25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ tap. Çok sevdiğim bir şair arkadaşım Şavkar Altınel; büyük hayranlık duyduğum, dönüp dönüp okuduğum İngiliz şair ve düşünür Coleridge’in büyük eseri The Rime of the Ancient Mariner’ı Türkçeleştiriyor.’ İngiliz edebiyatında büyük yeri ve önemi olan bu eseri bizlere kazandırmış olması edebiyat severler açısından çok sevindirici. Altınel’in şairliğine ve şiirlerine gelince; şiir üzerine olan düşüncelerini de ayrı bir kitapta toplamış. Öncelikle Soğuğa Açılan Kapı adlı kitabındaki şiir üzerine düşündüklerine değinmek daha doğru olacak. Bu kitabındaki yazıları çeşitli zamanlarda çeşitli dergilerde yayımlanmış yazıların ve söyleşilerin bir derlemesi. En güzel olan, kitabın sonundaki Yeni Dergi’de 1971’de yayımlanan yazısı: “Bu bölümdeki yazı, on sekiz yaşımdayken yayımlanmıştı ve okul dergisi olmayan bir dergiye giren ilk yazımdı (...) T.S. Eliot’la İlhan Berk arasında ayrıntılı karşılaştırmayı yaptığım dönemde, Türkiye’de şiirle ilgilenen birçok kimse gibi ben de modernistlerin etkisi altındaydım ve ‘anlatımcı’ bir şiirin olamayacağını, şiirin temelde ‘imge artı müzik’ olduğunu düşünüyordum. Oysa yazdıklarımı şimdi okuduğumda bu yanımı değil, giderek bambaşka bir şiir anlayışına yönelmeme yol açacak bir dizi öğenin ilk izlerini görüyorum. İngilizce yazılan şiire karşı yoğun ilgi, şiiri kesin bir düşünce temeline oturtma çabası ve sonunda mantık ve evet, ‘öyküleme’ bekleyen bir tür ‘yakın okuma’ daha o zamandan benim için yönlendirici olmaya başlamış gibi duruyor.” Kendi alıntısından da anladığımız ve 19952002 yılları arasında Varlık, Gösteri, Adam Sanat, Kitaplık, Cumhuriyet Kitap, Şiir Atı, Milliyet, Öküz gibi dergiyle gazetelerde yayımlanmış ve bir şekilde şiirle ilgili görüşlerini tüm açıklığı ve içtenliğiyle anlatmış olması. Bu sırada Türk şiirinin gelişimini, biraz da Batı şiirini katarak anlatması, hem yazılarını cazip kılıyor hem de yazdıklarını tek yönlü olmaktan kurtararak daha geniş bir açı kazandırıyor. Altınel bu seçkisinde kendinden yola çıkarak şiir ve şairleri irdeliyor, Yahya Kemal’le ilgili düşüncelerine geniş yer veriyor, T. S Eliot, Yeats, Philip Larkin, Ted Hughs, Seamus Heaney, İlhan Berk, Turgay Fişekçi, Ahmet Haşim, Fethi Naci’yle ilgili görüşlerini de ifade ediyor. W.H. Davis üzerinden İngiliz, Amerikan, İrlanda şiiriyle Türk şiirini beraber, yan yana anlatıyor. Bu durum da şiirseven ve ilgilenen biz okuyucuları etkiliyor. Altınel’in şiirlerini Yol Notları adlı kitabında topladığını görüyor ve onun şiirinde, modern şiirde sıkça rastlanıp kabul edilen, çoklukla imgenin ön planda olduğu, sezgiye dayalı, anlamdan uzak bir şiir değil, aksine şiirde anlamı ve öyküyü ön planda tutan bir şiirle karşılaşıyoruz. Şiir oldukça çekici çünkü hem anlatıyor, hem düşündürüyor hem de hissettiriyor. Avrupa kentlerini, çeşitli yazarları, şairleri, yolculukları, kopuşları, hüznü, şiirlerde usul usul işlemiş. Türkiye’den koptuktan sonra hiçbir yere ait olmamasını, köksüzlüğünü, taşınmaların ve geride bırakışların üzerinde yarattığı etkiyi, ümitsizliğe kapılmadan nasıl karşılayıp kabullendiğinin lirik, şiirsel bir anlatımı. GEZGİN RUH... Tamamen yaşanmışlıklara dayalı ve bu deneyimlerin getirdiği duygusal durumları çeşitli şair ve yazarlar, gittiği kentlerle, birçok metinle ilişkilendirerek şiirinde kullanması şiirlere zenginlik ve özgürlük katmış. Doğduğu topraklardan uzak ve köksüz küskün, ümitsiz ve karamsar değil. Altınel gezgin ruhunun, yerleşik yaşamı elinden aldığını bilerek kendine teslim olmuş, kendini kabul etmiş ve bunları da şiirlerinin konusu yapmış. Bir yere bağlanmadan yaşamak onun yaşam biçimi. Bu durumun getirdiklerini başta şiirleri olmak üzere tüm yazılarına yansıtmış: “Ama yıllardır iki dilde okunmuş/ onca şeyin doldurduğu aklım/ şairin adını da, dizelerini de/ tam olarak çıkarmama/ el vermeyecek kadar karışık” Güneydeki Ülke ise yazarın kırkıncı yaş gününde çıktığı Avustralya yolculuğunu anlatıyor: “Ama duyduğum sıkıntının gerçek kaynağı kırkıncı doğum günümde, çıkmaya neredeyse bir yıl önce karar verdiğim bu yolculuğun sonunda başlıyor olmasının hayatımın önemli bir bölümünün de bittiği ve önümde artık eskisi kadar çok zaman kalmadığını vurgulaması belki de.” Anlatım sakin, heyecansız, duru, kolay okunur ve en önemlisi Avustralya’da gezi sırasında aldığı notlarını geçmişte yaşadığı Amerika, İngiltere ve diğer yerlerle ilgili düşünceleriyle harmanlayıp kendini odak olarak alıp da anlatmış olması. Gördüklerinden çok yaşadıklarını tarafsız değil tam tersine, kendi bakış açısından deneyimleriyle bütünleyerek sunması okura çok güzel geliyor. Bunun nedeni de yaşadıklarını gözlemci olarak değil, birçok şeyi kendi yaşanmışlığı olarak tekrar anlatıyor. Tüm bunlara ek olarak edebi anlatımı ve anlattığı her şeyden usul usul söz etmesi insana huzur veriyor. Bu gezilerde yerlere veya olaylara değil gezinin kendisine odaklanmayı yeğlemiş. Aslında bu gezi biraz da kendine vakit ayırmak, düşünmek için özgür bir zaman ve ülke seçmek adeta ruhunu dinlendirmek için yapılmış bir gezi, gezi kitabını şu cümleyle bitiriyor: “Londra’dan beri taşıdığım sıkıntının yerinde şimdi garip bir dinginlik var ve bu akşam saatinde artık içim bomboş.” Şavkar Altınel çok değerli bir yazar, şair ve çevirmen bu nedenle edebiyatseverlerin onun eserlerini çok seveceklerini ve zevk alacaklarına hiç şüphe yok. İngiliz şiirini özgün dilinde okuma fırsatı olmayanlar, Şavkar Altınel’in şiir çevirilerinde beklediğini bulacak. 3 ŞUBAT 2011 SAYFA 15 Şavkar Altınel, yapıtlarında hayata karşı sakin, sessiz dirençsiz tavrını sergiliyor. Yaşamından yola çıkarak hayata farklı bir pencereden bakıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1094
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle