29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

eğişen şiirin ayrımına varamayanlar, alıştıkları şiirin etkisinde kalanlar, geçmişin uzaklarındaki şiiri “şiirin altın dönemi” diye nitelendirir. Ben de kendimi onlar arasında görenlerdenim. Tam anlatı şiiri sayılmayan, yer yer “İkinci Yeni”yle örtüşen, gelişmiş kişiliğiyle kendini belli eden bir şiir bu! Kendi sesini bulmadan aynı şiiri yinelemek şiirin gelişmesine yarar mı? Yaşama koşulları, insan ilişkileri değişiyor. Bu değişime dilin de ayak uydurması gerekiyor. Yeni bir dil, değişik imgelere, bir başka söyleyiş biçimine yol açıyor. Gerçek ozan bu değişimin bilincinde olarak şiirini yeniden kurar. Gerilerde kalmış bir şiire takılıp kalmaz. Kendi sesini bulmaya çalışır. Ama tam edebiyat insanı olmayan bir ozan bu değişimin ayrımına varamaz. Tam edebiyat insanı olmak! D D Papirüs yeniden MUSTAFA ŞERİF ONARAN Nurullah Ataç, tam edebiyat insanı olduğunu öne sürerek bu durumu şöyle yorumluyor: “Edebiyatı, sanatı kendime dert edinmiş bir adamım. Gece gündüz edebiyat düşünürüm, şiir düşünürüm. Sevdiğim bir şiiri tanıdıklarıma okumadığım, yahut bir edebiyat sorusu üzerine tartışmaya girişmediğim günler, yaşadım saymam kendimi. ‘Bugün Türkeli’nde en tam edebiyat adamı kimdir?’ diye sorarlarsa beni gösterebilirsiniz” (BEN). Ataç gençliğinde şiir de yazmıştı ama ozan değildi. Çağdaş Türk şiirinin iyi ozanı Cemal Süreya’yı “tam edebiyat insanı” olarak tanımlamak daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Belki o olmasaydı “İkinci Yeni” bir oluşum olarak gelişme gösteremezdi. Kendinden sonra gelen şiiri özendirmek, bir “güvercin curnatası” halinde “İkinci Yeni”yi geliştirmek olanağı bulunamazdı. Cemal Süreya dergicilik serüvenine girişirken, edebiyatta işlevi olan derginin ne anlama geldiğini de göstermiş oldu. “GÜNCEL” PAPİRÜS Dergicilik serüvenine girişen insan büyülü bir yolculuğa çıkmış gibidir. Edebiyatı bütün olarak kavrarken değişik bir açıdan bakmasını da bilecektir. Ama daha önemlisi, gönül insanı olmanın dinginliği içinde çevre oluşturacaktır. Cemal Süreya’nın “Papirüs” serüveni 1960’tan 1980’e uzanan 20 yıl içinde üç evrede gelişme göstermiştir. Birinci evre, 1960’ta yayımlanmaya başlayan “Papirüs” 4 sayı sonra kapanmış, İkinci Evre 19661970 arası 47 sayı sürmüş, üçüncü evre 1980’de 2 sayı çıkarak yayımına son vermiş. Her dönemin “Papirüs”ü ayrıca incelenmeli. Batan bir derginin günümüzü etkileyen özellikleri üzerinde durulmalı. “Papirüs”ün edebiyattaki işlevi belirtilmeli. Böyle bir çalışma günümüz dergiciliğine de ışık tutacaktır. Batan dergiler gizli bir gömüdür. “Edebiyatta Üç Nokta”yı yayıma hazırlayan Cenk Gündoğdu, 2000’li yıllarda çıkan dergilerin özellikleri belirtilirken bu gömüyü açmayı çalışıyor. (Edebiyatta ÜÇ NOKTA, 2000’lerde Edebiyat Dergileri, 2010 Güz). “Bir dergidir benim yaşamım, bu yüzden ben ölmem batarım” diyen Cemal Süreya’yı, dergicilik serüveni içinde anlamaya çalışmak gerekir. “Dergiler bir gün kapanmak için vardır” diyordu Cemal Süreya. “Papirüs” yeniden yayımlanırken, yalnız Cemal Süreya’nın anısını yaşatmıyor, “daha çok şiir eleştirisi ağırlıklı, dokunulmayana dokunan, sessizlikte kalana ses veren, birbirinden farklı anlayışları anlama kabiliyetini geliştirmiş; genç, dinamik, tutucu olmayan, ‘cins şairlerin de yer bulabileceği’ bir dergi olarak yoluna devam edecektir” anlayışını benimsiyor (PAPİRÜS, İki Aylık Edebiyat Seçkisi, Yıl 1, Kitap 1, KasımAralık 2010). “Papirüs”, çağdaş edebiyatı kuşatan, gelenekle köprüler kuran, yeni açılımlar sağlayan bir dergi olabilecek mi? Daha önemlisi edebiyatın gelişmesinde yeni bir yol haritası çizebilecek mi? Dördüncü evre olarak yorumlanabilecek “Güncel” PAPİRÜS’e bakarak bu soruların yanıtını aramaya çalışalım. GELENEĞİ DÖNÜŞTÜRMEK Şiir ağırlıklı bir dergide; Cemal Süreya’nın özdeyiş haline gelen “Folklor şiire düşman” sözünü yorumlayarak “yeni” yönelimleri anlamak gerekir. Şiir her türlü ayrıntıdan yararlanarak değişik bir gelişme gösterebilir. Yeter ki geleneğin kalıpları arasına sıkışıp kalmasın. Önemli olan geleneği yinelemek değil, dönüştürmektir. Melih Cevdet Anday, Karacaoğlan’ın bir şiirinden yola çıkarak yazdığı “Çeşitlemeler”de halk şiirindeki kavramlara çağdaş yorumlar getirmesini bilmiştir. “Hüma kuşları”, “gümüşlü hamayıl”, “mücevherli tüfek” gibi kavramlar büyülü bir doğaya çekiyor insanı. “Yaşı bilinmeyen bir yağmur”, “sevdanın avucu bastırılan gece”, “kanın buğdayını savurmak”, “insan gibi bakan kartallar” alışmadığımız bir doğaya hazırlıyor bizi. İhsan Tevfik, 2000’li yıllar şiirinde yeniyi ararken geleneği dönüştürmek gerektiği üzerinde duruyor. Cahit Külebi’nin, “Tokat’a Doğru”, “Sıvas Yollarında” şiirlerinden yola çıkarak şöyle bir sonuca varıyor: “Sadece pastoral bir manzara önünde olmadığımı iyi biliyorum; insan var, acı var. İçeriden bir itiraz var. Ben de şiirin bir yerindeyim ama kim bilir neresindeyim?” (Şiirde 2000’li Yıllar). “Folklor şiire düşman” sözünü İhsan Tevfik de “Geleneği Dönüştürmek” diye yorumluyor: “Biz kocaman bütünlüklü bir yapının bir yerindeyiz. Hal böyleyken hayat değişti, şartlar değişti. O halde geleneksel olan bugünü ifade edemez mi denilmek isteniyor?” “Çağın yaşamına uygun yeni formlar geliştirmek, yeni bir dil kurmak (bulmak) gerek.” İhsan Tevfik “2000’li Yıllar Şiiri”nin daha sağlıklı bir yapıya kavuşması için “insan gerçeği”ni göz ardı etmemek gerektiğine inanıyor: “Ama kendi yazıp çizdiğine hayran, hayatı umursamayan, ‘insanı iplemeyen’, geçmişi olduğu gibi gereksiz görüp ‘tu kaka’ ilan edenlerden söz etmiyorum. O uslupla söyleyeyim: Şiir de onları iplemeyecektir.” UMUTSUZLUK “Güncel” PAPİRÜS’ün çıkış yolunu Ekrem Kahraman’ın yazısında aramak bizi umutsuzluğa düşürebilir. Dante’den bu yana, küreselleşmeci yönlendiriciler insanın sonunu mu hazırlıyor? Giderek tarihin sonuna mı yaklaşıyoruz? Ekrem Kahraman soruyor: “Günümüze ait çağsal akıl, duyarlık, düşünce, bilgi, kültür, etik değerler, vicdan, insanlık nereye gidiyor böyle?” Oysa insanı sanat kurtaracaktır: eğinmeler “Sanat ve edebiyat hâlâ en insani gelecek tasarımının dolaysız gerçekleştiği sonsuz ve ütopik bir alan. Burada hayatı çekip çeviren, kuran, yürüten her şey var: Niyet, merak, düşünce, felsefe, bilgi, beceri, deney, tecrübe, buluş, iddia, çalışma, müzik, şiir, edebiyat, film vb.” Yaşadığımız çağ yeni bir ortaçağ mıdır? Benliğimiz çıkarcılık uğruna ötekileşiyor mu? Nasıl bir ödeşmeyle kendimizden kurtulacağız? Küresel sermaye edebiyatçıları satın alma çabası içinde midir? Demek ki “Papirüs”, 2000’li yıllar şiirinin gücüyle bu sorunları aşma çabası içinde olacaktır. Dolaylı bir anlatımla da olsa “Papirüs”ün böyle bir gizli görevi olmalı... “... Ve Şiir Geri Döndü” dediğine göre, şiirin gücü “aydınlanma”ya yaramalı. Gerçek ozanı satın almanız söz konusu değildir. “İçimizden geçen yol”u 2000’li yıllar şiirinin aydınlatacağına inanıyorsanız, hiç olmazsa, ozanın bir “telif hakkı” olmalı. Belki “telif hakkı” bile gerçek ozanın onurunu zedeleyebilecektir. Ama hiç olmazsa iki kadeh içki yuvarlar da, o incinmeyi yatıştırmaya çalışır. PAPİRÜS KÜLTÜR ÇEVRESİ “Papirüs”ün bu 4. evresinde özlediğiniz bir sevgili ansızın karşınıza çıkmış gibi şaşırmış olmalısınız. Bilirsiniz ki halk şiiriyle divan şiiri, şiir geleneğimizin iki önemli akımıdır. Sonra çağdaş şiire doğru birtakım duraklar vardır. On yılda bir oluştuğu söylenen kuşak aldatmacasına aldırmayın. 2000’ler şiiri “Papirüs”te ağırlık kazansa da, eskilerden gelen şiirin de izi sürüyor. Hüseyin Peker kırk yıllık birikimle katılıyor günümüz şiirine. Veysel Çolak otuz yıllık birikimle 2000’ler şiirine güç katıyor: “Gerçekçi toprak, efelenen tohum sen ateşsin, suyla arkadaş olma ormanını susturma, divitini kanına batır sancılara alıştır yazıyı, ellerin büyüsün solmasın gömleğinin kalabalık deseni.” “Papirüs”te 28 ozanın şiiri var. Şiir üzerine yazılan denemeleri, Cemal Süreyya ile ilgili anıları da düşünürsek “... Ve Şiir Geri Döndü” denecek bir dergi olduğunu anımsayacağız. “... Ve Şiir Geri Döndü” ama, “Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla” diyordu Ahmet Muhip Dıranas. Gün olur, sevi ilişkisinin anlamı kalmaz. Açıklara doğru kayıp giden bir geminin ardından bakar gibi, içinde küllenen bir ateşe dalar ozan. Türkan Yeşilyurt da bilir ki “kül uzun sürer”. Gene de küllenen o sevi ilişkisi içten içe ısıtır insanı: “dalgalarıma bindiriyor kısrağın değil kısrakların açıklarımda yüzdürüyorum seni eski zamanlardan kalma köpüklerden bir melek yakıyorum yüzünü kum taneleri kadar çok ince ince yüzüyor tuzlu güneşimde tensiz gibi çırılçıplak bırakıyorum seni göz kapaklarını öpüyor yüzden geriye doğru say diyorum açtığında beni göremeyeceksin.” Nice on yıllar birbirine karışınca kuşak anlayışı da önemini yitiriyor. Belki dergilerin çevresinde bir kültür ortamı oluşabilir. Yeter ki “Papirüs”e özgü ozanlar yeni bir şiiri dokumak olanağı bulsun. “Papirüs Ozanları” diyebileceğimiz yeni bir oluşum 2000’ler şiirini etkilesin. Vedat Akdamar, Artshop Genel Yayın Yönetmeni olarak batan bir dergiyi yaşatırken eski Papirüs’leri de yeniden yayımlıyor. Dolayısıyla “Bir dergidir benim yaşamım, bu yüzden ben ölmem batarım” diyen ozanı da yaşatıyor. Yeter ki “Papirüs” çevresinde bir kültür ortamı oluşsun. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1088
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle