Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Yayınları edebiyatımız açısından önemli bir çalışmaya sahiplik ediyor. “Kayıp Şairler” bu önemli dizinin adı. Diziden daha önce Nevzat Üstün ve Halim Şefik’in kitapları yayımlanmıştı. Yenilerde ise Suat Taşer ve Suphi Taşhan’ın kitapları dizideki yerlerini aldılar. Taşhan’ın ‘Kilometre Taşları’ ile Taşer’in ‘Evrende Ellerimiz’ kitapları, her iki şairin şiirlerini ve hayatlarından parçaları barındırıyor. Toplumcu gerçekçiliğin şiire yansıyışının en güzel örneklerini veren Taşer ve Taşhan, yaşadıkları dönemi mısralarına yediriyor. Kitaplar şairlerimizin yaşamına ilişkin önemli ve yeni bilgilerle de zenginleştirilmiş. İş Kültür Yayınları’nın edebiyatımıza gösterdiği bu duyarlığı okurlarımızın ve yazarlarımızın da göstermesi mutlaka ve mutlaka gerekiyor. Son on yılda tam on faili meçhul cinayet. Cinayet alanı bir şeytan üçgeni gibi. Seri cinayetlerin sırrı da Haydar cinayeti gibi karanlık ormanlarda gizli. Yöre sakinleri cinayetlerin o yörede bir yerde gömülü olduğuna inanılan efsanevi Kozan definesi nedeniyle işlendiğini düşünüyor. Çetin Yiğenoğlu ile ‘Haydar’ı Öldürmek’ adlı romanını konuştuk. Mehmet Akif Tutumlu asıl ününü hukuk kitaplarıyla edinse de bir filozof şair olarak biliniyor. Düşünce dolayımında derin yapısını bulan, kısa, özlü, bütünlüklü şiirlerin biçemini oluşturduğu Tutumlu ile ‘Harf Atışları’na dair bir söyleşi gerçekleştirdik. Bircan Silan Usallı’ın kaleme aldığı ‘Hepsi Bu’ adlı kitapta tüm yaşamöyküsüyle, okurlarla buluşuyor Nilüfer. Çok fazla röportaj vermediği bilinir Nilüfer’in. Elimizdeki kitapta bilinen ve bilinmeyen Nilüfer’i anlatıyor Bircan Silan Usallı. Usallı ve Nilüfer ile ‘Hepsi Bu’ üzerine bir söyleşi yaptık. Bol kitaplı günler... Türkiye İş Bankası Kültür P adırganmış, tartışılıyor: Bir edebiyatçı, yayınevinin “Müslüman bir Yazar” üst başlığıyla kitaplarına kampanya düzenlemesini nasıl kabul eder? Burada, bir kabul edip etmeme sorunu doğduğunu sanmıyorum kendi payıma: Söz konusu ‘reklam ve halkla ilişkiler’ kararı, ortak bir pazarlama siyasetinin sonucunda verilmiş olsa gerektir. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Cemaat Yazarlığı luşturanlardır: Dünyaları da, üslupları da sarar bizi. Bir yazarın dünyasına yakınlık duymak, onunla geniş çapta ortaklıklar taşımakla mı ilintili? Öyle düşünmüyorum: Michel Tournier’nin dünyası sarıyor beni örneğin, oysa aramızda ciddi ortaklıklar bir tek denemelerinde görüyorum, beğendiğim ve önemsediğim romanlarında değil. Hayır, kural aramıyorum. Bir sorun dizisinin arasında dolaşıyorum. SERSERİ OTLAR Alain Resnais gibi soyu tükenmiş ustalar, sinamaseverde bir tür koşullanma yaratıyor: İzleyeceğiniz filmin bir başyapıt, olmadı güçlü bir yapıt çıkacağından neredeyse emin, geçiyorsunuz ekran karşısına. Son filmi Les Herbes Folles/Serseri Otlar’ı görmeye bu duygularla gittim, düş kırıklığına uğramış çıktım sinema salonundan. Sonuç, Resnais’nin ileri yaşına (yanılmıyorsam 90 dolaylarında) bağlanabilir mi? “Son olgunluk dönemi” konusu üzerinde duruluyor sık sık; bir genelleme yapılamaz sanırım, ama arkadaki büyük birikim, ‘kazanılmış yetiler’ hafife alınası veriler sayılamaz: Karşınıza çıkacak yapıt, X+1 etiketini taşıyordur, X’den elde ettiğinizin yüksekliği ve derinliğiyle orantılı bir beklenti içine girmenizde şaşılası bir yan yoktur. İlk kez düş kırıklığına uğradım Resnais’nin sinemasında/n. Bugüne dek, işlediği konulardan, kurduğu öykülerden çok anlatım özelliklerinin kılı kırk yaran boyutundan etkilendiğimi düşünüyordum, görüşümü sarsan bu olmadı oysa: Tam tersine, Serseri Otlar’ın zaafları öyküsünün kayıp gitmesinde, ama erkek karakterinin etrafında doğup tıkanan belirsizliklerde ortaya çıkıyor. Tamıtamına nedir, nasıl biridir, ne istiyordur hayattan, ne türden tasalarla geldiği hale gelmiştir: Havada kalmış. Şüphesiz, bildik tanıdık anlatım inceliklerinden, alışılagelmiş anlatım ustalıklarından uzaklaşmamış yönetmen; gelgelelim, bana kalırsa, filminin uçlarını denkleştirememiş, sarkan uçlar bırakmış kenarlarda ‘iyi ya, serseri otlar böyledir işte’ diyenler çıkabilir belki de, bana fazla inandırıcı gelmeyecek bir yorum olur bu. Çok yaşlanan durmalı mı? Böylesi kuralların peşine en son takılacak kişilerden biri olurdum herhalde. Kural aramam da, düşünür, düşünedururum. Çok uzun yaşayan yaratıcı kişi nüfusu düşüktür. Aralarından, ileri yaşta okkalı bir yapıt çıkarmış örnek gelmiyor aklıma ama, bu olmadığı anlamına gelmez. Pound, 80’ine varmadan havlu atmıştı. Beckett, 80’ine yaklaşırken yazma sıkıntılarının arttığından yakınmıştı. Antonioni, yalnızca çok yaşlanmamıştı, bir de özürlü konumundaydı; gene de film yapmaya çalıştı da, ortaya ne çıktı? Dağlarca, 90 sonrası sıkı şiirler yazabildi ama Berk’te ciddi düşüş vardı. Sözün özü, kuralı yok. Ya da: Kuralı olsa bile, istisnaları da var. Her şey bir yana: “Serseri Otlar” meselesi yakıcı. Şüphesiz bundan fazlasını veriyor Resnais’nin filmi, oysa bunun için bile görülmeye değerdi. ? Y Tahsin Yücel Sorun, “Müslüman” sıfatında değil kaldı ki: Laik, Kemalist, sosyalist, milliyetçi olsa ne değişir? Müşteri profili tanımı edebiyatın çerçevesini çizecekse, “Beşiktaşlı bir Yazar”, “Eşcinsel bir Yazar”, “Kayserili bir Yazar”, “Şizofren bir Yazar” ve benzeri konumlandırmalar da farklı bir mantığın ürünü sayılamazlar. Türk edebiyatında bir cemaatin sözcüsü duruşunu benimseyenlerin varlığı yeni değildir. Zaman içinde, yıldızı sönen cemaati terk edip yıldızı parlayan cemaata transfer gerçekleştirenlerle de karşılaşıldığını biliyoruz. Bir günden ötekine, taban tabana zıt anlayıştaki basın organlarında yer kapan edebiyatçılar tanıyoruz. Okur cemaati ufalınca, cemaat okuru önünde saf tutmayı yeğledi kimi şairler, yazarlar. Gizilgücü sönen ideolojilerin yerine şıpınişi yenisini geçirmekte sakınca görülmedi. Sanıyorum, buna ‘varoluş mücadelesi’ deniliyor. Bugün, cemaate sırtını dayamayan, bireysel duruşunu her şeyin üzerinde tutan edebiyat adamı birkaç yüz okurla yetinmek durumunda. Dünya görüşüne, siyasal tercihlerine, ideolojisine içtenlikle bağlı edebiyatçıları ayırıyorum ben. Sezai Karakoç’un Müslümanlığında, Ahmet Oktay’ın sosyalistliğinde, Tahsin Yücel’in Kemalizminde ne cemaat dayanışması çıkarcılığından eser vardır, ne herhangi bir stratejik kaygı: Bir değer dizgesine sahiden bağlıdırlar. Bunu hem kullanmazlar, hem kullandırılmasına izin vermezler. Ülkelerin toplumsal, siyasal, ideolojik borsalarında yaşanan inişler çıkışlar, böyle insanların seçimlerini etkilemez. İnançlarını, duruma göre alım satım işlemlerine tabi tutmaz onlar. Ötekiler, Cemal Süreya’nın bir eğretileme olarak kullandığı “fırsat rantı”nı düz anlamıyla kullanıyor. Cemaat okuru, postnişinlik düşlerini de besliyor. Yahya Kemal’in, Necip Fazıl’ın yerini almak istiyor birileri. Cemaat aptallardan oluşmuyor oysa: Düzmece yalvacı yutarlar mı? Aynı sendromu, Nâzım’ın “tahtı”nı kollayanlarda görmüştük. Sıkı şair, sıkı yazar, bırakalım cemaat okurunu, okur cemaatine da sırtını yeri geldiğinde dönmeyi göze alan kişi. Geçimsizliğinin kaynağında doğru bildiğini okumak vardır. Gereksinme duyarsa, lama gibi tükürür de. YAZARIN DÜNYASI, ÜSLUBU İyi yazarı belirleyen iki temel unsur var: Dünyası ve yazma biçimi. “Biçimiçerik” sorunu aşılalı yıllar oldu, gelgelelim bir yanıyla hâlâ geçerlidir o iki kutup. Okur konumumuzdan, bu ikili ayrışır da. Dünyasına uzak kaldığım iyi yazarlar oldu: İkide bir Valéry ile Eliot’ı anmışımdır ama dahası var: Joyce’un, Proust’un dünyalarına da yakınlık duymadım hiçbir zaman. Bu durum, onların “iyi”liklerini görmezlikten gelmeme yol açmadıysa, yalnızca okur olmayışıma bağlanabilir bu, okuryazarım ben: Yazma biçimlerine sade okurdan fazla ilgi duymam doğal. Dünyasına sokulduğum, yazma biçimlerini pek benimsemediğim örnekler de var öte yandan: Koestler ya da Huxley gibi. Hiçbir şairi sokamam bu kategoriye: Şiir, bana kalırsa, ayrıştırılamaz. Seçtiğimiz şairler, yazarlar aslında birleştiren, bu Ahmet Oktay TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Alain Resnais İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1063 SAYFA 3