23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş Ü iir Atlası CEVAT ÇAPAN Valeri BRYUSOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Benim ömrüm çınlayacak tutkunun En güzel ölmezlik dizesi gibi’ KLEOPATRA Kleoptra’ydım ben, ben kraliçeydim, Mısır’ı yönettim uzun seneler, Ama Roma düştü, öldü Lagidler, Lahitlerde tek nişanım yok benim. Sözüm yok dünyalık işlere dair Bir ömür eğlence ve zevk delisiydim, Ölürken de çılgın aşk kölesiydim… Ama sana hükmettim hep, ey şair! Kralları ve seni hep cezbettim ben, Tattırdım şehvetli ihanetimden Ve başardım düşlerine girmeyi. Sen piri oldukça sanat ufkunun Benim ömrüm çınlayacak tutkunun En güzel ölmezlik dizesi gibi. SESSİZLİK Huzur ve rehavet bu hoş akşamda Boş gözlerimize sessizce akmış Gizemli bir gamla, zarif bir gamla Ve yelin emrinde gönül yelkeni Hafif yalpalarla bir yana yatmış. Rastlantısal kısa anın lütfu, sen, Ey sükut, devam et! Devam et! Hele Bitti o hengâme, kırlardan gelen, Enginlerin, gelgitlerin üstünde İlk yıldız ışıldıyor sevgiyle. Ah ne güzel kımıldıyor, ne güzel, Doğanın en derin ürpertileri! Yılan gibi sanki ve sanki tel tel Sarılıyor, kıvrılıyor, ölüyor Ayışıklı dalgalarda her biri. Gitmesin, bitmesin sonsuza kadar Gümüş ışınlarda yüzen bu dünya! Biz ki – yılan halkasında yananlar, Biz ki – iki parıltılı hayalet, Biz ki – iki gen’iz ve iki hülya. SÖNEN ATEŞ BAHAR İLAHİSİ Sadece biz kuzeyliler biliriz Sevincini baharın, Başka hiçbir şeyde keşfedemeyiz Benzerini bu tadın. Kışın uzun geceleri bitince Gelen nazlı bahardır, Gökyüzünde artık şeffaf ve ince Sisli bulutlar vardır. Doğanın o kuytu yüksek yerleri Hâlâ karla kaplıyken, Yeşil bir dal kamaştırır gözleri Ormanlıktan el eden. Derin bakışlarla seyreder bizi Erkenci kardelenler; Sanki dağda ölü dalların hepsi ‘İşte biz de sağız!’ der. Çocuklar gibiyiz biz de baharda Yüksek sesle sayıklarız; Tertemiz havada, renkli kırlarda Coşar ruh, artar nabız. Her bir mayıs – kışın gerçek düşmanı, Baharın müttefiği Her bir bahar – mutlu kılar insanı Hapisten çıkmış gibi! V.İ. LENİN’İN ÖLÜMÜNDEN SONRA Salt burası, Kremlin meydanı, değil, Kıtaları, halklarıyla yerküre Yüzbinlik saflarla, korkunç ve sefil, Üzülüyor yitirdiği öndere! Tropikten buz kuşağına uzanan Tüm meridyenleri izleyen hatta, Emekçi ordusu diye tanınan Bir insan denizi matem tutmakta. Yarının telaşı var üzgün gözlerde Belki de umutsuzluk demeli ona: Kim rehber olacak bu zor seferde? Kim ışık saçacak ufuklarına? Yoldaşlar! Vardık mı artık farkına Ki o milyonların tecessümüdür! Yüzyılların doğurduğu fırtına, Dünyanın açan tek umut gülüdür. Varsın bu istençler hiç pes etmesin! Varsın böyle sürsün bu güçlü tufan! Ardından koşalım aynı hedefin, Ayırmasın kimse bizi bu yoldan! Dava asla küçük görülmemeli! Zorlu vasiyeti kırpmamalıyız! Gelecekte, onun gördüğü gibi, Birlik olmalıdır tek amacımız. Amaç şimdi yalnız “devrim” değildir – Hedefte dünyayı değiştirmek var! Tüm emekçi halklar birleşmelidir! Bu ödev sürecek sonsuza kadar! ? SAYFA 23 nlü sembolist şair, yazar, dramaturg, çevirmen, edebiyat tarihçisi ve eleştirmen Valeri Yakovleviç Bryusov, 1 Aralık 1873’te Moskova’nın varsıl bir tüccar ailesinde dünyaya geldi. Genç şair, 1892’de Fransız sembolistlerden Pol Verlen, Arthur Rembo ve Stephane Mallarme’nin şiiriyle tanıştı ve onlardan çok etkilendi. 1895’te Başyapıtlar ve 1897’de Bu Ben’im adlı iddialı kitaplarını yayımlayarak ego merkezli ruhsal yaşantılarını yansıtmaya çalıştı. 1900 yılında yayımlanan Üçüncü Muhafız adlı kitabıyla büyük şair olarak kabul gördü. Bu kitabını, mükemmellik örneği olan Kentler ve Dünya (1906) ile Çelenk (1906) kitapları izledi. Sonraki şiirlerinde (Tüm Ezgiler, 1909 ve Gölgenin Aynası, 1912) daha büyük bir içtenlik, duygu ve düşünce derinliği, söyleyişteki sadelik gibi özellikler dikkat çekmeye başladı. Valeri Bryusov 9 Ekim 1924’te, henüz 51 yaşını bile tamamlamadan, Moskova’da öldü. İLK KAR Gümişi ışıltılar ve kıvılcımlar, Evren gümüşten sanki! Dünkü çıplak ve simsiyah genç çamlar Şimdi inci bezekli. O ki, bu mekânın hayalleridir, O ki, tansık ve düştür! Eski ve bayağı şeyler de bir bir Gizeme bürünmüştür. Mürettebat, arabalar, yayalar Bir beyaz sis altında, Doğa yaşamı da insanlar kadar Kutsallığın katında. Bu, istenen bir canlanış büsbütün, Gerçek sihre dönüşür. Gözalıcı bir şeydir bu gördüğün, O ki, tansık ve düştür! KADIN Kitapların içinde ayrı bir kitapsın sen, Özenle düzenlenmiş cilt gibisin, ey kadın. Ne fikirler edindim senin her sahifenden Derininden fışkıran çılgınlık kaynağının. Ey kadın – sen dünyanın şeytani içkisisin, Dudaklarımızı yakan – her dokunuş anında. Ama yakınıştan çok seni içen kimsenin Övgüsü sezilir hep azap çığlıklarında. Ve bu hakkındır senin – çünkü bir kadınsın sen. Senin yıldızlı tacın gururla göğe değer. Biricik tanrıçasın gecemize nur veren! Senin ateş halkana katlanan biz erkekler Uğrunda gerekirse dağları deviririz Ve ezelden tek senin önünde eğiliriz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1088 Savruluyor tipi müthiş şiddetle Üzerinde cılızlaşan ateşin; Soğuk kar çoktandır erimemekte Çevresinde kömürleşen közlerin. Hepimiz dikmişiz gözlerimizi Karararak can çekişen son köze – Ölürken ondaki mutluluk izi Yansıyor bizim de yüzlerimize. Varsın sussun tüm yanıtsız çağrılar, Varsın bayram etsin geceyle tipi, – Biz unutamayız mezara kadar Bu en çılgın kıvılcımlı şöleni. Tipi zafer kutlamakta benzersiz, Gümüş tülle sıkıp göğsümü benim, – Yarın iki ceset olacağız biz Kenarında unutulmuş ateşin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle