Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T akine” mi, “makina” mı? Bilgisayarınızda otomatik düzeltme programı varsa “makina” yazdığınızda son harfi hemen “e” yapıyor; direnirseniz sözcüğün altını kırmızıyla çiziyor. Çiziyor ya, iş bununla bitmiyor. Konuya son değindiğimde yazım birliğini sağlamak için, yazım kılavuzlarının söylediğine uymak ve sözcüğü “makine” diye yazmak gerektiğinden söz etmiştim. “Makina mühendisi bir okurunuz olarak” diye söze başlayan Sezai Oktay bu konuda bana katılmamış: “Sözcük Yunanca kökenliymiş. Türkçeye hangi dilden, ne zaman geçmiş bilmiyorum. Belki Rusya’dan gelen göçmenler ‘maşina’ diyorlardı. Etimoloji bir yana, kelimenin kullanılışına bakarsak, MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu), MTE (Makina Takım Endüstrisi), Öznur Makina gibi resmi ve özel kurum ve kuruluş isimlerinde; okuduğumuz derslerde ve kitaplarda (Pistonlu Makinalar Dinamiği, Makina Elemanları, Kaldırma ve İletme Makinaları, Buhar Makinaları gibi) ‘makina’ biçiminde yazıldığını görürüz. Sözlüklere ne zaman, nasıl ‘makine’ diye geçti bilemem; ama bu sözcük, çok değerli, bir kısmı rahmetli olmuş hocalarımızın yazdıkları yüzlerce kitapta, üniversitede okuduğumuz derslerde, MKE gibi eski ve köklü bir kurumun adında ‘makina’ diye yazılmış ve telaffuz edilmiştir. Odamızın, fakültelerimizin adında ve diplomalarımızda da ‘makina’ yazar. Görebileceğiniz gibi bir diretme söz konusu değil. Sözlükler ve yazım kılavuzları bir tür derleme kabul edilirse, ‘makina’nın bazı işgüzarlarca, güya inceltilerek, kullanılanın aksine ‘makine’ diye kayıtlara geçirilmiş olması ihtimal dışı mı?” Sözcüğün İtalyancaya Latinceden (macina) ve Yunancadan (“mekhos”: araç, alet) geçtiği belirtiliyor; bize İtalyanca “macchina”dan gelmiş. İlk zamanlar “makina” diye kullanılmasının nedeni bu olmalı. Şu anda hemen bütün yazım kılavuzlarımız sözcüğün doğru yazımını “makine” diye gösteriyor; ama Sezai Oktay haklı, “makina” sözcüğü daha çok kullanılmakta. Google arama motoru, “makine” için yaklaşık 5 120 000 sonuç gösterirken “makina” için 10 700 000 sonuç veriyor. Her ikisi de doğrudur, demek fazlasıyla kestirme bir yanıt olur. Birinden birini seçme konusunda da yetkili kişi ben değilim. Benzer bir durum, “meyve” ve “meyva” sözcükleri arasında da var; ama orada yazım kılavuzları ile genel kullanım az çok örtüşmüş gibi görünüyor. Doğru yazım kabul edilen “meyve”, kullanım sıklığı bakımından da “meyva”yı geçmiş. (“Meyva” diye arandığında 479 000 sonuç çıkıyor Google’da; “meyve” diye arandığında 5 200 000 sonuç.) ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER “M 20 MAYIS PERŞEMBE Ç 22 MAYIS CUMARTESİ anakkale Kitaplığı (ÇNK) tarafından yayımlanan kitapların hiçbirinden söz etmedim bugüne kadar. Oysa ne güzel kitaplar yayımlanmış. Selçuk Kızıldağ’ın “Bir Hayalmiş Çanakkale Gelibolu Çıkmazı” adlı tarih kitabı ve “Biz Yabancı Değiliz” adlı romanı; Yusuf Ay’ın “Kayıp Efsane” alt başlığını taşıyan “Troya’nın Gelini Helene”; Halil Özçelik’in romanı: “Uzunyaşarlar Ülkesi Büyük Ceza”; Ömer Gözükızıl’ın Çanakkale Masallarını derlediği büyük boy resimli kitabı: “Masal Masal İçinde Çanakkale Masal İçinde”. Çizimlerle, fotoğraflarla, alıştırmalarla zenginleştirilmiş küçük, ince; ama çok yararlı bir kitap: “Diksiyon 10 Derste Güzel Konuşma Sanatı”. Yazarı Mehmet Kaplan, 1962 Hınıs doğumlu; şu anda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde diksiyon dersleri vermekte. Güzel konuşmak isteyen herkes için, özellikle radyo ve televizyonda sunuculuk, spikerlik yapanlar ve yapmak isteyenler için bir el kitabı. Birkaç saatte bile insana öğreteceği çok şey var. Mehmet Kaplan, Yunus Emre ile bir selam vermiş okuruna; biz de bir kez daha anımsayalım: “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz”. Sözü hazır Türkçe kitaplarına getirmişken nicedir beklettiğim birkaç kitaba daha değineyim. Celâl Taşkıran’ın “Türkçenin Üç Temel Özelliği” adlı kitabı hiç göz korkutmuyor; çünkü yalnızca 32 sayfa. Bir öğrencinin yarım saatte, bilemediniz bir saatte baştan sona okuyabileceği ve çok şey öğreneceği bir kitap. Üç temel özellik şöylece sıralanmış: 1. Sona ulantılılık 2. Sona bağımlılık 3. Ses uyumluluğu. “Ulantı” sözcüğünü okuyunca, dilbilgisi terimleri konusunda bir dil birliği sağlayamadığımızı görüp üzüldüm. “Ulantı” sözcüğünün eşanlamlısını, ayraç içinde, bir yerde “ek”, bir yerde “takı” diye vermiş Taşkıran. Kendi kendime, o zaman niye “ulantı”; “ek” demek yetmez mi, diye sormadan edemedim. Yusuf Çotuksöken Türkçeye çok emek vermiştir. “Türkçe Üzerine Değinmeler”ini “Dilce” (Toroslu Kitaplığı) adlı bir kitapta toplamış. Yaklaşık 50 başlık altında kümelenmiş dil yazıları, meraklısına hem zevkli bir okuma hem de bilgi vaat ediyor. Yunus Bekir Yurdakul kitabını bana ileteli bir yıldan fazla olmuş. İmzanın altındaki tarihe bakınca çok utandım. Türkçe ile ilgili konular hep önceliği alıyor; kitaplara, (Türkçe kitaplarına bile) sırayı kolay kolay getiremiyorum. Yurdakul’un ilk kitabı “Sözün Doğru Desene” adını taşıyordu; bu ikinci kitabının adı: “Ne Varsa Dilimde” (Kanguru Yayınları). Öyküler ve anılar eşliğinde anlatılan Türkçe yanlışları zevkle okunuyor. “Türkçenin Büyük Ünlüleri” adlı kitap, Ali Çaylı tarafından hazırlanmış; Sadabad Eğitim Kurumları tarafından yayımlanmış. Bu kitabı da ne çok beklettim; oysa geldiğinde nasıl da sevindirmişti beni. “Yokumdur ya,” diye kendimi aramıştım kitapta ve şaşılacak şey, bulmuştum. Üstelik ne için uğraştığımı, ne yapmaya çalıştığımı çok iyi anlamış bir zihin tarafından özetlenmişti görüşlerim. Türkçeye verdiğim emeğin karşılığında ne kimse ödül verdi bana şimdiye kadar ne de ben kimseden ödül bekledim. Ama emekler boşa gitmiyor işte. Adımın, “‘Ses Bayrağı’mızın Bayraktarları” arasında, Ahmet Yesevi’lerle, Gaspıralı İsmail Bey’lerle birlikte anılmasından daha büyük ödül mü olur? Kitapta bu bölüm dışında “Türk Şiirinde Türkçe”, “Dersimiz / Derdimiz Türkçe” ve Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin’in Türkçe güzel metin örnekleri de yer alıyor. Her yaştaki, her düzeydeki insana sesleniyor kitap. li Uysal’ın beş yaşındaki torununun, “fren” yerine “durduraç” sözcüğünü nasıl uyduruverdiğini anlatmıştım birkaç hafta A önce. Dicle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emrullah Güney, bu sözcükle ilgili bir anısını anlatmış ve öyle tatlı anlatmış ki! “1950’lerin başında, atlarımız satıldı. Anamın, halamın altınları bozduruldu. Toplam 6 bin 500 TL’yi bir araya getirmekte zorlandık. Güya ABD, Türkiye’ye yardım etmişti General Marshall planıyla. Ama biz Massey Harris markalı apal traktörü para vererek almıştık. Ben o zaman 3 yaşındaydım. Traktör gelmiş bizim köye (Göre Nevşehir). Fakat teslim eden yetkili, göstermiş nasıl çalıştırılacağını, nasıl ileri, geri gidileceğini, nasıl durdurulacağını, sonra ayrılmış gitmiş. Bir kez göstermekle olmaz elbette. Denemek gerekir. Gözü pek bir genç binmiş traktöre. Çalıştırmış, deneye deneye yürütmeyi de becermiş. Fakat durdurmak istemiş; bilememiş bunun için hangi aygıtı kullanacağını. Korku, panik içinde bağırmağa başlamış: ‘Kaçın, kaçın! Bu moturun durduracı bozulmuş, kaçın!’” Emrullah Bey’in anısında geçen “apal” sözcüğüne de değineceğim; ama haftaya artık! ? 26 MAYIS ÇARŞAMBA www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Hera Şiir Kitaplığı tarafından yayımlanan Sessizliğin Bekçisi adlı şiir yapıtının yaratıcısının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 G 2 C 3 L 4 A 5 B 6 A 7 C 8 G 9 I 10 A 11 B 12 D 13 E 14 K 15 B 16 A 17 A 18 K 19 H 20 L Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU I. Diyalektik. 30 43 23 65 9 82 68 G 21 H 22 G 23 I 24 C 25 L 26 C 27 H 28 G 29 K 30 I 31 32 L 33 A 34 C 35 K 36 G 37 L 38 G 39 A 40 H 41 F 42 H 43 I 44 H 45 G 46 G 47 J 48 G 49 E 50 F 51 E J. “Buyurun içelim birer kadeh/ Güzeldir öğle rakıları efendim/ Unutulmaz/ Bir kadından söz eder gibi/ Utangaç, gizli yasak/ Burası Arnavutköy efendim/ Eskiden ne güzel yerler vardı/ Bir şilep geçiyor, bir tanker” diyen şairi simgeleyen harfler 52 J 53 H 54 G 55 C 56 F 57 E 58 F 59 H 60 H 61 L 62 G 47 52 63 74 G 64 F 75 C 65 C 76 I 66 B 77 C 67 D 78 K 68 F I 79 69 D 80 D 70 D 81 F 71 E 82 B 72 I F 73 H K. Damıtıcı. 18 29 35 67 14 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Alfred Jarry’nin bir oyunu. L. Patricia Highsmith’in polisiye romanlarındaki temel karakter. 6 4 39 16 10 17 33 64 75 7 2 34 26 66 55 24 D. Amazon’daki sık ormanlar. 72 74 58 70 50 56 78 41 37 20 3 32 61 25 B. “... Kabacalı” (PEN Yazarlar Derneğinin başkanlığını da yapmış olan araştırmacı yazar). G. Metin Kaygalak’ın ilk şiir kitabı. 80 79 77 69 12 1 8 45 46 62 48 63 54 36 38 22 31 28 1058. sayının çözümü: A. ORFİZM, 15 76 71 5 11 E. Briçte iki manştan oluşan bölüm. C. “Kalktı göç eyledi Avşar illeri / Ağır ağır giden iller bizimdir / Arap atlar yakın eyler ırağı / Yüce dağdan aşan yollar bizimDir” diyen şair. 57 51 81 49 13 H. “Büyük Romulus” ve “Fizikçiler” adlı oyunları da yaratan İsviçreli oyun yazarı. B. SV, C. MİŞİMA, D. AĞRI ETEKLERİNDEKİ ATEŞ, E. NBC, F. HÖYÜKTEKİ NAR AĞACI, G. AŞİL, H. KUSDİLİ, I. AYBAY, J. NUZZAR, K. AŞDOD. F. “... ..., nar kırmızı, sonbahar” (Cahit Sıtkı Tarancı). 40 44 27 60 59 42 19 53 21 73 Metin: “Ey işkenceci zaman! Konuşmak faydasız!.. Herşey bitti!.. Şimdi ölü dağlar korumak... Dağlar ve Biz Şiir Adı”. SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1059