Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T O 30 TEMMUZ CUMA lcay Akkent, “Facebook”taki 20 satırlık, hiç “ğ” kullanılmadan yazılmış yazılardan söz etmişti. “Deyil, öreniyoruz, eyitici, öretiyor, gençliyi, örenmeye, öreten, eyiten, örendim, gözümün gördüyü…” diye yazıyorlarmış sözcükleri; “ğ”siz. Sanırsınız ki internet yazışmalarında “ğ” kullananı dövüyorlar. “Misal verim, gidecez, yapmalıyıs” diye yazılan sözcüklerin yanı sıra “yalnız” sözcüğü de hep “yanlız” diye geçiyormuş. Böyle yazmak, doğrusunu yazmaktan daha zor değil mi? Bilgisayarınızda otomatik düzeltme programı yüklüyse, yanlışların altı kırmızı ile çizilip gösteriliyorsa ille de yanlış yazacağım diye direnmek basbayağı bir azim gerektiriyor. Hele “yanlış” ve “yalnız” sözcüklerini yanlış yazmak için bilgisayarla inatlaşmak; onun düzelttiğini dönüp yeniden bozmaktan başka çareniz yok. Olcay Hanım’ın Cumhuriyet gazetesindeki kimi yanlış kullanımları bildirdiği yazısına da yer vermemiştim. Latin alfabesi kullanan ülkelere ilişkin özel adlara, çekim ekleri sözcüğün okunuşuna göre getirilir. Bu kuralı pek çok kez yazmış, ulaşabildiği herkese anımsatmış olan Olcay Hanım, Cumhuriyet’in arka sayfasında, “Cannes’e hayalperest başkan: Tim Burton” diye bir başlık görünce sinirlenmesin de ne yapsın? “Kuzen kuzin” sözcüklerinin gelişigüzel kullanılmasından da rahatsız Olcay Akkent. Doğrusu ben bunu çok fazla önemsemiyorum. “Kuzin” sözcüğü pek benimsenmedi toplumumuzda. Biz kıza da erkeğe de “kuzen” desek ne olur ki! Fransızca aslına uymamız şart mıdır? ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER li Sirmen’den yakınan Kâmil Aksoy: “Öztürkçe hastası değilim, ancak yıllardır düzgün ve güncel Türkçe kullanan A Ali Bey, son yıllarda yazılarında nereden arayıp bulduğunu 1 AĞUSTOS PAZAR bilemediğim ‘müstefit, tebeyyün, müsebbip, tevlit’ gibi acayip kelimeleri kullanır oldu. Ben 56 yaşında iyi bir okurum, ancak ben bile çoğunu ilk kez gördüğüm bu ve benzeri kelimelerin anlamlarını ancak cümleden çıkarabiliyorum. Bu konuda kendisine gönderdiğim hiçbir iletim de ‘iltifatına mazhar’ olamadı. Sonuçta sizden yardım istemek geldi aklıma.” diyor. Ben aracı olurum olmasına da Ali Sirmen benim yazılarımı okuyor mudur acaba? İlter Akbuğ, 29 Haziran 2010 tarihli Cumhuriyet’in son sayfasında çıkan bir haberle ilgili olarak yazmış. “‘Swach’ın kurucusu hayatını kaybetti’ başlığı ile verilen haber ‘Kültür servisi 1983 yılında piyasaya adım atarak İsveç endüstrisine büyük katkı sağlayan Swach saatlerinin kurucusu Nicholas Hayek ……. İsveç’e dönüp …….’ şeklindedir. Özellikle CUMHURİYET gibi bir gazetenin kültür servisinde çalışanlar nasıl olur da dünyadan bu kadar habersiz ve bilgisiz olabilir, İsviçre ile saat endüstrisiyle en ufak bir ilişkisi bulunmayan İsveç’i karıştırabilir ve bunu haber yaparlar? Yabancı dilden bir çeviriyse, o zaman bu kişiler doğru dürüst dil de bilmiyorlar demektir, çünkü İsveç ve İsviçre hiçbir Avrupa dilinde birbirine benzer şekilde yazılmaz, Ayrıca Swach saatlerinin logosunda da İsviçre bayrağı bulunur.” ademki Olcay Akkent’inkilerle başladık Cumhuriyet ile ilİ gili birikmiş yakınmaların birkaçına daha yer verelim: M Meriç Görece, “‘Doyumsuz’ kelimesinin ‘doyum olmaz’ kelimesinin yerine kullanıldığına sık sık şahit oluyordum, ama Cumhuriyet Kitap Eki’nde bu hatanın, hem de yazı başlığında, yapılmış olması, doğrusu beni çok şaşırttı.” demiş ve sormuştu: “‘Doyumsuz’ kelimesi ‘tatminsiz’ anlamına gelmez mi? O zaman bu başlık ne ifade ediyor?” “Doyumsuz” sözcüğü, “bir türlü tatmin olunmayan, bıkılmayan” anlamına geliyor. “Doyumsuzluk”un sözlükteki tanımı şöyle: “1. Doymama durumu. 2. tatmin olamama, cinsel birleşmede orgazma ulaşamama.” Sıklıkla kullanıldığı gibi, “tadına doyulmamak, doyum olmamak” anlamına gelmiyor “doyumsuz” sözcüğü. Emre Kongar ne çok yazdı bunu, “Konsantremi Bozma” adlı kitabında da var. Daha ne yapılabilir? Okuyana yazarak ulaşılır; ama okumayana nasıl ulaşılacak? 31 TEMMUZ CUMARTESİ 2 AĞUSTOS PAZARTESİ şimden olmak istemiyorsam Cumhuriyet ile ilgili yakınmaların bir bölümünü önümüzdeki haftaya ertelemek zorundayım. Ben iyisi mi Ayvalık pazarından aldığım çamaşır mandallarından söz edeyim. Çamaşır mandalının söz edilecek nesi mi var? Adı var her şeyden önce: “CAMOMİLE”. Bisküvi fabrikalarımızın ürünlerine verdiği adlara benziyor. Herhangi bir dilde herhangi bir anlama gelir mi, bilmiyorum. Sonra ne olduğuna ilişkin bilgi var: 24 PCS LAUNDRY CLIP. Mandal olduğu şeffaf ambalajından zaten görünüyor canım. Türkler zeki insanlardır; bir bakışta anlarlar ne olduğunu. Hani turistler mayolarını, havlularını asmak ister de mandal aramaya kalkarlarsa zorluk çekmesinler diyedir. “Nâmurat”ını okuyorum. (Yazar adını Nurarıklı diye vermişse –gerçi kitabın içinde yazıyor ama– tam Nurarıklı’nın adının Nur Bilimer Arıklı olduğunu söylemek doğru mudur, yanlış mı; karar veremedim.) Kısacık öykülerden biri biterken bir sonrakinin merakı uyanıyor insanın içinde. Anılardan beslenmiş öyküler sizi bambaşka dünyalarda dolaştırıyor. Bir saatin akrebiyle yelkovanının arasındaki sıkışmışlıktan kitapların içinde sürüp giden yaşama; oradan bir buzdolabı anısıyla çocukluğa, geçmişe, İstanbul’un eski güzelliklerine, çok renkli, çok özel dünyalara; üstelik su gibi bir anlatımla. Bursa’daymış Ördekli Hamamı. Mehmet Vasfi Saral, “Çift Nitelikli Hamam Ördekli”nin yanı sıra “Karabaşi Tekkesi”ni de anlattığı kitabını, yalnız 37 yılcık yaşamış, doğum gününde ölmüş oğlu Duygun Saral’a adamış. Bir hamam hakkında böyle şiirli bir dille bu kadar çok şey anlatmak, herkesin harcı değil. Rüştü Erata’nın yeni kitabı çıkmış. “Türkçe Konuşmanın Püf Noktaları” (Alfa Yayınları). Bir şeyin püf noktalarını anlatan kitapların kısa kısa notlardan oluşmasına alışık olanları, şaşırtacak kalınlıkta (511 sayfa) bir kitap olarak. Kitapta Türkçe denince akla gelebilecek her şeye yer verilmiş. Hem de ilgi çekici resimlerle, çizimlerle. Yalnız Türkçe konusunda bilgilendirmiyor; eğlenerek öğrenmenin ne olduğunu da anlatıyor kitap. Ne çok Tommiks, Teksas okumuştuk çocuklukta. Şimdi çizgi kitaplar yeniden moda oldu. “Çizgilerle Yaşam” alt başlığıyla yayımlanan “Che, Malcolm X, Troçki” (Everest Yayınları) gibi, okunması görece daha zor, bilgilendirici kitaplara bir diyeceğim yok; ama Ayşe Kulin’in “Veda” romanı da çizgiye dökülmüş. Romanları çizgiler aracılığıyla okumak, zaten görselin kucağında yaşamaya alışmış yeni kuşakları resimsiz kitaplardan iyice uzaklaştırmayacak mı? ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. 3 AĞUSTOS SALI B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir karitaristyazarın adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse ve aynı yazarın Küllenmiş Zamanların Ardından adlı anıöykü kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 A 2 B 3 H 4 M 5 A 6 L 7 D 8 K 9 H 10 A 11 A 12 A 13 L 14 A 15 J 16 M 17 M 18 J 19 G 20 L 21 N Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 85 58 54 26 63 75 69 J. “... Kar Yağıyor” (Şule Gürbüz’in şiir kitabı). 22 A 23 G 24 D 25 L 26 I 27 A 28 J 29 N 30 J 31 N 32 J 38 32 28 55 43 65 15 30 18 33 F 34 F 35 F 36 C 37 F 38 J 39 A 40 A 41 A 42 K K. “İç imdi iç şarabına/ ...bir yana hicabıonı” (Recaizade Ekrem). 8 42 43 J 44 M 45 N 46 E 47 H 48 L 49 A 50 C 51 B 52 L 53 A L. Yaşar Kemal’in bir romanı. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Bertolt Brecht’in bir öykü yapıtı. 54 I 55 D 56 D 57 H 58 I 59 C 60 L 61 A 62 C 63 I 64 A 25 6 52 20 48 76 13 60 M. Bir tür fasulye. 10 53 1 49 11 74 12 22 71 40 41 65 J 66 G 67 A 68 C 69 I 70 D 71 A 72 E 73 A 74 A 4 16 17 44 67 73 61 27 39 5 64 14 75 I 76 L 77 E 78 D 79 B 80 B 81 G 82 B 83 H 84 G 85 I B. “... Oskay” (Müzik ve Yabancılaşma ve İletişim ABC’si adlı kitapları da olan yitirdiğimiz iletişimbilimci, yazar). N. “Emel ...” (“Araf’tayım istikbal vaadediyorim / Selamünaleyküm ey zehirli manzara / Artık yolundan çekildim” diyen şair). 2 82 80 79 51 E. Büyük Elma da denen ABD kentini simgeleyen harfler. görünmektedir.” (Mesut Hastürk). 31 21 29 45 C. “Bilinç dışı bir dil gibi kurulmuştur” diyen Fransız psikanalist, yazar. 46 77 23 84 19 66 81 1068. sayının çözümü: A. HAS, B. EMİN ÖZDEMİR, C. IŞIK, D. BEŞİKTAŞ TRAMVAYI, E. İHDA, F. RIZKINI, G. LAHURİ, H. İÖ, I. KAAN ARSLANOĞLU, J. TAYYARE, K. EYYAMCI. F. “Atinalı ...” (William Shakespeare’in bir oyunu). H. Knut Hamsun’un bir romanı. 62 50 59 36 68 D. “... Turgut” (şair). 37 33 34 72 35 9 57 83 47 3 70 56 24 7 78 G. “Sanıt’ın, özellikle şiir ve edebiyatta bir ...olarak izini sürmek imkanı pek kalmamış I. “Edmond ...” (Cyrano de Bergerac’ın yazarı). Şiir: “Hep birlikte deviniriz ayaktakımı, / arayarak uyağı. / Öylesine şan şöhret hırsı / amacı oldu yaşamımızın” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1069