04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ve ondan sonra çok büyük imkân Sevildiğiniz de oldu, sevilmediğiniz lara kavuştum. Kendi çabamla de… ama Allah’ın bana verdiği birtakım ye Çok nefret edenim oldu hatta yüzde tenekler, tesadüfler hepsi bir araya gel70 nefret edildim, hala da öyle. diği zaman bana bu hayat sağlandı. Al‘KİMSEYE ÖZEL DÜŞMANLIĞIM lah bana hayatım boyunca çok güzel YOK’ bir kadın verdi, çok güzel yemekler ye Klasik gazetecilik kalıplarını yıktığıdim, çok güzel yerler gördüm, çok günız söylendi, gazeteciliğe yeni “forzel, çok mutlu yaşadım, sağlık verdi bu mat”lar getirdiğiniz de... Kimseyi afoyaşıma kadar. Tüm bunların bir karşılıroz etmediniz, hep diyalogdan yana olğının verilmesi gerekir diye düşünüyodunuz tamam ama gazeteci en nihayerum. O yüzden şükretme duygum biraz tinde taraf olur malum... Kimi zaman fazla gelişmiştir. Aşırı duygusallığımın sivri köşelerden seslendiniz, kimi zada etkisi vardır. man toplumu yatıştırma gayreti göster Ahmet Hakan ile Kâbe’ye gittiniz… diniz... Bazı zamanlar toplumu yatıştırAKP’nin Doğan Grubu’na atakları sonma gayretindeki yazılarınızı okurken rasına denk geldi yanında da Ahmet başka bir siz yazıyormuşsunuz gibi geliHakan diye yazıldı, nereden çıktı şimdi yor, Hasip Kaplan’ı yadiyenler oldu, siteler de zarken başka bir yazı ve bangır bangırdı... Disizle karşılaşıyoruz. Bediklendi durdu… nim gibi düşünenler Bir kere 4 yıl önce adına söylersem ki sayıbaşvurmuştuk, Ahmet mız az değil bir sinir Hakan, Murat Bardakçı oluyorum, öfkeleniyove ben gidecektik. Farum bir destekliyorum kat Murat’a, yıkılıp otel yazılarınızı… Hangisi yapılan Edjab Kalesi’yle asıl siz? ilgili karşı yazıları nede Hepsi benim. niyle vize vermediler ve Böyle diyorsunuz gidişimiz 4 yıl ertelendi. ama nihayetinde bir şeyBen Kâbe mülakatlarıler hep muğlak kalımız dolayısıyla bir gazeyor… Netin netini sorutecilik ödülü bekliyoryorum, sıkı bir yanıt istidum çünkü herkesin yorum, istiyoruz! gittiği yeri biz farklı Çok doğru tahliller yazdık. Gazeteciliğin bunlar, dediğin gibi bu farklılıklara ihtiyacı okur tepkisi bu ve bevar. Kâbe’ye herkes gitnim için çok değerli. Simeli. Medine’den de nir olmaya, kızmaya geçok etkilendim, Meklince ben de sinir oluyoke’den daha çok etkirum kendime bazen. lendim, Vatikan’dan da Önce şunu söyleyeyim öyle. Şimdi Hallacı sivri köşeleri olmamalı Mansur’un doğduğu yeinsanın ama omurgası re de gideceğim. İnancın çıktığı coğrafyayı ta “Siyaset beni hiç ama hiç ilgilendir olmalı ikisi farklı şey. Mesela kendinize banımak zorundayız çün miyor. Siyaset yazısından kazanıkü hepimiz bununla ya yorum paramı ama sevmiyorum. ” kın, bir tane mi siz varsınız? Diyorsunuz ki başıyoruz. Ondan sonra zen beğeniyorum bazen çok kızıyorum. yine çok tehlikeli şeyler yazdım. Yine Ben de böyleyim. Ben de bazen Tayyip şarap içmeye devam ediyorum, namaz Erdoğan ile aynı düşünüyorum, bazen kılmıyorum, oruç tutmayacağım dedim. çok kızıyorum. Ama kimseye sürekli Bunları da iftiharla da söylemiyorum. düşmanlığım yok, Tayyip Erdoğan’a da Bu benim. yok sürekli düşmanlığım. Cumhuriyet Demin aşırı duygusalım demiştiniz, mitinglerinde benim gazetemi yaktılar, sizin konumunuzda uzun süre çalışmış ama Tayyip Erdoğan’a gidip sorduğubirinin bu kadar duygusal olma lüksü nuz zaman o da düşman biliyor beni. var mı? O dönemde Tuncay Özkan da, Mus Bence var. Hacettepe’de sosyoloji tafa Balbay da kızıyordu bana ama şimdersi verirken bir tezim vardı, diyordi onlar için en büyük mücadeleyi vedum ki “içinde insan dolaşmayan, duyrenlerden bir tanesi benim. Yani hepsi gusallık olmayan bir sosyoloji, sosyoloji benim bunların. Mesela Tuncay Özkan olamaz”. Aynı şekilde gazetecilikte de bana dünyada yapılabilecek en büyük duygusallığın yeri olmalı. Duygusallık kötülükleri yaptı televizyonda ama buolmayan gazetecilik mekaniktir ve ölünun hiçbir önemi yok, çünkü bana yapme mahkumdur. Alın Le Monde orada tığı kötülük onun şahsi meselesi. Şu anrasyonel, pozitivist bir mantıkla yapılan da ona yapılan kötülükler ise hukuki gazete duvara çarptı ve gitti aşağıya. bir kötülük. Bu hepimizi ilgilendiriyor. Aynı şey dünyanın diğer ciddi gazeteleBunları ayırmayı öğrendim hayatta. rini de sarsıyor. Kimseye özel bir düşmanlığım yok. Ba‘HABER ATLAYINCA DUVARLARI na karşı insafsızlık yapanlara karşı bile YUMRUKLADIM’ yok. Hayatımda sadece iki kişiye dava aç Bu bakışı açısını Hürriyet’te nasıl tım. Hakkımda edilmedik hakaret kaluyguladınız? madı. Vakit gazetesine bir tane dava 20 yıl boyunca Hürriyet’e adam sokaçmadım. Babam dünyada en sevdiğim maya çalıştım. İnsanın zaaflarını sokmainsandı. Yıldırım Türker babamla ilgili ya çalıştım. Dediler ki gazeteciler hata bir şey yaptı ona dahi dava açmadım ki yapar mı? Yapar, yapsın dedim. Hata çok dokundu, hüngür hüngür ağlattı olmayan bir gazete bu toplumu anlayabeni. Beni dünyada ağlatan yazar Yıldımaz çünkü. Hata yapmaktan korkmayın rım Türker’dir. Ama Star Gazetesinde dedim. Haber atladığım gün kapıyı kaçalışan bir kişiye dava açtım ve kazanpatıp duvarları yumrukladım, okumadım da çünkü babamla ilgili çok ağır dım gazeteleri, küstüm. Çok büyük bir bir şey söyledi, artık kaldıramadım yahaber atladığım zaman dünyanın sonu ni. gibi geliyordu. Mahvoldum, bittim diBir de telefonlarımı dinletip yayımlatyordum. Ama hatadan ders almasını, tı diye Meral Akşener’e dava açtım. yola devam etmeyi bildim. ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1069 Onu da bir gün önce öğrendim ki evini satacakmış, bayağı yüklü bir tazminat kazandım çünkü. Bugünün parasıyla 24 bin YTL’ydi ve ertesi gün gidip haczedeceklerdi, o nedenle parayı almadım. Meral’i çok severim, mert kızdır. Almadım parayı ve bugün çok iyi arkadaşız. İyi ki öyle yapmışım. İnsana ait hiçbir şey beni şaşırtmaz. Bir de hiçbir kızgınlığım bir yılı geçmiyor. Bana çok safsın diyorlar. ‘EGOMLA BAŞIM DERTTE’ Yöneticilik nasıl bir hal... Egoyla aranız nasıl? 20 yıl boyunca en zorluk çektiğim şey bu oldu çünkü ister istemez onca yıl Türkiye’nin en büyük gazetesinin başında oturduğunuz, yazılarınızla tartışma açtığınız, ses getirdiğiniz zaman bu insanda güçlü bir ego geliştiriyor. Dolayısıyla egoyla başım dertte ve törpülemeye çalışıyorum. Ama egomu kapris yapmak, ezmek, zulmetmek şeklinde asla kullanmadım. Kimseye haksızlık yapmadım. Sadece fikri düzeyde onu biraz şımarıkça savunmak şeklinde kullandım. Parlak diye düşündüğüm bir fikri şımarıkça savunmak lüksüne sahip oldum. Tadını çıkardınız yani… Tadını çıkardım evet. Bu bana iyi geldi. Bu oyuncakla oynarken de insanın kendini iyi kontrol etmesi lazım. Serseri bir mayın gibidir ego ve yüzüme az patlamadı. Ne olursa olsun insanın kadın erkek ilişkisinde de, meslekte de şımartılma duygusu çok güzel bir duygu. Şımartılmaktan da şımartmaktan da hoşlanıyorum. Ama en büyük zorluğum dört tane email alan köşeyazarlarının kaprisleri oldu. Alın size ego! Onlara hep anlatmaya çalıştım, biz aslında hiçbir şey değiliz, burada bulunduğumuz yerlerle var olan insanlarız. Geçenlerde Ahmet Hakan bir yazısında yazdı, artık köşe yazarlığının da reytingi var, ölçülebiliyor diyor. Buna katılıyorum ve Türkiye’de önümüzdeki dönemde köşe yazarı sayısının azalacağını düşünüyorum. Bir köşe yazarının farklı olması lazım. ‘PROVOKE ETMEYE BAYILIRIM!’ Popüler olmayı seviyorsunuz değil mi? Kim sevmez ki? Ama ben Hürriyet gazetesiyle popüler olmadım, öğretim üyesiyken 250 tane satan Oluşum dergisine yazı yazardım, Enis Batur’la “Yazı” diye bir dergi çıkardık. Dergi 1500 tane sattı diye üzüldük. Çok popüler bir şey yaptık herhalde ondan böyle çok sattı falan diye. Marjinal bir şey yapmak istiyorduk yani dergimizi Türkiye’de en fazla 100 kişi okumalı falan diye bakıyorduk. O kadar da manyakça bir marjinal kafamız vardı. O zamanlarda da çok tartışılıyordum. Yazılarınızla sık sık provoke ediyorsunuz desem… Allah vergisi bu bende ve buna da bayılıyorum derim. Çünkü toplumlarda gerçek tartışmaların provokasyonla başladığını düşünüyorum. Zihni dürtüyor, bam teline basmak hani… Koyun olmazsın, düşünmeye başlarsın, otomatik olarak başlarsın yani… Siyasete atılmayı hiç düşündünüz mü? Allah yazdıysa bozsun! Siyaset beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Siyaset yazısından kazanıyorum paramı ama sevmiyorum. Böyle dediğimde maymunluk yapıyorsun, oynuyorsun diyorlar. Yolda insanlar soruyorlar sen bilirsin mutlaka diyorlar falan. Bilmiyorum, sizden daha fazla bildiğim bir şey yok sadece mesleki tecrübelerimden dolayı kendime ait bir yorumlama biçimim var diyorum. Siyaseti bildiğine inanan insanların da pek fazla bir şey bilmediklerini bu meslekte gördük yani. Siyasetten anlıyorum diyenden kork! Herkes sallıyor bir şeyler. ‘EMİN ÇÖLAŞAN DA MELEK DEĞİL’ Emin Çölaşan ile üç söyleşi yaptım, kendisiyle sizin hakkınızda da konuştum, burada da yayımladık. Bu söyleşide konunun diğer tarafı olan size de sormak isterim… Şimdi de ben provoke ediyorum gibi oldu ama… Yok sor tabii de ben Emin Çölaşan ile ilgili hiçbir yerde konuşmadım, hayatımın sonuna kadar da konuşmayacağım ama bu Emin Çölaşan’a hak verdiğim anlamına gelmiyor. Emin düzgün davranmadı, sadece bunu söylemek istiyorum. Şimdi Aydın Doğan da hatıralarını yazıyor ve o da bana kızıyor, “Beni 2.5 yıl oyaladın yoksa 2.5 yıl önce çıkaracaktım Emin’i” diyor. Ben bir yöneticiydim burada ve yönetici olarak yapmam gerekeni yaptım. Kitabı doğru, tarafsız okuyan herkes oradaki rolümün ne olduğunu gayet iyi değerlendirdi. Bir kere Emin’in yazdıklarının aleyhime değil lehime olduğunu düşünüyorum. Herkesin kendine göre haklı olduğu taraflar vardır durumu mu? Kimse tek başına haklı olamaz, sadece benim için mi geçerli bu? Emin de Allah değil yani Emin de bir melek değil. ‘HATIRALARIMI YAZMAYACAĞIM’ Hatıralarınızı yazacak mısınız? Hayır yazmayacağım. Türkiye’de yazılan hatıraları okuduktan sonra hatıra yazmamaya ka¥ Özkök’ü en çok etkileyen, yazma duygusunu başlatan kitap Albert Camus’nün “Yabancı”sı. Çünkü bir insanın hayatındaki en önemli şeylerden bir tanesi anneyi kaybetmektir. SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle