Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
münde. li tekn son düşünen k yankı isiniz? ı olaKiyi Tek e dün lgiler rı söyasya, e adau. Ayola¥ ¥ rengi kaliteli olup olmadığının işareti değildir. Çünkü renk, arıların nektar topladığı bitkinin çeşidine ve zamana bağlı olarak değişir. Süzme ve petekli balın besin değeri aynı. Çam balı bozulmadan veya kristalleşmeden uzun süre saklanabilir, çiçek balına göre daha az tatlı. Ayrıca boğazda yakıcı bir tat da bırakmaz. Balın kristalleşmesi onun gerçek olmadığını göstermez. Bal, bakteri ve mantar gelişiminin önlenmesini de sağlıyor. Her türlü zeytinyağlı yemeğe ve fırın etlerine tat vermesi için bir kaşık bal katabilirsiniz. Kitabı edinmek isteyenler ne yapmalı? Daha çok Metro mağazalarında ve zincir kitapçılarda bulabilirler. Planlanan yeni yayınlar neler? Uzun zamandır istenen bir kitabı artık bu yıl hazırlamamız gerekiyor. Metro Gastro’nun ana konusu olan “Yörelerimizden” disiplininde yer alan yöre mutfaklarını kitaplaştıracağız. Bir de Anadolu’daki tarihi bir yolu anlatan bir kitap yapacağız. Her ikisi için de literatürleri taradık; her iki kitabın konularını da şimdiye dek işlenmemiş şekilde ele alacağız. Uzun yıllardır Anadolu’yu dolaşan biri olarak, hakkında kitap yazmayı en çok istediğiniz konu ne? Böyle bir hayaliniz var mı? Biliyorum çok değişik bir şey değilmiş gibi duruyor ama inanın hayalimdeki öyle değil; bir şehir kitabı yazmak istiyorum. Neden okunsun sorusunun yanıtı ise onun bir yol kitabı; yolu anlatan kitap olması olacak. Kemal Varol’dan ‘Jar’ Kinin zehirlediği adamlar Kemal Varol’un Jar‘ı, öfke ve şiddetin pençesine düşmüş bir toplumun ruh halini resmeden bir roman. Ë Ercan Y. YILMAZ emal Varol üç şiir kitabından sonra Jar isimli ilk romanıyla okuyucu karşısına çıktı. “Jar”, Kürtçede zavallı, kimsesiz, garip, sefil, anlamlarına geliyor. Tabii bir de zehir anlamındaki “Jahr” ya da “Jehr” var. Zavallı mı? Zehir mi? Yoksa daha başka bir alegorisi mi var? Kapak daha çok kinin zehirlediği bakışları çağrıştırmıştı. Jar’da darbeyle zehirlenmiş kimsesiz ve zavallı kılınmış hayatlar var. Ama en güzel tarafı bunlar ajite edilmeden arka planda yer ediniyor. Roman hayali bir kasabada geçiyor: Arkanya ya da Varol gerçeği hayal olarak işliyor. Kasabada yolun ayırdığı iki meyhaneyi kinin ayırdığı iki kardeş işletiyor. Bir gün, iki yaşlı adam, bu karşılıklı meyhanelere gelirler. Biri Kazablanka Meyhanesi’nde diğeri Duble Meyha K Ballı Yazılar/ Nilhan Aras/ Metro Kültür Yayınları/ 408 s. Selim İleri Selim leri’den anıöyküler Yağmur Akşamları ilgi çekerken gençliğinden kaçışını,12 Eylül günlerini yansıtıyor. “Kirazlar Olduğu Vakit”te doğanın anlatıldığı, yaz başlangıcındaki görünümlerin başarıyla anlatıldığı bir öykü. Yıldızlarla dolu gece, yazı yazmaya çağrı çıkarıyor. Yazar, Rumelili yaşlı bir göçmen kadını, göç olayıyla ve ailesiyle birlikte tanıtıyor. “Gündüzün Bir Kadeh Konyak” adlı öykü, yazarın yazın dünyasıyla ilişkilerini yansıtması bakımından önemli. Fikret K., Kemal T., Tanpınar, Sait Faik gibi yazarların yaşantısı ve görüşleri yer alıyor öyküde. Yapıta ad olan “Yağmur Akşamları”da yazın dünyamızda olan biteni yansıtıyor. Salah Birsel’in kendisi için yaptığı değerlendirmeye yer veriyor yazar. “Kendine özgü bir anlatımı olduğu” görüşünü aktarıyor. Emel Uluç, Orhan Uluç, Lale Dilek, yazarın tanıdığı öykücüler. Lale Dilek’in “Bu saçmalıklardan, bu anlamsızlıktan kurtulmam için yazmam gerek” (s. 90) sözleri, yazma eyleminin nedenini açıklıyor. Vedat Günyol’un onun için “Çehov duyarlığı” saptaması da dikkate değer. “Yağmur Akşamları” Lale Dilek’in (Selçuk Baran) uzun öyküsü olup Argos’ta yayımlanıyor. Yazar, Lale’nin hüzünlü ölümüne de değiniyor: “2000’lerde bu ölüm için yazdım. Orda yazdığım gibi: Birkaç yıl önceydi, yayın ilanlarını okuyordum; Lale Dilek’in son öykü kitabı, ölümünden sonra yayımlanıyor, böyle bir duyuru. Kalakaldım. Lale Dilek ölmüş! Haberim yok. Kimsenin haberi yok. Sessizce göçüp gitmiş dünyamızdan, onca ince esere imza atarak. Belki de kurtulmuş” (s. 103). “Şark ve Garp, Ne Şark Ne Garp” da, anıöykü olup yazın dünyasında gezdiriyor bizi. Yazar, isim vermeden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazarlığını, diğer sanatçılarla, ozanlarla olan ilişkilerini anlatıyor. İbrahim Çallı, Mehmet Akif, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Peyami Safa, Yahya Kemal’in adı geçiyor. Peyami Safa, Yahya Kemal’in Sessiz Gemi” şiirini Mallarme’den yürüttüğünü açıklıyor. Anıöyküde, DoğuBatı tartışmasına yer verilirken Doğuya bakan yazarların dışlandığı, Tanpınar’ın da ölümünden sonra kitapları basılarak üne kavuştuğu vurgulanıyor. Yağmur Akşamları/ Selim İleri/ Everest Yayınları/ 152 s. hiça ham çoe örrinde ama bu korgörsun. ses sle şacak vaş buda nlı, lu mız, da danez re bi umuen a ye Selim İleri Yağmur Akşamları‘nda, çevresinde bulunan sanatçıları, görüşlerini, birbirleriyle olan ilişkisini ve yazın dünyamızı kendine özgü biçemiyle yansıtıyor. Ë Hasan AKARSU elim İleri’nin Yağmur Akşamları adlı yapıtında sekiz anıöykü yer alıyor. “Mahpes” adlı öyküde, Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantıdan izler buluyoruz. Cellatlar, öldürülen şehzadeler, ölümün ürpertisi yansıtılıyor. “Son Sayı” adlı anıöyküsünde, bir öykü dergisinin son sayısının çıkarılışı ve derginin kapanışı buruklukla anlatılırken, öykücülüğümüzdeki ünlü adlara yer veriliyor. 1970’li yıllarda Tezer Özlü’yle karşılaşmalar, sonra sıkıyönetimli yıllar, yazın dünyasının içyüzü, kaygılar yansıtılıyor: “Hiçbir yerde yanılmadın, diyorum, dergiler göçüyor, edebiyat göçüyor, birbirinin gözünü oyan insanlar, kimin umurunda öykü, sesim yükselsin istiyorum. Hayatımı yazdıklarımdan kazanmak zorundayım. Allah kahretsin, kaç adet satacak bu roman!” (s. 17). “Nerval Diye Biri”nde, yazar önceki yazdıklarının eleştirilmesine alınganlık gösteriyor. Uzun bir öykü yazmaya karar veriyor. Tüm yazılanları “tek bir kitap” olarak düşünüyor. Öyküsünde, ölü sığırcığı, bir kumru ölüsünü betimlerken ölü Nerval’i yazmak istiyor: “Nerval’in, her yerden her an çıkıp gitmeye hazır bir ‘kırlangıç’ hali varmış. Bulduğu her açık pencereden içeriye giren kırlangıçları andırırmış. Girdiği her yeri sevimli, iyilik dolu görür, sonra mutlu ve yalnız, yoluna devam edermiş” (s. 23). Nerval’in intihar etmesi üzerine kurgulanıyor öykü. “Gökyüzü Yıldızlarla Dolu” öyküsünde yazar, gençlik yıllarında Şişli’deki bir apartmanın teras katındaki yaşantısını, gözlemlerini anlatıyor. Tüm çatıları gören iki odalı evi betimlemesiyle CUMHURİYET KİTAP SAYI 1120 S ış bir utuloenne dosta süa süerini an, çüyı tar/ nesi’nde. Birbirlerine deyim yerindeyse “pis” ve kinle bakarlar, sadece bakarlar. İkisi de “dolu” yani silahlı. Bakışlarının boşaltamadığı kinin irinini, silahlara havale edecekleri günü bekleyenlerin meraklarını hikâyelerle daha da artar. Bu iki yaşlı: Rahatsız Kâmil ve İçli Halil’dir. En çok Kazablanka Meyhanesi’nin sahibi Hayri Abi merak eder nedenini. Çünkü aynı derecede olmasa da tam karşısında bulunan Duble Meyhanesi’ndeki kardeşiyle on senedir aralarında bir husumet vardı ve konuşmuyorlardı. Elektro Cemil, Rahatsız Kâmil ve İçli Halil hakkında üç hikâye anlatacağını, bu hikâyelerden sadece bir tanesinin doğru olacağını söyler ve onun nazarına göre, gerçek denilen şey, biraz olsun yalana selam vermeliymiş. “İhtiyarların gerçek hikâyesi, Elektro’nun anlatacağı ilk hikâye de olabilirdi sonuncusu da. Hatta bu hikâyelerin hepsi yalan olabileceği gibi tümü bir gerçeği de karşılayabilirdi.” Elektro Cemil, üç hikâye anlatır. Kararsız Bir Köpeğin Hikâyesi, Upuzun Bir Saçın Kısa Hikâyesi ve Bir Baba ile Oğlunun Hikâyesi. Son hikâye İçli Halil’e ait olduğunu iddia ettiği günlükten okuyor Elektro ve bitirir bitirmez Rahatsız Kâmil “külliyen yalan” diyerek batıl kılar hikâyeyi. Sonra başka hikâyeler. Her defasında sonuç kinli bakışlara çıkıyor. Her hikâyede isimler sabit kalır ama sıfatın sebebi değişir, başkadır. Birinde duygusallığından dolayı “İçli” olan Halil, başka bir hikâyede “İçlikle” dolaştığı için bu isimle anılır. Sonra soy isim olarak çıkar karşımıza iyi bir yazar olarak Halil İçli. Rahatsız Kâmil’de de durum aynıdır. Muhtemel hikâyelerden aslında ince ayrıntıların insanda nasıl da kine dönüşüp insanları ayırabildiğini görüyoruz. Kin Divanı adında bir şiir kitabını da hatırlatıyorum. Kemal Varol’un edebiyatında bu kavram yani kin kavramının kadim bir merkezde olduğu rahatlıkla söylenebilir. Jar, 1980 darbesinden üç yıl sonra yaşanan bir zaman diliminde geçiyor. Siyasi arka planda, sokağa çıkma saati yasakları, jandarmalar, Makam Dağı/na yazılan ve son günlerde çokça tartışılan “Ne Mutlu Türk’üm” yazısı, Atatürk’ün gnçliğe hitabesi ince bir işçilikle işlenmiş. Yine dönemin soysal yaşantısının isim ve ürünleri Silahlı Kuvvetler Sigarası, Meltem Sigarası, Örözyon, Çetin Alp, Peri Cansel, İzzet Günay, Yılmaz Güney, Müjde Ar, Devlet Demiryolları, tebeşirli rötar panosu daha birçok örnekle desteklenebilir, sinemada sanat yönetmenliği ilgi ve uğraş alanına giren en ufak ayrıntılarına kadar sadık kalınmış. Sinematografik yönü güçlü bir kitap. Kurosava’nın, Rashomon uyarlamasındaki bakış açısıyla geri aldığını sahneler gibi Varol, kinin sebep ilişkilerini anlattığı hikâyelerle baştan alıyor. Görselliği ise abartılı karakterlerle dünya sinemasına güzel ürünler veren Emir Kusturica sinemasını hatırlatıyor. Roman kahramanlarına dikkat kesildiğimizde Rahatsız Kâmil, İçli Halil, Elektro Cemil, Sami, Yılmaz, Topal, Şair, Riki de sayılabilir; hep erkek karakterler. İç hikâyelerde o da kini sebebi olabilecek bir konumda olan Asuman ve Kadı Ferruh Efendi’nin genç kızından başka kadın kahraman yok. Romanda geçen cümle ile “Yoksa her zaman olduğu gibi iki adamın arasından bir kadın hışırtısı mı geçmişti.” Romanın erkek kahramanlar üzerinden yürümesi ve toplumsal yaşayış arasında sıkı bir bağ var. Gerçi birbirlerine kinle bakan bu adamlardan biri kanlar içinde yere serildiğinde, evlerinde oturan kadınlar duvarlar arasına sığmayacak kadar gür çığlıklarını dışarıya bırakmak için lastik terliklerle koşuşturur. İşte o şimdi söz hakkı onların. Dizlerine, göğüslerine vura vura “Jarê, Jarê” (zavallım, zavallım) çığlıklarına başlarlar. Sonrası işte bildiğimiz yas... Jar/ Kemal Varol/ Sel Yayıncılık/ 246 s. 1120 4 AĞUSTOS 2011 SAYFA 19