25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fatma B. Çağlayan’dan ‘Aras’ın Kıyısında’ Akıp geçen hayatlar Fatma Bacara Çağlayan, Aras’ın Kıyısında’da, yıllardır, yüzyıllardır yaşananları, yaşanmışlıkları, öykülediği karakterler aracılığıyla daha görünür kılmak istemiş. Ë İbrahim BERKSOY ras’ın kıyısında akıp geçen hayatların anlatıldığı öyküleri okuduktan sonra Aras’ın izini sürmekten kendimi alamadım. Bizler, Azeriler, Ermeniler Aras’ın kıyısını henüz mekân tutmamışken, Aras boyunca sınırlar çizmemişken de Aras dolana büküle, azala çoğala Hazar’a dökülürdü kuşkusuz. Iğdır’ın Ağrı Dağı manzaralı Aralık ilçesinde icra müdürü olarak göreve başlayan Salih Bey ile bir Ermeni balıkçıyı Aras’ın iki karşı yakasında ellerinde oltalarıyla, yüzlerinde gülümsemeyle, birbirlerine el sallayışlarıyla bir araya getiren, kitaba da adını veren öykü tam bir insanlık ve dostluk öyküsü. O gün Ermeni balıkçının işi rast gitmiş, gün bereketli geçmiş; Salih Bey ise balıktan eli boş dönmüştü. Öykü anlatıcısı söze girdiğinde gün bitmiş, Salih Bey’in arabası Aras’ın kıyısında ilçeye doğru yol alıyordu: “Aras durgundu. Sonbahar yağmurlarıyla henüz kabarıp coşmamıştı. Dostça akıyordu. Yanından kimlerin geçip gittiğinden habersizdi. Kıyısında ve içinde birçok canlıyı barındırıyordu. Balıklar, kaplumbağalar, yılanlar, kurbağalar ve daha nice su hayvanları, etrafında türlü türlü bitkiler, kuşlar, ördekler, böcekler ve insanlar. Aras dost bir nehirdi, herkese kapısı açıktı. Görkemine de bu yakışırdı. Nehirler kimsenin değildir. Onlar bu yeryüzünün mirasıdır.” Kitaptaki on dört öyküyü birbiri ardına okurken Necati Cumalı’nın bir dönem İzmir ve Urla’da avukatlık yaptığı yıllarda edindiği izlenimlerden, gözlemlerden yola çıkarak yazdığı Susuz Yaz adlı öykü kitabını anımsadım. Cumalı’nın “Susuz Yaz”ı, suyun bölüşülmesi sorunu üzerine yazılmış eşsiz bir öykü. Çağlayan’ın “Aras’ın Kıyısında” adlı öyküsü de nehirlerin sınır tanımazlığı üzerine yazılmış güzel bir öykü. Çağlayan’ın çoğunlukla kadınların serencamlarından yola çıkarak kurguladığı öyküleri okurken bir an için Urfalı Bekir Yıldız’ın unutulmaz öyküleri geldi aklıma. Kaçakçı Şahan, Kara Çarşaflı Gelin, Reşo Ağa birbiri ardına bir film şeridi gibi gözümün önünden ge A lip geçti. Gönülsüz gelin Sabahat, kadersiz Kader, birazcık rahat yüzü görmek isteyen evin genç kızı Belgin, üzerine kuma getirilmesine isyan edip soluğu avukatın bürosunda alan Güzel Hanım, köyün ele avuca sığmaz kızı Dilber, Sovyetler dağıldıktan sonra Aras’ın bu tarafına sığınıp müzikhollerde başkalarını eğlendiren umarsız, yalnız, yapayalnız Türkan, özgürlüğü cansız bedeninin göğe yükselişinde arayan Aysel, abi baskısından yılıp usanmış, uzun siyah saçlı güzel Aynur… Öte yandan balık tutmaya meraklı icra müdürü Salih Bey, köyün şen kızına âşık kadersiz Emin, aile baskısı yüzünden eşinden ayrılan kederli İsmet, sorumsuz Hosrof, anlattığı ibretlik öykülerle dengbejleri andıran bilge çiftçi S.Giray, karanlık odaların, uzun koridorların, dört duvar arasındaki kıt kanaat hayatların değirmen taşı gibi insanı öğüttüğü bir dünyada, ancak kendini tavana asarak yarasını sarabilmiş Mübaşir Bayram Efendi, ilçedeki hâkimin kızına umutsuzca âşık olan benzinliğin delikanlı garsonu Zeki… Her biri sırası geldiğinde söz alıp Aras’ın kıyısında akıp geçen hayatlarını dillendirmiş. İlk, orta ve lise eğitimini Iğdır’da tamamladıktan sonra İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde okumuş, Iğdır’da on iki yıl avukatlık yapmış bir yazarın gözlem gücü, hayatı algılamadaki derinliği, sağduyusu olmasaydı Aras’ın kıyısında yaşanan onca dram, onca çaresizlik, onca yoksulluk, onca gerilik; öte yanda onca umut, gelecekteki güzel günlere olan onca inanç bilinçle kurgulanıp öyküleşmezdi. Çoktandır, böylesine güçlü, gerçekçi, derin bir gözleme dayalı, on yıllardır, yüzyıllardır hepimizin gözleri önünde olup biteni ısrarla göstermeye çalışan, “insanlığın evrensel öyküsü”nü anlamamızı sağlayan, toplumcugerçekçi kurgusuyla daha önce bu yönelimin temsilcilerinin öykülerinin yanında, yakınında duran öyküler okumamıştım. Aras’ın Kıyısında/ Fatma Bacara Çağlayan/ Kurgu Kültür Merkezi Yayınları/ 160 s. merkezindeki noktayı oluşturuyor. O da “Türkiye’nin tarihi temelleri nedeniyle İran ya da Suudi Arabistan olamayacağı fakat çaba gösterilirse Malezya, Endonezya olabileceği” şeklindeki saptaması. Kısa süre önce tartışılan “Malezya modeli” konusunun da ilk kez Yanardağ tarafından bu kitapta ortaya atıldığı anlaşılıyor. Kuşatılan Türkiye/ Merdan Yanardağ/ Destek Yayınevi/ 183 s. 3 ŞUBAT 2011 SAYFA 19 ¥ mı” gibi bütün yapılanmayı çözdüğünü anlatırken, Yanardağ cemaat faaliyetleri ile ABD’nin Büyük veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOP/GOP) diye isimlendirilen stratejik planlama arasındaki ilişkileri gözler önüne seriyor. Kitapta cemaatin 94 ayrı ülkede okullar açtığı, bu okulların İngilizce eğitim verdiği, yaklaşık 100 milyar dolar tutarındaki bir parasal gücü kontrol ettiği gibi konular da yer alıyor. Ancak Türkiye ile ilgili bir değerlendirme belki de kitabın CUMHURİYET KİTAP SAYI 1094 Merdan Yanardağ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle