19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hikmet Temel Akarsu’dan ‘Nihilist’ Bir ‘seçilmiş’in tükeniş hikâyesi Nihilist, avangard edebiyat ve sıra dışı kültür alanlarında verdiği roman, öykü, oyun, deneme, hiciv gibi eserleriyle dikkatleri üzerinde toplamış Hikmet Temel Akarsu’nun, birçok ilki bağrında toplayan son romanı. Ë Edip KORAYLI 980 sonrası modern toplumun ahlaki çöküşünü anlattığı eleştirel romanlar ve öyküler, 2000’lerde kaleme aldığı “cyberpunk” çalışmalar, bir çocuk romanı ve Malazgirt Savaşı üzerine kurulu, 2008 çıkışlı Özgürlerin Kaderi’nin ardından Hikmet Temel Akarsu, yeni romanı Nihilist ile yeniden okuyucusunun karşısında. Akarsu yeni kitabında, fona yerleştirdiği Hıristiyan mistisizmi öğeleri ile dünya düzeni, ahlak, din ve tarihin dürüstlüğü gibi çetrefilli konularda çarpıcı fikirlerini ortaya koyuyor. Nihilist, kemikleşmiş bir okuyucu kitlesine sahip yazarın yıllardır takipçisi olanlar için yukarıda bahsettiğimiz serüvenin yeni bir kilometre taşı. Yanlış anlaşılmasın, ele alınan konular ve öyküsünü anlatmak için seçtiği fon bir Umberto Eco romanını hatırlatsa da ve felsefi açıdan bir miktar “ağır” gözükse de Nihilist yine bir “Akarsu romanı.” Tanrı’dan vahiyler aldığını iddia edip Mesihliğini ilan eden bir “reddedilmiş”in hikâyesinin anlatıldığı romanın antikahramanının “gerçeği bulmak” için çıktığı yolda başına gelenleri, Akarsu edebiyatını bilenlerin aşina olacağı biçimde, son derece kişisel aktarımlarla, iç hesaplaşmalarla öğreniriz. “Yaşlı Adam ve Deniz”deki Hemingway tadında kaleme alınmış bu sıkı muhakeme anları, kitabın ele aldığı beşeri temaların aksine, romanı son derece kişisel ve dolayısıyla samimi yapıyor. “O yüzden ilk önce beynimin vicdan bölgesini aradım. ‘Seni bir süre kansız bıraksam idare edebilir misin?’ diye sordum. ‘Neden olmasın?’ diye yanıtladı beni umursamazca; ‘Zaten bu günlerde her şey kıt!’ diye devam etti ve güldü. ‘Daha imkânsız taleplerinle de karşılaşmıştık!’ diye bir kez daha ekledi. ‘Ukala!’ dedim içimden. Ama yine de bu bilgiyi alınca rahatladım.” Kitabın antikahramanı bir Mesih de olsa, insanlık çatışmaları yaşayan, şehvet, açlık vs. ile mücadele eden sıradan bir insan. Hatta kimi yerde bir köpeğe bile üstünlük taslayacak kadar da ben merkezcil bile olabiliyor. Akarsu, “kutsanmış” bir insanın bu mahrem anlarını aktararak eski romanlarında sıklıkla ele aldığı insani, içsel mevzulara dokunurken “kutsallık” kavramı üzerinde de düşündürüyor: “Parsifal bunu sevinçle karşıladı. Budu havada kaptı ve şöminenin önüne yayıldı. Sanki ses çıkarırsa onu geri alacakmışım gibi usul usul budu somurmaya başladı. Keyfine ve aşağılık akılcılığına gıcık kaptım. Sırf bir parça huzurunu kaçırmak, gövde gösterip tehdit etmek için yerimden kalktım. Koca bir odun aldım. Ona doğru yürüdüm. Budu ağzından bırakmadan yerinden kalkıp, ‘Gıyk, gıyk!’ diye sesler çıkararak geriledi. Efendinin kim olduğunu ona hatırlatmış olmanın rahatlığı ile odunu şömineye soktum, alevleri deştim. Alevler iyice alazlandı.” Akarsu’nun işlediği konulara yönelik kinik, eleştirel ve kimi zaman da (kara) mizahi yaklaşımı kitabın genel tonunu belirliyor. Bir Mesih’in kendiliğinden değil de belirli kişilerin yardımıyla ve isteğiyle oluşturulduğunu söyleyen nemrut, acımasız Kardinal karakterinin, kitabın da bir özeti olabilecek şu cümlesi, bu yaklaşımın en güzel örneği: “Hikâyedir önemli olan, gerçek değil.”Bu şeytani ama dürüst düşünce Akarsu’nun kitabının omurgasını oluşturuyor. Bu fikirle dinlerin, tarihin nasıl yoktan var edildiğini, en kanlı savaşların nasıl çıktığını ve milyonlarca insanın nasıl istekle buralarda öldüğünü çok daha iyi anlayabilmekteyiz. Nihilist, bir yandan, insanlığa öğüt vermekle yükümlü bir Mesih’in hikâyesini anlatırken, bir yandan da sıkıcı ve didaktik olmadan bazı gerçekleri okuyucuya aksettirmeyi amaçlıyor. Bu yolda, yukarıda bahsettiğimiz çarpıcı, arsız muhakeme anlarının yanında, Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş’unu aratmayan, grafik savaş tasvirleri ile bir Ingmar Bergman filmi izliyormuş havası yaratan, yalın, karanlık kasaba görüntüleri faydalı oluyor: “Akşamın alacası çöküyordu kızıl kanlara bulanmış ovanın üzerine. Yüce dağlardan devrilen çam gövdeleri giderek büyüyordu. Güneş batıyor, dağların ardında kayboluyor, geride eflatun bir kızıllık bırakıyordu. Göğün alacası ile öküz kanına boyanmış çimenlerin kızılı birbirleri ile yarışırcasına tedirginlik yayıyordu ovaya. Tuhaftır; gönleri soyan köleler ve köylüler, hayvanları parçalayıp etleri alıp çekip gidiyorlardı. Hiçbir keşiş etlerle ilgilenmiyordu. Varsa yoksa öküz gönleri. Onları itinayla üst üste diziyor, sırayla kontrol ediyor, tuzluyor, tütsülüyor, garip sıvılardan edinilmiş karışımlarda yıkıyor bir daha tütsülüyorlardı. Koca ovayı yanık et, kan, tütsü ve tuhaf kimyevi karışımlar kokusu sarmıştı.” Hikmet Temel Akarsu, yaşı, deneyimi ve yazarlığının başından beri süregelen doğal eğilimleri sayesinde daha gözü pek ve çarpıcı bir üslup tutturma yolunda kendini geliştirmiş bir yazar. Son eseri de bunun doruk noktasını teşkil ediyor. ? Hikmet Temel Akarsu 1 Nihilist/ Hikmet Temel Akarsu/ Doğan Kitap/ 190 s. SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1047
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle