26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y K eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Ara Güler’in “Kumkapı Ermeni Balıkçıları” kitabı önümüzdeki günlerde Aras Yayıncılık’tan çıkıyor Yiten balıklar, giden insanlar umkapı önlerinde balıkmekle kaymayacak, Sait Faik tadındaki ve magazin dünyasından başka bir şey güzelim Kumkapı balıkçı köyünden kala çı kayıkları… Ağ toplagörmediği için mi? Böylesi röportajları kala birkaç siyahbeyaz fotoğraf ve anıla o nefis yazı dizisini de okuyacaksınız. yan balıkçılar… Asılı ağAra Güler’in röportajını okurken, gayapabilecek, eli kalem tutan gazetecilerımdaki o alacakaranlık sabahlar kaldı.” lar arasında kaybolmuş, rin sayısı çok azaldığından mı? Yoksa Yalnızca fotoğraflar mı? Aras Yayıncı zetelerde neden yıllardır bu tür yazı diiki katlı ahşap evler… Ağları onazileri yayımlanmadığını düşündüm. televizyonlardaki sıradan, sığ, tekdüze lık’tan çıkacak olan Kumkapı Ermeni ran kadınlar… Balıkçı tekneleri“Modası geçtiği” için mi? Gazeteleri yöröportajlar, gazetelerde yapılabilecek yaBalıkçıları adlı kitapta, foto muhabiri nin çevresine toplaşmış sandalAra Güler’in yalnızca fotoğraflarını görnetenlerin gözü, dolaysız politika, futbol zınsal tatlar içeren, usta işi fotoğraflarla lar… beslenen, insani ve toplumsal Ara Güler’in siyahbeyazlarının gerçekleri gözler önüne seren pek çoğunun başkişisi balık ağları. Kayazı dizilerine yeğlendiği için deri balık ağlarıyla örülmüş bir mahalle; mi? Ara Güler’in yarım yüzyılKumkapı’da Acemdağı mahallesi; bir dan fazla bir zaman önce gerbalıkçı köyü. Yıl 1952. çekleştirdiği bu yazı dizisi, o Sözünü ettiğim fotoğrafları, bir haftafotoğraflardaki sepetlerde görya kadar Aras Yayıncılık’tan çıkacak düğümüz balıklar kadar, inolan Kumkapı Ermeni Balıkçıları adlı sanların da tükenmekte oldukitapta görebileceksiniz. Kitapta, Ara ğunu bir kez daha anımsatıyor Güler’in, 2126 Mayıs 1952’de, Ermenibize. ce “Jamanak” gazetesinde yayımlanan Güler’in siyahbeyazlarına “Kumkapui hay tzıgnorsnerun hed” bakarken, Kumkapılı Ermeni (Kumkapı Ermeni Balıkçılarıyla Birlikbalıkçılarla söyleşilerini okurte) başlıklı yazı dizisi üç dilli (Ermenice, ken, Hrant Dink’in sandalda Türkçe, İngilizce) olarak yer alıyor. balık tutarken çekilmiş fotoğ“Jamanak”ta altı gün sürmüş olan bu rafı düştü aklıma. Neden deryazı dizisinde yalnızca yedi fotoğraf kulsiniz? Neden acaba! lanılmış. Kitapta ise, gazetede basılanlaDemek, ustasının elinden rın yanı sıra, Güler’in arşivinden alınan çıkmış bir gazete röportajı, fotoğraflara da yer verilmiş. Bu fotoğrafbazen iyi bir edebiyat yapıtı lar, 195760 yılları arasında yapılan yol kadar kalıcı olabildiği gibi, yılyüzünden İstanbul’un Marmara sahil şelar öncenin nitelikli bir yazı ridinin çehresinin tümüyle değişmesi nedizisi yıllar sonranın acımasız deniyle artık tarihe karışmış bir yaşantıgüncelliğiyle bile örtüşebilinın son yıllarına ilişkin görüntüleri güyor… ? nümüze ve geleceğe taşıdığı için de çok değerli. Ara Güler de 1993’te “İstanMÜREKKEBİ KURUMADAN O sırada yanımızdan biri geçimızda ise karşımızda bambaşka, bul” dergisine yazdığı bir yazıyor ve ister istemez soruyoruz: ilkinden çok daha farklı ve coşkuda, bu gerçeği vurgulamadan “Usta, yakırısı nedir öyle?” lu bir hayat buluruz. denize açılır, kadınlar da evlerinde edememiş: Bir an bakar. Yabancı olduğu“Ne ağ ne de olta, balık rakıyla Meryem Ana’nın resmi önünde “Yıl 1952, Kumkapı hâlâ muzu düşünür, ne var ki yüce göyakalanır.” İkinci gözlükten görediz çöküp dua ederler: “Meryem ufak bir balıkçı köyüdür, İstanbildiğimiz bu hayat, sadece diğeri nüllü biridir ve soruyu cevapsız Ana, yalvarırım kocamı, oğlumu bul ise sularla çevrili bir kıyı ni unutturmaya yarar. İki ayrı göz bırakmayı yediremez erkekliğine: günlük ekmekleriyle geri getir…” “Ağlar var yukarıda. Yedeklerişehri. Birkaç yıl sonra Sahil Her evin iki katı neredeyse yerin lükle izlediklerimiz aynı insanlarmizi orada saklıyoruz.” dır aslında; işte onlarla o çileli haaltında. Kapının yanındaki penceYolu yapılınca bu şirin balıkçı “Peki adın ne senin?” yatı unutturan, karada geçirilen re yere silme açılıyor. Bu katın arlimanı büsbütün başka bir bi“Hampartzum.” birkaç saatlik yaşam ve rakıdır… ka kısmında mutfak bulunuyor. çim alacak. Ama o zaman bu“Onlarla mı çalışıyorsun?” Usta çırağına bağırdı: Burası, evin erkeği avdan dönünce nun böyle olacağını kimse bil“Evet, ben Reis’in kardeşiyim.” “Lan, piç, Margos abi bir saattir akşamdan akşama, yemek yenilen şağıdaki satırları okuduğumiyor, tahmin edemiyordu; ne “Reis nerede?” yer. Zemin, yan yana yerleştirilmiş rakı bekliyor!” nuzda, Ara Güler’in, balıkçılar, ne balıkçı reisleri, ne “Az evvel geldiler, çok yorul“Hemen usta.” 1952’de yayımlanan yazı di çatlak mermer parçalarından öte, Kumkapı halkı, ne de ben… topraktan ibaret. İkinci kat tek muşlardı, yatmaya gitti.” “Getir göreyim hadi!” zisinin “mürekkebinin kurumadıodalı; durumu nispeten iyi olanla“Bu gece balığa çıkacak mısı“Mezeyi unutmayasın ha! Siz de İşte bu siyahbeyaz fotoğraflar ğını” siz de göreceksiniz. Kitabı rın evlerinde iki oda var. Bu odanız?” gelin be çocuklar, Allahın verdiği alıp okuduğunuzda ise, böyle röçoktan yitmiş olan bir dünyaların eşyası, pencere önünde bir “Anlamadım.” kadar biz de keyif alalım şu hayatportajların artık neden yapılmadının belki de tek tanıklarıdır.” “sedir”, kırık ayaklı eski bir gardı tan…” “Balığa diyorum, çıkacak mısığı sorusunu siz de seslendireceksiGüler, Kumkapılı Ermeni rop ve yataktan ibaret. Duvarlar Sahildeki açık hava meyhanesin nız bu gece?” niz: balıkçılardan söz ederken, koyu renk halılarla kaplı. Halıların de bunları duymanız mümkün. “Çıktılar zaten.” “Deniz zalimdir.” “Gecenin kör karanlığında deüzerinde neler yok ki… Mavi bon Ama biz Baküs’ün müritlerini ora“Siz ne zaman çıkacaksınız?” “Deniz bize hayat verir.” nize çıkıp gün ağarırken dönücuklar, “muska”lar, hocanın yaz“Yarın saat üçte.” da bırakıp meyhaneden çıkacak ve “Biz onun çocuklarıyız.” dığı “dua tezkeresi”, kapı üstünde sağ taraftaki üç numaralı evden yor ve avlanan balıkları goy“Öğleden sonra mı?” “Tanrı’nın inayetini denizden dikenli dallar ve bir nal… “Hayır, sabaha karşı üçte.” içeri gireceğiz. Burası Kevork Rebekleriz.” goycularla paylaştıktan sonra (…) (…) is’in “yalı”sı. İçerisi ilk bakışta “Hey anam, var mı bize yan bakalanları balık haline götürüEkmeğini denizden çıkaran bu Oturduk. Bana denizi anlatmakarmakarışık ve karanlık. Fakat kan..!” yorlardı” diyor. “Goygoycular insanların hayatını anlayabilmek sını istedim. Bir an durdu, sonra sonra gözlerimiz alışıyor; etrafıYaşadığımız dünyadan tümüyle gecenin içinde ağ çevirerek bamızda ne var ne yok seçebiliyoruz. gülümseyerek, “Öyle olsun, zararı farklı bir dünya bu mahalle. Köşe için iki farklı gözlük kullanmamız ğıra çağıra kürek çeker, ağa tagerekir. Birinci gözlük kapkaradır; Döşemeler eğri büğrü, evin tamayok” dercesine yüzüme baktı ve deki denize nazır meyhanede rakı kılmış balıklar meşalenin titrek nemli, puslu sabahlarda kol güçle mı ahşap. Tam karşımızda iki kakonuşmaya başladı: ve eğlence; civar sokaklardaki alriyle geçimlerini sağlamaya çalışan natlı, yarı açık, geniş bir kapı; sağıışığında parıldayarak oynaşır “Balık dediğin başa beladır. Beçacık evlerde ise çoğu kez acı ve kürekçilerin çileli hayatıdır bize la denizin dibindedir, sense üstünmızda çok eski, tırabzansız bir keder var. ve bütün bunlar günün ilk sagösterdiği. İkinci gözlükle baktığı merdiven var. de. Geceleri fosfor gibi parlar…”? Erkekler geceyarısından sonra atlerinde İstanbul’un minareli siluetine doğru ilerlerdi. İşte o ‘Balık dediğin başa bela!’ A SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1086
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle