Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T ir haftalık geziyi bitirip Ayvalık’a döndük. Ailece yapılmış bir güney turu hepimize çok iyi geldi. Amerikalı damada Türkçe öğretme çabalarımız pek sonuç vermeyince oğlum, bir kâğıda şu şakacı karşılıklı konuşmayı yazıp okumasını istediğinde damat bir an için de olsa şakır şakır Türkçe konuştu. I run each team. Catch bar duck each teen? On bar duck each team. Why high one why! Sonuncu laf biraz ağır kaçtı; ama ne yapalım, buluşu yapan böyle demiş! Televizyonda İngilizce yayın ararken de her seferinde şaşırıyor çocuk. Kanallarımızın Show, Flash vb. adlarını görünce İngilizce yayın bulduğunu sanıp seviniyor; sonrası düş kırıklığı. “Türkçe yayın yapan TV kanallarına niye İngilizce ad veriyorsunuz?” diye sorsa nasıl yanıtlayacağımı düşündüm; neyse ki sormadı. Türkiye’ye ilk gelişinde; yani geçen yaz, daha önce Türkiye’ye gelmiş bir arkadaşı uyarmış bizimkini: “Sana hep Michael Jackson’dan söz ediyorlarmış gibi gelecek. Aldanma, dilleri öyle.” Bizim “geleceksin, bileceksin” gibi sözcüklerimizi duydukça hep Michael Jackson’dan söz ettiğimizi sanmışmış çünkü. Bizimkiler tam da Michael Jackson’ın öldüğü günlerde Türkiye’ye gelmez mi? Bu uyarı yüzünden, herkesin gerçekten de Michael Jackson’dan söz ettiğini anlaması biraz zaman almış. li Korkmaz, Ziraat Bankası’nın bir şubesinin kapısında, “SONUNDA BUDA OLDU. FAİZSİZ KREDİ” diye bir yazı gördüğünü yazmış ve şöyle demişti: “Bu bankada çalışanların en azından lise mezunu olduklarını düşünürsek, hele hele en azından şube müdürünün üniversite mezunu olması gerektiğini, bu yazının o şube müdürünün onayı ile kapıya asıldığını, o müdürün ‘da’ bağlacının ayrı yazılıp yazılmadığını fark edip uyarmadığını düşünürsek vay halimize derim, başka da bir şey demem!” Ben de gezi sırasında “sac kavurma” denmek istenirken yol üstündeki birçok tabelada “saç kavurma” diye yazıldığını görünce, “Çok isterseniz saçı da kavurursunuz da yiyen ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER B 6 TEMMUZ SALI olur mu bilmem” demek istedim hep; ama diyemedim. Turgut Sungur’un dediği gibi, boşuna mı uğraşıyoruz yoksa? “Tamamen boşuna uğraşıyorsunuz” diye başladığı iletisini, “Artık tek teselliniz denizyıldızı öyküsü olabilir” diye sürdürmüş Turgut Bey ve şöyle demiş: “Türk yazınının büyük adlarından Demir Özlü bile ‘dizayne etmek’ diye bir deyim kullanabiliyorsa (bknz. Sözcükler, 26.sayı, Gezinti Yeri adlı öykü) hâlâ yapılabilecek bir şey olduğuna inanabilir misiniz?” Bense umutsuzluğa kapılmaktan çok korkuyorum ve “hâlâ yapılabilecek bir şey olduğuna” inanmak istiyorum. artın’dan Resim Öğretmeni Şefika Kantarcı, “tuğra” B sözcüğünün, “Osmanlı sultanlarının göz alıcı kaligrafik nişan veya arması, bir çeşit imzasıdır” anlamına geldiğini internetten bulmuş; “‘Tura’ ile ‘tuğra’ aynı anlamı taşıyorsa bu yazılış biçimlerinden hangisi doğrudur?” diye sormuştu. Sözcüğün aslı “tuğra”. Hatta Oğuzcada “tugrag” olarak kullanılmış, Arapçaya ve Farsçaya bu biçimde geçmiş; daha sonra “tuğra” biçimini almış. “Tura” sözcüğü de “tuğra”dan değişerek oluşmuş. “Tuğra”nın nasıl “tura” olduğunu anlamak da çok kolay. Yumuşak g, (yumuşak olduğundan) düşmeye çok eğilimli bir ses. Gençler de internet yazışmalarında “değil” sözcüğünü “deil” diye yazıyorlar ya! Sonuç olarak bugün dilimizde “tuğra” ve “tura” diye iki ayrı sözcük var. ugün İstanbul’a dönecektik sözde; ama damat üç günB dür ateşler içinde yatıyor. Ateşini düşürmek ve neden ateşlendiğini öğrenmek için yapmadığımız şey kalmadı; hastane, doktor, tahliller… “Güneş çarpması” dışında bir yanıt bulamadık. Damadın, ilk gece, hastaneye gitme düşüncesine neden ısrarla karşı çıktığını daha sonra kızım açıkladı. Amerikan sağlık sistemi bir rezaletmiş! Bizim üç gün boyunca yaptığımız bütün harcamanın dolar olarak karşılığı 50 60 arasında bir miktar tutarken ABD’de bu işler için en az iki üç bin dolar harcamak zorunda kalınırmış. Sağlık sektörüne de Amerikan tarzını getirmeye çalışanlar ABD’nin bu sistemden kurtulmak için uğraştığını biliyorlar mı acaba? onunda İstanbul’a gelebildik. Başbakan’ın “duble yol” diye ad koyduğu yollar dışında, hele bir kamyonun arkaS sına takılmışsanız bitmek bilmeyen yokuşları tıngır mıngır tırmanarak… Bu tırmanmaların birinde Amerika’daki kuralı öğrendik damattan. Arkasında beş arabalık bir konvoy oluşan araç, kenara çekilmek ve arkadan gelenlere yolu açmak zorundaymış. Denizin tadını çıkarsınlar diye Ayvalık’a ayırdığımız günler ne yazık ki hastalık telaşıyla geçti. Damat henüz tam olarak iyileşmediği için otobüsle yolculuk içimize sinmedi. Bizim külüstürle yola çıktık; ama yolda tahmin edebileceğimiz oyunbozanlık etti külüstür. Birkaç yerde durmak zorunda kaldık. Her durduğumuz yerde insanlar ilgilendiler, gelip sordular, yardımcı olmaya çalıştılar. Yeniden yola koyulabilecek duruma geldiğimizde kızıma “yardımsever” sözcüğünün İngilizcesini sordum. Damada insanlarımızın ne kadar yardımsever olduğunu söyleyeceğim ya! “Yok öyle bir sözcük!” dedi kızım. Yoktur. Dilde bir sözcüğün bulunması için, yaşamda o kavramın olması gerek. Sadece kurallarla yaşanmıyor. 11 TEMMUZ PAZAR 8 TEMMUZ PERŞEMBE “Bkapatmışlar pencerelerini./ Dudakları somurtuk, / Solgun yüzleri. // Bu topraklarda yaşamadı mı? / Nerde 12 TEMMUZ PAZARTESİ azı kızlar, / Saçlarını sımsıkı bohçalamışlar. / Güneşe A 7 TEMMUZ ÇARŞAMBA 9 TEMMUZ CUMA Karacaoğlan’ın / Memeleri domur domur terleyen / Güleç yüzlü gelinleri!..” Metin Demirtaş’ın dizeleri… “Türkülerde Gezer Adları” kitabından (Evrensel Basın Yayın). “Gece / Gözlerini çaldı. / Baktım göğe, / Gözlerin yıldız yıldızdı. / Yıldızlara baktım / Gözlerinden bir yıldız kaydı.” Bu dizeler de Ali Gençli’nin “adıyitik şiirlerimin yürekteki izdüşümü” kitabından (agg. A. Ajans Didim Yayınları). “Oku” adlı şiir de Ersun Çıplak’ın “eksik emanet”inden (Karahan Kitabevi, karayazı / şiir): “harmanisi değince yere / şerâre! // ruhum: sus ve izle! // kim o? // benim, sen!”? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcükleri yukarından aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir şiirin dizeleri ve şiir kitabının adı ortaya çıkacaktır. 1 A 2 L 3 A 4 C 5 I 6 B 7 H 8 G 9 A 10 F 11 H 12 B 13 M 14 A 15 K 16 H 17 F Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 11 16 21 63 7 59 53 39 71 I. “... Alova” (şair). 18 G 19 C 20 D 21 H 22 I 23 J 24 M 25 A 26 B 27 K 22 34 5 45 65 28 C 29 D 30 B 31 D 32 L 33 B 34 I 35 J 36 C 37 K 38 F J. Tevfik’in üflediği. 41 35 23 39 H 40 E 41 J 42 F 43 C 44 D 45 I 46 M 47 F 48 D K. “... Bülteni” (Nazlı Eray’ın bir yapıtı.) 49 D 50 A 51 L 52 K 53 H 54 M 55 K 56 K 57 G 58 A 55 61 62 37 15 70 56 27 52 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “... ... Efsanesi” (Yaşar Kemal’in destansı bir romanı.) 59 H 60 E 61 K 62 K 63 H 64 M 65 I 66 E 67 F 68 B L. “Jane ...” (Charollet Bronte’nin romanı.) 69 L 70 K 71 H 72 B 73 A 74 E 69 51 2 32 73 9 50 3 58 1 25 14 M. Bir briç terimi. ye verdiler” diyen şair. B. “Arthur ...” (Sarhoş Gemi’nin şairi.) F. “33 ...” (Ahmet Arif’in şiiri.) 64 24 46 54 13 33 6 30 72 12 26 68 44 49 31 29 48 20 C. “... Küçükömer” (Düzenin Yabancılaşması’nın yazarı.) 17 10 67 42 47 38 G. “We ... The World” (Live Aid şarkısı.) 1065. sayının çözümü: A. YAZIK OL 4 28 19 43 36 E. “hayat zamanda iz bırakmaz / bir boşluğa düşersin bir boşluktan / birikip yeniden sıçramak için / ... var hüzün” (Attila İlhan) DU YARINLARA, B. AZİZİYE, C. SİNEKLERİN, D. ABİDEVİ, E. KAAN ARSLANOĞLU, F. MÜZİKÇİ, G. EDİB, H. YİDDİŞ, I. VRŞ, J. EDO. 8 57 18 H. Yas havalarına uygun bir halk ezgisi. D. “Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler / Buna karşılık canımı alıp sevgili 66 74 60 40 Şiir: “karşı koyulmaz bir ilişkisizliğin,/ünya oyunları içindeyiz./sonra veda,/bir kez daha veda/elveda.” Levent Karataş. SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1066