Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Juan Gabriel Vásques’den ‘Gammazcılar’ Susmaya mahkumların hikâyesi onları metnin yargıcı yapan, farklı bir dille kurmuştu evrenini ve bunu yaparken de geriye dönüşlerle dünya tarihini ilgilendiren “tarihi gerçekleri” yeniden kurma yoluna gitmişti. Vásquez’in Türkçede yayımlanan ilk romanının üstünden çok da fazla zaman geçmeden bu kez Gammazcılar, tıpkı ilk romanda olduğu gibi Süleyman Doğru çevirisiyle okurların karşısına çıktı. Gammazcılar da aynı Costaguana’nın Gizli Tarihi gibi ödül almış ve birçok dile çevrilerek bu dillerde de kendini göstermiş bir roman. ADAŞ BABAOĞUL Vásquez Gammazcılar’da, en basit düzlemde değerlendirirsek bir babaoğul hikâyesi anlatıyor bize. Gabriel Santoro adlarını taşıyan bu “adaş” babaoğulun ikisinin de kendi içlerinde ve birbirlerine karşı bir türlü tamamlayamadıkları hesaplaşmalarından doğuyor bu hikâye de. Romanda konu edilen söz konusu hesaplaşma ise bir kitabın yayımlanmasıyla ortaya dökülüyor ve bununla birlikte Kolombiya’nın İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanmış bir düzine olayın da arasına giriyor okuyucular. Babaoğul Santoroların kendileri ve yaşadıkları dünya ile hesaplaşmalarının başlamasına neden olan söz konusu kitap, yakın aile dostları Sara Guterman’ın Almanya’dan Kolombiya’ya göç edişini ve ardından çıkan dünya savaşının Kolombiya’daki Almanların hayatı üzerindeki etkilerini anlatıyor. Oğul Santoro’nun yazdığı, “kitap 1988 yılında yayımlanır yayımlanmaz belli bir yankı uyandırır ama bunun sebebi içeriği ya da tartışılır kalitesi değil, herhangi bir gazetecilik eylemiyle haşır neşir olmaktan daima kaçınmış bir hitabet profesörü ve basında eleştiri yapmayı küçümseyen bir klasik eser okuru olan” baba Santoro’nun, “onu gaddarlık derecesinde yerden yere vuran bir eleştirisinin Magazin Dominical’de yayımlanmış” olmasıdır (s. 4). Peki, bir baba öz hatta adaş oğlunun yayımladığı bir kitap hakkında neden böylesi bir eleştiri kaleme alsın? Oysa oğul Santoro’nun bu kitabı yazmaktaki amacı tarih olgusunun güzel bir edebi yansıması olarak açıklanabilir: “Yok olup gitmeye karşı verilen bir tepkiydi bu; yegâne istikameti sürekli olarak daha da yoğunlaşan bir keşmekeş olan bu dünyanın keşmekeşini yakalama, hapsetme ve bir kere olsun onu bozguna uğratma yönünde bir teşebbüs” (s. 24). İşte kitabın asıl “bilmecesi” de burada yatıyor: “Bir kitap, masum bir kitap yayımladım ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı” (s. 17). İlk romanında olduğu gibi burada da bir “soru işaretinin” peşine takıyor okuyucularını Vásquez. Türkçede yayımlanan bu iki romanından anladığımız kadarıyla soru işaretli, bulmacalı, hatta biraz tuzaklı 2011 Kolombiya’nın önemli genç yazarları arasında gösterilen Juan Gabriel Vásquez’in romanları Costaguana’nın Gizli Tarihi‘nden sonra Gammazcılar‘la Türkçede yayımlanmaya devam ediyor. Vásquez Gammazcılar’da, geçmişte yaşanan acıların, şimdiye olan etkilerini adaş bir babaoğul hikâyesi üzerinden anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Kolombiya’da geçen roman, toplumsal tarihi kişisel tarih penceresinden bakarak okuyucularına anlatıyor. Ë Eray AK ürkiye’nin ve Türkçe’nin henüz karşısına çıkmış bir kalem Juan Gabriel Vásquez. Yakın zamanda yayımlanan ilk romanı Costaguana’nın Gizli Tarihi’yle tanımıştık bu Kolombiyalıyı. Latin Amerika edebiyatına ilgi duyanlar bilir; hemen her yazarının içine sürükleyen, dikkat çeken ve şaşırtan bir dünyası olur. Costaguana’nın Gizli Tarihi’nin daha ilk sayfalarında bu rahatlıkla hissedilebiliyordu. Dünyaca ün yapmış hemen her Latin Amerikalı gibi değişik bir “kafası” vardı bu adamın. Kolombiya’nın yeni nesil en önemli romancıları arasında gösterilen Vásquez bu romanında, kahramanı Jose Altamirano ve hayranı olduğu hatta bir biyografisini yayımladığı yazar Joseph Conrad’ı, ünlü yazarın Güney Amerika’da Costaguana Cumhuriyeti adını verdiği hayali bir ülkede geçen öyküsünü tamamlayabilmesi için çağlar aşan bir yolculuktan sonra bir araya getiriyordu. Tabii bu yolculukta Güney Amerika tarihi de çok önemli bir rol oynuyor, hatta romanın asıl dile getirmek istediği sorunları, bu tarihi arka plan ortaya döküyordu. Bunun yanında Vásquez’in dili nasıl kullandığına dair de çok önemli bir göstergeydi Costaguana’nın Gizli Tarihi. Özgün bir anlatımı yakalamıştı bu romanında yazar. Oyunlu bir dille okurunu da romanın içine sokan, hatta SAYFA 14 4 AĞUSTOS metinleri seviyor yazar. Gammazcılar’da da okuru, “Bir kitabın babaoğul ilişkisine nasıl bir etkisi olabilir?”, “Bir kitap bir kişisel tarihi ne kadar ortaya çıkarır ya da gizleyebilir?” ve “Bir kitabın anlatamadıkları anlatılınca ortaya neler dökülüp saçılabilir?” gibi soruların arasından yüzdürüyor kitabın bitiş sayfalarına doğru. Bunu da çok iyi bir plan üzerine yerleştirilmiş kurgusuyla yapıyor. Vásquez romanlarını anlayabilmek de aslında bu kurgunun matematiğini yakalayıp içine girebilmekte yatıyor biraz. TARİHİ ARKA PLAN Romanın evrilmeye ve çözülmeye başladığı bölümler ise baba’nın başına gelen ani bir rahtsızlık sonucu ortaya çıkıyor. Kalp krizi geçiren baba, kendisine ikinci bir yaşam şansı tanıyan, yani onu hayata döndüren bir ameliyattan sonra geçmişi ile hesaplaşmaya karar verir. Bu kararı verdikten sonra ise ikinci hayatına kadar bir sır gibi sakladığı babanın kendi kişisel tarihi yavaş ve sancılı bir biçimde su yüzüne çıkmaya başlar. Tabii onunla birlikte Kolombiya tarihinin de belli bir kısmı su yüzüne çıkar. Baba Santoro’nun kişisel tarihinin kitaptaki rolünün bu kadar önemli olması aslında onun, metnin tarihin belli dönemlerini birleştiren noktalarında yer almasından kaynaklanıyor. Romanın, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Kolombiya’da geçtiğini söylemiştik. İşte baba, romanın tarihsel altyapısında hem KoJuan Gabriel Vásquez doku ise Nazi Almanyası’nın izlerini taşıyor büyük ölçüde. Her ne kadar çok uzun yıllar önce Kolombiya’ya gelip yerleşse de tarihin asla eskimediğinin bilincinde ve yaşadıklarını gerçekten yaşayan birisi olarak koyulmuş bir karakter romanın içine o. Kolombiya tarihinin de, Baba Santoro’yla beraber, belli bir bölümünün renklendirse de Guterman, temelde Almanya’nın tarih tozlarını taşıyor romanın içine. Guterman’ın romana kattıkları açısından, bir Alman’ın gözünden Kolombiya izlenimlerini de rahatlıkla sıralayabiliriz. Gammazcılar’ın bu tarihsel dokusuna biraz değinmişken bahsedilen tarihi olaylar nedir diye bakmak da gerekir. Ancak romanın kilit noktalarını bu arka plan taşıdığından, onu da kitabı eline almak isteyen okurlara bırakalım. Ancak şu kadarı söylenmeli ki kitabın arka kapağında da kullanılan Balzac’ın şu sözü romanı anlamlandırma noktasında ciddi önem taşıyor: “Romanlar, ulusların özel tarihleridir.” SANCILI DİL Latin Amerikalı yazarların ürünlerinde en çok göze çarpan unsurların başında gelir kendi ülkelerinin kültürlerinin ve tarihlerinin o metnin içinde kendine tekrar can bulması. Gammazcılar’a bu bağlamda yaklaşırsak “klasik” bir Latin Amerika anlatısı olduğunu söylemek mümkün. Ancak bu yerellikten evrensel boyutlara ulaşan düzeyi yakalayan diğer Latin Amerika romanları gibi Gammazcılar da bu boyutu yakalıyor. Bunun nedenlerini gerek metnin psikolojik boyutlarının “derinliğinde” gerekse de anlatımda yakalanan o boşluk bırakmayan “bütünlüğünde” arayabiliriz. Ama bu evrensel boyut kendini en çok başlarda “ikiz”, sonralarda ise “tersine” dönen babaoğul ilişkisinde kendini belli ediyor. Özellikle babaoğul ilişkisinin psikolojik açılımları da bu bağlamda ele alınabilir. Vásquez’in Costaguana’nın Gizli Tarihi’nden sonra Gammazcılar’da kullandığı dile de değinmek gerekir biraz. İlk romanda, biraz daha oyunu seven bir dili vardı yazarın. Bu açıkça belli ediyordu kendini. Okuru da kendine ortak eden, girdap etkisi yaratan bu dil, romanın da vurucu taraflarının başında geliyordu. Ama söz konusu Gammazcılar’a geldiğinde bunu söylemek pek mümkün değil. Romanda işlenen konunun da ağırlığıyla doğru orantılı olsa gerek daha ağır ve sancılı bir dil kullanmış burada Vásquez, hatta biraz da sabır gerektiren. Ben anlatıcı ekseninde dönüyor tüm metin. Ancak sonunda elde edilecekler düşünülürse bu sancıya baba ve oğul Santorolarla beraber katlanmaya da değer. e.erayak@gmail.com Gammazcılar/ Juan Gabriel Vásquez/ Çeviren: Süleyman Doğru/ Everest Yayınları/ 336 s. T lombiya’nın hem de İkinci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen devlet Almanya’nın kesiştiği noktalarda gösteriyor kendini. Kolombiya tarafında, çünkü o gerçek bir Kolombiyalı. Almanya tarafında, çünkü romanın önemli bir diğer tarihsel yükünü omuzlayan Sara Guterman’ın yakın arkadaşı ve aile dostu. Romanın bir diğer önemli karakteri Sara Guterman’ın yükünü çektiği tarihi CUMHURİYET KİTAP SAYI 1120