16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Ë Mavisel YENER itapta İlayda’nın günlüğü aracılığı ile onun yaşadıklarına tanık oluyor, çevresindekilerle, ailesiyle tanışıyoruz. İlkgençlik dönemini yaşayan İlayda’nın duygu ve düşüncelerinden fışkıranlar onun günlüğünde satırlara akıyor. Çoğu çocuk için zor geçen, bazılarında onarılmaz izler bırakan ilkgençlik dönemi, İlayda’nın günlüğünün yardımıyla sorgulanıyor. Bu “çelişkiler dönemi”nde İlayda için de durum farklı değil, onun da çelişkileri çok. Kimi zaman patlamaya hazır bir barut fıçısı oluyor, kimi zaman da sakin bir prenses! İlayda’nın bir kardeşi bir de ağabeyi var. Ağabeyiyle futbol oynamayı seviyor ama daha çok kardeşiyle evcilik oynaması gerekiyor. Çünkü annesi “oyna biraz kardeşinle” diye tutturuyor! Aslında günlük tutmaya başlamak İlayda’nın fikri değil. Yakın arkadaşı Ece “Her kızın en yakın sırdaşı günlüğüdür,” dediğinde aklına düşmüş bir günlük almak. Ama yine de kaygıları varmış: “Günlük mü, ne yani her şeyimi bir deftere mi yazacağım, bugün şunu yedim, şuradaydım, şunu yaptım diye. Off Ece… Ama bu çok saçma değil mi?” (s,8) Kısa sürede kaygıları geçmiş, annesiyle alışveriş merkezine gidince görmüş o pespembe, kilitli defteri. Gerçekten de iyi bir sırdaş o. Aslında Ece de iyi bir sırdaş ama günlük Ece’ye göre daha sessiz! Ece bazen onu dinlemiyor, kendi sorunlarını anlatıyor çünkü. İlayda’nın annesi, diğer annelerden farklı değil. İlay K Geveze Prensesin Günlüğü İlayda ikizler burcu, en sevdiği hayvan kedi, ergenliğe giren her gencin yaşadığı sorunları yaşıyor. Üstelik, hayatı çok zor; ne yetişkin, ne çocuk! da’nın okula giderken yapacağı saç modelinden, kola içip hamburger yemesine, hafta sonu saat kaçta yatacağına varana kadar her şeye karışıyor. Televizyon izlemek zararlı, kola zararlı, hafta sonu geç yatmak çok zararlı… Biraz da “Dersler zararlı, bu kadar çalışma” dese ya! “Onu giyme bunu giy!” Ah şu anneler! Hep söylenirler! İlayda bir abla. İlayda evde abla olduğu yetmezmiş gibi okulda ve serviste de abla olmak zorunda. “Aman kardeşin serviste ayağa falan kalkmasın. Dikkat et kemerini taksın!” Onunla aynı okula giden kardeşi Ayda’ya iyi örnek olması gerekiyor. İlayda’nın lisede okuyan ağabeyi kontör canavarı Arda’nın nedense ona örnek olması gerekmiyor. İlayda, bu ikilemi anlamakta zorlanıyor doğrusu. Üstelik ağabeyinin ayrı bir odası var ama İlayda kardeşiyle aynı odayı paylaşmak zorunda. Bu çok sıkıcı! İlayda’nın kitaplarla arası kötü değil. Ama “Bu sene okumak zorunda olduğunuz kitaplar…” falan denilince gıcık oluyor. Kitaplarını kendi seçsin istiyor. Bu nedenle Türkçe öğretmeninin verdiği kitapları Ece ile ortak okumaya karar veriyorlar. Yarısını İlayda yarısını Ece okuyacak, sonra birbirlerine anlatacaklar. Okul İlayda’ya yorucu geliyor. Yalnız dersler değil, birçok kişiyle de uğraşmak zorunda. Bir de, şu tuhaf kız Melisa yok mu; o geldiğinden beri sınıfın havası değişmiş. Herkes Melisa’nın peşinde dolaşmaya başlamış, saçlarını da onun gibi yapıyorlarmış. İlayda bir türlü anlamıyor o kızda ne bulduklarını. Üstelik öğretmen de ona Ponpon kızlar takımı kurma görevi vermez mi… Ah öğretmenler! Yazılıları hep geç okurlar değil mi? Oh ne rahat! “Canları ne zaman isterse o zaman okuyorlar kâğıtları. Ama bizim çalışmama gibi bir şansımız yok. Hemen ‘Niçin çalışmadın kızım, bu senin görevin’ diye nutuk çekmeye başlarlar.”(s,94) İlayda, büyümenin insanın başına bir sürü dert açtığını fark ediyor. Annesiyle babası ağabeyiyle ilgili bir şeyde İlayda’ya “küçüksün” diyorlar, Ayda söz konusu olunca da “büyüksün” diyorlar. İlayda büyük mü küçük mü? Ah, şunu bir anlasa! İlayda’nın büyümeyle ilgili fizyolojik anlamda da sorunları var. Örneğin göğüslerinin büyümesinden biraz rahatsız, üstelik çok da acıyorlar. Bedenindeki değişikliklere alışması kolay olmayacak. Hele burnunun ucunda çıkan o sivilce yok mu! O sivilceyle okula gidemez elbet; başına yorganı çekip o gün okula gitmemeye karar vermişken annesi onu zorla okula gönderiyor. Neden başkalarında değil de İlayda’nın suratında çıkıyor şu cadı sivilcesi, neden? “Biraz önce aynaya baktım. Sivilcem giderek büyüyor ve rengi daha da kırmızı. Patlamaya hazır bir yanardağ gibi… Öööö… İğrenç biliyorum.” (s,60) İlayda’nın sivilceleri her gün çoğalıyor. Sivilceleri çıktığından beri, herkese sivilcesi var mı diye bakıyor. Hayatındaki insanlar “Sivilceliler, sivilcesizler” diye ikiye ayrılmış. Hamburger, cips, kola, çikolata derken kilo da almış İlayda. Bir kızın en dikkat çekici yerinin elmacık kemikleri olduğunu biliyor, ama kilo alınca kendi elmacık kemikleri görünmez olmuş. Hemen rejim yapması gerek! Ergenlik sorunları kitapta eğlenceli bir dille aktarılmış. Bu sorunların nasıl da geçici olduğu, günlüğün ilerleyen sayfalarında gizli. İlk aşklar, utangaç hoşlanmalar da var elbet günlüğün sayfalarında. “Bugün çok güzel bir şey oldu. Sonunda Oğuz’u aradım. Önce ne konuşacağımı bilemedim. Telefonu açınca kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki…” (s,54) İlk aşklar yaşanır da şiirler okunmaz mı? Hele Attilâ İlhan şiiriyse… İlayda’ya yetişkinlerin sürekli söylediği/ öğrettiği bir şey var: “Güzel olan her şey zararlıdır!” Ah büyükler ne sıkıcı! “Sürekli ders çalışmak çok sıkıcı”, “Bu pazar çok sıkıcıydı” cümlelerinde olduğu gibi, “Sıkıntı” İlayda’nın sık kullandığı bir sözcük. Aslında sıkıntı ilkgençlik dönemini yaşayan herkesin kullandığı sözcük. Geveze Prensesin Günlüğü, ilkgençlik çağının yansımalarını başarıyla anlatıyor. İlkgençlik döneminde gerek sosyal ortamda, gerek aile de yaşanan her şey çocuğun duyarlığına göre farklı algılanır, kimi zaman ufacık bir sıkıntı büyük sarsıntılara neden olabilir. Kimi zaman da ufak bir sevinç büyür büyür… Çocukluk gençliği, gençlik olgunluğu yaratır. Bu çağların birinden diğerine geçiş, sadece bireyin bedensel durumu ile ilgili olmayıp, ruhsal, toplumsal, ekonomik, kültürel etkenlerin rol oynadığı bir gelişim ve oluşumdur. Diğer taraftan, her çağ kendine özgü ve belirli bedensel, ruhsal, toplumsal özellikler taşır. Koray Avcı Çakman çocukları ve onların yaşlarına ait özellikleri iyi tanıyan/bilen bir yazar. Dili akıcı; rahat okunuyor. İlkgençlik dönemine ait sorunları, korkuları ve heyecanları konu alan kitapları, hem gençler hem de aileleri zevkle okuyor. Geveze Prensesin Günlüğü’nde dikkat çeken bir başka nokta da, günlük türü üzerinde düşündürmesi. Ergenlik dönemine girmek üzere olan bir çocuğun dünyasını içtenlikli biçimde ortaya koyan bu günlüklerin sıçrayarak gelişen anlatım düzeni, on yaş üstü okura okuma kolaylığı da getirecek. Unutmadan söyleyelim; İlayda kısa süre sonra yeni bir günlük daha dolduracağa benziyor! İyi okumalar! ? www.maviselyener.com Geveze Prensesin Günlüğü, Koray Avcı Çakman, resimleyen: Canan Barış, Genç Turkuvaz, 161s, 2010, 10+ SAYFA 24 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1086
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle