştiri ve çözümlemeleriyle temellendirdiği bilgi anlayışı ve evrensel ahlak yasasını ifade eden ahlak anlayışı, onun en önemli yönlerini oluşturur. Aydınlanmacı anlayışı da etkili olmuştur. Kant, bir derste öğrencilere felsefe hakkında şunları söyler: “Aslında felsefenin tanımlamaya çalıştığı şey aklımı nasıl ve hangi amaç doğrultusunda kullanmam gerektiğidir. Felsefe insan aklının en son amacını, asıl hedefini inceleyen bilimdir. Kısacası, felsefe, mükemmel bilgelik fikridir. Göreceksiniz ki çok basit: Felsefe yapmayı öğreniriz, felsefeyi değil” (s. 24). Marx, felsefenin görevinin yalnızca eleştirmek ve yorumlamak değil, değiştirmek olduğunu ifade eder. Onun değişmesini istediği şeylerin başında ise sınıfsal eşitsizliklerin ve sömürünün belirlediği sosyalekonomik sistem gelir. Marx, kapitalizm hakkındaki çözümlemeleriyle insanlar arasındaki eşitsizliklerin kaynağı olan sömürü sisteminin işleyiş mekanizmasını ortaya koyar ve bunun karşısında eşitliğe ve özgürlüğe dayanan bir yaşamın olanağını araştırır. Kant’ın “koşulsuz buyruk” dediği türden bir ilke edindiğini belirten Marx bunu şöyle ifade eder: “İnsanı aşağılayan, köleleştiren, çaresizleştiren ve horlayan her şeyi yıkıp devirmek!” (s. 61). Sokrates’i ise insanlarla tartışarak, diyalog yoluyla felsefe yapan bir filozof olarak hatırlarız. Onun hayatı sorgulayan soruları ve bu konudaki mücadelesi ve doğru bildiği düşünceler ve değerler uğruna haksız yere ölüme mahkum olması, düşünce ve uygarlık tarihinde iz bıraktı. Felsefeyi “bilgelik sevgisi” olarak anlayan ve bu doğrultuda erdemli yaşamanın somut bir örneğini ortaya koyan Sokrates’in son günleri ve ölümü öncesi yaşananlar bir hikâye çerçevesinde işleniyor. İZ BIRAKMIŞ DÜŞÜNÜRLER Söz konusu filozoflarla ilgili hikâyelerde, onların temel soruları, düşünceleri ve felsefe anlayışları ortaya konuluyor. Elbette burada amaçlanan, filozofların düşüncelerinin bir özetini vermekten çok felsefece düşünmeye bir yöneliş oluşturmak ve okuru düşünmesoru sorma sürecine dahil etmek. Bu noktada, yalnızca hikâye ya da sözcüklerin olanaklarından değil, resimler ve görselliğin olanaklarından da etkili biçimde yararlanıldığını söyleyebiliriz. Her kitabın etkili ve güzel resimlerle donatıldığını ve söz konusu tasarımların estetik niteliğinin yüksek olduğunu görüyoruz. Bir bakıma kitaplarda yer alan resimlerin de okurun hayal gücünü uyandırma işlevi taşıdığını söylemek mümkün. Gerçekliğe farklı bir açıdan bakabilmek ve değerlendirebilmek için hayalgücünün yalnız felsefede değil sanat ve bilim alanında da yenilikçi ve yaratıcı olmanın temelinde yer aldığını söyleyebiliriz. “Küçük Filozoflar” dizisinin ilk kitaplarını içerik bakımından değerlendirdiğimizde, ele alınan filozofun felsefe tarihinde iz bırakmış yönlerinin ve felsefe anlayışlarının özellikle işlenmeye çalışıldığını ve bir hikâye bağlamında filozofun düşüncelerine yer verildiğini saptayabiliriz. Ancak burada özellikle öğretici olmak yerine, öğrencinin veya okurun kendi öğrenme sürecini yaşamasına kapı aralayan bir yaklaşımın belirgin olduğu görülür. Dil ve biçem bakımından da, 914 yaş grubunun severek okuyabileceği bir düzey gözetilmiş. Yetişkinler için bile bazı filozofların metinlerini ve felsefe hakkındaki bazı kitapları okuma ve anlama sorunları söz konusuyken “Küçük Filozoflar” dizisinin ilk kitapları, felsefenin hiç de anlaşılmayacak bir şey olmadığını ortaya koyuyor. Bu nedenle söz konusu kitaplar, öncelikle çocuklara seslenmeyi amaçlamakla birlikte yetişkinlerin ve özellikle felsefe eğitimcilerinin ve araştırmacılarının da ilgisine sunuluyor. “Düşünme Eğitimi” ya da “Çocuklar İçin Felsefe” gibi adlarla yapılan etkinlikler, eğitimöğretim çalışmaları ve yayınlar konusunda henüz yolun başında olduğumuz söylenebilir. Bu nedenle çocuklara ve gençlere yönelik düşünme eğitiminde akademisyenlere ve felsefecilerimize de önemli görevler düştüğü açık. En azından bu konuda ortaya konulan eser ve çalışmaları çözümlemek ve değerlendirmekle katkıda bulunmak bile büyük önem taşıyor. Bilincimizin bahçesinde felsefe tohumlarının yeşermesine ve çiçeklenmesine katkıda bulunan kitapların devamını bekliyoruz. Çünkü herkesin yanıtlarını merak ettiği ve peşinden gittiği soruları yok mu? İnsan sorularıyla ve sorularına kendi yanıtlarını bulma çabasıyla kendini keşfetmez ve gerçekleştirmez mi zaten? Descartes Amcanın Kötü Cini/ Jean Paul Mongin, François Schwoebel/ Çeviren: Savaş Kılıç/ Metis Yayınları/ 64 s. Profesör Kant’ın En Çılgın Günü/ Jean Paul Mongin, Laurent Moreau/ Çeviren: E. Burak Şaman/ Metis Yayınları/ 64 s. Bilge Sokrates’in Ölümü/ Jean Paul Mongin, Yann Le Bras/ Çeviren: Necmiye Alpay/ Metis Yayınları/ 80 s. Karl Marx’ın Hayaleti/ Ronan de Calan, Donatien Mary/ Çeviren: Cemal Yardımcı/ Metis Yayınları/ 64 s. “Küçük Filozoflar” dizisinin ilk kitaplarında ele alınan filozofun felsefe tarihinde iz bırakmış yönlerinin ve felsefe anlayışları özellikle işlenmeye çalışılıyor ve bir hikâye bağlamında filozofun düşüncelerine yer veriliyor. Üstte, dizinin yazarlarından Jean Paul Mongin (solda) ve Laurent Moreau. * Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Felsefe Grubu Eğitimi ABD, mgunay@cu.edu.tr 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1126