Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş Bertolt Brecht (18981956) İKİ BUCKOW AĞITI Ve ben düşündüm daima Ve ben düşündüm daima: en yalın sözler Yetmelidir. Ben olanı söyleyince Herkesin yüreği parçalanmalıdır. Yerin dibine batacağını, kendini savunmazsan Anlarsın elbette. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Şiirler/ Çeviren: Yüksel Pazarkaya Eski Doğu Almanya (DDR) Şiiri II Yüksel, şiir ve ol acı kuşu. SANATIN SONU Yapamazsın dedi baykuş yaban horozuna Güneşi söyleyemezsin Güneş önemli değil Yaban horozu çıkardı Güneşi şiirinden Sen bir sanatçısın, Dedi baykuş yaban horozuna Ve ortalık mükemmel karanlıktı DUVAR bekleme kuyrukları kesişerek duraklarda, tıkanıklıklar iş trafiğinde, salt donmuş ifadeler gazete bayiinde, yanlış anlamalar (“Yaralı mısınız?”) – (“Bilir misiniz DANTE’yi?”). Gördün nasıl bekliyorlardı, bazıları pırıltısından sürgünlüklerinin yalnızlaşmış. Hava (başka zaman yaralanmaz) doluydu sahneleriyle Chaplin filmlerinin, bir harman dolusu önünde gri pigmentlerden, gece gündüz gri yağmur kömür santralinden üzerinde ölü benzerliğinin bütün kolsuz ve bacaksız ölü meleklerin çevre enkazlarda. Pekâlâ diye düşündün: bu yer farksız başka bir yerden burda Orta Avrupa’da güneş doğduktan sonra dört nala bulut sürüleriyle ve seher sesleri karmaşasıyla sanki soğurmasına bir limanın tutulmuş... Bu mu? sen devam ederken, ısınırken, birkaç yabancıyı selamlarken esneyip (“Bir esneyen!”) bıkkın eşsözlerden, açlıktan, yavaş yavaş girişten bu güne. Rainer Kirsch (1934) Eva Strittmatter (19302011) KÖYÜM Benim hüzünlü odam. Benim duygusal köyüm. Toprak yollar. Çayırlar. Çamlar. Su birikintileri. Tumba. Yeşil yarlarda uyuyor. Çürük otlar altında soluyor bataklık. Orada artık hiç bulamazsın, Yitirdiğin şeyi... Buraya geldim. Buradan gidiyorum öteye. Yol kenarında nöbette devedikeni. Çayırda bekliyor ev. Thomas Brasch (19452001) KASSANDRA 3 Lenin resminin yerine astı 1930’da Stalin resmini: Stalin resmini 1933’de bavula kaldırdı ve astı onu yatağın üstüne Paris’teki gençlik hostelinde. Sürgünden geri dönünce, Stalin resminin yanına astı resmini Wilhelm Pieck’in. 1956’da Stalin resmini duvardan aldı ve bodrumda konserve kavanozlarının arkasına koydu. 1960’da Wilhelm Pieck’in resmini değiştirdi Walter Ulbricht’in resmiyle. 1971’de Walter Ulbricht resmini duvardan aldı ve karısının resmini çiviye astı. 1973’te emekli oldu. Karısının resmi yerine bir ayna asıp kendine baktı. “Kim bu”, diye bağırdı, “hiç mi mümkün değil yalnız kalmak.” Durs Grünbein (1962) BU SABAH Bu sabah 80’li yıllar sona erdi artıklarıyla 70’lerin, sanki 60’larınki gibiydi: uyanık ve yabanıl. “3 on yıl bir umutla Off’da...” Al kendine bir negatif (ve unut): bu 2005 Torunlarımız soracaklar sonra bize: O zaman yeterince kinlendiniz mi? Savaşlarınızı kendiniz mi aldınız göze Yoksa zamana mı uydurdunuz kendinizi? Bugün yazdığımız dizelerle Çıplak kalırız ama karşılarında Cesaretimiz oldu mu, has sevmeye Yüz yüze gelmeye aynalarla? Ve onlar her satırı okuyacaklar Bunca sözde acaba bir şey var mı diye Hâlâ geçerli ve kendini unutmayan. Ve birbirlerine o satırı gösterecekler Dostça diyecekler: ‘Böyle oldu işler.’ Ya da uysal ve hoşgörüsüz susacaklar. Peter Hacks (19282003) 1990 Yaşıyorum üç haftadır bütün Son dönemini çöküşün. Papazlar konuşuyor parlamentolarda. Leipzig başladı bir şefe biada. Fabrikalar paramparça hepsi. Proleteryanın çıkmıyor nefesi. Etrafta yalnız batılı suratlar. Botho Strauss diye bir şair var. Kız arkadaşım da davranıyor çekingen. Yorgun iş ve ekmek derdinden. Nazlanarak karar verebiliyor arkadaşıyla, Akşamın keyfini çıkarmaya. Elbette ben, takatsızlık söz konusu değil, Herkes değilim, o da her kadın gibi değil. Ve gelir böyle ona yaptığımın ardından, Doyumlar, ve sakin derin huzurdan Görüyoruz sonra Glenfiddich içerken Çatı zirvesinin ardında çağı sönerken. 4 AĞUSTOS 2011 SAYFA 23 Alışkanlıklar, hâlâ Çanaklar sertçe konuluyor Çorbayı sıçratarak. Cırlak bir sesle Komut geliyor: Yemeğe! Prusya kartalı Gagalıyor yavruların Boğazlarına mamayı. Paul Wiens (19221982) BERLİN ELLİ ÜÇ 3 Ekim 1990 için Onu yıktığımızda, sezmedik ne denli yüksekti o içimizde Alışmıştık onun ufkuna Yedi yaşındakilere Sizinle, yedi yaşındakiler, zorundaydık hecelemeye yeniden yılların abecesini, çevirmeye güçlükle kırılgan sayfalarını sıla kentinin, dilimizi öğrenmek yeniden, kürekleyerek. Enkaz okulu kabul etti bizi yağla balla değil, ve geçtik elbet bilmeden eşiği, ama masum değil. Uzun süre temizledik iç semtleri, uzun süre gerekeni yaptık yalnız gönülsüz, anlamak için, daha berrak düşünceler hâkim olsun diye ve sıradan olanların istenci. İnge Müller (19252005) BİZ Biz, dedi, onlardan biri Kayıp kuşağız Lokmamızı dolandırdılar Bizim payımız dağıtılmıştı Yalan biberonuyla büyütüldük Beslendik riyakârlık mamasıyla Terbiye edildik geçmişin kamçısıyla Korkutulduk uyduruk öcülerle İpleri koparıncaya dek korkudan Ve takılıp kendi adımlarımıza üstüne düştük Babalarımız adına Heil diye bağırdık Ve kendimizinkine inandık (Ve kim açmadıysa aramızda ağzını Boğaza takılan sindirilemez çanaklardan Kustu ve çıkardı yine çalılığa: mide Daha sağlıklıydı kafadan) Öğrendik Prusya’nın şanını ve üç dört: Bir şarkı ve Almanya, Almanya her şeyin üstünde Vatan için kendi cesetimizi çiğneyerek İleri, ileri: Halk silaha sarıl. Alman olmak Demektir sadık olmak; kelle aşağı duaya Hümanizma demektir: HERKESE HAK ETTİĞİ (Duvar duruyor hâlâ, bunun durduğu yerde). Reiner Kunze (1933) ACI KUŞU Otuz yaşındayım şimdi ve Almanya’yı bilmiyorum: sınır baltası deviriyor Almanya’da orman. Ah ülke, parçalanan insanda... Ve bütün köprüler sürükleniyor ayaksız. Şiir, yüksel, uç göğe doğru! CUMHURİYET KİTAP SAYI 1120 Ve durgunluğuna rüzgârın Onun gölgesinde düşmezdi kimsenin gölgesi yere Şimdi yoksun duruyoruz her türlü özürden