19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Can havliyle, kırık yürek havliyle sarılınan bir “Bay Doğru”, Sipariş bir “doğru”, risksiz! Nötr. Ne hayal edersen o. Gel gör ki hayatta bir Bay Doğru yok, mükemmel bir doğru yok. Ismarlama doğrular, kestirilemez olayları engelleyemiyor. Sıkı bir metafor Bay Doğru. Romanın eşbaş kahramanı Bay Doğru imgesini anlatır mısınız? Kusurunu bilen ve gören belki de romandaki tek karakter Bay Doğru. Yalnızlığın paylaşımındaki unsur ama mükemmel değil. Onun varlığı, hayallerin de ötesinde. Aşkın şişme hali. Yönlendirmek istemem ama romandaki ‘iç sese’ kulak vermek gerek belki de... Gerçeğe dönersek; doğrusunu ararken uçurumun kenarına kadar gelip oralarda dolanmanın yanlışlığını görenler belki ancak anlayabilir armutsapüzüm ve çöpün gereksizliğini. Bay Doğru biraz da bunun için var; iğnenin deliğine bakacağım derken iğneyi eline batırıp incecik ama sızlayan bir acıya tanıklığı anlamak için. Anlayıp fark etmek için. Fark edip yaşamak için. Çığlık atmak için. Size bir sır vereyim mi; şu aşkın dibine düşüp de büyük hayalkırıklıkları yaşayanlar var ya, hani yaşamdan kopup da kendilerini zamanın içinde yok olmaya bırakanlar, işte onların bu romanla hayat bulabilmeleri için yazdım biraz da bu romanı ben. “Ey millet, ayağa kalkın da silkinin, ne kadar saçma nedenlerle hayatınızı karartıyorsunuz! İnsansınız ve mutlu olmak hakkınız!” deme çığlığıydı benimkisi. “Öyle ya da böyle hayat devam ediyor; ya çıkacaksınız veya karanlıkta küfleneceksiniz” deme isteğiydi. Ama bunları okuru sıkıştırmadan, sıkmadan ve eğlenceli bir dille ifade etmeye çalıştım. “N’OLCAK BU MEMLEKETİN HALİ?” Ülkenin, kaybedişleri de toplumun en temel birimi bireyin hissiyatına da olumsuz aksediyor kuşkusuz... Örselenen ruh ve bunda payı olan ağır aksak, yalan doğru ideolojilerin payı... Sarpa sarmış çıkış yolları... Kaybolan hedefler, karışan sapla samanlar, yiten umut... Geri planda bunlar da var değil mi? Bireyin sanrılarını etkileyen sadece özelindeki kaybedişler değildir ki. Boşuna “N’olcak bu memleketin hali?” sorusu yıllardır pelesenk olmamıştır dillere. Siyasi bunalımlar ve kaypaklıklar bireylerin artık yılgınlaşmasına hatta kiminin ‘umurumda değil’ nidalarına yol açmıştır. Belki de ‘istenen’ olmuştur! Dürüstlüğün, çalışmanın, samimiyetin yerine namussuzluk, kara para aklama ve riyakârlığın yeğ tutulduğu bir toplumda hak olanı ve doğruyu arayan bireyin yalnızlaşması çok da anlamsız değil bence. Aslında ‘İğne’nin geri planında değil, tam da ortasında toplumun kaybedişleri var! Leyla romanın bir yerinde bireylerin kayıplarını sıralıyor mesela. “En kötüsü hedeflerinin yok olması elbette. Ama ona gelene kadar pek çok kurban veriyorsun yaşama. Doymuyor, alıyor çünkü. Arkadaşlarını, aileni, sevdiğini kaybediyorsun. İşini, kariyerini, paranı ya da... Evini, muhitini, memleketini veya... Bunları kabullenip yola devam edenler ya yeni rollere ¥ değil! bürünmek zorunda kalıyor ve yalancı bir mutluluk sarmalına giriyor ya da kayıpları karşısında dirayetlerini koruyor ve gerçek bir mutluluk için savaşa devam ediyor. Devam etmeyenler ise yorgun düştükleri için ya kendi yalnızlığı içinde yaşamayı öğreniyor ya da o yalnızlığın içinde mutluluğu arıyor.” Kendi yaptığı seçimi de romanda şöyle anlatıyor Leyla: “Yalnızım ve kendi yalnızlığımda mutlu olmaya çalışıyorum. Kimsenin hayatında yer almak istemiyorum. Kimsenin hayatını yoluna koymak için uğraşmak istemiyorum. Buna harcayacak gücü kendimde bulamam. O nedenle ülkenin geleceği umurumda değil. İsterlerse çağlar öncesine götürsünler, bu gerzek tartışmada galip çıkan ben olsam ne yazar!” Sona doğru resmen polisiyeye dönüyor roman, temele oturuyor, şüphe, tedirginlik tüm duyguların önüne geçiyor, hayattaki önceliklerin nasıl birdenbire değiştiğine, rutine aslında özlem de duyulabileceğine emsal gibi... Leyla’yı da kuşkusuz çok sarsıyor, etkiliyor, değiştiriyor son yaşadıkları... Hayatın içinden bir hikâyeyi anlatıyorum ve bu hayatın içinde cinayet de var. İğne’de de bu yüzden cinayet ve soruşturma var. Leyla’nın yanı başında işlenen bu cinayet ve soruşturması, Leyla için iyi dileklerde bulunmamıza neden olan bir vaka. Adrenalin iyidir; zihni açar, enerjiyi dengeler, kontrolü sağlar, rutine dönme isteği yaratır... Onun için romanın sona doğru hızlanmasını sağlayan bir unsur bu polisiye anlatım. Elbette Leyla’nın hikâyesine bir yatırım. Sonrası için bir başlangıç da diyebiliriz. Leyla’nın doğruları bulması için açılan bir kapı ve elbette arkasında neler olduğunu bilmediğimiz... Romanın devamı gelecek mi? Hikâye bitmiyor, Leyla bitmiyor çünkü... Belki evet, belki hayır. Buna net bir yanıt veremiyorum. Leyla şimdilik gittiği yerde memnun olmak zorunda. ? [email protected] İğne/ Fatma Belgin/ Alfa Kitap/ 312 s. Fatma Belgin, âşık olan, aşkını kaybeden ve aşkı arayan herkesin benzer duygu yoğunluklarını ve sorgulamaları yaşadığını düşünüyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1047 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle