Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA yolculuk daveti… 20 yıl Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ydi. Ayrılmasına ilişkin söylenmeyen kalmadı. Kimi çok sevdi kimi nefret etti. Kimi yazılarında hem asap, hem ezber bozdu, kimi yazılarında helal olsun dedirtti. Ne olursa olsun hakkında bir şeyler hep muğlak kaldı. Gerçekler dünyasının göbeğinde hayallerinden inşa ettiği tuhaf hakikatleri anlattığı kitabı ‘Tuhaf’ta bambaşka bir Ertuğrul Özkök’le tanışacaksınız. ‘Öteki ben’ini kitlelerle paylaştığı kitabında inancın ve gizemin labirentlerinden seslenecek sizlere. Tinkerbell’in peri tozları, çocukluk keşiflerinin heyecanı, öte coğrafyaların öcüleri, efsaneleri, albatroslar, lahitler, mezarlar, kodlar, şifreler, dini figürler, inancın isi, pusu yolculuğun duraklarından sadece birkaçı. Ertuğrul Özkök ile kitabı üzerine söyleştik. 1980’li yıllarda yaşanan İstanbul’dan Trakya’ya birinci sanayi göçü, bölgenin sürdürülebilir yaşam dengelerini altüst etti; 2006 ve 2009 İstanbul çevre düzeni planları ise, ikinci ve daha vahim bir göç dalgasını öngörüyor. Trakya Üniversitesi’nin yürütücülüğünde 2000’lerin başında hazırlanan “Trakya Altbölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı”, bu olumsuzlukların giderilmesini ve bölgede sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasını amaçlıyordu. Ancak 2004’ten itibaren, Çevre ve Orman Bakanlığı planda yaptığı değişikliklerle ve “uyumlaştırma” adı verilen uygulamalarla, Trakya’yı İstanbul’un çarpık gelişmesine teslim etti. Trakya Kalkınma Birliği’nin girişimiyle hazırlanan bir protokolle de, yeni plan yapımı bir yıl içinde bitirilmek koşuluyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Yüzün üzerinde sivil toplum örgütü açtıkları davalarla bu süreci engellemeye çalışıyor. ‘Trakya (İstanbul’un İşgaline) Direniyor’u kaleme alan bilim adamları da, yaptıkları çalışmaları, Trakya’da başlayan bilinçlenmeyi kamuoyuna duyurmayı, 2010’a kadar yaşananları belgelerle ortaya koymayı ve yapılan hatalardan ders çıkarılacağını umarak tarihe bir not düşmeyi amaçlıyor. Kitabı yayına hazırlayan Osman İnci ile konuştuk. Bol kitaplı günler... E rtuğrul Özkök’ten gizemli bir P ugün, benimle Sır üzerine söyleşi yapmaya gelen Yasemin Arpa, çıktığını Alpagut Gültekin’den duyduğum ama görme fırsatını bulamadığım, Beyaz dergisinin Dağlarca özel sayısını yanında getirmiş. Biraz içerlemiş Ahmet Soysal’ın yazısına, Dağlarca’ya tek yaklaşabilmiş kişinin kendisi olduğunu bir tür ‘tekelcilik’ edasıyla öne sürmesini anlaşılmaz ve gülünç bulmuş. Dergiye göz atmamı istedi, giderken bıraktı. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Dağlarca Hiç Kimsenin B Yasemin Arpa’nın Dağlarca İle başlıklı kitabını yakında Kırmızı yayımlayacak, koca şairin özeline bu kadar sokulmasına izin verdiği insanlardan biri olduğunu biliyorum Yasemin’in. Şüphesiz Ahmet de yakınıydı Dağlarca’nın; Alpagut da Konur ve eşi Queneau de Tamer de. Ola ki başkaları da vardır, olmuştur; bilemem, çok da ilgilendirmez bunlar beni. Ama kimilerinde bir tür ayrıcalık duygusu uyandırmasını anlarım da bunun saptırmalara yol açmasını doğru bulmam. Ahmet Soysal, uzun yazısının bir yerinde şunları söylüyor: “Bizim kuşağımızın, o zamanın, modern şiiri benimseyen gençleri (ve onlardan sonrakiler) için Dağlarca nerdeyse bir antipati kaynağıydı (burada Enis Batur’u ayırabiliriz, Dağlarca’yı çok önemsediğini bize belirtmişti… ama yalnızca bize, çünkü yazılarında söz etmiyordu, onun şiirdeki göndermelerinden biri değildi). Modern, belli bir “öncülüğü” üstlenen Beyaz dergisinde “Dağlarca” sayfalarının yer alması bu insanlara yadırgatıcı gelmişti”. Ahmet Soysal’ın dikkatli bir okur olmadığı anlaşılıyor. Benimle yapılmış ilk söyleşi (sonraları Söz’lük başlıklı kitabımda da yer aldı), 1978 yılının başlarında Oluşum dergisinde çıkmıştı. Oradan aktarıyorum: “Kimileri Turgut UyarEce Ayhanİlhan Berk üçlüsüyle olan ilişkilerimden söz ettiler. Doğruluk payı var kuşkusuz bu yaklaşımın. Daha çok Dağlarca’dan etkilendim, sanıyorum. Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği en önemli şair olarak görüyorum onu”. Besbelli gözünden kaçmış bu, Soysal’ın, ya da okumuş, unutmuş. O selâmlamanın öncesi de var oysa: Yayımlanan, ilk ‘yazınsal ürün’üm, “Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Bir Söyleşi” idi, 18 Şubat 1971 günkü Ulus gazetesinde çıkmıştı. Henüz 18 yaşındaydım, Ahmet Soysal benden birkaç yaş genç olduğuna göre, bundan haberinin olmaması doğal.* Dağlarca’nın YKY’ye nasıl geçtiği konusuna gelince, Ahmet Soysal isterse, Ömer Koç’un 9 Ocak 2007 tarihli teşekkür mektubunu kendisine iletebilirim. 2006 yılı sonunda, Dağlarca beni kendisine yayıncı bulmam için “görev”lendirdiğinde, Alpagut Gültekin’le birlikte evindeydik. Bir önemi var mı bunun, hiç yok. Ama sonrasında yazılan anılara pek güven duymamak gerektiğini gösteren bir örnekdurum olduğu için, üzerinde durmayı gerekli buldum. 16 BİS Jacques Roubaud’nun Büyük Londra Yangını külliyesi tamamlanmış; Seuil Yayınları, büyük boy 2 bin sayfayı aşmış bütünlüğü tek cilde sığdırmış bunu bile ‘hard cover’ yapmıyorlar, ayıptır. Ancak ikisini okuyabildiğim altı romanlık bir ‘kompleks’. Duraksamadan söylüyorum: XX. Perec Calvino Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği en önemli şair, Fazıl Hüsnü Dağlarca... yüzyıl sonunun en sıkı romanesk girişimi. Kalkışım boyutları, optiği ve üslubuyla. Bir o kadar da ‘metafiziği’ ile: YazılamayanYazılabilen tahteravallisi, örtük yaşamöyküsel koridorları, matematiksel harcı yüksek bir yapıt getirdi üçte birini okuyabilmiş olmama karşın yargım hafife alınmamalı. Büyük Londra Yangını, benim gözümden, kavurucu sorular ve sorunlar doğuruyor: 1. XX. yüzyıl sonu – XXI. yüzyıl başı kavşağının en sıkı romanesk girişiminin güçlü bir şairden geliyor olması; 2. QueneauCalvinoPerec üçlüsünün ardından Oulipo’nun bir anıteseri olarak değerlendirilerek öneminin indirgenmesi ya da sınırlanması olanağının doğması; 3. Bugüne dek pek az okura (2 bin okuru olmuş mudur?) ulaşabilen bağımsız ciltleri bir araya toplayan okkalı külliyenin gene pek az okurun ilgisini çekmesi, bu nedenle, oylumunun ve zorluluğunun çevrilmesini, başka dillere geçmesini güçleştirmesi (Türkçe’ye 50 yıl sonra çevrilir mi?) durumu; 4. Geniş tüketici roman okuru kitlesince, hiçbir anlamda yerinden kaldıramayacağı bu yapıtın içerdiği yeni anlatı parametrelerinin çok geç keşfedileceği gerçeği, vb. Bu tablo, gerçekçiliğiyle ve gerçeksiliğiyle ürkütüyor beni. Şimdiki zamanını görmekten aciz bir Dünya’nın içinde yaşamanın hazin sonuçları var. Hep böyle olmamış mıydı? Hayır: Bir biçimde Joyce’u, Proust’u, Céline’i, Faulkner’ı gecikmeden fark etmişti dünya. Şairleri bile: Eliot’ı, Perse’i, Rilke’yi, Ungaretti’yi, Mayakovski’yi. Şüphesiz, gecikmeyle keşfedilenler de olmuştu: Kafka gibi. Gene de bugün kayma koşulları daha belirgin görünüyor bana, gözlemlerim bunu doğruluyor. Büyük Londra Yangını için yer yerinden oynamalıydı, diyorum oynamayacaktır. Baudelaire, Poe’yu çarçabuk görmüştü. Güliver’in Yolculukları, İngilizcede yayımlanışından bir yıl sonra çevrilmiş Fransızcaya. Şimdi, artık, ilk (ve genellikle tek) konuşan: Tecim. * Öte yandan, Dağlarca’yla ilişkimin ayrıntılı serencâmını Başka Yollar’ın son bölümü “Dağdar”da aktarmış, paralel bir borç ödeme konusunu deşmiştim. Soysal’ın o kitabı da görmemiş olması, öyle bir yargı ortaya koyabildiği için düşündürücü: Bir tek EB bağlamında mı yanılıyor, yoksa her satırı şüpheyle okunacak bir anıdeğerlendirme metni mi düşüyor? Bu da onun tasası olsun. ? TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1069 SAYFA 3