Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Osman Balcıgil’le ‘Ters Kanatlı Şahin’i konuştuk ‘Ülkemizde bütün dönemler çok özel’ Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı. İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Entrikalar, cinayetler ve kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar. Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğu ensesinde Türkiye. Diplomat, sığınmacı, aydın, bilim adamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden karşı casusluk örgütü: Ters Kanatlı Şahin. Osman Balcıgil ile Türkiye’nin çoğu bilinmeyen gayrıresmi tarihi niteliğindeki romanı Ters Kanatlı Şahin‘i konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR zmir’de Atatürk’e yapılması planlanan suikastin ihbar edilmesi üzerine yapılan baskınla başlıyor kitap. Failler yakalanıyor ve ardından bir teşkilatın temelleri atılıyor. Teşkilatın adı “Ters Kanatlı Şahin (TKŞ).” Önce neden TKŞ denildiğini soralım. Teşkilatın amacı “gayrınizami harp.” Türkiye Cumhuriyeti adına kısa vadeli hedefi özgürlük, uzun vadeli hedefi ise denge. Derin devleti anıştıran, epeyce gayrıresmi işlerden mesul. Anlatır mısınız romandaki bu örgütü özetle? Ters Kanatlı Şahin isminin bir sembolizması var. Şahin biliyorsunuz atak bir kuş. Tümüyle serbest bırakıldığında, başına buyruk davranabilecek bir karaktere sahip. Şahinin kanatlarından birinin ters çevrilmesiyle, kontrollü bir ataklıkla faaliyet göstermesine izin verilmiş oluyor. TKŞ’nin kurmayları, kendini işte bu ters kanadın izin verdiği ölçüde özgür; bir anlamda, bu kanat sayesinde devlete kendilerini hep bağlı hissediyor. Buna karşılık düz olan kanat sayesinde, TKŞ devletin yükünden kurtuluyor. Biri özgür diğeri bağlı iki kanat birbirini dengeliyor. TKŞ, bir derin devlet örgütü. Dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, bu özellik, gayrı nizami harbin doğuşunu sağlar. TKŞ’nin bir amaç tanımı var: “Kontrolü bizde olan bir milliyetçilik hareketine yol açmaya çalışıyoruz. Yoksa çok tehlikeli yönlere gidilebilir.” TKŞ’nin hedeflerinden en önemlisi, ülkenin iç savaşa sokulmaması stratejisine hizmet etmek. Bu bağlamda TŞK’nın Yahudilere yardım etmek anlamında bir ileri bir geri politikası… TKŞ, bir gayrı nizami harp örgütü olarak, devleti ve hükümeti yönetenlerin elini kuvvetlendirmeye çalışır. O dönemde, Nazilerin Türkiye’yi durmaksızın kendi yanında yer alması için sıkıştırdığını hatırlayalım. Aslında aynı durum ABD, İngiltere, SSCB için de geçerli. Türkiye’yi yönetenlerin, çeşitli vesilelerle bu ülkelerin ağızlarına durmaksızın birer parmak bal çalmaları gerekiyor. Hitler’e, Trakya’da olduğu gibi yükselen bir milliyetçilik dalgası örnek olarak gösterilirken, öteki ülkelere onların hoşuna gidecek başka örnekler gösterilmeli. TKŞ işte bunu yapar. Yahudiler konusu için de aynı şey geçerli. Almanlar Yahudilerin üzerinde tepinilmesini ister. TKŞ tepiniliyormuş izlenimi uyandırır ama ölçünün kaçmaması için de çaba sarf eder. Trakya olaylarını, Struma 1919’da kurulmuş, ari ırkçı, Yahudi ve komünistlerle mücadele eden Thule Cemiyeti’nin kurucusu Rudolf von Sebottendorff. “Hitler Nazi hareketinin ne kadar lideriyse de Sebottendorff hareketin fikir babası. Almanya’ya cebinde bir Türk pasaportuyla gitti, ardında belki de dünyanın kaderini değiştirecek bir örgüt bırakarak döndü. Türkiye’de de boş durmuyor, bir dizi karanlık faaliyet içinde”diye yazıyorsunuz. Kitleleri manipüle etme ustası Sebottendorf ve TKŞ ile çelişen ütopik uç milliyetçi anlayışına rağmen besbelli mecburi işbirliğinde. “PEK ÇOK DERİN DEVLET Sebottendorff cidden çok önemli bir ÖRGÜTÜMÜZ OLDU” tarihi kişilik. Bugün hâlâ İngilizler için mi Almanlar için mi çalıştığı tam olarak anla “O”, ismi perde arkasında tutulan ve şılabilmiş değil. Öldürüldü mü öldü mü o sanki Atatürk’ü işaret eden bir kimlik koda bilinmiyor. Kitabı okuyanlar, kişiliğini nuşuyor satırlarda ara ara ve önemli mebeğensin ya da beğenmesin, onun gibi düsajlar veriyor. Ondan çıkıyor adeta TKŞ şünsün ya da düşünmesin çok sıra dışı bir fikri... karakterle karşı karşıya olduğunu teslim Evet, romanda “O” diye biri var. Kitaedecek. Thule Cemiyeti’nden, Gülhaç bı okuyanların bir kısmı “O”nun Atatürk üyesi, Bektaşi babası, Mason Üstadı. Dünolduğunu düşünecek. Ben, “O”nun Ataya kadar kitap yazmış, ciddi bir entelektütürk olup olmadığını söyleyemem. Bu el. Üstelik Sebottendorff’un hikâyesi, rookuyucunun yorumuna kalmış. Ama bu manın ilerlemesini kolaylaştırmak için yakonuda söylemek istediğim birkaç şey var: pılan birkaç değişiklik dışında, neredeyse TKŞ’den sonra, Soğuk Savaş dönemi olayüzde yüz gerçek. rak tarif ettiğimiz dönemde ve sonraki dö Bu arada “O”nun idamlara ilişkin nemlerde de pek çok derin devlet örgütüaçıklamaları, yurt ve dünya tahlimüz oldu. Hangisinin kim taralini de okuyoruz. Öyle bir dünya fından kurulduğunu tam olarak ki Almanya korku salan ilk büsöyleyebiliriz? Öncesinde başka yükbaş! Altınlar, para yardımları, dönemler de var kuşkusuz ama dünya birbirinin akımlarını madbiz hemen son döneme atlayalım: di yönden destekleyeduruyor! Bugün bir derin devlet örgütü Ajanlar dünyanın her yerinde ciolarak tarif edilen Ergenekon’dan rit atıyor! Ne düşünüyor, neler dünya kadar insan içeriye alındı. öngörüyor? (Özellikle McArthur Birinci adamın kim olduğu belli ile olan diyaloğunda şahit oluyomi? Belli olma ihtimali var mı? ruz öngörülerine) “O”nun Atatürk olduğuna karar vermiş gibi görünüyorsunuz. Böylece haklı olarak, İzmir’de uygulanan ve içinde İsmail Canbolat gibi çok önemli aydınların da bulunduğu idamlarla ilgili olarak “O”nun tarafından söylenen sözleri Atatürk söylemiş gibi algılıyorsunuz. Öyle yorumladım, evet. Haklı olabilirsiniz. Ben şöyle düşünmeyi tercih ediyorum: TKŞ’nin birinci adamı ya da Atatürk, İzmir’de gerçekleşeceği ihbar edilen suikast girişimi iddialarının ardından gerçekleşen idamlarla ilgili olarak üzülmemiş olabilir mi? Darağacına çıkartılanlar, bu ülkenin yetiştirdiği en Osman Balcıgil Türkiye tarihine, salt tarih değil de bir başdeğerli evlatlardan. Yönetim, o ka enstrüman kullanarak, bir gayrı nizami harp öyküsü gün iktidarda olanların elinde olkurarak yaklaşmaya çalışıyor. ve Salvador gemilerini hatırlayın. İkinci Dünya Savaşı yıllarından sonra Trakya’da hayli kalabalık olan Yahudi nüfus neredeyse sıfırlanır. Başka büyük tatsızlıklar olur. Mesela, Türk hükümeti eline fırsat geçmişken Varlık Vergisi’ni yürürlüğe sokar ve Türkiye’deki burjuvazinin Türklerin eline geçmesi yolunda büyük bir adım atar. Bu önemli değişim İkinci Dünya Savaşı’nın büyük gürültüsünde küçücük bir çığlık olur ve onu da Türkiye Cumhuriyeti’nin öteki dini ve etnik unsurları duymazlıktan gelir. masa, büyük bir ihtimalle idam edilenlerde olacak. Bu kadar iyi yetişmiş vatan evlatları için üzülmemek mümkün mü? Kendisine aydın diyen biri, o gün İzmir’de gerçekleşen, ardından Menderes ve arkadaşlarının başına gelen, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla süren ve nihayetinde 12 Eylül sonrasında gerçekleşen infazlarla son bulduğunu umduğumuz uygulamalar karşısında rahatsızlık duymadan yaşayabilir mi ya da yaşayabiliyorsa, biz ona aydın diyebilir miyiz? “KİTAPTA EN ÇOK TARİH VAR” Atatürk’e ikinci suikast teşebbüsü; ABD Büyükelçisi Joseph C. Grew’in notlarına göre, “26 Eylül 1927 pazar günü, İstiklal Caddesi’nde, Tokatlıyan Oteli ile Çiçek Pasajı arasında kalan binada saklanan Ermeni çeteciler, bomba ve silahlarla suikast teşebbüsünde bulunmak üzereyken yakalandı. Yaylım ateşi sonucu üç Ermeni öldürüldü. Çetenin hayatta kalan elemanları tutuklandı. Çetecilerin Üçüncü Enternasyonal ile bağlantılarının olduğunu kanıtlayan belgeler ele geçirildi. Teşebbüsün Rusya tarafından desteklenip desteklenmediği ya da New York’taki Ermeni cemiyetleriyle bağlantılarının bulunup bulunmadığı araştırılıyor...” Tabii ki gerçektir bu. Tokatlıyan Oteli’nde saklanan bir grup Ermeni öldürülüyor. Yanlarında bombalar ve silahlar bulunuyor. Kimilerine göre bu bir suikast girişimi değil alelade bir soygun hazırlığı. Dönemin yöneticileri de girişimin gazetelere bu şekilde yansıması için aşırı çaba gösteriyor. Nedense? Romanın birçok bölümü Türkiye’nin gayrıresmi tarihi gibi. Naziler, Varlık Vergisi, Atatürk’e suikast teşebbüsleri, hatta ne kadarı kurgu ne kadarı gerçek diye tarttığımızda yer yer belgesele dönüşüyor bile denebilir. Ayrıca bu bağlamda nasıl bir tarih araştırması yaptınız? Türkiye tarihine, salt tarih değil de bir başka enstrüman kullanarak, bir gayrı nizami harp öyküsü kurarak yaklaşmaya çalıştım. Tarihi çeşitli açılardan, farklı formlar kullanarak yazmayı deneyebilirsiniz. Modayı öne çıkartırsınız ama tarih yazarsınız ya da sinemayı anlatırsınız ama yine tarih yazarsınız. Ters Kanatlı Şahin romanla tarihin at başı gittiği bir kitap. İçinde aşk da dostluk da hayata dair başka şeyler de var ama en çok tarih var. Aslında her satırında tarih var. Bunun için öncelikle kronolojik bir çalışma yapmaya çalıştım. Sonra, elimde biriken malzemeden önemli olduğu kadar TKŞ’nin omurgasına yerleşebilecek olanları seçip araştırdım. Roman boyunca casuslar, yabancı gazeteciler, TKŞ üyeleri gibi olayların çok çeşitli cephelerden, bakışlardan, algılardan ve önceliklerden yorumlanışına tanık oluyoruz. Sonra yer yer kısa öykülere de dönüşüyor. Bu yapıyı anlatır mısınız? 192545 arası Türkiye için çok özel bir tarihi dönem. O kadar dinamik bir ülkede yaşıyoruz ki aslında bütün dönemler çok özel. İmparatorluk limanı geride bırakılmış, teknenin pruvası Cumhuriyet’e çevrilmiş durumda. Bu esnada, genç Cumhuriyet’in kaptanlarının başarısız olmak gibi bir lüksleri yok. Varılmak istenen limanın adının ulus devlet olmasına karar verilmiş. Laiklik, kurulacak devletin temel prensiplerinden biri. ABD Büyükelçisi Joseph C. Grew’nun günlüğündeki satırları okuduğumda, meseleyi kavramış olduğunu düşündüm. Evet, doğru. İtirazlarını dile getirenler haklı. O dönemin hükümeti bugün birçoğumuza çok ters gelebilecek uygulamalar yaptı. Yapmasalardı olmaz mıydı? Bu onların başarılı olmalarını engeller miydi? Bilemeyiz! Bir başka deyişle tarihi böyle okuyamayız. İ gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Ters Kanatlı Şahin/ Osman Balcıgil/ Şenocak Yayınları/ 334 s. SAYFA 10 31 MART 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1102