Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D er ulus kendi diliyle övünür. Çünkü kültürün temeli dildir. Farsçanın görkemine inanan İranlıların neden “Türkçe bilenin işi rast gider” diye bir atasözü olduğunu hep merak etmişimdir. “Türk Dili” dergisinde çalıştığım 1970’li yıllarda Fuat Bozkurt’un “Horasan Günlüğü” başlıklı yazısı yayımlanmıştı. Gezi izlenimlerini, İran’daki Türkçelerin özellikleriyle değerlendiren bir yazı. İran, yaklaşık bin yıl kadar Türklerin egemenliğinde kalmış bir ülke. Dağınık Türk köyleri, Farsçanın etkisiyle yapı değişikliği geçiren Türkçeler var. Fuat Bozkurt Doğu Selçukçanın bir kolu olan Horasan Türkçesi’ni ayrıca ele alıyor, bu dilin özelliklerini belirtiyordu. Fuat Bozkurt’un günlüğü “Türkçe bilenin işi rast gider” İran atasözünün önemini de düşündüren bir yazı (TÜRK DİLİ, Horasan Günlüğü, Şubat 1976). eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Türkçenin öyküsü Fuat Buzkurt’un incelemesinde sözcüklerin anlamları değil, işlevleri önem kazanıyor. “Türkçenin sonağırlıklı bir dil oluşu göz önünde tutularak” eklerden başa doğru bir akış izleniyor. Böylece Türkiye Türkçesi’nin öyküsü, sözcüklerin işlevleriyle anlam kazanacak. Fuat Bozkurt incelemesini iki bölümde ele alıyor. Birinci bölüm “Sesten Tümceye” dilin yapı özelliklerini, İkinci bölüm “Anlatım” özelliklerini belirtiyor. Türkçenin gücüne inanan bir yazarın özleşme diline özen göstermesini doğal karşılarım. Ancak geniş okur topluluklarını ilgilendirmesi gereken bir kitapta alışılmış sözcüklere de yer verilmeliydi. Örnekse “Devinim” bölümü, “fiil”in özelliklerinin daha iyi anlaşılması için, eski karşılıkları gösterilerek anlatılmalıydı. Böylece yeni bir görüşe okurlar daha kolay alıştırılabilirdi. Bir düşünceyi, birimden bütüne geçerken sözcüklerin birbiriyle ilişkisini arayarak değerlendirmek, böylece düşünce düzeneğini örmek dilin yapısını anlamayı kolaylaştıracaktır. Fuat Bozkurt dilin yapısını devinim, göstergeler, sözce, süreç, söyleyiş biçimleriyle ele almakta; sesten yazıya geçerken tümce yapısının özelliklerini anlatmakta, Türkçenin söz varlığıyla anlam katmanlarını açıklamaktadır. SÖZLÜ ANLATIM Dilimizin yapısal özelliklerini iyi bilemeden anlatım olanaklarını nasıl kavrayacağız? Genellikle yazarlar, sözlü anlatımla yazılı anlatımın özelliklerini iyi bilmez. Öğrenim koşullarında anlatım özellikleri belirgin bir iz bırakmasa da, yazarın yeteneğine göre, biçem özelliği kazanmasına yardımcı olabilir. Fuat Bozkurt, “Türkiye Türkçesi” kitabında, Türkçenin öyküsünü belirtirken “anlatım özellikleri”ne geniş yer ayırmış. Sözlü anlatımda günlük konuşma ile tartışmaların yer aldığı toplu görüşmeler, konuşmacının yeteneğine göre önem kazanır. Gene de dağınık bir söyleşi ile düzenli bir konuşmanın sınırlarını iyi çizmek gerekir. Belli bir amaca yönelik düzenli konuşmaların ayrıntıları üzerinde duran Fuat Bozkurt, özellikle tartışmalarda yöneticinin görevlerini şöyle sıralıyor: “Tartışılacak konuyu bilmek, Tartışma süresini sınırlamak, Tartışmanın uyumlu bir yolda gelişmesini sağlamak, Herkesin söz hakkını kullanmasına özen göstermek, Konuşulanların dinlenmesini sağlamak, Tartışmanın yoğunlaştığı noktaları belirterek nasıl bir sonuca varıldığını açıklamak.” Özellikle televizyon izlencelerinde tartışmaların belli bir sıkıdüzen içinde geçmediği, bir söz dalaşına dönüştüğü düşünülürse, tartışmayı yönetenin tatlısert bir tutumla, olumlu bir çerçeve çizmesi beklenir. İster bilimsel, ister isyasal olsun, değişik toplugörüşmeleri tartışma anlayışı içinde değerlendirmek, her birinin özelliğine göre değişik bir tutum takınmak gerekecektir. Özellikle tartışma yöneticisinin konuyu iyi bilmesi, her konuşmacının anlattıklarına yorum getirmesi, konunun dağılmasını önleyerek bütünlük sağlamasına yardımcı olması uygun düşebilir. YAZILI ANLATIM “Türkçe Öğretiminde Yeni Bir Yöntem” üzerinde duran Fuat Bozkurt H Eski Türk Dil Kurumu günlerimizden tanıdığım Fuat Bozkurt, kendi yaşama serüveni içinde, uzun yıllar yurtdışında kaldı. Halen Akdeniz Üniversitesi’nde “Türk Dili ve Edebiyatı” profesörü. Fuat Bozkurt’un “Kültür Tarihi”ni de içine alan geniş bir çalışma alanı var. Basılı 20 kitabı olduğu halde yazarlar sözlüğünde, kültür adamları ansiklopedisinde adının unutulması yazıklanacak bir durumdur. Böyle sözlüklerde nice gereksiz kişiler önemsenirken, gerçek yazarların bulunmayışını nasıl açıklamalı? Bir yazar kendini değil de, yaptığı işi önemsiyorsa, adının öne çıkıp çıkmamasına pek aldırmaz. Ama Türkçe öğrenimi söz konusu olup da alışılmış yöntemleri değiştiren bir çalışmaya girişmişseniz, adınız ilgi uyandıracaktır. “TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE YENİ BİR YÖNTEM” Dilin yapısını öğreten dilbigisi kitapları, 1921’de çıkan Jean Deny’nin “Türk Dili Grameri”ne dayanıyordu. Daha sonra yazılan Tahsin Banguoğlu, Muharrem Ergin, Haydar Ediskun, Tahir Nejat Gencan gibi dilbilimcilerin kitapları “birbirinin gölgesi” olan kitaplardı. Fuat Bozkurt “Türkçenin içinden çıkmış kuralları” değerlendirerek, göstergebilim çalışmalarından yararlanarak, dönüşümlü dilbilgisi akımlarını ele alarak Türkçenin yapısını inceliyor (TÜRKİYE TÜRKÇESİ, Türkçe Öğretiminde Yeni Bir Yöntem, Kapı Yayınları, 2010). özellikle “Yazılı Anlatım”a geniş yer ayırmış. Bir dili yapısal özellikleriyle bilmek yetmez. Bir yazarın ilgi alanındaki anlatıma göre nasıl bir biçem oluşturması gerektiği önemlidir. Fuat Bozkurt önce şiire yer vermiş. Neden özellikle şiir önemlidir? Fuat Bozkurt diyor ki; “Yazın tarihçilerine, eleştirmenlere ve kimi kuramcılara göre tüm yazınsal yaratılar şiirden doğar. Çünkü insanoğlu günlük konuşma dilinin sözcüklerine büyülü bir anlam yüklemeyi, günlük konuşma dilini yüceltmeyi gerçekleştirmesiyle ilk şiiri yaratır.” Ayrıca şiir, bir yazara sözcük tutumunu öğretir. Edebiyat söz savurganlığını kaldıramaz. Şiir yazmak yetmez. Özenli bir şiir çözümlemesiyle bir ozanın emeğini değerlendirmek gerekir. Fuat Bozkurt şiirde yoruma varmanın özellikleri üzerinde duruyor ama, bu işin özel bir beğeniyle, bir derin görü’yle ilgili olduğuna değinmiyor. Kuşku yok ki ozanın imge oluşturması, şiirin özüyle bütünleşen biçim kurması, kendi sesini bulması aranan özelliklerdir. Şiiri çözümlemesini bilen eleştirmenler bunları açıklayarak sıradan okurlara görmeyi öğretebilir. Her ne kadar edebiyatın en geniş alanını şiir kaplasa da, dilin yapısal özellikleri en çok düzyazıda gösterilebilir. Fuat Bozkurt buna “Düzsöz” diyor. Bu başlık altında yazıda aranması gereken özellikeleri ayrıntılarıyla belirtmeye çalışıyor. Bu özellikler düşünsel, kurgu, anlatım açısından ele alınıyor. Fuat Bozkurt romanı ayrı tutarak, yazılı anlatımın değişik alanlarını inceleme konusu yapıyor. Öykü, anı, anıportre, özyaşamöyküsü, yaşamöyküsü, gezi, deneme, söyleşi, köşe yazısı, söylence, makale, eleştiri, mektup, günlük, röportaj gibi konular ayrı ayrı ele alınarak belirgin özellikleriyle anlatılıyor. Belki ayrıntıları üzerinde durulan bu konularda biçem özelliği gösterdiği için ayrılan, ama iç içe düşünülmesi gereken konular da var. Gene de ayrı ayrı öğrenmek, kendi anlayışımıza göre yeniden düzenlemek söz konusu olabilir. BİR YAZARI ANLAMAK Fuat Bozkurt’un anlatım özelliklerini değerlendirdiği yazarlar kendilerine göre bir yol çizebilir. O yola emek verirken biçimini geliştirmek olanağını da bulabilir. Anlatım alanlarından birini, örnekse köşe yazısını ele alalım. Herhangi bir yazar belli bir sınır içinde kişisel görüşlerini yazarken söyleşi tadındaki denemeyi biçem edinebilir. O biçemi günlük gibi, mektup gibi de sürdürebilir. Yazılı anlatımın değişik biçimleri bir romanda daha kolay kullanılabilir. Ama bunların her birini Fuat Bozkurt’un anlatması yazarlığı meslek edinmiş kişiler için bile yol gösterici bir özellik taşımaktadır. “Türkçenin Öyküsü” yapısal özelliklerinden anlatım olanaklarına kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Deneyimli bir yazarın bile bu kitaptan öğrenecekleri var. Ama daha çok, yazar olmaya özenenler Türkçe’yi bu kitaptan öğrenebilir. Günümüzde “Yaratıcı Yazarlık Çalışmaları” düzenleyen kuruluşlar var. Bir yazarın yeteneğini neyin tetiklediği bilinemez. Ama en azından dilin gücün öğrenmesi gerekir. Fuat Bozkurt’un “Türkçe Öğretiminde Yeni Bir Yöntem” çalışması en azından Türkçe’nin gücünü gösteren bir araştırma. Yazılı anlatım alanlarındaki örnekler de usta yazarlardan seçilmiş. Fuat Bozkurt’un araştırmasından yararlanarak “Yaratıcı Yazarlık Çalışmaları”na da ışık tutulabilir. Buna gerek kalmadan her okur “Türkiye Türkçesi”ni bu kitaptan öğrenirken kendindeki gizilgücü kavramaya çalışır. Yazar olmaya özenmek iyidir ama bir yazarı anlamaya çalışmak daha önemlidir. “Türkçenin Öyküsü” bir yazarı anlamayı kolaylaştıracaktır. Fuat Bozkurt’un çalışması okuduklarını değerlendirmesini bilen okurlarını bekliyor. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1047 SAYFA 26