Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Parça’da (Aralık 2010, çev. Süleyman Doğru, Sel Yay.) Dünya edebiyatında sıkça işlenen bir konudan yola çıkıyor; hayatını tek bir esere adamış bir kişinin öyküsünden. Dokuz yaşında geçirdiği bir kazayla konuşma yetisini yitiren Juan Salvatierra, ömrünü tek bir resme adamış ve altmış yıl boyunca bir şerit halinde sürüp giden kumaşlara hayatını resmetmiştir. Bu resim, ressamın hayat öyküsünü, aile yaşamını anlatmasının yanında Latin Amerika’nın, Arjantin’in onlarca yıllık bir döneminin de resmedilmesi demek. Salvatierra, sadece eseri ile değil gizemi ile de ilgi çekiyor. Yaşarken hiç röportaj vermemiş, geriye sanatıyla ilgili hiçbir belge bırakmamış, hiç sergi düzenlememiş, entelektüel ortamlarda tanınmamış. İçinden geldiği gibi resmini yapmış ve eserini insanların bilmesi için bir şey yapmamış. Ölümünden sonra adı ve eseri duyulmuş. Hakkında yazılar yazılmış, belgeseller çekilmiş. Salvatierra’nın ölümünden sonra Uruguay sınırındaki memleketine giden oğlu Miguel’in ilk yaptığı bu dört kilometrelik resmi aramak oluyor. Resim babasının eserini yaptığı depoda rulolar halinde durmaktadır. Miguel ruloları tek tek açıp sıralayınca 1961 yılına ait rulonun eksik olduğunu anlıyor. Eserin eksik kalmaması arzusuyla bu rulonun peşine düşüyor. Ruloyu ararken görüştüğü akrabalar ve babasının hayatta kalmış az sayıda arkadaşının anlattıkları kafasındaki baba imgesini değiştirmekle kalmıyor, babasının neler yaşadığını aslında hiç bilmediğini anlamasını da sağlıyor. Eserin kaybolmamasını arzu eden Miguel’in çabaları ile Hollanda’daki bir müze resimle ilgileniyor. Ama resim alınıp Hollanda’ya götürülmeden hemen önce bir yangında 61 yılına ait parçası hariç tamamen yok oluyor. Neyse ki daha önce tüm eser taranıp dijital olarak kayıt altına alındığı için bir ekrana yansıtılarak sergilenebiliyor. Pedro Mairal, Kayıp Parça’yı iki ana eksende geliştiriyor. Bir yandan bir eser yaratmanın, onu geriye bırakmanın nasıl bir duygu olduğunu, arka planında ne gibi arzu ve endişelerin yattığını tartışıyor. İnsanların, sanat dünyasının sanatçıya bakışını, tek bir eser yapma, hiç tanınmamış olma, bilinmezlik gibi hallerin ilgi odağı olmadaki etkilerini gözler önüne seriyor. Diğer yandan da resmin konu ettiği coğrafyayı, orada yaşananları küçük ama vurucu parçalar halinde anlatıp, bir anlamda ülkesinde neler yaşandığını eseriyle yansıtmış oluyor. Kayıp Parça kısa bir anlatı. Roman demek pek doğru değil sanırım. Çünkü tek bir kişi ve onun öyküsü çevresinde gelişiyor. Pedro Mairal, anlatısını çok iyi kurgulamış, çok kısa ikiüç sayfalık bölümler halinde yazmış. Öykünün nereye varacağını baştan bilmenize rağmen kitabı ilgi ile okuyorsunuz. Serbest Düşüş lanan makaleleri en ları çekmesine rağmen gerçek katili buönemli tartışma koluyor. nusu oluyor. SeJuli Zeh, Serbest Düşüş’te bize önce garip gelen, sonradan hoş bulduğumuz bastian, fizikten çok kendine has anlatımıyla polisiye romanı felsefeye kayan bir kurarken bir yandan da o polisiye olay anlayışla çoklu dünbağlamında Sebastian’ın dillendirdiği zaya yorumuyla ilgileman teorilerini, özellikle çoklu dünya yoniyor, genel okura rumunu tartışıyor. Romanın neredeyse seslenen yazılar yatüm kahramanlarının konuşmalarında felzıyor. Ona göre zasefe yapması, altı çizilip üzerinde düşüman bir düz çizgi değil, evrenlerden nülecek sözler etmeleri biraz yadırgatıcı oluşan muazzam bir yığın, bu yüzden gelse de Zeh, bu durumu satır aralarına de bugünü değiştirmeden geçmişe gizli keskin bir mizahıyla bir nebze hafifmüdahale etmek mümkün. Oskar’a göletiyor. Zamanın göreceliğinin felsefi açıreyse bu elli yıl önce terk edilmiş bir dan tartışılmasının yanında kişisel etik, teori ve Sebastian’ın yaptığı bilim değil arkadaşlık, aşk, evlilik, annebabalık gibi ancak bir hobi olabilir. olgular da romanda sorgulanan konularOskar’ın ziyaretini izleyen pazar güdan. nü Sebastian’ın oğlu Liam bir izci kamJuli Zeh’in roman boyunca kurduğu pına gidecek, karısı Maike bir bisiklet gerçeklik ile algı arasındaki ince sınırda turuna çıkacak, Sebastian da eve kadolaşan anlatı anlatılanların gerçekten panıp üç hafta boyunca makalesinde yaşanıp yaşanmadığı kuşkusunu doğukonu edindiği sorunları konu alan bir ruyor okurda. Hele Sebastian’ın oğlunun kitap yazacaktır. tüm olaylar yaşanırken izci kampında olBu arada Oskar ve Sebastian telduğunu söylemesi “çocuk gerçekten kaevizyonda bilimsel bir programa katılıp çırıldı mı?” sorusunu sormamıza neden çok şiddetli bir şekilde tartışıyorlar. oluyor. Yoksa tüm olaylar Sebastian’ın Televizyon programından çıkıp Mavarlığına inandığı paralel bir evrende mi inz’dan geceyarısı eve dönen Sebastiyaşanıyor diye meraklanıyoruz. Neyse ki an sabah oğlunu izci kampına götürüDedektif Schilf, cinayet olayının anlatıyor. Kafası Oskar’la yaptıkları tartışma mında yazar tarafından bilerek konulmuş ile dolu olarak arabayı sürerken otoyoltüm boşlukları görüyor, gördüklerini da bir benzincide mola veriyor. Arka okurlara pek de anlatmadan olayı çözükoltukta uyuyan oğlunu uyandırmaya yor. kıyamıyor. Tuvalete gidiyor. Garip bir telefon konuşması yapıyor ve dönüşte araKAYIP PARÇA basını park ettiği yerde bulamıyor. O sıPedro Mairal, geçen yıl Frankfurt Kitap rada tekrar cep telefonu çalıyor, biraz Fuarı’nda Arjantin’in konuk ülke olması önce arayan kadın oğlunu geri alabilmesi sayesinde tanıdığımız için birini öldürmesi gerektiğini söylüyor. yazarlardan. 1970’te Öldürmesi gereken kişi karısının bisiklet Buenos Aires’te doğarkadaşı ve adı bir hastane skandalına muş. İki romanı, bir karışmış olan Dabbeling adlı bir doktoröykü, iki de şiir kitabı dur. var. Fransa, İtalya, İsBu bölümlerden itibaren roman polisipanya, Portekiz, Poyeleşiyor. Kendiyle uzun bir hesaplaşmalonya ve Almanya’da ya giren Sebastian oğluna kavuşması kitapları yayınlanmış. için Dabbeling’i öldürmesi gerektiğine Pedro Mairal, Kayıp karar veriyor. Bir süre Dabbeling’i izledikten sonra doktoru sürekli bisiklete binmek için kullandığı yola bir tel gererek öldürüyor. Olaya polis el koyuyor. Görünümü ve tavırlarıyla oldukça farklı bir kişi olan komiser Rita Skura olayı soruşturmaya başlıyor. İstenildiği gibi adamı öldürmesine rağmen oğlunun kendine teslim edilmemesinden panikleyen Sebastian polise başvurmasa belki cinayetle ilişkilendirilmeyecek. Sebastian birden zanlı konumuna düşüyor. Rita ve ona âşık yakışıklı yardımcısı Schnurpfeil olayı istenen hızda çözemeyince beynindeki ur nedeniyle yakında öleceğini bilen Dedektif Schilf görevi devralıyor. Kitabın kısa önsözünde belirtildiği gibi “fizik teorilerini seven ve tesadüfe inanPedro Marial mayan” komiser şiddetli başağrı Juli Zeh, genç kuşak Alman yazarlarının en ilgi çekenlerinden. Romanları birçok dile çevrilmiş, ödüller kazanmış. İşlediği konularla olduğu kadar üslubu ve dili ile de önemsenen bir yazar. Eserleri peş peşe Türkçeye kazandırılıyor. Juli Zeh’in Türkçedeki yeni romanı Serbest Düşüş (Aralık 2010, çev. S. Altınçekiç, Metis yay.) 17 dilde aynı anda yayınlanmış. Roman, “iki fizikçi ve bir dedektif etrafında, polisiye tadında, felsefi bir gerilim öyküsü...” diye tanıtılıyor. Serbest Düşüş, üniversite yıllarında tanışıp sıkı bir dostluk geliştirmiş olan Sebastian ve Oskar’ın gelenekselleşen buluşmalarından birinde başlıyor. Sebastian evlenmiş, bir çocuğu olmuştur. Oskar, sırf bu buluşmalar için Cenevre’den Freiburg’a gelmektedir. Her ayın ilk cuma akşamı gerçekleşen bu buluşmaların sonuncusu iki arkadaşa dostluklarının gevşemekte olduğunu düşündürür. Farklı şehirlerde yaşamaları, kendilerince hayatlar kurmaları, en önemlisi meslekleri olan fizik alanındaki farklı ilgileri onları birbirlerinden uzaklaştıran unsurlardır. Belki de bu nedenle artık her buluşmaları bir tartışma, münazara havasında geçmektedir. Sebastian’ın Spiegel dergisinde yayınSAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1092