Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN “Mavera” dergisinin dizini, Rasim Özdenören’li resimler... Böyle bir özel sayıda Rasim Özdenören’i değişik yönleriyle ele alan yetmişe yakın yazarın yer alması, bu edebiyatçıyı iyi tanımamızı sağlayan bir kaynak kitap olduğunu düşündürüyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğurul Günay bile bu çalışmada görev almış. “Rasim Özdenören İçin...” yazdıklarını okuduğunuz zaman, yuvarlak sözler söyleyen bir siyasetçiyle değil, gerçek bir kültür insanıyla karşılaşıyorsunuz. Ertuğrul Günay, Rasim Özdenören’in eserlerini yorumlarken özgün sonuçlara ulaşıyor: “O, bu eserlerinde değerlerinden koparılmış, içinde yaşayan topluma yabancılık duymaya başlayan bireyin yalnızlıklarına değinerek, çıkmaza sürüklenen insanın yaşadığı çarpılmayı, kültür şokunu kuşatıcı ve derinlemesine bir yaklaşımla öyküleştirmiştir.” (Rasim Özdenören İçin...) Alaattin Karaca, Sadık Yalsızuçanlar, Necati Mert, Necip Tosun, Turan Koç, Abdullah Uçman, Veysel Çolak, Hicabi Kırlangıç, Süreyya Berfe, Hüseyin Atlansoy, değişik yorumlarla bakıyorlar Rasim Özdenören’e. Kuşkusuz özenli bir okur o öykülerin, denemelerin kendince tadına varabilir. Ama kimi yazarların yorumuyla daha yakından tanımış olur. Süreyya Berfe “Akıl Almaz Ayrıntıların Ustası” olarak görüyor onu. Veysel Çolak’ın yorumuna göre: “Sezai Karakoç’un şiirde yaptığını Rasim Özdenören öykülerinde yapmaktadır. Bu tutum, sağ ve sol kavramlarıyla değil; Müslümanca bir yaşantıyla açıklanır; ama popülizmden de uzak durulur” (Yüzleşmek, Yüzleştirmek İçin Yazmak). YERYÜZÜNDEKİ İŞLEVİMİZ Varlıklı olmak, üne kavuşmak, inanmanın gizlerinde yaşamak insanı güçlü kılabilir. Güç devingendir. Yönetim erkini ele geçirmek ister. Ama tasavvuf ehli kendinin gerisinde durmasını bilir. Rasim Özdenören inanmış insandı. O inancı yanlış yorumlayan kimi yazarlar kendi siyasetleri için kullanmaya özenebilir. Çok eskilerden tanıdığım Rasim Özdenören bunların dışında kaldı. O gürültülü akışa sessiz bir gülümsemeyle bakmanın yeterli olacağına inandı. Rasim Özdenören, örtülü evlerin, dar sokakların, sabırlı insanların öyküsünde dingin bir dünya olduğuna inandı. Kendinden yola çıkarak içindeki “ben”leri anlattığı denemelerinde bize yeni bir bakış kazandırmaya çalıştı. Her insan kendini “Yedi Güzel Adam”dan biri gibi görmeye çalışmalıdır. Bir işlevimiz olmasaydı ne işimiz vardı şu yeryüzünde? Fuzuli’nin ünlü beyiti bizi düşündürmelidir: “Bu işretgehin itmamında bir taş olmasa noksan Beni yerden yere nakleylemezdi dehr sultanı.” İşte Rasim Özdenören de o eksik taşı bulup yarine yerleştirmekle kendini görevli saydığı için o öykülerle denemeleri yazdı. İyi ki HECE bir özel sayı ile onun gizli dünyasını okurlarının ilgisine sundu. Rasim Özdenören’i tanımak bize kendimizi tanımayı öğretecektir. Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Rasim Özdenören ECE, toplumcu anlayışla gizemli inanışı barıştıran bir dergi. Edebiyatı “Yeni İslamcı Görüş”le yorumlamak isteyen onlarca dergi var. Bunlar arasında HECE ayrı bir özellik gösteriyor. Bu özelliği; kendi içinde tutarlı olmasına, yazarlarını bağımsız bir sıkıdüzen içinde geliştirmesine, kapsamlı özel sayılarıyla edebiyatımıza kaynak oluşturmasına bağlamak gerekir. HECE, 15 yıldır düzenli yayımlanarak 169. sayıya ulaşan, Ocak 2011 tarihli sayısını Rasim Özdenören’e ayırarak 21. özel sayısını çıkaran, böylece etkinliğini, önemini sürdüren bir dergi. Bir zamanlar TÜRK DİLİ dergisi böyle kapsamlı özel sayılar çıkarırdı. Edebiyatımızın ana sorunlarıyla önemli kişilerinin ele alındığı bu özel sayılar birer kaynak kitap olma özelliğini taşıyordu. Artık bu geleneği HECE dergisi sürdürüyor. “Kültür ve Turizm Bakanlığı” da, yayın anlayışında önemli bir değişiklik yaparak, sıradan bir yayınevi gibi çalışmaktansa, saygınlık kitapları yayımlamaya başladı. Edebiyatımızın önde gelen kişilerine çok yönlü bakarak düzenlenen bu kitaplar kalıcı bir özellik göstermektedir. HECE dergisi edebiyatımızın ana konularına, önemli kişilerine değişik yazarların görüşüyle bakarken yeni yorumların oluşmasına, bilmediğimiz yönleriyle onları tanımamıza olanak sağlıyor. Belli kişilerin bilinen görüşlerini yinelemektense, yeni yorumlarla edebiyatımızın sorunlarına bakmak, önemli bir edebiyatçıyı bilmediğimiz yönleriyle tanımak nice okurlara görmeyi öğretebilir. HECE’nin Rasim Özdenören Özel Sayısı’na bu anlayışla bakmak yararlı olacaktır. MARAŞ LİSESİ Bir edebiyatçıdaki gizilgücü ortaya çıkaran nedir? Belki bir öncünün yol göstermesi. Belki bir dost ortamı. Arkadaş dayanışmasının kolaylaştırdığı duyarlık... Rasim Özdenören’in edebiyata yönelmesindeki koşulları anlatan Kâmil Aydoğan Maraş Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarına dek uzanıyor. SAYFA 22 H Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Arif Ay liseden arkadaşlarıdır. Ama onu yazmaya en çok özendiren arkadaşı Ali Kutlay olmuştur. Maraş’ı anlattığı bir ev ödevini beğenen öğretmeni Yusuf Çetin diyor ki: “O kompozisyonu sen mi yazdın? Notlar on beş olsa ben sana on beş verecektim.” Ataç’ın etkisiyle dilde özleşme çalışmalarını benimsemişlerdir. Asıl yakınlık duydukları Nuri Pakdil de özleşmeden yanadır. Belki de asıl bağlandıkları Nuri Pakdil onları arı dile alıştırdı. Rasim Özdenören o öğrencilik yıllarında, arkadaşı Erdem Bayazıt’ın gönül verdiği bir kız öğrencinin ağzından mektup yazacak, onu coşturacak kadar şakacı bir öğrenciydi (Bir Yazarın Hazırlanışı). Ama yazarlık sorumluluğunun ne demek olduğunu anladığı zaman; “Ben, bilincimin toplamıyım” demek gereksinimi duymuştu. Bu bilinç onu gizemci bir inanışa götürdü: “Bilincim, kendi kalemimden çıkan ürünün bana ait olmadığını söylüyor. Bana ait olan bu edinim sorumluluğudur. Eserin mutlak sahibi ise sadece O ...” (Ben ve Bilincim). Esin kaynağı Tanrısal bir güç olabilir. Abartılmış görünse bile bunda gizli bir gerçek payı da olabilir. Ne diyordu Fazıl Hüsnü Dağlarca: “Ben Tanrısıyım İşimin.” Rasim Özdenören’in sözünü, bir eserin oluşmasındaki Tanrısal güç olduğu yorumuyla anlamalıyız. Çünkü o, yazdıklarının sınanabileceğini söylüyor: “Bütün yapıp, etmelerimizin sonunda sınanmadan ibaret kaldığını ileri sürebiliriz.” YEDİ GÜZEL ADAM’DAN BİRİ Rasim Özdenören HECE’nin özel sayısında “Yedi Güzel Adam’dan Biri” olarak nitelendiriliyor. Tasavvuf anlayışına göre “Yedi Güzel Adam”, evreni yorumlamak, dünyayı düzene sokmak için görevlendirilen ermişler olarak nitelendirilir. Rasim Özdenören’in de böyle nitelendirilmesinde değişmeceli bir anlam olmalı. İslam’a inanan insan bir gönül eğitiminden geçmelidir. Artık o kendi değildir. Kendinin ötesinde bir güçtür. O zaman ölüm, “bir halden bir hale geçmek” gibi kolaylaşır. “Sunuş” yazısında bu gerçek şöyle yorumlanıyor: “İlk öyküleri içe kapanmacıdır, düşünce yazılarında değil. İçe kapanmanın değil, içe açılmanın, sebat ve direncin yazarıdır. Bu yüzden gül yetiştiren adam... Kamber’in “Ölüm ne ki baba, ölüm ne ki?...” sorusu ile ölmekte olan babanın “Ölüm bir tebdili mekândır oğul”, cevabı unutulmazdır.” Kimi yazarlar “Yedi Güzel Adam’dan Biri: Rasim Özdenören”i şöyle tanımlıyor: “Sezai Karakoç onda ‘metafizik acı’ bulmuş ve el vermiş. Nuri Pakdil edebiyata getirdiği soluğu coşkuyla alkışlamış. Cemal Süreya’ysa baktığı yerden, Kafkavari demiş...” Kuşkusuz bir yazarın yazdıklarıyla kişiliği arasında ilişki kurmak anlamlıdır. İçinin ör sünde kendini döverek bir yazarın kendini iyileştirmesi gerekir. Rasim Özdenören böyle bir gönül eğitiminden geçtiyse kendini kurtarmış sayılır. (Yaşanmaz bir ortamda çürütülmek istenen yazarlar da var. Onlar kalbine yenik düşübiliyor. Ama en kötü olanakları kullanmasını bilen, kendinde yeni bir insan oluşturan yazarlar da var. Yaşamanın anlamı belki de insanın kendini iyileştirme sürecidir. Gerçek düşman kendi içimizdeyse, önce onunla ödeşmemiz gerekecek. Sonra başka engelleri aşmak sorun olmayacak). Sözü Rasim Özdenören’e getirirsek: “Öyküsünde uçurumlara köprüler kurar. Denemelerinde parçadan bütüne gider.” “Şehre abanmaz, onu yüklenmez ve kutsamaz. ‘Ev’ ve ‘Aile’, dünyasında büyük yer tutar. Behçet Necatigil’e yakın bir yer.” Akılcılık, insancılık, bilim, hoşgörü İslam’ı rehin almak mı istiyor, İslam’la bütünleşmek mi? Denemede öyküyü eritirken tam olarak geleneğin izini sürüyor değil. Nuri Pakdil’le aynı iklimi solumak yaşamaya katlanmayı kolaylaştırmıştır, ama onun Türkçeye gösterdiği özeni unutmuş gibidir. Rasim Özdenören’in deneme anlayışını anlatırken artık özleşme diline neden aldırmadığını yorumlamaya çalışıyor, kimi sorulara yanıt aramaktan yola çıkıyordum: “İnsan ilişkilerinin sonsuzluğunda oluşan kavramları anlatmaya yeni sözcüklerin gücü yetmiyor mu? İlişkiler ağının kazandırdığı anı yükü yeni sözcüklerde de varlığını koruyor mu? Osmanlıcadan uzaklaşan sözcükler yerine geçen sözlerde yeterli anlam derinliği var mı? Sözcüklerin çağrışım gücü yeni bir dilin oluşmasını kolaylaştırıyor mu? Rasim Özdenören bu soruları olumlu yanıtlamıyor. Geleneklerden kopamayışı, inançlarına bağlı kalması, eski sözcüklerin gölgesine çekiyor onu. Oysa bir yazarın en önemli işlevi yeni sözcüklere yaşama gücü kazandırmak olmalı. Ama kendi biçemini oluşturmak için hangi sözcükleri seçeceği de yazarın beğenisine kalmıştır. Kuşkusuz Rasim Özdenören’in denemeleri yaşamaya bakmayı kolaylaştırıyor. Anımsamak gerekir: Son 150 yıldır yeni bir topluma doğru ivme kazanan değişimler var. Dilin de bu değişime uyması doğaldır. Değişen dile yaşama gücü kazandırabilmek için Rasim Özdenören gibi bir denemecinin ustalığından da yararlanmak gerekir. O zaman Türkçenin gücüne daha çok inanacağız” (Rasim Özdenören’in Denemeleri). ÖZEL SAYININ ÖZELLİKLERİ HECE’nin Rasim Özdenören Özel Sayısı 640 sayfalık kapsamlı bir kitap. Bu özgün edebiyatçı IX bölümde ele alınmış. Kişiliği, eserleri, eserlerinin açısı, anılar, mektuplar, edebiyatımızdaki yeri üzerine geniş bir soruşturma, araştırma yapacaklar için kapsamlı bir kaynakça, kişiliğinin oluşmaya başladığı Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1092