25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Özer’le şair ve şiir üzerine ‘Şiirimi hep coşkuyla yazdım’ Ahmet Özer, ülkemizde hayli önemli yere sahip şairlerden. Politik kimliğiyle şairliği birleştirmiş bir isim. “Kendi şiirimde bireyselden toplumsala uzanan köprüde hep bir coşkudan yana oldum. Kendimi sürekli bir hesaplaşma içinde görmem, şiirimde özgün dizeler peşinde koşmama izin vermemiştir” diyen Özer’le şiirden politikaya, eleştiriden şiir ve şairin neliği ve kimliği üzerine sohbet ettik. Ë Münevver OĞAN ayın Özer, söyleşimize yazın dünyasına girmeden önceki yıllardan, çocukluğunuzun gizli bahçelerinden söz ederek başlayalım mı? Kırsal alanda geçti çocukluğum. O dönemde yaşadıklarımın, ilerde benim için bir değer taşıyacağını hiç düşünmemiştim. Orada kentlerin ışıklarını, sinema salonlarını, denizi, limandan kalkan vapurları özlerdim. Doğayı en ince ayrıntısına değin tanımak bana geniş ufuklar açmıştır. İlkokul sonrası kent merkezindeki okula başladığımda büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Sinema önleri, kitapçı vitrinleri ilgimi çekerdi, gazete okur, kimi yazıları keser biriktirirdim. Kalabalıklarda yalnız olmak derler ya tam öyle, kendimle hesaplaşarak büyüdüm. “ÜLKESİNİN DEĞERLERİYLE MUTLU OLMANIN YOLLARINI ARAYAN İNSANLARDIK” Şiirde yol arayışınızdan, 1970’li yılların Türkiyesi’nden söz eder misiniz? Toplumsal gerginlik ve çatışma günleri sanatınızı nasıl etkiledi? Şiirler nasıl oluştu? Biçem, içerik, dilsel ileti, tema, toplumsal gerçekçilik, eleştirel gerçekçilik tartışmaları yazma ediminizi nasıl etkiledi? Lise sonrasında ilk kez doğduğum toprağın ötesinde yeni yerler gördüm. 60’lı yıllar Türkiyesi’nin gençlik özsuyu, tümümüzün damarlarında boy veriyordu. Ben de o yıllarda şiir yazmaya başladım. “Önce aşk vardı” sözünü kanıtlarcasına gün yüzüne çıkan ürünlerdi bunlar. Bu aşk, kendimden dünyaya uzanan bir yolculuğa el verdi. 70’lerde politik seçimini yapan, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) üyesi bir öğretmendim. Ülkede yaşanan coşku çok büyüktü. Sanat ve kültür alanındaki yasaklara karşı büyük bir direnç geliştiriliyordu. Nâzım Hikmet’in şiiri, yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu; sanat dergileri büyük heyecan veriyordu bizlere. Grevler, toprak işgalleri, fabrikalardan yükselen çığlık ve 12 Mart askeri darbesi… Ahmed Arif’in, Enver Gökçe’nin şiirleri, Âşık İhsani’nin sazı, Mahzuni’nin türküleri, Ruhi Su’nun sesi, Akşam gazetesinin, Türkiye İşçi ParSAYFA 4 15 EYLÜL S tisi’nin gücü, milyonları etkileyebilecek böyle bu kaygısının olduğunu sanmıyodüzeydeydi. Türkiye sancılı bir ülke rum. Oysa şiir, hayatın içindeydi ve konumundaydı. Bu çerçevede şiirlerionun oradan çekilip alınması gerekimiz yüksek sesle okunan, meydanlara yordu. seslendirilen bir özellik taşıyordu. Bi Şiirlerinizdeki, imge, söz sanatları çimden çok içeriğinin zenginliği, topve bağdaştırmalarla ilgili neler söylelumsalcı ses taşıyan şairlerin yazdıkları mek istersiniz? önemliydi bizler için. O dönemin bü Şiirde imgenin yerini, şiir yaza yaza tün yazınsal ürünleri bir yanıyla baskıöğrendik. Daha doğrusu şiiri öğrenmek lara karşı durmak, bir yanıyla yeni düniçin yıllar gerekiyormuş meğer. Şiir imyalar aramanın peşindeydi. geye boğulunca okurunu yitirdi. Man Ayrı Beraberlikler (1981), Günle zume yazıp anlaşılır olmaktan söz etmiDokunan (1984), Gecenin Kanayan yorum. Şiirin malzemesinin ne eksik bıYerinden (1987), Söyle Yüzüm Tanırakılması ne fazla bir yükünün olması ğımsın (1990), Aşklar Yedeğinde Ömsöz konusu. En önemlisi de şairin ufkurümüzün (1993), Aşkın Taçyaprağı dur. Yani dünya görüşü. Şairin, dünyanın bütün geçmişini neden sonuç ilişki(1998), Sözümüz Vardı (2001) adlı şiir kitaplarınızdan söz edelim. “Kendi şiileri içinde yoğurması; nesnelere, olaylarimde bireyselden toplumsala uzanan ra, insana diyalektik bir açıdan bakması köprüde hep bir coşkudan yana oldum. gerekiyor. Sanatı bir güzellik olarak alKendimi sürekli bir hesaplaşma içinde gılaması isteniyor. Söz oyunları, sözgörmem, şiirimde özgün dizeler peşincükleri matematiksel bir olgu içinde de koşmama izin vermemiştir.” Bu sözkullanmak, yazanını mutlu edebilir; anlerinizi, “şairin kendi sanatına karşı farcak okura bir şey vermez kanısındayım. kındalığı” olarak algılıyorum. Bunları “ŞAİR, DİL UFKUNUN HANGİ biraz daha açımlayabilir misiniz? DÜZEYDE OLMASI GEREKTİĞİNİ Evet, şiirimi hep coşkuyla yazdım. BİLMELİ” Dönemin yazılan şiirinden farklı bir yerde yer tutmak olanaksızdı, ancak se Sayın Özer, şiirle us, şiirle sezgi arasında nasıl bir ilişki var? sinizi de yakalamak gerekiyordu. 70’li yıllara tanık olmanın insana kazandırdı Her ikisinin de şiirde yerinin olduğı bir sorumluluk vardı. Hapishaneler, ğunu, bunun gayet ölçülü bir şekilde sürgünler, yasaklanan kitaplar, basılan kullanılması gerektiğini düşünüyorum. toplantılar, insanı bu arenada tercih Bunların çoğu zaman birbirini bütünleyapmaya zorluyordu. “Ben ne yazıyorum, neyi yazmalıyım, kime karşı, kimden yana yer tutmalıyım?” soruları gündemdeydi. İşin doğrusu gerçek bir yurtsever, sanata gönül vermiş, ülkesinin değerleriyle mutlu olmanın yollarını arayan insanlardık. O yıllarda okuduklarımız bizim neyi yazmamız gerektiğini de belirliyordu. yazılıp bitinceye değin her şair, değişik heyecanlar, büyük coşkular taGünümüzde şi “ŞiirŞiir bitince, yayımlanınca, kitaplaşınca şairin bedeninin bir parçası olur” şır. ir yazan gencin diyor Ahmet Özer. diği de bir gerçek. Düşüncenin ve duygunun mimari ölçütüdür sanatı estetik kılan. Şairin bu kavramlarla buluşması ve onları şiirine yerleştirmesi belli bir kültürün gerekliliğini de vurguluyor. Şair sözcüklerle büyülü bir evren yaratabiliyor. Bu anlamda bir dil ustası, dili geliştiren, dile yeni olanaklar getiren bir kimliği var şairin. Şiirdil ilişkisini bir şair olarak sizin yorumunuzla dinleyebilir miyiz? Şair, dil ufkunun hangi düzeyde olması gerektiğini bilmeli. Şiirin, konuşma dilinin sınırlarını zorlayan, dile yeni alanlar kazandıran bir tür olması, farklı sözcüklere kucak açmayı gerektiriyor. Hepimizin söz dağarcığı sözlüktür; ancak bu sözlükte yer alan sözcüklerden yapılan seçimle bir mimari yapı oluşturmaktır hüner. Hangi sözcüğün hangisine el vereceği, hangisiyle en iyi dansı yapacağı, şairin yeteneği belirler. İmgesel söylemin, büyülü anlatımın, düş gücümüze sonsuz alanlar açmasının başka yolu olabilir mi? Kimi buluşlar okuyanın dünyasını ışıtır, ona yaşama sevinci, yazma gücü kazandırır. O nedenle şair dilinin kırlarında gezmeyi, kuyularına inmeyi, dağlarına çıkmayı, tarihine el vermeyi görev bilmelidir. Şiir için sözcüklerin içinin dolu olması, çağrışım gücünün büyüklüğü, anlam derinliği taşıması da bir başka etkendir diyebilirim. Fazıl Hüsnü Dağlarca bir söyleşisinde “İmge sevgiye benzer, konuşulunca tadı kaçar” diyor. Bu konuya siz nasıl yaklaşıyorsunuz? Katılıyorum. Bir güzel duygunun anlatılması, onun anlam derinliğini anlamsız kılabilir. Bir imgeyi ilk kez kullanan şairin sesi ışıltılıdır. Zamanla aynı imgeyi kullanan şairlerin şiirinde bu ışıltı giderek azalır. Bir şairin şiiri, onun yaşam alanı kadardır. Yeterli düş gücüne, bilgi varsıllığına sahip olmayan kişinin imgelerinin çoğunun yapaylığı kendini belli eder. Şiirlerinizi yazarken nelerden yararlanıyorsunuz? Türk şiirinin gün ışığına çıkarılmamış yanları var mı? Şiir, şiiri besleyen kaynaklardan sadece biri. Çoğu gencimizin yayımlanan şiirler dünyasındaki gezintisi, onun tek beslenme kaynağı olunca, son yıllarda yazılan şiirlerin çoğu birbirine benzer oldu. Oysa şiirin en önemli kaynağı gözlemdir. Tıkandığınız yerde okumaktır, çıkıp gitmektir aniden, yeni yerler, yeni ülkeler görmektir, kendinize benzemeyen insanlarla birlikte olmaktır, doğaya açılmaktır. Dağlarca’nın öncesi var mı, sanmıyorum. Sonrası da olmayacaktır, çünkü o özgün bir şair. Demek ki iyi şairler kendi vagonunu getirip dünyayı dolaşacak lokomotifin arkasına takıyor ve bir uzun yolculuğa çıkıyor. O nedenle ben bu duraklama döneminden sonra şiirde yeni söylemlerin oluşacağını düşünüyorum. Dünya edebiyatı artık bizim edebiyatımız kadar bize yakın, buradan bir bireşim yaratabiliriz. Yazın türleri içinde özellikle şiirin sizin yaşamınızda özel bir yeri var sanıyorum. Şiir ya da karşıtından bakacak olursak şiirsizlik kavramlarını açar mısınız? Yitirdiğimiz değerler, sevdiğim yapıtlar; öğrendiğimde, gördüğümde etkilendiğim alanlar, doğup büyüdüğüm coğrafyanın giderek kirlenmesi, yetişmemde emeği olduğunu düşündüklerim zorlamasaydı, salt şiir yazardım. İlk beş kitabım yayımlanana değin yazdığım yazılar, bir kitap oylumunda değildir. Bu düşünceler, bu alandaki ¥ duygular, beni yazılar yazmaya ¥ zo ğım yebiliri “ŞİİR VAK Şair Bir şair söz ede Beslend leriniz n Yıll üzerine okuduğ madan cükleri rimde k landığım dolma v gibi, uy vaktinin kıvılcım yazanın Doğ dil şiir yazmak yaratılm Şair nin old içinde g den ku mara b lır; ter d emek v la, nice Şimdi s ulaşılır söylem dili eğip rek kur Sizi tık yazm Şairleri var mıd Şiir değişik şır. Şiir şınca şa Şair öm yaşama raklama nınız tı mek ge başlar, diğim ş dan ölü lerini k Edip C başlıklı herkes Şair kısı öze İyi ş dir. Bil Onların kim bil buluşa deki ye kimsen müze, k İmg neler d Bu s nüyor v mazsa o niz, bu cusu ol Şiird sunda n Şiir, linizi bi için şiir kir. Şiir yuttaki rildiği d Bedri R larını, h ki yazıl 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1126 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle