03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Behçet Çelik’in “Dünyanın Uğultusu” adlı romanından sonra okuduğum ikinci romanı Sınıfın Yenisi, ilkgençlik çağı uğultularını başarıyla duyuruyor okuruna. Ë Mavisel YENER enç okurlar Behçet Çelik’le ilk kez karşılaşmıyor. Yazar, Gençlere Çağdaş Türk Edebiyatından Öyküler1 Dikkat! Kırılacak Eşya (Günışığı Kitaplığı) adlı derlemede Soğuk Bir Ateş adlı öyküsüyle merhabalamıştı gençleri. Sınıfın Yenisi, bir yerde yeni olmanın yaşattığı duygularla baş etmeye çalışırken, ilkgençlik girdabında kendini var etmeye çabalayan Emre’yle tanıştırıyor bizi. İlkgençlik çağının zorlu bir dönemini yaşayan Emre hiç de girişken biri değil. Ah, babasına azıcık benzese, onun gibi olsa, insanlarla hemen samimiyet kurabilse… O zaman tanımadığı kızların bile yanına gidip konuşabilir. Birkaç yıldır cumartesi sabahları gitar kursuna gidiyor Emre. Çoğu zaman annesi ve babası onu kurstan alıyor, sonra da birlikte geziyorlar. Eskiden pek sevdiği bu cumartesi gezilerini artık sevmez olmuş. Bir sorunu daha var; o artık bazı şeyleri yaparken izin almak istemiyor. “İzin ne kelime, şunu bunu yapağım demek bile zoruna gidiyordu. Ne yapacaksa yapardı, onları ne ilgilendirirdi.” (s. 32) Emre’nin içindeki gezegeni kaplayan düşler öyle çok ki. Bir gün uzak ülkelere gitmek, oralarda kalabalıklara karışmak, liseyi bitirip ardından üniversiteye gitmek, iyi gitar çalmak, top oynamak, İspanya’ya gitmek… Babasının, sınav sonuçları açıklandığında yaptığı espri yakasını bir türlü bırakmıyor: “Sen de mahalle mektebine gidersin oğlum.” Düz liseye gitmeyi bir yenilgi gibi görüyor. Bu yenilgiyi ailesi de onun gibi dirençle karşılasa ya! Aslında ailesi “hiç önemi yok” diyerek onu daha çok sinirlendiriyor. Oysa Emre onların bu konuda daha içtenlikli davranmasını istiyor, “önemi var” deseler, kızsalar, üzülseler, umurlarında değilmiş gibi davranmasalar… Emre’nin yeni okuluna, yeni arkadaşlara alışması hiç de kolay değil. Üstelik, daha ilk günlerde aralarına soğukluk giriyor çoğuyla. Yalnızca Arda ile arası iyi. Emre’nin okulda arkadaş OKUMA G gençlere ses veriyor... edinmesi, Arda isminde birinden söz etmeye başlaması ailesini sevindiriyor. Bununla kalsa iyi, Arda’yı merak etmeye başlıyorlar. Öyle ya, oğullarının arkadaşlık ettiği çocuk kimdir, nedir, ailesi nasıldır, nerede yaşarlar? “Anne babasının, okuldaki en iyi arkadaşının nasıl biri olduğunu öğrenmek istemelerinde canını sıkan bir şey vardı.” (s. 46) Emre, onların Arda ile ilgili sorularına sinirleniyor, bunu güvensizliklerinin ifadesi gibi algılıyor. Aslında, Emre de Arda’nın yaşadığı ortamı ve ailesini merak etmeye başlıyor. Emre ve Arda’nın arkadaşlığı, okuru birden fazla bakma biçimine davet ediyor. Emre, Arda ve ailesinin yaşadığı yeri görünce, onun ailesiyle tanışınca hayatını sorgular. Behçet Çelik okurları, iyi bilir ki, Çelik’in kimi öykülerinde kahramanlar kendilerini tanımak için diğerine tutarlar aynayı. (Örneğin Düğün Birahanesi’ndeki çoğu öyküde böyledir.) Bu romanda da yazar aynı yaklaşımı sergiler. Emre, kendisi bile fark etmese de, ailevi ilişkilerini yeniden gözden geçirir. Arda’nın evde ve okuldaki davranışlarını büyüteç altına alır. Onun aslında kendinden ne denli farklı biri olduğunu ayrımsar. Arda ile niçin bu denli iyi anlaşabildiklerini pek de çözemez. Arda’nın sınıftaki diğerleriyle de, onunla da iyi geçinmesine anlam veremez. “Arda’nın yine o zibidilerle harala gürele şakalaştığı bir gün, onlarla muhabbetten ne zevk aldığını sordu.” (s. 60) Arda’nın verdiği yanıt Emre’yi kırar. O noktadan sonra Emre okulda kendini daha da yalnız duyumsar. Hayatın, söylemeyi tasarlayıp söyleyemediği cümlelerden ibaret olduğunu düşünmeye başlar. Barışmak adına Arda’nın izlediği yol, onun kendini yazarak ifade edebilen bir genç olduğunun kanıtıdır; çünkü Arda, Emre’ye bir mektupla duygularını aktarmıştır. Romanın bundan sonrasında Emre’nin kendini tanıma serüveni hızlanacak, iç çatışmaları çoğalacaktır. Kendindeki değişimlerin aslında evrenin bir yansıması olduğunu fark etmesi en büyük buluşu olacaktır. “…dünyanın kimseye sezdirmeden değişmekte olduğunu fark etti birden. Evet, yalnızdı, yapayalnızdı; ama bu durum dünyanın güzelleşmesine engel olmuyordu.” (s. 106) Emre bu keşfinden sonra, çok sevdiği müziğe daha da yakın hisseder kendini. İçsel yolculuklarında müziğin yoldaşlığını arar. “Bildiği şarkıları bırakıp, bilmediği şarkıların içinde de geçirmeye başladı günlerini.” (s. 108) Emre’nin müzik, Arda’nın edebiyat ile kendilerini ifade edebilmeleri metnin içeriksel bütünlüğü açısından da dikkat çekicidir. Emre ve Arda’nın dostluğu ikisini de büyütürken ilkgençlik aşkları da romanda kendine yer bulur. İlk heyecanlar, dillendirilemeyen duygular, bakışmalar, yanıtsız sorular, ilkgençlik aşkına ait ne varsa, hepsi işte… Karşıtlıklar ve çatışmalar, kitabın sürprizli sonu, okurlar için şaşırtıcı olacak. Beklenmeyen gelişmelerin neler olduğunu anlatmaya hiç niyetim yok! Köprü kitaplar dizisinin editörü Semih Gümüş, roman için yazdığı önsözde diyor ki; “Behçet Çelik’in Sınıfın Yenisi’ndeki dilinin dingin, yumuşak, alçak sesli anlatımını da önemsiyorum. Aynı anlayıştaki diyalogları kullanırken, o diyalogların, yazdığı romanın önemli olanakları arasında olduğunu biliyor. Bunlar aynı zamanda, bir edebiyat metninin nasıl okunması gerektiğini dert edinen genç okurların önünde açılan olanaklardır.” (s. 8) Romanda Emre’nin babasıyla olan ilişkisi romanın derin sularına inebilen okurlar için önemli. Emre bir yandan babasına kızarken öte yandan “babası gibi” olmaya, ona benzemeye çalışıyor. Kendi elbette bu çelişkinin farkında değil. Babasını çok sevmesine karşın, sevgisini gösterme biçimi de arkadaşlarınınkinden farklı. “Babasına sarılıp öpebilen çocuklardan olsaydı, sarılırdı babasına, ama böyle alışkanlıkları olmamıştı. Zaten bu gibi baba oğullar reklamlarda falan oluyordu.” (s. 72) İlkgençlik romanlarının daha çok genç kızların bakış açısını yansıtmasına ve onların anneleriyle olan ilişkilerinin anlatılmasına alışık olan okurlar için, babaoğul ilişkisine tutulan bu büyüteçten görünenler ilginç gelecek. Sınıfın Yenisi, gençleri ve yetişkinleri ortak paydada buluşturmayı başaran bir yapıt. Behçet Çelik’in gençlere ses vermeye devam etmesini dilerim. www.maviselyener.com [email protected] Sınıfın Yenisi (Köprü Kitaplar Dizisi), Behçet Çelik, Günışığı Kitaplığı, 155 s, 2011, 14+ Behçet Çelik CUMHURİYET ÇOCUKLARINDAN MEKTUPLAR Hazırlayan: Mavisel YENER ÖĞRETMENLERE DUYURU: Cumhuriyet Çocukları’ndan gelen mektupların her geçen gün artması bizi sevindiriyor. Sırada öğretmenlerimiz var. Önümüzdeki sayılarda yeni bir köşe başlatıyoruz; sevgili öğretmenlerimize kulak vereceğiz. “Bu kitabı öğrencilerimle okuduk/okuyoruz. Çünkü…” diyecek öğretmenler. Çocuklara salık verdiğiniz, birlikte okuduğunuz kitapları, niçin bunları seçtiğinizi bize yazar mısınız? Adresimiz: [email protected] Figen Delibaş, 10 yaş, Mersin Ziraat Odası İlköğretim Okulu Ben sizlere Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Hadi Ama Baba“ adlı kitaptan bahsedeceğim. Kitabı elime aldığımda heyecanla okumaya başladım ve kitabın tüm sayfaları akıp gitti. Feli adlı kahramanın annesi ile babasının ayrılmasından sonra yaşadığı şehirden ayrılmamak için babasının yanında kalmak istemesiyle başlar macera. Feli böyle düşünür ama babasının yaşamında ona yer yoktur. Ve baba kız arasında bir mücadele başlar. Feli etkileyici bir karakter. Mutlu bir kız ve hakkını savunmasını biliyor. Hatta bir an tek başına yaşayıp zorluklara göğüs germe fikri de etkileyici. Ben olsam sanırım göze alamazdım. Bana göre Feli teyzesigilde kalmamalıydı, çünkü teyzegilinin katı kuralları vardı ve Feli buna hiç uygun değildi. Herkesin okumasını tavsiye ederim arkadaşlar. Elifnaz Çınar 9 yaş İzmir Seniha Mayda ilköğretim Okulu Merhaba arkadaşlar, kitap dostları. Sizlerle, Zübeyde Seven Turan’ın Düş Ustası romanını paylaşmak istiyorum, AfrodisiasSanat Yayınları’ndan. Ben bu kitapta en çok Metin’i sevdim. Çünkü mücadeleyi seven, dört kardeşi olan bir çocuktu. Babası inşaattan gelince çok sinirliydi, beni şaşırttı bu durum. Çünkü sinirini çocuklarından çıkarıyordu. O yüzden de sevgisini çocukCUMHURİYET KİTAP SAYI 1102 larına göstermiyordu. Bunun dışında aklıma yatmayan bir durum yok aslında. Metin’i hepinizin tanımasını isterim. Sevgiler kitap dostları, arkadaşlar. Doğa Darılmaz 11 yaş Ankara Prof.Dr. Mehmet Sağlam İlköğretim Okulu Merhaba Cumhuriyet Kitap dergisi çocuk bölümü çalışanları. Size çok beğenerek okuduğum “Ekmek Parası” adlı kitabı anlatacağım. Bu kitabın ilk baskısı 1979 yılında yapılmış. Elimdeki 17. Baskısı, 2010 Nisan’ında çıkmış. Bilgi Yayınevi’nden. Muzaffer İzgü’nün bu eşsiz romanında Kemal karakterini çok sevdim. Çünkü küçük yaşta birçok işte çalışarak hayatın zorluklarını öğrenmiş. Beni en çok Kemal’in annesinin ekmek parası kazanayım diye yolda düşüp hastaneye yatması etkiledi. Anladım ki para kolay kazanılmıyormuş. Kitap çok güzel ve çok sürükleyici. Kısacası bir Muzaffer İzgü klasiği. Okumanızı tavsiye ederim. Yazacağım diğer kitaplarda görüşmek dileğiyle, iyi çalışmalar… Selin Avcıİstanbul10 yaş Eyüboğlu Çamlıca İlköğretim Okulu Ben de Cumhuriyet gazetesi okurlarından biriyim. Sizinle, okuduğum Ece ile Arda Peribacaları Ülkesinde adlı kitabı paylaşmak istiyorum. Derman Bayladı’nın yazdığı Bulut Yayınevi’nde yayımlanan bu kitap kültürel ve tarihi zenginliklerimize sahip çıkmamız gerektiğinin önemini vurguluyor. Kitaptaki Erman Bey oldukça bilgili. Kapadokya ve daha birçok tarihi yeri gezerken çocuklara bilgiler veriyor. Bu yüzden hikâyede en sevdiğim karakter Erman Bey. Arda ve Ece ise meraklılar. Gittikleri her yerde sorular türetiyor, yeni bilgiler edinmek istiyorlar. Sürekli yeni maceralara atılıp, bilgiler edindikleri bu hikâyede, Ece ile Arda’nın Kapadokya yolculukları eğlenceli ve bilgilendirici bir dille anlatılıyor. Ben okumanızı tavsiye ederim. Tahsin Eren 9 yaş Antalya Merhaba! Kitap okumayı çok seviyorum. En sevdiğim kitap Peter Pan. Şu anda da Muzaffer İzgü’nün Can Dayım kitabını okuyorum. Peter Pan kitabından söz etmek istiyorum. En çok Peter Pan karakterini sevdim. Beni en çok düşündüren bölüm Peter Pan’ın Kara Kanca’nın sesini taklit etmesi. Öyküde bana alışılmadık gelen, aklıma yatmayan yer: Peter Pan ve çocukların uçması... Bol kitaplı günler dileğiyle. Ilgın Yurdakul Ankara Ben size çok severek okuduğum kitabı tanıtmak (anlatmak) istiyorum; kitabın adı Uçurtma. İçindeki ikinci öykünün adı: Bilge’nin Sevinci, yazarı Gülten Dayıoğlu. Dikkatimi çeken şey bilgenin derslerinde başarısız olması, başarısızlığının nedeni ise derslerde öğretmenini dinlememesi, gürültü yapması ve de çok konuşkan olması. Ayrıca da eve gelince ev ödevlerini yapmaması, verilen dersleri tekrarlamaması olarak dikkatimi çekti. Beni bir öğrenci olarak bu kitap çok etkiledi, her öğrenci arkadaşıma bu kitabı okumasını öneririm. Saygılarımla. Çocuklar ve gençler, siz de bize yazar mısınız? Okuduğunuz kitapta en çok hangi karakteri sevdiniz? Neden? Öyküde sizi en çok düşündüren bölüm neresiydi? Neden? Öyküde size alışılmadık gelen, aklınıza yatmayan yerler var mı? Neden? Mektup yazarak bize ulaşmak isteyenler için mektup adresimiz: Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçova, İzmir Elektronik posta göndererek bize ulaşmak isteyenler için: [email protected] Anımsatma:* Mektubunuzda ev adresinizi, telefonunuzu, yaşınızı, okuduğunuz kitabın adını, yazarını ve yayınevini belirtmeyi unutmayın. Size bir sürprizimiz olacak! * Mektubunuzda kitabın özetini yazmayın, olur mu? Biz, anlatılanlar hakkında sizin ne düşündüğünüzü çok merak ediyoruz. 31 MART 2011 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle