03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş B Hayatın Tuzu İçine kova sarkıttığım O kuyunun suyu Yağmurdan gelir Pınardan gelir Vadiden. Kova paslıydı Ve ben içinde çıkacak suyu bekliyordum Annem bir gayretle çekiyordu o kovayı Su, bana içmek için su ver Kovayı beline dayayarak Kuyunun kenarında oturup Güneşin altında İçmek için su verirdi Artakalan suyu bedenime boşaltırdım Oradan ağaç köklerine sızardı. Su azıcık tuzluydu Annem içti ve öldü. Kum içti beyaza kesti Bedenimi tuza bürüdü Kuruttu Derimi çatlattı Soydu Kesti Kaşındırdı Kabukları döküldü Süzüldü ve Kumda yok oldu. Son Kitap Bu benim son kitabım Ailemin bütün bireylerinin Tek tek ölümlerini yazdığım kitap. Bu benim son kitabım Ailemin çözülen bağı Benden başka dönecek yeri olmayan Sevdiğim en güzel yanlarına gizlenirim Kız kardeşimde olmayan Çocuklarımı alan rüzgâr Onları da alacak Ben ailenin silsilesi Korsanların son sandığı için Yolu keser gibi. Burası son yerdir ve Yanımda kimseler yok Bu fotoğraftaki benden başkası değil Gizlen dedim Bu kanım değil Kanım iki yarışçının üstüne sürülen Bu ruhun yarıklarında Bu son kitaptan öğrenirim Bu koparılışın kılıfını Bize yakın olan ölümün mutluluğu mu? Son noktanın yitişi mi? Siz çağırın Bu tüyümle yazdıktan sonra. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Meysun SAKER/ Şiirler/ Çeviren: Metin Fındıkçı ‘Hüznümün dostu telaşım’ Gölgeliğin Altında Çölden geçerken kumu Yastık yapıp uyudum Açık güneşli bir gökyüzü Saklı Beden Yıkanmak için nehre gittim Ey yangınımın kız kardeşi Dalga yoktu Etimi parçalayacak akbabayı bekleme Adına nehir koydum ve içinde kayboldum Akbaba ancak acımı okşayabilir Önüm derindi durdum Gözkapaklarında saklanacak bedenim Ancak bedenim görünmüyordu Bütün bahanelerle ölü bedenimi yıkayacak Çöküp içine daldım Bir beyaz kefen Onu bedenimle tamamlayarak daldım Ve bir mezar… Memleketime yalnızlığımı taşıyacak uçakları ararım Gölgeliklerin altında gizlendim ilkin Bulutlar üstümden geçti Çıktım ve ayağa kalktım Hasta isteklerle aileme geri götüren Ey Tanrım! Beni örten ve çevreleyen bu çembere gir Beni ölü terk et ve pencereyi aç Etraf geniş Beni açıkta bırak ve git Ve ben burada yalnız Kokacak cansız bedenimi Eski bir gölgeliğin altında gizlendim Şahinler ve akbabalar girip didiklesin. Sabah olmasına karşın, bu Kayıp eski gölgeliğin altında Bugünün Acısında Neden gizleniyorum? Bu yürüyüşte gizin seninle Çayır ve nehrin arasındaki çizgide Akvaryumdaki Balık Anlattıkça arzu gibi içine doldu Soğuktan donmaktansa Sabah sürme gibiydi ufuktaki siyahlık Yazın suyunda dans eder Görünmeden büyük bir katmana yayıldığını gördüm Akvaryumdaki kırmızı balık Parlak küçük bir balık, oysa Ancak esintiye açıktı yaranın kanıyla mesafeler akarken. Gemideki balığın Sodyuma düştüğünü düşlerim Ruhum ürperir Akan zamanın acısıyla yürürken Gülüne kapanmış ruhumun Her şey bu gizin farkında İsteği büyür Anlattıkça harcanan. Korkuyla içine kapanır. Cambridge ve Boston arasında Anlattıkça yolun derisi sıyrıldı Kaldıracağım Uykusuz acı içinde bu yürüyüşte Yükselteceğim Hayatını sürdürdün Bedeni benimle birleşecek Onca yıldır bu yarışta geride Karşılaşınca ruhuna sahip çıkacağım Bir yerde oturup bekledin. Beni sevecek Annesi nehrin kenarında bir bankta öldü tek başına Akvaryumdaki balık. Denizde olsa da Ve nehrin kenarında gömüldü Balıkçılar avlayacak Şimdi nehrin kenarında oturarak Onlardan satın alacağız Karanlık bir delik gibi Doymak için yiyeceğiz. O uzakları bekler. Şimdi korunma altında Acı içinde saçları kül rengine döndü Avlanmaktan kurtulmuş Işıkta yaşlıya benzer Dalgalarla ve süslerle yüzüyor “Dutun” mavisi saçlarında kaybolur Derinliklerle evli Ay ışığında okuduğu kitaba dalar. Ancak burada Küçük kırmızı balık İki küçük ellerinde pencere önünden geçen Akvaryumun içinde. Kahire’nin kaşıntısı ensesinde Gözlerinin ışıltısında gözyaşlarında; Hayatın Şiddeti Sonunda gurbet bahçesini açtı ışıltısı acıda Özlemden gözyaşlarım akar “Kuntanntal” çarşısından geçerken Kaybettiklerini taşıyorlar Dağılmış Bu gurbetin kışında kayboldu dönüş bileti Bakışlarında Fotoğrafından başka bir şeyi kalmadı elinde İki suskun insan Anıların duvarında asılı. Yerde kalan bütün ölü bedenlere batarak Yanan adlarıyla memleket küle batar Keskin Kayalık Vardıklarında Karravinlerle soylu Aden’i geçerken Çıplaklıklarıyla suyu bulandırırlar Keskin kayalıklardan elim kesildi Korku dolu yüzlerinde Otelde o kayalık havanın kahvesini içertik Köpüklü kıyılarda dünyanın birçok yerinden gelmiş Hayatın şiddeti. insanlar Küçük Uğraş “Rum” kentinde imbatın buhuru Sen öfkeyle Nil nehrini emerek Uzaklara gidersin Haliçte denizcilerin kalbi atarken Döndüğün zaman İnciler özel bir kutunun içinde Sevgilin uzaklaşmış olacak İçlerinden özel bir şey arıyorum Uzak beklentilere dayanan Sıkışmış kalmış hayat böyle geçiyor. Kanıt veya Beyrut’tan güneye vardığımda Bol suyun aşkından “Fatma’nın kapısında” Ama değeri geçti Yolda akan kan Basitlikleri birleştirdiğinde El Hamra’ya ulaşıyor. Taş duvara dikkatli bakınca birbirine karışan gülleri Güvercin duvarın üstünden yükselecek Ama düşünce görüyorum Hüzünle kuruyacak Yorgun düştüğüm anda aralıklarındaki boşluğa dalar gözlerim Çözülen işkenceyle her şey içinde ezilecek O bilinenin etrafında saflığın sarılacak Bütün yolları öğrenirim ve içindeki metni Anlamın içinde. “Fatma’nın kapısındaki” mühürler bize kadar ulaşmış Güldüğüm zaman Öfkem telaşlanacak Gerçek bir kesit gibi duruyor ölü acıları üstünde görürüz Hüznümün dostu telaşım Biletsiz yolcunun heyecanıyla Sinekleri Küçük uğraşların içinde. Geçmişin gücüyle taşı fırlatmadan önce. 31 MART 2011 SAYFA 23 irleşik Arap Emirlikleri’nde dünyaya geldi. Siyaset Bilimi ve İktisat okudu. Abu Zabi’de genel kültür üstüne hocalık, sanat ve kültür bölüm başkanı. Uluslararası kültür konseyinde çalıştı. Aynı zamanda resim çalışmaları bulunmaktadır. Kitapları: Şeylerin Adı, İki Günahkâr, Bedende Süzülen, Ev, Karanlıktaki Son, Son Mekân (Çocuk kitabı) Acının Şekli, Beni Sevmeyen Deli Erkek ve Yolu Kesen Dul. Benden çıkan iki şey ölümüme eklenecek Kasım mezarlığında. Evden eve Bitkin düştüm bağrımdaki hastalıktan Bitkin düştüm bu korkunç ayrılıktan. Ellerimi uzattım hatta nehre kadar Gülücüklerimle tomurcuklandı ağaçlar Sesimi içimde kaybederim Dökerim çığlığımı ondan Oturduğum evin kapısına asarım sonra, Ancak sesim Sesime sahip çıkamam Sonunda benim olan evden bir başka eve giderim, Yollarıyla akan bu şehirde dururum Komik duran ağzımla; Böylece sesim olmadan uyanırım İki şehri yüklenirim Öyle sanıyorum ki evin dışına taşır beni çığlığım Demek ki üç tabut taşınacak İtirazlar başlayacak CUMHURİYET KİTAP SAYI 1102
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle