Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
uğu, ğı güzde meyen, ldir, ği bir elirttiği n asıllı resinde nı sonn Avruını bir in anibağımdi olaumun bi yaşayadyaldeki kmıştır te yankimseentin aptığıhak etde, hâası gelayın ¥ bar çevrelerin yasalarının izin vermediği bir takım şakalar yapmaya hazır, bayağı bir biçimde açıkça yaltaklanan, davranışlarında bir aşağılanmışlık, ezilmişlik, çekingenlik olan, parasal yönden büyük sıkıntıda olan, zavallı, çok acılar çekmiş ve Petersburg’da daha çok yeni olan, bir Golyadkindir: “Küçük Bay Golyadkin’in çirkin yüzü çıkıveriyordu karşısına, arkasından, onun ortaya çıkmasıyla birlikte büyük Bay Golyadkin’e gösterilen tüm ilgi bir anda yok oluyordu. Küçük Bay Golyadkin söndürüyordu onun ışığını, çamura yatırıp üzerine basıyordu sanki. Daha sonra gerçek büyük Bay Golyadkin’in hiç de gerçek büyük Bay Golyadkin olmadığını, kendini öyle tanıttığı halde, sahte büyük Bay Golyadkin olduğunu, bu nedenle böyle saygın bir toplulukta işinin olamayacağını, burada bulunmaması gerektiğini açıkça kanıtlıyordu” (s. 133). Her iki kimlik de Lacan’ın belirttiği gibi birer yanılsama aslında, Dostoyevski bunu küçük ile büyük Bay Golyadkin’in diyaloğunda kısaca vurgular: “Karşılıklı olarak yanılmamız.” Lacan’ın özneöteki ilişkisi Möbius şeridi gibi. Özne ve öteki sürekli olarak biri dışarda, biri içeride kalacak biçimde yer değiştirir. Lacan büyük “öteki”ni tanımlarken, “gerçek” ya da “imgesel” açıdan önemli olan ötekilerin ötesinde olanı; öznenin hem içinde hem de dışında olup da onu kaçınılmaz olarak tanımlayan ve belirleyen şeyi işaret eder. Lacan “öteki” kavramını, bilinçdışının öznelerarası yapısını anlatmak için tasarlamıştır. Öznenin bilinçdışı, kökü “öteki”nde olan bir lisanı konuşur. Bilinçdışı, varoluşumuzun ilk “öteki”si olan annenin söyleminden köken alır. Dostoyevski, “Onlar (eleştirmenler) sonunda öteki’nin gerçekten ne olduğunu görecek! Birinci sınıf bir fikri, ilk benim keşfettiğim ve benim bildirdiğim, toplumsal önemi bakımından gerçekten muhteşem bir tipi niçin bırakacakmışım ki?” diyerek eserine yönelik eleştirileri göğüslemeye çalışır. olyadne yadkin el kimbulayasıpluesi, den sel ılazilermmeldur. nt Peentin i kimlan, sal, iyidaha n bir Bay min ndığı da yan zanmış giı dükverişler ar yar, kenbüyük erek için gear. in ise k, ¥ 1126 KONUMUNDAN HOŞNUT OLMAYAN KAHRAMAN Lacan’a göre, özne haline gelişimiz sırasında, bilinçdışını oluşturan “öteki”, aynı zamanda toplumun değer yargılarından oluşan, toplumsal hiyerarşide bize bulunmamız gereken yeri işaret eden simgesel “öteki”dir. Küçük öteki olmaktan kurtulma çabamız, simgesel dönemde toplum için önemli bir varlık olma çabası ile devam eder. Bu konuda başarısız olursak imgesel dönemin hayali ötekisine kaçarız. Özne, ayna evresinde ayna yansımasının oluşturduğu hayali öteki ile girdiği ilişkide yabancılaşarak kendi egosunu oluşturur. Bu, öznelerarası diyalektiktir ama bireyin iç diyalektiğine dönüşür. Öznenin içinde yabancılaştığı bu yapı yani ego, ötekinin varlığından habersiz değildir. Ego, öznenin birçok temsilcilerinden oluşan yansıtılmış bir imge, bir hayal olduğu için ancak ve ancak öteki yoluyla ve öteki ile ilişkisi sayesinde imgesel temsil durumunu sürdürebilir. Dostoyevski’nin çok ustaca anlattığı Büyük Ötekiküçük öteki diyalektiğinin kökeni burada yatar. On dokuzuncu yüzyılda güçlü bir aristokrasi sınıfına sahip olan Rusya’da, Yakov Petroviç Golyadkin ait olduğu sınıfın kendisine sağladığı konumdan hoşnut değildir. Toplumsal düzen, simgesel yani küçük Bay Golyadkin’i karın tokluğuna çalışarak, başkasının evinde pansiyoner olarak kalmaya mahkum etmiştir. O dönem Rusyası, başlıca aristokrat sınıfından oluşan bir üst sınıfın kuralları koyduğu bir toplumsal düzende yaşar. Bu toplumun simgeselliğinin yarattığı gerçeklikte sadece küçük Bay Golyadkin’e yer vardır. İşte bu rol Yakov Petroviç’e yetmez, üst sınıfa ait bir rol yaratarak bu imgesel rol sanki gerçek kimliğiymiş gibi yaşama çabasına girer. Diğer bir deyişle simgesel düzenin, toplumun değer yargılarını ifade eden toplumsal “öteki”si reddedilerek kilit altına alınmıştır. Ancak büyük Bay Golyadkin rolünü uşağı bile umursamaz ve hatta onunla dalga geçer. Dostoyevski, toplumsal hiyerarşinin hepimize kazandırdığı simgesel kimliklerin sahteliğini, doktor Krestyan İvanoviç’e içini döken Bay Golyadkin’in ağzından şöyle dile getirir: “Yüksek sosyetede çizmelerinizle döşemeleri cilalamanız, parlatmanız gerekir orada sizden bunu istiyorlar efendim, ayrıca imalı sözler etmelisiniz orada silahlarınız bunlardır işte. Sizin de bildiğiniz gibi küçük bir insanım ben ama ne mutlu ki küçük bir insan olduğum için bunu kendime dert etmiyorum. Çift kişilikli insanlardan hoşlanmıyorum. İftiradan ve dedikodudan nefret ediyorum. Ben maskeyi yalnızca maskeli baloda takarım. Her gün maskeyle dolaşmam insanların arasında.” Fakat Lacan’ın vurguladığı gibi egomuz ötekinden bize yansıyan imgelerin oluşturduğu ve içinde yabancılaşarak bölündüğümüz bir yapı olduğu için, hepimiz gibi Bay Golyadkin için de maskesiz yaşamak mümkün olmayacak ve ısrarla takmak istediği büyük Bay Golyadkin maskesi, içinde bulunduğu toplumun yasasını temsil eden üst sınıflar tarafından kabul görmeyerek toplumdan dışlanacaktır. Dokuzuncu derece devlet görevlisinin, amirinin kendisi hakkında vereceği kararı beklemesi, Kafka’nın Dava’sındaki hüküm beklentisini andırır. Bilinçdışının verdiği hüküm eserin sonunda, sanki Alman asıllı doktor Krestyan İvanoviç tarafından Bay Golyadkin’in yüzüne okunuyor gibidir: “Size bir daire verilmek, avlusu olmak, liht olmak, hizmetçileriniz olmak, bunları siz haketmemek.” İmgesel büyük Bay Golyadkin, toplum tarafından reddedilmiştir. O, simgesel düzenin küçük Bay Golyadkin’i olarak yaşamaya mahkum edilir. Eseri noktalayan infaz, eserin başında Bay Golyadkin’in kendisine içini döktüğü doktor Krestyan İvanoviç tarafından yerine getirilir. 15 EYLÜL 2011 SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1126 Dostoyevski