Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O umhuriyet tarihinin simge kadınlarından Halide Edip’in mücadelelerle, olaylarla, maceralarla dolu hayat hikâyesini aydınlatıyor İpek Çalışlar yeni biyografi çalışması Halide Edib Biyografisine Sığmayan Kadın’da (Mayıs 2010, Everest yay.). Meşrutiyet’ten başlayarak, Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında yaşananları Halide Edip’in ekseninden bir kez daha okuyor, bilmediğimiz birçok gerçekle yüz yüze geliyoruz. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Halide Edib Biyografisine Sığmayan Kadın C Halide Edip 1882’de doğmuş. Babası, II. Abdülhamit devri bürokratlarındanmış. Küçük yaşta annesini kaybedince, çocukluğu, anneannesinin yanında geçmiş. Özel hocalardan dersler almış. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okumuş. Aralarında büyük yaş farkı bulunmasına rağmen, hocası Salih Zeki ile evlenmiş. İki oğlu olmuş. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Tanin gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlanan yazılarıyla dikkati çekmiş. Ölüm tehditleri almış. 31 Mart Vakası üzerine vapurla Mısır’a kaçmış. Olayların yatışması üzerine İstanbul’a dönmüş. Öğretmenlik, müfettişlik yapmış. İlk romanları Halide Salih imzası ile tefrika edilmiş. Salih Zeki ikinci bir hanımla evlenince boşanmış. Yazılarını babasının adını kullanarak Halide Edip imzasıyla yazmaya başlamış. Kadınların eşitlik hareketine önderlik etmiş, Türkçülük faaliyetlerine katılmış. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında bazı hastanelerde hastabakıcılık yapmış. 1916’da Cemal Paşa’nın daveti üzerine Beyrut’ta açılan okullara müdür olmuş. 1917’de aile doktoru ve arkadaşı Dr. Adnan (Adıvar) ile evlenmiş. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, Sultanahmet mitinginde yaptığı konuşma ile ulusal kahraman haline gelmiş. İşgal kuvvetlerince tevkif edileceğini anlayınca Adnan Bey’le birlikte Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye katılmış. Milli Mücadele’deki hizmetlerinden dolayı kendisine önce onbaşı, daha sonra başçavuş rütbesi verilmiş. Kurucuları arasında Adnan Bey’in de bulunduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ve bazı konularda Mustafa Kemal’le düştüğü görüş ayrılıkları yüzünden 1925’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmış. Önce İngiltere’de ve Fransa’da yaşamış. Amerika’da konferanslar, dersler vermiş. Kitaplarını İngilizce kaleme almış. Amerika ve İngiltere’de önemli yayınevlerinde yayınlatmış. Atatürk’ün ölümünden sonra eşi Adnan Bey ile yurda dönmüş. Profesör unvanı verilerek İÜEF’de İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurmakla görevlendirilmiş. 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız İzmir milletvekili seçilerek TBMM’ye girmiş. Bu kadar yoğun bir hayatın içinde edebiyat da var ve Halide Edip özellikle Milli Mücadele sırasında Anadolu’da yaşananları anlattığı, kadın sorunlarına değindiği, Türkiye’nin yakın geçmişini ele aldığı klasikleşmiş romanlarıyla Türk okurlarının yakından takip ettiği bir yazar. Sinekli Bakkal, Handan, Yeni Turan, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Tatarcık ilk akla gelen eserlerinden. İpek Çalışlar, yakın geçmiş Türkiye tarihi olarak da okuyabileceğimiz eserinde Halide Edip’i bütün yönleriyle yansıtmaya çalışıyor. İpek Çalışlar, Halide Edip’in hayatında tartışma yaratacak çok olay olduğu için açık nokta bırakmak istememiş. Bulabildiği tüm kaynaklara başvurarak objektif bir biyografi oluşturmaya çalışmış. Bu alıntı yoğunluğunu ve bilimsel olma zorunluluğunu akıcı bir anlatımla dengeleyerek biz sıradan okurların da keyifle okuyacağı bir biyografi ortaya çıkartmış. Ama kitabın alt başlığına uygun olarak Halide Edib biyografisine sığmıyor. Özel hayatının eksik kaldığını düşünüyorsunuz. 568 sayfalık kitabı okurken birçok yerde keşke daha fazla ayrıntıya girilebilse diyorsunuz ama Halide Edip’in hayatı o kadar çok olayla ve kişiyle dolu ki sanırım binlerce sayfa yazılsa yetmeyecek. HAYATINIZI MAHVETMEDEN ÖNCE NEDEN KAFKA OKUMALISINIZ? Kafka kült bir isim. Sadece eserleriyle değil, hayat öyküsüyle ve hatta fotoğrafıyla da... Genç yaşta ölmüş olması, hayattayken hiç tanınmamış bir yazar olması, “ben ölünce tüm eserlerimi yakın” vasiyeti, despot baba, kırık aşk hikâyeleri, kötü iş koşulları, yoksulluk, azınlık olmak... Kafka’nın bize anlatılan hayat hikâyesinin pek gerçekçi olmadığına dair kuşku tohumları iki yıl önce atılmıştı. Ünlü Kafka uzmanı James Hawes, basına yaptığı açıklamalarda hayat hikâyesinde cinsellikle hiç ilişkisi olmadığı anlatılan Kafka’nın aslında porno meraklısı olduğunu söylüyordu. Hawes’e göre Kafka porno dergilere aboneydi ve bu dergilerden bazıları evindeki gizli bir çekmecede bulunmuştu. Hawes, Kafka’nın, not tuttuğu bazı hikâye metinlerinde de pornoya varan bir dil kullandığını, birçok tarihçinin bu belgeleri, “yazarın dünya edebiyatındaki imajını zedelememek” için kamuoyundan sakladığını da öne sürüyordu. James Hawes’in bu açıklamalarının amacı İngilizcede yeni yayınlanan Kafka hakkındaki kitabını tanıtmaktı. Gerçekten de bu açıklamalar çok etkili oldu ve kitap çok konuşuldu, tartışıldı. James Hawes Hayatınızı Mahvetmeden Önce Neden Kafka Okumalısınız’da (çev. Suğra Öncü, Sel yay.) Kafka mit’ini yaratan “uydurulmuş” hayat hikâyesini, onun için yaratılmış efsanelerin gerçekliğini sorguluyor. Hawes, Kafka’nın kadınlarla ilişkisinin pek de sorunlu olmadığını, genç yaşlardan itibaren birçok kadınla ilişkiye girdiğini, o dönem Prag’da çok yaygın olan randevuevlerinin gediklilerinden olduğunu belgeİpek Çalışlar leriyle açıklıyor. Kafka’nın meşhur iki fotoğrafından melon şapkalı olanının aslında kadrajlı bir fotoğraf olduğunu, fotoğrafın kesilen yanında genç bir kadının bulunduğunu açıklıyor. Prag gecelerinden iyi tanınan Hansi Szokoll bu kadın. James Hawes, Kafka’nın fotoğraflarda oluşturulmaya çalışılan ufak tefek, ezik imajının aksine 1.90 boyunda, yapılı, kendine iyi bakan, sadece sebzelerle beslenen bir genç olduğunu belirtiyor. Hukuk eğitiminde başarılı olmuş, doktorluk payesi almış. İş koşullarının da hiç de söylenildiği gibi olmadığını, Dr. Franz Kafka’nın işinde başarılı olduğunu ve dolgun bir maaşı olduğunu anlatıyor. Patronları Kafka’yı öyle seviyorlarmış ki, askerlik görevini erteletip savaşa gitmesini bile önlemişler. Zengin bir ailenin çocuğu olan, iyi para kazanan Kafka, Prag sosyetesinde de önemli bir konuma sahip. Prag gazetelerinde sık sık adı geçiyor. Genç kadınların gözdesi. Hawes, Kafka’nın sadece Prag’da Almanca konuşan Yahudi azınlık içinde bilindiği ve ölümünden sonra tanındığı tezinin de doğru olmadığını kanıtlıyor ki bunu öğrenmek çok da zor değil. Wikipedia’ya bile baksanız ölümünden önce ne kadar çok eserinin yayınlandığını görüyorsunuz. Kafka, eserlerini yayınlatmaya başladığı ilk yıllardan itibaren Almanca konuşulan ülkelerde bilinen bir yazar olmuş. Kitaplarını büyük Alman yayıncılar yayınlamış, öyküleri iyi Alman dergilerinde çıkmış ve bir de önemli edebiyat ödülünü kazanmış. Yayıncılar Kafka’nın başarılı olacağından o kadar eminmiş ki savaş koşullarına rağmen transferler, avanslar bile söz konusu olmuş. Kafka mit’ini oluşturan en önemli figürlerden biri “despot baba”. Hawes, ünlü Babama Mektup’tan kaynaklanan bu kanının tamamen yanlış olduğunu, Kafka’nın babasının oğlunu ezmek bir yana ona hep destek olduğunu belgeliyor. Babasının Kafka’ya çok liberal davrandığını yazıyor. Zaten despot bir baba söz konusu olsa Kafka’nın randevuevlerinde sabahlaması pek mümkün görünmüyor. James Hawes, Kafka mit’ini oluşturan en önemli eser olan Dönüşüm’deki insanın böcekleşmesi olgusunun da orijinal bir buluş olmadığını, Kafka’nın hayranı olduğu Goethe’nin kült eseri Genç Werther’in Acıları romanından alındığını belirtiyor. Hawes, kitabında yer alan tüm bilgilerin kolayca ulaşılabilir, göz önündeki bilgiler olduğunu ama Kafka efsanesini yaratmak için göz ardı edildiklerini ya da gizlendiklerini yazıyor. Ama şu da gerçek ki aslolan eserdir. Kafka efsanesi yaratılmamış bile olsaydı sadece eserleriyle de biz onu sevecek ve yine çok okuyacaktık. Çünkü, Kafka insanın varoluş nedenlerini oluşturan temel olguları cesurca sorgulayan büyük bir edebiyatçı. James Hawes, bizdeki Kafka imajını biraz sarsıyor belki ama yıkamıyor ve bu büyük ustayı tekrar okuma arzusu uyandırıyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1059 SAYFA 12