03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Necib Mahfuz’dan ‘Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’ ‘Hikâyeler sokağı’ Mısır’da ve birçok Arap ülkesinde uzun yıllar yasaklı kalan Cebelavi Sokağı’nın Çocukları, irdelediği konular ve bugün de geçerliliği devam eden saptamalarıyla dikkat çekiyor. Necib Mahfuz’un diliyle olduğu kadar alegorik üslubuyla da damgasını vurduğu romanı, okuyucuyu çetelerin cirit attığı izbe sokaklarda “büyülü” bir yolculuğa çıkarıyor. Ë Eray AK rapsız yapıp yapamayacağımızın tartışıldığı şu günlerde, kanımca tüm dünyanın onsuz “yapamayacağı” bir Arap olan Necib Mahfuz’un Cebelavi Sokağı’nın Çocukları adlı romanı yeniden yayımlandı. İlk kez 1959 yılında yayımlanan ve o yıllarda büyük yankı uyandıran, anlattıklarından dolayı birçok Arap ülkesinde yasaklanan roman, insanlığın yaşadığı evrensel ve ruhani değişimi, bir sokağın içinde “dönen” olaylar çerçevesinde anlatıyor. Romanlarındaki “gerçekçi” tutumundan, yazarlığının son günlerinde kaleme aldığı “deneysel” yapıtlarında bile vazgeçmeyen Mahfuz, Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda da Mısır’ın bilinen yüzünden çok farklı, herkesin gördüğü ama bir türlü dile getir(e)mediği gerçeklerden oluşan bir tablo sunuyor okuyucuya. Zorbalığın kol gezdiği sokaklar, merhamet yoksunu insanlar, ölüme ve ölüye alışkın topraklar, iyiyle kötünün mücadelesine sahne olan konaklar, esrar tekkelerinde değişen çete iktidarları var Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda. Tüm bunların yanında bir de, “sokaktaki herkesin ve her şeyin sahibi”, tek karar mekanizması, sokağın adı bile kendinden gelen Cebelavi var. konaktan bahsederken “bütün iyilikler “Seçilmişlerin” peygamber gibi davve kötülükler oradan gelir” diyor sokak ranmaları da Cebelavi’nin bu “tanrılaşhalkı. George Orwell’in kült romanı tırılmış” karakterini destekliyor. KurtaBin Dokuz Yüz Seksen Dört’ün Büyük rıcı olarak seçilen torunların hepsi, peyBirader’i gibi adeta Cebelavi. ‘Tek bir gamberlerin takip ettiği yolu izliyor. kelimesi dünyayı değiştirmeye yeter’ izÖnce çevrelerine yakın arkadaşlarına, lenimi uyandırıyor okuyucuda. Roman eşlerine açıyorlar bu durumu. Daha boyunca, sokakta yaşayan torunlarının sonra yapılacak işe koyuluyorlar. Her feryatlarına, “koruyucu” adı altındaki seçilmişin başından geçen bir “hicret” çete liderlerinin halka yaptığı baskıya de bu durumu sağlamlaştırıyor. Necib kulak asmıyor gibi görünse de, seçtiği Mahfuz’un bu romanını daha iyi anlamkişilerle olayların akışına sürekli etkisi landırmak, hikâyelerin altındaki o zenoluyor. gin anlam tabakasını deşebilmek için Cebelavi’yi “tanrılaştırılmış” kılan da peygamber kıssalarına az da olsa eğiltam olarak bu özelliği: Sokağına bir kamek gerekiyor. der belirlemiş Cebelavi ve belirlediği BÜYÜLÜ GERÇEKLİK bu kaderi, sokak halkının sonuna kadar yaşamasını istiyor. Diğer bir yanıyla da Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda torunlarının yaşadıklarından ders alamekân, roman boyunca nerdeyse hiç rak kendi kaderlerini çizebileceklerini değişmiyor. Sadece, seçilmiş torunların öğretmeyi arzuluyor. Bunu da, sokaktaki zulmün herkesin nefes almasını zorlaştıracak anlarda seçerek gönderdiği, yine kendi soyundan olan kurtarıcılardan anlıyoruz. Sokakta bulunan tüm torunlarına onları her kurtarışında, “Akıllanın artık!” diyor adeta. Cebelavi’nin seçtiği kurtarıcılar ve bunlara görevlerinin bildiriliş şekli, romanın neredeyse hiçbir bölümünde aktif olarak yer almayan; ama etkisi her olayda, her sözde görülen kahramanımızın “tanrılaştırılmış” özelliklerini pekişti Necib Mahfuz Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda, romanlarında sıklıkla riyor. Görünmezli kullandığı, “klasikleşmiş” bir anlatım yolunu tercih ediyor. ği, bilinmezliği, sırlı kısa “hicret” dönemlerinde, birkaç deolmayı seçişi de bu karakterin oluşuğişik mekân daha görebiliyoruz ama munu tamamlıyor. Cebelavi, halkını bunlar romanda çok yer kaplamıyor. kurtarmak için seçtiği torununun kulaGeri kalan kısımlarda ise kahramanlarığına bazen, adeta gaipten gelen bir sesmız sürekli Cebelavi Sokağı’nda bulule isteklerini fısıldıyor. Bazen karşılarınuyor. Romanın Cebelavi Sokağı gibi na dikiliyor; ama ihtişamından yüzü gödar bir mekânda geçmesi, anlatıcı ve rünmüyor, bazen de Tanrı’nın Cebrail’i okuyucu adına “eksi” olarak görünse peygamberlere gönderdiği gibi, Cebelade, bu noktada Mahfuz’un yaratıcı kavi hizmetçisini yolluyor seçtiği torunulemi, hayalgücü devreye giriyor. Yazar, na. Hizmetçisi de “büyülü” bir şekilde tek bir sahneye birçok farklı oyun yazıseçilmiş toruna görünüp ona görevini yor adeta ve roman bu türden kısıtlı bildiriyor. Cebelavi’nin göründüğü, mekânlarda geçen metinlerde “kaçınılolaylara dahil olduğu yerlerin, halk aramaz” olarak görülen tekdüzelikten kursında neredeyse “kutsal mekân” gibi tuluyor. Aslına bakılırsa, Cebelavi Soanlatılmasını da tüm bu bahsedilenlere kağı’nın Çocukları, tekdüzeliğe vurgu ekleyebiliriz. A yapan bir roman. Romanda, her bölümden sonra film makarası başa sarıyor ve karakterler değiştirilerek, anlatılmak istenen ana konu etrafında çok başka bir hikâyeyle okuyucunun karşısına çıkılıyor. Romanı vurgu yapmak istediği “tekdüzelikten” kurtaran bir diğer unsur ise Necib Mahfuz’un kullandığı dil. Mahfuz, sokakta geçen olayları anlatırken “masalsı” bir üslup kullanıyor. Özellikle çete liderleriyle seçilmiş torunlar arasında geçen ve kanın taşlı sopalı savaşlar sonucu su gibi aktığı sahnelerde bu dilin yansımalarını derinden hissediyoruz. Bu sahnelerin anlatımında kullanılan dil, bir mahalle savaşı karelerinden çok, Homeros’un ünlü İlyada ve Odysseia’sindeki kanlı görüntüleri gözler önüne getiriyor. Romanın çevirmeni Leyla Tonguç Basmacı da, Mahfuz’un kullandığı bu dilin “farkında” olarak gerçekleştirmiş çevirisini. Okuyucu, dildeki çok küçük bazı aksaklıklar dışında, romanın yarattığı o masalsı ortamdan kopmuyor. Necib Mahfuz’un bu romanı da, diğer kaleme aldıkları gibi okuyucuya “gerçek” bir düzlemden sesleniyor. Yazarın kullandığı destansı dil ve karakterlerine yüklediği bazı “gerçekdışı” unsurlar dahi, onu bu çizgiden uzaklaştırmıyor. Bu, Mahfuz’u sadece, “büyülü gerçeklik” çizgisine yaklaştırıyor. Dünyadaki en önemli temsilcisi Gabriel Garcia Marquez olan bu anlayış, gerçekliğin içine olağanüstü olayların katılmasıyla oluşturuluyor. Marquez’in bu anlayışı yansıttığı en önemli romanı Yüzyıllık Yalnızlık’ta, uçan insanlar olmasına karşın, yazarın kendi deyişiyle “gerçekliğe dayanmayan tek bir cümle” bulamıyoruz. Mahfuz’un bu romanında da işler tam olarak Marquez’in dediği gibi yürüyor ve birden her yeri kaplayan yılanlara, büyüyle, cinle sıkıntı gideren insanlara karşın Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda “gerçekliğe dayanmayan tek bir cümle” bulamıyoruz. “UNUTMAK” ÜZERİNE Mahfuz’un siyasi olmayan tek bir cümle kurmadığı bilinir. Yazar bu romanında da bu tavrından vazgeçmiyor. Mahfuz’un Cebelavi Sokağı’nın Çocukları‘yla asıl anlatmak istediği Arap dünyasının bitmek bilmez karmaşası. Mahfuz, “alegorik” bir üslup kullanarak tüm Arap dünyasını küçücük bir sokağa sığdırıyor ve sonrasında onları, soylarından geldiğine inandıkları, üstün olduğunu iddia ettikleri özellikleriyle çatıştırıyor. Sokakta, bir grup soylu atalarının, diğer bir grup güçlü akrabalarının, bir diğeri ise dürüst babalarının hatıralarıyla yaşıyor; onlarla övünüp üstünlük kurma yarışına giriyor. Bunlar bir yerden tanıdık geliyor: Mahfuz bu romanda mükemmel bir “Ortadoğu” panaroması çiziyor. Doğu toplumlarının bir diğer sorunu olan “unutmak” da romanda vurgulanan konulardan. Zaten, her bölümde film makarasının başa sarması, tüm sorunlar bitti derken, aynı senaryonun tekrar yaşanması, yazarın anlatmak istediğini açıkça ortaya koyuyor. Mahfuz’un her bölümün sonunda tekrarladığı şu cümle, aslında romanın neden yazıldığını anlatıyor bize: “Unutkanlık sokağımızın vebası gibidir.” Bu da bir yerden tanıdık gelmiyor mu? ? [email protected] Cebelavi Sokağı’nın Çocukları/ Necib Mahfuz/ Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 454 s. “TANRILAŞTIRILMIŞ” BİR KARAKTER Necib Mahfuz Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’nda, romanlarında sıklıkla kullandığı, “klasikleşmiş” diyebileceğimiz bir anlatım yolunu tercih ediyor. Her şeyi aynı sokak içinde farklı dönemlerde geçen hikâyelerin kahramanları üzerinden anlatıyor okuyucuya. Romanın bölümlere ayrılmasını da bu kahramanların isimleri üzerinden yapıyor Mahfuz. Romanın her bir bölümü, anlatılan hikâyenin başkahramanından alıyor ismini. Roman, “Edhem”, “Cebel”, “Rıfat”, “Kasım” ve “Arif” adıyla beş bölümden oluşuyor. Anlatılan hikâyelerin başkahramanları da sokakta yaşayan diğer herkes gibi Cebelavi’nin torunları oluyor. Cebelavi romanda, müthiş bir iktidarı temsil ediyor. Sokakta nesiller değişmesine karşın hâlâ yaşayan, yıllardır kendini kapattığı odasından çıkmayan, çete liderlerinin ve vakfını emanet ettiği “zalim” vekilharçların işlerine karışmıyor gibi görünse de her yerde gözü kulağı olan, her şeyden haberdar olan bir karakter Cebelavi. Ondan ve yaşadığı SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1066
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle