26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gerçekçi edebiyatı, çok yalınkat bir tanımlamayla, toplumsal hayattaki herhangi bir olayın, olgunun karakterlerini, olay örgüsünü öznel ve özgür yaratıcılıkla ele alınması olarak değerlendirdiğimizde, estetik boyutu ve yazarın yaşadığı çağı algılamadaki başarısından da söz etmek gerekecektir. Öznel ve nesnel gerçekliğin yaratıcı sanatçının perspektifinden yansıyan eserdir gerçekçi edebiyat. İşte, Orhan Kemal edebiyatımızda bütün bu özellikleri ortaya koyabilmiş bir sanatçıdır. Ë Mehmet Nuri GÜLTEKİN debiyatın hayatla bağı konusundaki tartışmalar büyük bir külliyata sahip. Bütün bu gerçekçilik tartışmalarına elbette burada değinmeyeceğiz. Gerçekçiliğin Sovyet deneyimi ya da versiyonu edebiyatın hangi mecralara akabileceğinin de en büyük kanıtıdır. Diğer bir deyişle, edebiyatın başından iti Gerçekçi edebiyatın büyük ustası Orhan Kemal Ölümünün 40. yılında baren yazarı kuşatıcı bir dünyada nasıl “eserler” verebileceğinin de göstergesi oldu bu andığımız dönem. Fakat adı her ne kadar “gerçekçi” olsa da, bu alandaki edebi eserlerin, bu kavramı hiç kullanmayan ya da (o zamanlar) haberdar olmayan sanatçılar tarafından ortaya konması, gerçekçi edebi eserin illa adı ve gayesi belirtilerek var edilemeyeceğini bizlere gösterdi. TOPLUMSAL DEĞİŞİMİ KAVRAMAK Zira Balzac veya Goethe’nin edebi değeri ve çağlarını kavrayışlarındaki hakikat ve samimiyeti herkes kabul edecektir. Bunun yanında “parti edebiyatı” formatının ötesine geçemeyen fakat “gerçekçi” olmak iddiasında olup gerçeği “kavrayışında” estetik bir değer üretmekten çok uzak nice roman, tiyatro eseri ve şiir yazıldı. Ama bunlar, sadece “yazılmış” ve “yayınlanmıştır.” Edebiyat tarihindeki yerleri bugün bizlerin o tür eserleri hatırlamak için epey çaba sarf etmemizi gerektirdiği açıktır. “Gerçekçi” iddiası tek başına yeterli değildir, hatta edebi üretimin başından “gerçeği” yazma iddiasında olanların savrulacakları yer kaba bir natüralizmden, “parti edebiyatına” uzanan bir yelpazedir ve bunun edebi değeri ya da estetik yaratıcılığı tartışma götürür bir durumdur. Orhan Kemal’in yazdığı eserler, yarattığı karakterler, toplumun on dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyılın ortalarına kadar yaşadığı değişimi, dönüşümün özeti gibidir. Fakat bütün bunları bir edebiyatçı duyarlılığı ve yöntemiyle yapar. Yazdığı eserlerin önemi, toplumsal değişimi kavramasındaki başarısından kaynaklanır. Türkiye’de yazar olarak geçinmenin zor dönemlerinde yazdıklarıyla ayakta kalabilmiş ve bugünlerden yarınlara kalıcılığını da başarmış bir romancı, hikâyeci, oyun yazarıdır. Ekonomik sıkıntılarına rağmen 1950 sonrasındaki büyük edebiyatçılar kuşağının en önde gelen temsilcilerinden biridir. Türkiye’nin toplumsal değişim tarihini anlamaya çalışan birinin asla göz ardı edemeyeceği bir yazardır. Çünkü kendi dönemindeki dönüşümleri anlamasındaki başarısının yanında, bence asıl önemli olan, anladığı ve algıladığı gerçekliği anlatmasındaki başarıdır. Ortaya koyduğu eserlere baktığımız zaman karakterleri ve olay örgüsüyle canlı bir toplumsal dünya karşımıza çıkar. Kendi hayatından, köylülüğün değişen yapısına, göçe, kentteki kadınların, çocukların, erkeklerin nasıl var olma savaşı verdiklerine varıncaya kadar pek çok temanın kusursuz anlatımıyla karşılaşırız. Onun Baba Evi sadece kendi hayatının bir kesitini anlatmaz, aynı zamanda imparatorluk sonrası değişen koşulların Çukurova ya da Beyrut’taki yansımasına dönüşür. Kendi yurdundan koparılmışların toplandığı yer olarak Beyrut ya da Kudüs’te zaman, aslında Osmanlı’dan sonraki dönemin nasıl bir trajediyi ortaya çıkardığının canlı bir mekânına dönüşür Baba Evi’nde. Bu otobiyografik romanın yayınlanma yılı 1949’dur ve bu eser aynı zamanda Mehmet Raşit’in “Orhan Kemal” müstear adıyla edebiyata unutulmaz yer tutacağının kuvvetli bir başlangıcını oluşturur. Aynı olgunun devamını Cemile, Arkadaş Islıkla¥ rı gibi romanlarla sürdürür. E Orhan Kemal’in mektubu... Ë Işık ÖĞÜTÇÜ erakın en güzel yanı insanı yeni arayışlara yöneltmesi. Heyecanla yelkenlerinizi rüzgârla doldurur uçsuz bucaksız bir bilinmeze yol alırsınız. Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe, insan yeni okyanuslar keşfedemez. Fedakârlık yapmadan başarı olamayacağına göre, günlerce uykusuz, aç ve susuz yaptığınız araştırmanın gizemli anlarında kendinizi kaybedersiniz. Her incelediğiniz belge sizi başka bir âleme götürür. Sonunda bulacağınız belki sadece sizi ilgilendirecektir ama olsun kimsenin zaman harcamak istemediği boş bir uğraş olarak gördüğü bir çabayı siz sonuca ulaştırdığınız için huzurlu olacaksınız ya, o yeterlidir. Orhan Kemal Müzesi’nin kurulması ve daha sonraki yıllarda müzenin geliştirilmesi hep bu inatçı çalışmanın ürünü. Bulduğum her yeni belge hem beni hem de toplumu ilgilendirmesi açısından beni daha da heyecanlandırdı ve tabii ki üstat Orhan Kemal’in belgeleri. Müzeyi oluşturan görsel malzemelerin yanı sıra, yazılı metinlerin bana geçmişten getirdiği duygu yüklü anıları. Kitaplarının başlangıç kısımlarını hep o sarı defterlerde gördüm. Kimi zaman Türkçe kimi zamanda eski Türkçe harflerle yazılmış, bir yazarın edebiyat alanındaki yol haritaları. Bunları takip ederek üstadın yazı gerçeğine tanık olmak, onu anlamak kolaylaşıyordu. Sadece yapıtlarının başlangıçları değildi benim gördüklerim. Eski gazete kupürleri, yazarları tarafından imzalanmış kitaplar, fotoğraflar, mektuplar ve diğer irili ufaklı, değerli değersiz birçok kâğıt parçaları. Araştırmacıları ve tabii beni de sırlar dünyasına sokacak olan mektuplar her zaman önceliğimdi. Hele babamın yazdığı bir mektup vardı ki, beni bugün dahi yıllar öncesine götürmeye o günleri hatırlamamı sağlıyordu: Yengemi teselliye çalıştım. Ama alışkın o duruma. Buna rağmen ağladı bol bol. Yengelerin yengesi o. Orhan Kemal’in eşi başka türlü olabilir mi? … Kal sağlıcakla reis… Amanı bilin a… Has kardeşin Fikret Otyam Tabii o yıllarda bu mektuplardan haberim yoktu. Ancak yıllar sonra babamın arşivinde gezinirken bu satırlara tanık olup, o yıllara dönüyordum. Babamı özlemiş, yanımda olmasını istemiş, bunun için rüyalarıma giren bisikletten bile vazgeçmiştim. Olmasın ne yapalım. Zaten hayattan fazla bir şey beklememeyi öğrenmiştim. Ne oyuncaklarım vardı, ne başka çocuklara her bayram alınan yeni giysiler, ne de doya doya yemek istediğim çikolatalar. Bunların yokluğuna alışmıştım. Ama babasız günlere asla! Otuz altı gün sonra serbest kalmıştı. Evde bayram ediyordum. Bana çıkınca alacağı bisiklet için değil, yanımda olduğu için mutluydum. Bu duyguları hasret çeken insanlar ancak anlayabilir. Bugün olan biten her şeyi takip ederken insanlar evlerinden alınıp götürülürken hep çocuklar aklıma gelir. Onların hasretle bekleyişleri, özleyişleri ve yıllar geçse bile kapanmaz olan yürek yaraları. Herkes babamın mektubunda söz ettiği o bisikleti alıp almadığını merak etmiştir. Orhan Kemal gibi yüreği insan sevgisi dolu olan, çocukları asla kırmayan hümanist bir insanın sözünü unutması söz konusu bile olamazdı. O da unutmadı ve o bisikleti aldı. Ama tam üç yıl sonra! O gün gerçekten benim için bayramdı. Babam, ağabeyim ve ben Sirkeci’de bisiklet satan dükkândan hayalimde olan bisikleti almıştık. Sirkeci’den kalkan banliyö treninin bagaj kısmına koyarak Menekşe istasyonunda inmiş, ağabeyimle yürüyerek Basınköy’e eve getirmiştik. Dünyalar benim olmuştu. Babam bana bisiklet almıştı! 1969 yılının sıcak bir gününde babamın bisiklete binmesini istemiştim. Belki de muzip bir düşünceyle babamın bisiklete binemeyip, düşeceğini bu duruma güleceğimi düşünmüştüm. Ama üstat beni utandırmış, bisiklete benden daha iyi binmiş ve sürmüştü. O günü daima anımsarım. 1970 yılının 2 Haziran günü vefat ettiğinde, ben ve bisikletim mahzun kalmıştık. Bundan böyle bir daha bisiklete bindiğimi, büyüdüğümü, okullar bitirdiğimi, iş sahibi olduğumu, evlendiğimi ve çocuğumu göremeyecekti. Bugün ölümünün üzerinden tam kırk yıl geçti. Yaşasaydı doksan altı yaşında olacaktı. Yaptığım çalışmalar ve yapıtlarıyla, dostları, okurlarıyla daha da uzun yıllar aramızda olacağına yürekten inanıyorum. Zaten kendisi de, “Gerçek olan öğrenmektir. Nereden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir” dememiş midir? Öyleyse yaptığımızın önemi büyük. Tarih, mademki koynunda sanata ve bilime hizmet edenleri sonsuza kadar saklayacaktır, toplumun onu anarak geleceğe taşıması değerbilirliktir. Üstadı ölüm yıldönümünde saygı ile anıyorum. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1059 M Orhan Kemal ve oğlu Işık Öğütçü. nız. Başkaca hepinizin ve bütün dostlarımın gözlerinden öperim. Işıkçığım üzülmesin. Çıkınca bisikletini mutlaka alacağım. Haydi hayırlısı. Hoşça kalın. Orhan Kemal İsterseniz şu adrese yazın: Orhan KemalTevkifhaneSultanahmet, Şehir Bu mektupta benimle ilgili satırlar her zaman yüreğimi burkmuştur. Hatta babam yanımda olsun diye bisikletten bile vazgeçtiğimi, Fikret Otyam’ın babama yazdığı mektuptan öğreniyordum: Ankara 29 Mart 1966 Çok sevgili Orhan Yön’de yazdığım mektuba verdiğin ve arkasında “Görülmüştür. İstanbul Ceza ve Tevkif Evi Müdürlüğü” damgalı mektubunu aldım. Artık sevinme faslından bahsetmek yersiz olduğu için burasını atlıyorum. … Nâzım geldi ve Batman’a gitti. Bu oğlunla da ne denli övünsen azdır. Ne efendi, ne hoş çocuk. Aklı başında. Hele hele Işık. Seni nasıl seviyor, biliyorsun değil mi? Tez gelsin, diyormuş. Bisikletten vazgeçmiş. Haydi bir masraftan daha kurtuldun! … Yön’deki yazım çok ilgi topladı. Yazı değil de senin yazdıkların elbette. “Ya böyle mi gerçekten?” diyen diyene. … Tevkifhane 9/3/966 Karıcığım ve sevgili çocuklarım; Bugünkü gazeteler sizi dehşete düşürecek haberlerle dolu ise de kulak asmayın. Hepsi mübalâğalı. O kadar ki, dün 9. Sulh Ceza hâkimi bizi tevkife sebep görmemişti. Savcı usulen 3.Asliye Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu ve tevkif edildik. Bugün otuz avukat vekâletimizi üzerine aldı. Ağır ceza mahkemesi nezdinde tahliyemiz için yeniden müracaat edecekler. Şunu kesin olarak bilin ki, isnat edilen suç tamamiyle tertiptir. Her şey yakında aydınlığa çıkacaktır. Beyoğlu’ndaki taksitçiye durumu anlatın. Merak etmesin. Paramız olursa şubattan kalan 230 lira ile mart ayının borcunu ödeyin. … Bir de Nâzım, Okat Kitabevi’ne uğrayıp Evlerden Biri isimli romanımın müsveddesini alsın. Sizde dursun. Benden gelecek habere göre, diğer yayınevine yollarsıSAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle