Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Erdal Atabek’ten ‘Müzik Seni Çağırıyor’ söz konusu olduğunu anlatıyorum. ‘Gelişmenin yolu müziğin yoludur’ Türkiye’nin ilk ve hâlâ tek çocuk senfonisi olan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın kuruluşu, başarılarla perçinlenen müzik yolculuğu ve koşutunda klasik müziğin gerek bireyler gerekse toplumların yaşamındaki olumlu etkilerinin incelendiği Müzik Seni Çağırıyor adlı kitap Erdal Atabek imzasını taşıyor. Orkestranın sadece konserlerle sınırlı olmadan kalıcı bir öz tarihinin yazılması ve küçük yaşta verilen klasik müzik eğitiminin çocukların ruhsal ve zihinsel gelişimini olumlu yönde nasıl etkilediğinin ortaya konulması amaçlanıyor Müzik Seni Çağırıyor‘da.Atabek ile Müzik Seni Çağırıyor‘u konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR üzik Seni Çağırıyor kitabınız Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın öyküsünü sadece sanatsal değil sosyolojik ve pedagojik açılardan da inceliyor. Kesinlikle ama önce “Klasik müzik dediğimiz çoksesliye benzer müzik neden önemlidir?” sorusunun yanıtıyla başladım bu çalışmama. Bu bizim kültürümüzün, tarihimizin içinden gelen bir müzik değil tabi. Klasik müziğin özelliği ayrı ayrı notaların ve enstrümanların birleşerek ortaya koyduğu bir müzik türü olması ve bununla ifade zenginliğine ulaşmasıdır. Klasik müzikle düşünceler duygular, zaferler, yenilgiler, toplumlar ve toplumların içindeki trajediler, insanların yaşadıkları gibi birçok duygu dışa vurulmuştur. Onun için de bu müziğin kültürümüze girişi çok önemlidir ve bu Cumhuriyetle olmuştur, Cumhuriyetin bir kazanımıdır. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ise daha çok yeni, 2006’da kuruldu. Türkiye’nin hâlâ ilk ve tek çocuk senfoni orkestrası olması özelliğini taşımaktadır. Bu çok önemli bir deneyimdir. Bu orkestranın sadece konserlerle sınırlı olmadan kalıcı bir öz tarihinin yazılmasını, küçük yaşta verilen klasik müzik eğitiminin çocuklarımızın ruhsal ve zihinsel gelişimini olumlu yönde nasıl etkilediğini ortaya koyarak, anne babalara, öğretmen ve eğitmenlere, toplumun bütün kesimlerine ulaştırmayı amaçladık. Ayrıca günümüz ergenlerinin toplu bir müzik çalışmasına nasıl başarılı bir örnek verdiklerinin anlatılmasını da hedefledik. karken yüzleri gülüyordu ama bakınca yorgunluktan da ölmüşlerdi bir yandan. Ekip ruhu, paylaşma, ortak sorumluluk alma, öz denetim işte buydu. Günümüzde çocukların hem sanık hem de tanık olarak yer aldığı şiddetin dozunun giderek arttığı düşünülürse, bu bağlamda klasik müziğin olumlu etkisine çok önemli ve başarıya kesinkes ulaşmış önemli bir örnek de veriyorsunuz kitabınızda; Venezüella’daki “El Sistema.” Bu sistemi anlatır mısınız? Olağanüstü bir başarıdır. “Müzik bir toplumu nasıl kurtarır”a en güzel yanıttır. Venezüella’da gelecekleri şiddetle yüklü, uyuşturucu batağında, suçla iç içe yoksul gençlerin çok azı kendini kurtarabiliyor. Daha doğrusu kurtarabiliyordu. El Sistema bir umut ışığı oldu. Bu sistemde Venezüella’daki yaklaşımda gecekondu bölgelerinde yaşayan 260 bin çocuğa orkestralar kurduruluyor. 1975’te atılmış ilk adımı. Kariyer sahibi bir ekonomist olmasının yanı sıra müzik sevdalısı bir piyanist olan Jose Antonio Abreu’nin en büyük hayali on iki çocuktan oluşan bir orkestra kurmaktır. Ama herhangi on iki çocuktan değil gecekondu çocuklarından oluşan bir orkestra kurmak istiyor ve kuruyor da. Abreu, bunu toplumsal bir hareket haline getirmeyi de başarıyor. Hükümetler projesini destekliyor, tam on hükümet! Hugo Chavez de projeyi destekleyenler arasındaki yerini alıyor. Ve gecekondulardan keman, flüt, piyano, davul sesleri yükselmeye başlıyor. Toplumdan da tam destek alıyor. Bugün gelinen nokta hayranlık ve hayret uyandırıyor, 260 bin çocuk klasik müzikle yetişiyor, suçtan, şiddetten uzaklaşıp müzik yapıyor. 270 müzik merkezi kuruluyor, çoğu El Sistema’dan yetişmiş 15 bin eğitmen çalışıyor. 55 Çocuk Orkestrası, 102 Gençlik Orkestrası, 30 Senfoni Orkestrası kuruluyor. El Sistema bütün dünyaya örnek oluyor. Bizdeki tek çocuk senfoni orkestrası ise Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, başkalarına da örnek olmaları, devamının gelmesi en büyük isteğim. Kitapta ayrıca dünyada müziğin olumlu etkisi üzerine yapılmış araştırmaları, uzmanların çalışmalarını, Venezüella gibi birçok ülkenin Japonya, Güney Kore, Asya, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika müzikle çocukların yaşamını değiştirdikleri atılımlarına da yer veriyorum. Müziğin nasıl uygarlaştırdığını, sakinleştirdiğini, huzur verdiğini, burada psikolojik değil nörolojik bir durumun da nasıl “ORKESTRA BİR TOPLUM GİBİDİR” Müzik ve otokontrol bağıntısı.. Kesinlikle, bakınız insanları içgüdüler doğuştan itibaren yönlendirir, içgüdülerimiz bize her zaman şunu yap der ve bunu hemen yapmak ister mesela küçük çocuk. Ama büyüdükçe mantığımızın getirdiği bir otokontrol, özdenetim mekanizması oluşur, bize neyin doğru neyin yanlış, neyin zamanı neyin yeri olup olmadığını söyler. Kitapta müziğin otokontrolü nasıl arttırdığı ve beynin otokontrol merkezlerini nasıl geliştirdiğine ilişkin bilimsel çalışmalara da yer veriyorum. Bu niçin önemli? Çünkü bir çocuk ve ergen ne kadar erken otokontrolü kazanırsa o kadar kendisini yönetme gücü artar. Klasik müzik hem duygusal hem mantıksal olgunluğa, yetkinliğe ulaştırır. Suçtan, kötü alışkanlıklardan çocuğu kurtaran budur, otokontroldür. Klasik müziği bir orkestra içinde uygularken nerede katılacağınız, nerede duracağınız, enstrümanınızı nasıl kullanacağınız hep sizin denetlemeniz gereken bir şeydir. Onu denetlemeyi öğrenirken kendinizi denetlemeyi de öğrenirsiniz. Klasik müziğin hem dinlenilmesi hem de icrası akademik zekâyı, duygusal zekâyı ve toplamında kişiliği olumlu yönde etkileyen bir enstrümandır. Onun içindir ki özellikle küçük çocukların bir müzik aletini notaya dayanarak çalmaları ve bunu icra ederken kendilerini kontrol etmeyi erkenden öğrenmeleri çok önemli ve gereklidir. Japon pedagog Shinichi Suzuki üç yaşında başlatıyor mesela keman eğitimini ve anneyle başlatıyor. Anne bir ders önden gidiyor, önce anne keman çalmayı öğreniyor ve sonra da çocuğuna öğretiyor, öğretmen değil. Bu ikili çalışmayı keşfediyor Suzuki. Bu deneyimi yaşayanlar yaşamayanlara göre daha erken olgunlaşıyor, daha çok yönlü bir zekâ sahibi oluyor. Bunu Harvard Üniversitesi Psikoloji Profesörü Howard Gardner de doğruluyor. Tam da bu bağlamda bir orkestra olmak tanımını açarken “yaşam çabasının da ‘bir orkestra olmak’ olduğunu düşünüyorum” diyorsunuz kitapta. Tabii, yaşamla ilişkiler, insanlarla ilişkiler, üretimle ilişkiler, yaşla ilişkiler, sağlık, dinlenme, eğlenme her şey bir orkestra olmak amacına yönelmiş gibidir. Farklı enstrümanlar, farklı notalar, farklı zaman aralıkları, farklı bileşimler, üst üste binmiş melodiler söz konusudur çünkü. Yaşam çabasıdır ve yaşam becerisidir bir orkestra olmak. Orkestrayı bir toplum prototipi olarak da düşünüyorum. Mesela başarılı toplumları başarılı orkestrasyonlar gibi tanımlıyorum. Bu yorum her kuruma, yapıya uyarlanarak geliştirilebilir. Hepsinin bir orkestrasyonu var ve başarılı orkestrasyonları olduğu gibi kakafonisi de var. İtalyan besteci Claudia Monteverdi’nin yarattığı bir ilki de okuyoruz. Orkestra yapısını adeta ona borçluyuz değil mi? Son sorumuz bu olsun. Evet, operadaki ilk büyük gelişmenin yaratıcısıdır Monteverde. Barok müziğin usta bestecilerindendir. “Orfeo” operasında orkestrayı birinci plana alarak sesleri zenginleştirmiş. Sonrası da gelmiş... Başka besteciler sadece orkestranın çalacağı kompozisyonlar yapmışlar. Sonrasında da orkestraya çeşitli yeni müzik aletleri katılmış, giderek mükemmelleşen oturma biçimleriyle orkestra günümüzdeki yerini ve konumunu kazanmış. Orkestranın başlı başına “örgütlü” bir yapı olmasına yol açan bestecidir Monteverdi. Bir Nobelli bilginin dediği gibi “orkestra çağımızın en büyük keşfidir”. M “ÇOCUK ORKESTRASI GERÇEK BİR ORKESTRA” 90 kişiden oluşan orkestranın şu anda geldiği aşamayı anlatır mısınız? Tabii, çok yönlü, profesyonel bir ekiple, adım adım nasıl hazırlanıldığını da anlatıyorum kitapta. Şimdi nasıl bir şey çocuk orkestrası? Yani çocuk şarkıları falan söyleyen hani şenliklerde şarkılar söyleyen çocuk koroları gibi bir şey mi? Hayır. Çocuk orkestrası gerçek bir orkestradır. En fazla 16 yaş aralığı konulmuştur. Türkiye’nin her tarafındaki konservatuvarlarımızın öğrencileri içinden sınavla seçilirler. Bir konser kampıyla konserlere hazırlanılır. Türkiye’nin bu ilk çocuk senfoni orkestrasının kuruluşu kolay olmamıştır. Konservatuvarlarla görüşmeler, orkestranın kadrosunun belirlenmesi, çocuk yaşlarda müzisyenlerin seçilmesi, tek tek ailelerin onayları, onlara projenin anlatılması, öğrencilerin heyecanları, bir kentten diğerine gidişlerin organizasyonu sonra da bir orkestra olma çabaları... İçinde olanlar biSAYFA 4 3 ŞUBAT 2011 lir, bir orkestra olabilmek yıllar alır. Ama burada yıllar yoktur, günler ve saatler vardır dolayısıyla zorlu bir koşudur. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası tüm yönleriyle başarılı bir örnektir, hayranlık uyandıran konserleri binlerce kişi tarafından izlendi, dakikalarca ayakta alkışlandı. Bu orkestranın solisti olarak konsere katılan dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say aynen şöyle demiştir: “İnanmakta zorlanıyorum. Bu çocuklarda böylesine bir müzik performansı! Umutlarım yeniden doğuyor. Ülkemin aydınlığını görüyorum.” Bırakın bir konserde yer almayı, sadece dinleyen kişi bile konserin başındaki kişi değildir, sonsuza kadar değişmiştir artık. Önemli olan tabi nasıl ve nereye değiştiğimizdir. Biliyorsunuz gelişmek de bir değişimdir, gerilemek de bir değişimdir. Onun için biz gelişmenin yolunu, müziğin yolunu öneriyoruz. Çocuk orkestrasıyla ilk karşılaşmanız onların prova çalışmaları sırasında olmuş değil mi? Evet, Antalya kampında. Çok düzenli bir orkestra çalışmasıydı. Yaylı çalgılar, nefesliler, vurmalılar, kemanlar, viyolonseller, trompetler sıraları geldikçe büyük bir dikkatle yapıtın akışına katılıyorlardı. Şef yardımcısının çabaları, uyarıları, konsantrasyonu ustaca koruması, orkestra üyelerinin daha iyi, daha iyi çalma çabaları. Prova bitişinde öğrenciler salondan çı gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Müzik Seni Çağırıyor/ Erdal Atabek/ Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık/176 s. Erdal Atabek ve Gamze Akdemir... CUMHURİYET KİTAP SAYI 1094