Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ülkemizde yayımlanmadan önce edebiyat gündemini çeşitli aralıklarla bir haber meşgul etti: Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın devamı niteliğinde kaleme alındığı söylenen 60 Yıl Sonra adlı kitabın dilimize kazandırılacağı duyurusuydu bu. Haberde, kitabında J.D. California adını kullanan Frederick Colting’in, Salinger’ın asi kahramanı on altı yaşındaki Holden Caulfield’ın geleceğini tasarladığı bildiriliyordu. Kitap, April Yayıncılık tarafından düşünce ve ifade özgürlüğü mücadelesi için bütün geliri Türkiye Yayıncılar Birliği’ne bağışlanmak üzere yayımlandı. Ancak bu kitap Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın devamı niteliğinde değil. Ë Fadime USLU olting, verdiği bir röportajda modern bir Frankenstein yarattığını söyler. Doğrudur. Çünkü kült bir kahramanı, var olduğu doğasından koparıp deforme ederek ortaya zavallı bir hilkat garibesi çıkarır. Holden’ın altmış yıl sonraki yorumu ona canavar payesi vermez elbette. Ancak bilinen ve özellikleri kanıksanmış bir kahramanın deforme edilerek karakterine uzak bambaşka bir yaşantı sürdürdüğünün gösterilmesi bile, panik ortamını tetikler. Holden, nüfuz alanının ihlal edildiği, insanlar arasında söze, yazıya dökülmese de varlığını sessizce kabul eden bir anlaşma yok sayıldığı için ürkütücü bir hal alır. Yeniden canlandırılan ve yok edilmesi gereken bir olguyu temsil eder Holden. Yazar, kurgusunda iç sesleri aracılığıyla bunu sık sık dile getirerek kurguyu boyutlandırmaya çalışır. Yan karakterlere yüklediği görevler bunu pekiştirir. J. D. California’dan ‘60 Yıl Sonra’ Peki neredeler? ren kahramanı yeniden yaratıp onu öldürmek için uğraş vermesiyle Shelley’nin tasarımı arasında bağ kurmak yanlış olmaz. Kitapta kurguyu, gerekçesiyle birlikte açıklayan yazarın iç sesleri şöyledir: “Birisine parmağınızın ucunu uzattığınızda, yardım ettiğinizde, onun hayatını kurtarmakla kalmazsınız, o hayatı yaratırsınız. Tanrısı olursunuz onların. Ama bu ya her şeydir ya da hiç (…) Sesi fondan gelen abuk sabuk konuşmalar gibi hep oradaydı. Bazı günler daha da beter olurdu ama direndim ve dayandım. Sesi zihnimin gerilerindeki bir fısıltıya dönüşene dek dayandım.Varlığını bilmezden gelerek onu özgür kıldım (…) Şu şeyi çok önce yapmam gerekirdi. Ona Shelley’nin canavarına yaptığı şeyi yapmam gerekirdi, o nedenle de geçmişe bir sünger çekip başladığım şeyi bitireceğim. Buradaki en büyük ironi de bu ya. Beni rahat bırakması için çok uğraştım, ama şimdi geri getiren de benim ki, onu öldürebileyim” (s.4445). Salinger’ın yerine geçerek onun kahramanını kullanan yazar, bir okuyucu kimliğinin tepkisini açıklarken mülkiyetin sarsılmaz diye kabul edilen taşlarını yerinden oynatmaya soyunur. Yazar, on altı yaşındaki Holden’ın dünyanın kendi etrafında dönüyormuş gibi hareket ettiğini, Salinger’ın da aynı tutum içinde olduğunu savunur. Holden’ı kendi yorumuyla değersizleştirir. Mahkeme sürecine taşınan, bir edebiyat olayıymış gibi görülen bu durum dalgalanma yaratsa da her iki eserin niteliğini, değerini değiştirmez. Sık sık Pheobe’yi düşündüğünü dile getirir Holden ama düşüncelerinden geçenin ne olduğunu söylemez. Anlatı boyunca, Salinger’ın Pheobe’si görünmez bir alanda kutsanmış gibidir. Bu durum, onun geçmişiyle geleceğinin tasarlanamaz bir boşlukta olduğunu da ileri sürer. Ancak finalde karşımıza çıkarak görünür bir varlık haline gelen Holden’ın kız kardeşi Pheobe de, Holden gibi huzur evindedir. Geçmişte, altmış yıl öncesinde donup kalmıştır hafızası. Onu huzurevinden gizlice çıkarıp “özgürlüğüne kavuştururken” birden yanında Hemingway belirir. Düşsel ortamın hayaletleriyle işbirliği içinde olan Holden’ın düşsel yolculuğunun imgeleri de söz konusu belirsizliğin boşluğu içindedir. Pheobe’nin söylediği her şey altmış yıl öncesini, Salinger’ın kurgusundaki olayları işaret eder. Yazar, okurunu Çavdar Tarlasında Çocuklar’a götürmesine karşın Pheobe, diğer karakterler gibi, kendi başına canlı bir karaktere dönüşemez. Salinger’ın kitabını okumayanlar için anlatılan pek çok sahne bir anlam ifade etmez. Kitaba göndermeler yapılmış ama içi doldurulmadan öylece bırakılır. Yazarın yaslandığı kült eserin karakterlerini karikatürize etmeye odaklandığı vurgulanan, sürekli altı çizilen durumlarla açığa çıkar. Kitapta kişilerin adı değiştirilse, irdelenecek nokta sıklıkla kullanılan yazarla kahramanı arasındaki ilişkidir. Bu ilişki de yine göndermelerle anlam kazanır. Mesane sorunu olan, uyanıkken bile altını ıslatan sıradan bir yaşlı erkeğin huzur evini terk etmesi, sürekli sokaklarda, caddelerde dolaşması, geçmişini hatırlatan mekânlara uğrayarak nostalji duygusunu yaşaması, yazarının müdahaleleriyle yaşamsal bağlarını koparmaya teşebbüs etmesiyle birlikte yazarın iç sesleri paralel kurguya yön verir. Tekrarların tuzağına düşmekten kurtulamayan, düşük tempolu bir dili vardır. Yazarın, kişileri, mekânı tanımlama, atmosfer oluşturma gibi bir kaygısı olmadığı görülür. Asıl amaç Salinger’la kahramanı arasına girerek bu ilişkinin görünmeyen yönünü, derinlerde yatan benzerliği tartışıp ortaya çıkarmaktır. Yazar, Holden için şu yorumda bulunur: “Kendi hayatının diğerlerininki kadar gerçek olduğu yanılgısına esir olmuş. Ne de kibirli bir bok kurusuymuş! Kim olduğunu sanıyor ki? Yarattığım, yaşayan bir sanat nesnesi kendi özgür iradesini mi üretmiş? Nasıl oluyor bilmiyorum ama bu tamamen kural dışı. Bir yerlerde atladığım bir detay olsa gerek. Buna müsaade etmeyeceğim” (s. 8182). YENİ YORUMCUNUN KAHRAMANI Salinger’ın Holden’ı sadece yaşadığı dönemin toplumsal düzeniyle sistemine başkaldırmaz. Ergenlikle boy gösteren çatışmaları, içinde patlayan kaygıları dile getirerek birey olma yönündeki insanın ortak meselelerine de değinir. Aile, okul yaşamının kurumsal ya da onaylanmış düzenindeki açmazlarına kafa tutar. Arkadaşlık, ebeveyn, öğrenci, öğretmen ilişkilerinde yapay bir ağ oluşturup bunu doğal davranış biçimi haline getirerek konformist alışkanlıklara dönüştüren sisteme karşı anarşist eğilimleriyle alternatif yaratmaya çalışır. 1950’lerin Amerikan orta sınıfının bir ferdidir Holden ama anlattığı, kendini tanıma yolundaki insanın çatışmaları J.D. California C İÇ SESLER Nitekim Holden önce, geçmişinde çevresinde bulunan kişilerle karşılaşır; sonra birden aynı kişilerin kaçındığı, yanından uzaklaştığı, kimi zaman ona tepeden bakılarak küçümsendiği bir kişiye dönüşür. Kitap bu yönüyle popüler kültürün sürekli çevriminin ürünüdür. Mary Shelley’nin “Frankenstein” imgesi de modern Prometheus olarak nitelendirilir. Ancak Holden bu kitapta Frankenstein ve Prometheus gibi yaratıcısıyla mücadele etmez, ona bu fırsat verilmez. Yazar, onun üzerinde güdümlü kontrol mekanizmasıdır. Modern canavarların dünyayı ele geçirme tehlikeleri görüldüğünden yazgıları hep öldürülmektir. 60 Yıl Sonra’da Colting’in, geniş kitlelerin gönlünü kazanan ve kendi düşüncelerini ele geçi Salinger’ın Holden’ı sadece yaşadığı dönemin toplumsal düzeniyle sistemine başkaldırmaz. Ergenlikle boy gösteren çatışmaları, içinde patlayan kaygıları dile getirerek birey olma yönündeki insanın ortak meselelerine de değinir. Aile, okul yaşamının kurumsal ya da onaylanmış düzenindeki açmazlarına kafa tutar. 60 Yıl Sonra’da anlatılan Holden ise karakteriyle uyuma kurban edilmiştir. Evlenip çocuk, hatta torun sahibi olmuş, öğretmenlik yapmış, oğlu tarafından huzurevine bırakılmıştır. olduğundan farklı toplumlarda farklı sınıftaki insanları da kucaklar. 60 Yıl Sonra’da anlatılan Holden ise karakteriyle uyuma kurban edilmiştir. Evlenip çocuk, hatta torun sahibi olmuş, öğretmenlik yapmış, oğlu tarafından huzurevine bırakılmıştır. Tüm bunlar toplumdan kaçmaya çalışan asi Holden’ın tahrifatıdır. Colting’in Holden’a söylettiği sözlerde acımasız bir alay gizlidir: “(...) Bir şey beynimi gıdıklıyor. Oldukça derinlerde, bir sürü et katmanın altında bir şeyle kımıldanıyor” (s. 89). Yazarın yarattığı karakterler bir başka yazar tarafından alınıp yeni bir kurgunun kahramanı olarak kullanılabilir mi? Kült eserlerin hafifleştirilmesi meşru nedenler öne sürülerek gizlenebilir mi? Edebi yapıtların sinemaya uyarlanmasını da içeren bu mesele olgun bir çalışmanın verimi olduğunda bile başkalaşmaktan kendini kurtaramaz. Söz edilen kahraman artık yeni yorumcunun kahramanıdır. Sinemaya ya da çizgi romana aktarılan eserler asıl yaratıcısının değil, oyuncu ya da çizgi kanalıyla koşullandırılan izleyicinin de değil, artık yeni yorumcunun eseridir. Bu durumda, Colting’in Holden’ı Salinger’ın Holden’ı olmaktan çoktan çıkmıştır. Colting’in, çok bilinen roman kişisini kendi kitabında kullanması bir yönüyle Doğan Akhanlı’nın Madonna’nın Son Hayali kitabını hatırlatır. Akhanlı, eserinde Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sının kahramanı Maria Puder’in gerçekte yaşayıp yaşamadığının izini sürer, onu bulamaya çalışır. Kurmaca ortamın kahramanını tarih sahnesine yerleştirir olay örgüsü içinde Nazi toplama kamplarından Struma’ya kadar getirir. Sabahattin Ali’nin yaşamıyla da kesişen baskı, şiddet ve ölüm Akhanlı’nın kaleminde yeniden kurgulanırken kahramanın metinler arası yolculuğu başka bir noktaya ulaşır. Varılan yerde karakter değil, durum öne çıkar. Çünkü Akhanlı kahramanı karikatürize etme girişiminde bulunmaz, anlatısını popüler olan kişiye yaslanarak biçimlemez. Colting’in bu uygulaması, edebiyatımızda yabancısı olmadığımız bir durum. Kemal Tahir’in, döneminde çok tutulan Mayk Hammer kitapları yazdığı bilinir. Ancak Tahir, Colting’den farklı olarak Hammer’ın devam niteliğindeki maceralarını kaleme alır. Aslının üslubuna sadık kalmaya çalışır. Colting sadece zamanı ilerletir, üslubu kendisini söyler. Kemal Tahir de tıpkı Colting gibi eserinde orijinal eserin sahibinin ilk iki adını kullanır. Gerçek adı, Frank Morrison Spillane olan Mickey Spillane’in yerine geçerek Hammer maceraları tasarlayan Tahir ile J.D. Salinger’ın yerine geçerek J.D. California adıyla yazan Frederick Colting arasındaki ilginç benzerlik bir hatırlatma çabası biçiminde değerlendirilebilir.? 60 Yıl Sonra/ J.D. California/Çeviren: Çeviren: Umut Alkım Tuncer/ April Yayıncılık/ 280 s. SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1063