24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ dum falan. O zaman televizyon yok ama radyomda müziğim var. Sonradan bir teybim oldu. O zamanki çocuklar böyle şeylere ne kadar çok vakit ayırabiliyormuşuz. Şimdi Ayşe Nazlı televizyon izlemek için kendini paralıyor. Ben çocukken o müzik setinin başında olmak, o soğuk odaya gidip plakları çalmak, teybin başında şarkılar söylemek bana yetiyordu. Fazladan bir ihtimam da var çocukluğunuzda, astımınız haklı olarak ailenizin gözünü korkutuyor... NİLÜFER Çok marazdım ben. Astımım hep var, on yıl öncesine kadar yılda bir, üç beş gün hastanelere bile yatırıyordu beni. Hele çocukluğumda kâbus gibiydi çünkü o zamanki astım ilaçları şimdiki gibi gelişmiş değildi. Krize girdiğim zaman anne babam perişan oluyorlardı. Annem çok evhamlı olduğu için ben de evhamlı büyüdüm sanırım. SİLAN Astım korkusuyla annesinin arkadaşlarını eve çağırmasından pek hoşlanmadığını da anlattı. Ama Nilüfer de her anne gibi çocuğunun üzerine titrese de karantinaya almıyor Ayşe Nazlı’yı. Arkadaşlarına gitmesine, onların gelmesine, koşmasına, oynamasına, elinden geldiğince izin veriyor. Gerçek hayatın içinde büyütüyor kızını. Bir de Nilüfer hep babasının kızı gibi değil mi? Hani kahramanı en çok baba… NİLÜFER Kızlar babaya düşkündür ya, ben de öyleydim. Babam çok ağır bir adamdı o nedenle babakız olarak az diyaloğumuz olsa da güçlü bir bağımız vardı. Annemle ise bütün gün evde beraberiz dolayısıyla didişip dururduk kimbilir hangi nedenlerle. Daha büyüyünce flörtlerle ilgili kavgalarımız ortaya çıktı ama ben de hep biraz dikbaşlıydım. Aslında annemin baskısıyla kendine güveni az olan bir insan olarak da yetişebilirdim ama bende tam tersi oldu. SİLAN Çocukken öyle kendine güveni çok olan bir çocuk olmadığını anlıyoruz Nilüfer’in yani bu anlamda büyüyünce toparladı sanıyorum. NİLÜFER Kesinlikle. Çocukken toplum içinde konuşmaya çekinirdim. Nerede sahneye çıkıp insanların önünde şarkılar söylemek falan... SİLAN Ama çocukken evde ne konserler vermiş. Sanat orada başlamış yani... NİLÜFER Yıllarca da devam etti çekingenlik ama ilerleyen yaşlarda aştım bunu, bu durumdan kurtuldum yani. Derken babanızın kaybı ve sonrası zorlu bir dönem tabii… NİLÜFER Şok; çünkü bilmiyordum hasta olduğunu, bana hiçbir şey söylenmemişti. SİLAN Öğreniş şekli tabi tam bir travma. O süreçler de yer aldı kitapta. NİLÜFER Şok çünkü bilmiyordum hasta olduğunu, bana hiçbir şey söylenmemişti. O fotoğraf gözümün önünde. Babamın benimle birlikte çekilmiş bir fotoğrafı vardı, duvarda asılıydı, ben ona bakıp kendisiyle konuşarak ağlardım; annemden gizli ağlardım. Annemle paylaşmadım, kızdım ona çünkü. Bir de annem, nedenini bilmiyorum belki kocasını erken kaybetmiş olmanın getirdiği depresif bir hal olabilir, tek başına kaldı ve bana adadı hayatını. Yapısında yoktu karşısındakini anlamaya çalışmak, bir çocuğun ruh dünyasını anlamaya çalışmak... İletişimimiz sınırlı kaldı o nedenle. Şimdi annemin teşhisi neredeyse 15 yıl öncesine dayanan Alzheimer hastalığı var. Belirtiler başladığında yani akli melekeleri henüz tam sarsılmamışken rı’ndaki Lalezar’da yapıldı. Ajda Pekkan, Alpay, Doğan Şener, Fecri Ebcioğlu, Nino Varon, Şehrazat, yanlış hatırlamıyorsam Sezen Cumhur Önal gibi çok önemli müzisyenler ve sanatçılar vardı jüride. İlk katıldığım yarışmaydı. Ön elemelerde beş erkek beş kız finalist belirlendi. Daha sonra o finalistler Caddebostan Budak Sineması, Yeşilköy’de bir açıkhava sineması ve Açıkhava Tiyatrosu’nda olmak üzere üç konser verdi. Bu konserlerde konuk sanatçılar da vardı. Birinde Ajda Pekkan, diğerinde de Hümeyra... Konser biletlerinin üstünde oylama bölümü vardı. Halk erkek ve kızlarda kendi birincisini oyluyordu. Halk oylarıyla kazandım, yani halk seçti beni. “YENİ MÜZİK BİR ÇIKMAZDA” Kayahan’ı sormak istiyorum. Sıkı dostluktan sizin şarkılarını okumanıza ilişkin aldırdığı mahkeme kararına kadar üzücü şeyler yaşandı. Anlatır mısınız o süreci? NİLÜFER Bu konuda hiçbir zaman paralar falan bahsederek asla cevap vermedim. Hep suskun kalmayı tercih ettim. Ancak artık öyle bir noktaya geldi ki bundan birkaç ay önce bir programa çıkıp çok haksız, çok yanlış şeyler söyledi. İzlerken bu duruma artık daha fazla tahammül edemeyeceğime karar verdim. O akşam Bircan’ı aradım dedim ki artık daha fazla bu konuda suskun kalmak istemiyorum bu aşamaya nasıl geldik, nasıl küstük tüm gelişmeleriyle anlatmak istiyorum, kitapta yer alsın istiyorum. Okuyunca, Kayahan konusunda kendisiyle çalışmaya başlamanızdan bu yana hep bir diken üstünde olduğunu anlıyoruz, hani bir idare etme durumu gibi. SİLAN Çok doğru nitelediniz, aynen öyle. NİLÜFER Her şeyden önce arkadaşım, dostum olarak hayatıma girdi. Daha sonra müzikte bir tırmanış gerçekleşti. Bu benim daha evvelden öngörmediğim bir şeydi. Belki o da öngörmemişti Nilüfer, kitap yayımlandığından beri kendini daha özgür hissettiğini söylüyor. bile Ayşe Nazlı’yı evlat edindiğimde “ah yavrum ne güzel bir şey yaptın” demedi bana... Biraz da yapısıyla ilgili bir durumdu. SİLAN Pek farkına varmadı belki de? NİLÜFER Belki, sonra da zaten hastalığı ilerledi, artık beni de tanımıyor maalesef. “SESİM ANNEMDEN MİRAS” Babakız demişken Ayşe Nazlı ve Reha Muhtar’ı sormamak olmaz; sevgileri, iletişimleri… NİLÜFER Görseniz çok şekerler. Pazar günleri görüşüyorlar. Ayşe Nazlı’ya karşı hep dürüst oldum, öyle bir iletişimimiz var. Hiçbir şeyi saklamadım, ne evlatlık alındığını, ne Reha ile ayrılığı. Geçenlerde, 19 Mayıs’ta hep beraber Bodrum’a tatile gittiler kardeşleriyle beraber. İkizlere bayılıyor, özellikle kızı çok seviyor, Mina’nın yeri ayrı onun için. Reha’nın yaptığı çok önemli, çok özel, çok takdir edilmesi gereken bir şey. Reha zaten çocuk delisi, Ayşe Nazlı’yı da inanılmaz seviyor. “Müzik çocuklukta başlıyor”a dönersek ailece şarkılar söyleniyor.. SİLAN Evet biraz büyüyünce annesiyle birlikte şarkılar söylemeye başlıyor. Babası piyanonun başına geçiyor, Nilüfer ve annesi de günün sevilen şarkılarını birlikte söylüyor. Lütfiye Hanım’ın sesinin de çok güzel olduğunu öğreniyoruz. SİLAN Hatta o da bir radyo yarışmasına girmiş zamanında. NİLÜFER Çok güzel bir sesi vardı annemin, bana da ondan miras. Hatta ses yarışmasına girmemi de hiç beklemediğim halde desteklemişti. Peşimden geldi tabii 15 yaşındaydım. O ses yarışmasının jürisi de önemli isimlerden oluşuyor ama asıl halk seçiyor sizi. NİLÜFER Hürriyet Haftasonu düzenliyordu, ön eleme de Rumelihisa Nilüfer kızı Ayşe Nazlı’dan hiçbir şeyi saklamamış, ne evlatlık olduğunu ne de Reha Muhtar ile ayrılığını... ama onun hedefi oydu aslında. Sonradan tabii böyle bir başarı gelince onu devam ettirmek gerekti fakat arkasından yaşanan birtakım tatsız meseleler sonucunda zaman zaman çok mutsuz oldum, üzüldüm, öfkelendim. Bu kadar güzel şarkılar yaratan bir insanın farklı bir yapıya sahip olduğunu düşünüp yine de saygıyla, anlayışla bakmaya çalıştım. Ama artık öyle bir noktaya geldik ki barışır mısınız diye soranlara şunu diyorum; bu dakikadan sonra geri adım atarsam ben ben olmam ki, nasıl barışacağım yani. O benim artık bu duruma bir nokta koyabileceğimi de öngöremedi bence. SİLAN Kayahan’ın parayla ilgili bu kadar çok laf etmesine ilişkin şunu da belirtmeliyiz; tabii ki her insan emeğinin karşılığını, hakkı neyse alacak. Kayahan da alacak. Ama Nilüfer 17 yıl boyunca aslında hiç ödememesi gereken paraları bile ödemiş, bırakın hak yemeyi, fazlasını vermiş. NİLÜFER Sahneden bile para ödedim kendisine. Fazlasını ödedim. Şarkıdan para alıyordu, sonra yüzde alıyordu. Ne yazık ki son gelinen noktada mahkeme onu haklı buldu. Ama halk bana hak veriyor biliyorum, her şeyin o kadar farkındalar ki... Mesela geçenlerde Bilgi Üniversitesi’nde bir konserim vardı, biri bile bize “Geceler”i söyler misin demedi. Kitabın bir amacı da bu, beni daha iyi anlasın insanlar, bir de benim açımdan konuyu bilsinler. Gerçekdışı anlatılan şeylerden de çok sıkıldım, çok tehlikeli bir şey bu yani kendisi de inanıyor gibi bir şey söz konusu. Nilüfer’in hak yememe ve yedirmeme konusunda ta yıllar öncesine dayanan bir vukuatı bile var değil mi? Gazino olayı... SİLAN Aa tabii, yarım yevmiye verilmesine bayrak açıyor, gazino patronuna rest çekiyor. NİLÜFER 18 yaşındayım, gazino her gece tıklım tıklım bize yarım yevmiye verecekler. Solist Zeki Müren’di hatta haber gönderdi bana Zeki Bey, o daha çok genç kabul etsin diye. Bugün olsa kırmazdım kendisini belki ama o zaman 18 yaşında, dediğim dedik. Oysa daha sonra neler yaşadım, kaç yarım yevmiyeler gördük. Mesela İzmir Fuarı’nda her zaman bu tutumla karşılaşırdı bütün sanatçılar maalesef. Birkaç gece ücreti herkesin kesilirdi. Dünyada ve Türkiye’de müzik son yıllarda dalgalar halinde değişiyor. Yeni müziği nasıl değerlendiriyorsunuz? NİLÜFER Bir çıkmazdayız diye görüyorum. Farklı türlerde müzik yapan insanlar tutuyor. Göksel örneğin, nostaljik şarkılar söylüyor. Ben Göksel’in müziğini çok beğenirim. Bazı sanatçılarımız, İzel gibi Türk müziği şarkıları yapıyor. Geçenlerde internette gördüm, Şevval Sam’ın arabesk albümü çıkmış. Sonra Işın Karaca da çok iyi, bence dünya çapında bir ses, inanılmaz bir gırtlak. Demek ki böyle bir piyasa var burada. Bir kıvılcım, bir atılım lazım müzikte. Dünyayı çok sıkı takip ediyorum. Beyonce, Rihanna dinlediklerim arasında, onlar da hep dans müzikleri yapıyor. En son Amy Winehouse’un albümünü satın aldım, yaptığı müzikleri seviyorum... Asya’yı tabii hem insan hem müzisyen olarak çok seviyorum. Bu arada yeni albüm çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz? NİLÜFER Bir tanesi değişik konseptte olacak, ön çalışma aşamasında, netleşirse sonbaharda çıkacak. Bir tane de Türk müziği projem var, o hep duruyor, uygun anı yakalayınca yapacağım. Ayrıca onlardan sonra çıkartmayı planladığım bir başka albümün şarkı seçimlerine de yavaş yavaş başladım. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Nilüfer:Hepsi Bu/ Bircan Usallı Silan/ Doğan Kitap/ 326 s. SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1063
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle