Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş iir Atlası CEVAT ÇAPAN Wallece Stevens/ Şiirler/ Çeviren: Sinan Fişek merikalı şair Wallace Stevens (18791955) Ezra Pound ve William Carlos Williams gibi şiire imgeci bir şair olarak başlamış, daha sonra gene onlar gibi imgeciliğin sınırlarını aşarak kendine özgü bir şiir türünü geliştirmiştir. Şiirlerinin gerek başlıkları, gerek imgeleri yabancı bir dünyayı çağrıştırırlarsa da, şairin çıkış noktası genellikle gerçek yaşantılardır. Stevens’e göre bir sanat yapıtının başarılı olabilmesi için hayal gücü ile gerçeklik arasında tam bir denge sağlaması gerekir. AYNI KARATAVUĞA ON ÜÇ FARKLI BAKIŞ I Yirmi karlı dağ arasında Tek kımıldayan Karatavuğun gözü. II Üçürcüm içindeyim Üç karatavuğun konduğu Bir ağaç gibi III Güz rüzgârında savruluyordu karatavuk. Küçük bir parçasıydı seyirliğin. IV Adamla kadın Birdir. Adamla kadınla karatavuk Birdir. V Hangisini yeğlesem bilemem, Deyişlerin güzelliğini mi Kinayenin güzelliğini mi, Karatavuğun ötüşünü mü Yoksa hemen sonrasını mı. VI Buz salkımları uzun pencereyi Barbar bir sırçaya sıvadı. Karatavuğun gölgesi Gitti geldi önünde. Hava Çözülmemiş bir dava Çizdi gölgeye. VII Ey sıska herifleri Haddam’ın Ne koşarsınız çil horozun peşinde? Görmez misiniz nasıl salınıyor Karatavuklar Kadınlarınızın ayakları dibinde. VIII Soylu söylemler bilirim Ve duru, kesin vezinler; Ama her bildiğimde Karatavuğun payı vardır, Onu da bilirim. IX Karatavuk uçup gözden yitti Birçok çemberden birinin Kenarını çizdi. X Yeşil bir ışıkta uçan Karatavukları görünce, Ahenk pezevenkleri bile Hayretle haykırır XI Sırça bir faytonla ilerliyordu Connecticut üzerinde. Korku saplandı bir kez içine: Yanılmış, Takımların gölgesini ‘Hangisini yeğlesem bilemem, Deyişlerin güzelliğini mi Kinayenin güzelliğini mi’ A Karatavuk sanmıştı. XII Irmak akıyor. Karatavuk uçuyor olmalı. XIII İkindi, serapa akşamdı. Kar yağıyordu Ve kar yağacaktı. Karatavuk Sedir dalına tünemişti. ANLAMLI ALTI MANZARA I Bir ihtiyar oturuyor Bir çamın gölgesinde Çin’de. Gölgenin kenarında Mavibeyaz Düğün çiçekleri Rüzgârda kımıldıyor. İhtiyarın sakalı rüzgârda kımıldıyor. Çam rüzgârda kımıldıyor. İşte böyle akar sular Otların üzerinden. II Gece bir kadının Kolu renginde: Gece, dişi, Karanlık, Kokulu ve kıvrak, Kendini gizliyor. Sular ışıldıyor Raks sırasında titreşen Hallaç gibi. III Uzun bir ağaca yaslanıp Boyumu ölçüyorum Çok daha uzun olduğumu görüyorum, Çünkü ta güneşe ulaşıyorum Gözümle; Ve denizin kıyısına ulaşıyorum Kulağımla. Gene de, karıncaların Gölgeme girip çıkmasından Hoşlanmıyorum. IV Düşüm aya yaklaştığında Entarisinin ak kıvrımları Sarı ışıkla doldu Ayak tabanları Kızardı. Saçları Pek uzakta olmayan Bazı yıldızların Mavi billurlarıyla doldu. V Ne sokak lambalarının tüm bıçakları, Ne uzun sokakların keskileri, Ne kubbelerle kulelerin Balyozları, Asmalar arasında ışıldayan Tek bir yıldız kadar Süsleyemez. VI Akılcılar, dört köşe şapkalarıyla, Dört köşe odalarda düşünürler, Yere bakarak, Tavana bakarak. Dik açılı üçgenlerle Sınırlarlar kendilerini. Oysa paralelkenarı deneselerdi, Koniyi, dalgalı çizgiyi, elipsi – Yarım ayın elipsini sözgelimi – Akılcılar sombrero giyerlerdi. ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1059