25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

David Hume, hem felsefe yapma hem de felsefe alanındaki döneminin içkinleşmiş kalıplarını, üzerine düşünülmesi bile neredeyse yasak olan dini putları tüm radikalliğiyle sorgulamış, sorguladıkça da yeni düşünme yolları açmış ve yeni düşüncelerin gelişimine yoğun bir katkıda bulunmuş felsefe tarihindeki en önemli filozoflardan biri. Örsan K. Öymen, yayıma hazırladığı Hume adlı kitabında bu büyük filozofu enine boyuna inceliyor Ë Baver DEMİRCAN er defasında on sekizinci yüzyıl İskoç filozofu David Hume’un adını büyük bir saygıyla anan ünlü Alman filozof Immanuel Kant, Prolegomena’da, kendisini dogmatik uykusundan uyandıran ve çalışmalarına farklı bir yön vermesini sağlayanın Hume olduğunu belirtir. Hume’un özellikle bilgi kuramı (epistemoloji) alanında geliştirdiği düşünceler, sadece Kant üzerinde değil, daha sonraki dönemlerde de oldukça etkili olmuş ve çok çeşitli konuları kapsayan yapıtları temel kaynaklar haline gelmiştir. Örsan K. Öymen tarafından hazırlanan Hume kitabı, hem olabildiğince eksiksiz hem de Hume’a dair tüm yanlış anlamaların önüne geçerek, Hume’un felsefesini okurlara açma ve Hume’un bütün yönleriyle Türkiye’de daha iyi tanınıp incelenmesi adına temel bir kaynak olma amacıyla kaleme alın Örsan K. Öymen’den bir felsefe araştırması Tüm yönleriyle Hume mış. Hume söz konusu olduğunda genel olarak yapıldığı gibi tüm ağırlığı bilgi kuramına vermemiş, bilgi kuramıyla çok yakın bağları olan din ve ahlak felsefesini, hatta Hume’un çok az bilinen ruhun ölümsüzlüğü, intihar ve estetik üzerine görüşleri de esere katılmış. Öymen’in, hem giriş yazında hem de Hume’un eserlerinden hazırladığı seçme metinlerde sırasal önceliği Hume’un din felsefesine vermesinde, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu siyasal ve sosyal durumların yarattığı kargaşaların çözümünde Hume gibi filozoflara büyük ihtiyaç olduğu düşüncesi ağır basmış. Hume kitabı, Hume’un eserlerinden seçmeler bakımından çok zengin. Hatta, Hume’un Türkçede ilk defa yayınlanan yazıları bu kitabı daha da ayrıcalıklı kılıyor: “Ruhun Ölümsüzlüğü Üzerine”, “İntihar Üzerine”, “Beğeni Ölçütü Üzerine” adlı yazıları ve Ahlak İlkeleri Üzerine Bir Soruşturma adlı kitabından en önemli birkaç bölüm, Ergün Baylan tarafından ilk defa bu kitap için çevrilmiş. Ayrıca Hume’un, artık günümüzde ulaşılması çok güç olan ve neredeyse otuz yıldır basılmayan, Oruç Aruoba çevirisiyle 1976’da yayımlanan, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma’dan seçilen uzunca bir bölüm, Öymen’in Hume kitabında yer alıyor ve bu eser, uzun bir aradan sonra yeniden ulaşılır hale geliyor. Hume kitabının bütünlüğünü kuran temel sorunlar, kitabın arka sayfasında şu şekilde ifade edilmiş: “İnsanın anlama yetisinin sınırları nedir?”, “Nedensellik ilkesi zihinde nasıl oluşur?”, “Tanrının varlığı, nitelikleri ve ruhun ölümsüzlüğü bilinebilir mi?”, “Din kitaplarında öne sürülen mucizeler gerçekten olmuş mu?”, “İntihar ahlaken doğru mudur?”, “Benlik bir kurgu mudur?”, “Eylem ve seçimlerimizin temelinde akıl mı yoksa duygu mu yatar?”, “Toplumsal barış ve adalet nasıl sağlanır?” Öymen’in uzunca giriş yazısı ve Hume’un eserlerinden yapılan ayrıntılı seçmeler okuyucuya, kitabın hazırlanma zeminini ve filozofun bu sorulara verdiği cevapları gösteriyor. Kendisiyle Hume kitabı hakkında yaptığımız görüşme esnasında, Öymen bu soruların cevaplarını özetle şu şekilde açıkladı: “Hume’un bu sorulara verdiği yanıtlar dönemine göre oldukça radikal ve çarpıcı: Hume, Tanrı’nın varlığının ve niteliklerinin, ruhun ölümsüzlüğünün ve din kitaplarında sözü geçen mucizelerin varlığının bilinemeyeceğini, bu konuların akıl ve deneyim temelli akıl yürütmelerle temellendirilemeyeceğini, intiharın belli koşullarda ahlaken uygun olduğunu, izlenimden bağımsız bir benlik kavramının bir kurgu olduğunu, eylem ve seçimlerimizin temelinde duygunun olduğunu, toplumsal barış ve adaletin de duygudaşlık temelinde oluşabileceğini savunuyordu. Bu, o güne kadar ortaya konan felsefi sistemlerin büyük çoğunluğu ve dinin iddialarının tamamı ile çelişiyordu. Bu açıdan Hume, felsefe tarihinde yeni bir çığır açtığını söyleyebiliriz. Hume’u anlamadan felsefe tarihinin akışını, felsefenin temel sorunlarını ve felsefenin geleceğini tam olarak anlamak olanaklı değil. Ne yazık ki Hume Türkiye’de çok az anlaşılmış, anlamaya çalışan kişiler tarafından da yanlış anlaşılmış, çarpıtılmış, hem sözde Aydınlanmacı entelektüel hem de dinci kesimler tarafından insafsızca ve haksız yere kötülenmiş bir filozof oldu. Bu kitabın artık tüm bu yanlış anlamaları ve çarpıtmaları, ayrıca Türkiye’deki din fetişizmini ortadan kaldıracağına dair bir umut taşımak istiyorum.” Dünya 2011’de doğumunun 300. yılında Hume’u çeşitli etkinliklerlerle, konferanslarla, sempozyumlarla ve yayınlarla anmaya hazırlanırken, Türkiye’de de bu kitabın basılması, ayrıca anlamlı ve önemli bir gelişme niteliği taşıyor. ? Hume/ Yayıma Hazırlayan: Örsan K. Öymen/ Say Yayınları/ 488 s. H Örsan Öymen Fügen Kıvılcımer’den öyküler Fügen Kıvılcımer’in on bir öyküden oluşan ve kendi çizimlerinin de yer aldığı ilk öykü kitabı Canım Sıkılıyor, çoğunlukla kaybetmiş olanlara sesleniyor. Kitapta sinemanın görselliğini, tiyatro sanatının bütün inceliklerini bulmanız mümkün. Ë Engin TURGUT Canım Sıkılıyor ne sahip olduğu kadar, güzel de şiir okur ve resim sergileri açabilecek kadar da boyayı oldukça harika kullanır. Erol Bilgin, Hasan Kavruk, Burhan Uygur ve Cihat Burak’ın da çok sevdiği, neredeyse âşık olduğu bir edebiyat insanıdır. On bir öyküden oluşan ve kendi çizimleriyle de bezenmiş bu kitabı aslında çok önceleri çıkmalıydı. Ama olsun, nasıl olsa bir ‘ilk kitap’ gibi durmuyor zaten. Bu yerinde duramayan öykücümüz Fügen Kıvılcımer ‘yaramaz ve haylaz’ bir çocukluk dönemi geçirmiş, yaşadığı hayatlar, okuduğu onca kitaplar, çocuk yuvalarında çalışırken yoksulluğa ve sefalete tanık oluşu, Türkan Saylan’la tanışması ve cüzamla savaş derneğinde bir dönem kadın kolu başkanlığını üstlenmesi hayata bakışını ve yazma tutkusunu derinden etkilemiştir. Fügen Kıvılcımer’in öykülerini okurken, arka fonda asi ve asil bir denizin ruhumun kıyılarına çarpan dalgaların sesi ve sis yüzlü kadınların hüzünlü nefesi duyuluyor. Kendi öykülerini kaybetmişler için yazıyor sanki. Hayatın kalbini yoklayarak yazmak zor iştir. ‘Kişiye özel’ öyküler değil bunlar. Her bireyin kendinden bir şeyler bulabileceği öyküler olmasının yanı sıra, edebiyat görgüsü ve zevkinin alnından öperek, bizleri hakikat olanın şarkısına, hayat olanın düşlerine itina ile götürüp, usulca bırakıyor bizi orada, kendimizle! Canım Sıkılıyor adlı öykü kitabını F ügen Kıvılcımer’in yıllardır beklenen Canım Sıkılıyor adlı öykü kitabı geçtiğimiz günlerde nihayet çıktı da can sıkıntımız bir nebze olsun azaldı. Öykücülüğümüzün kıvırcık, kızıl saçlı ve çok renkli bir kadınıdır o! Kendisini yirmi beş yıldan beri tanırım, güzel yazar, iyi şiir bilgisi okurken insan olmanın, insan kalmanın, devrimci bir duruşun baş döndürücü güzelliğini yaşamanız mümkün. “Asıl suçlu kırmızı ruj” mudur, bunu pek bilemesek de öykücünün dünya ile kendi arasındaki sıkışmışlığını, uyumsuzluğunu, yalnızlığını sezebiliyorduk. Çalışma odasının bir köşesinde Ece Ayhan’ın kullandığı daktilosuna bakıp hüzünlenmemek elde midir? Öykücü Fügen Kıvılcımer, “can sıkıntısı yılında” doğduğunu söylüyor. “Canı Sıkılan Kukumav Burcu”; bu öykümüzü daha yakından tanımak için, otobüse binin, “Göğe Bakma Durağı”nda inin, bu durağın karşısında Dario Fo Caddesi’ni göreceksiniz, hemen Cemal Süreya Sokağı’na sapın, karşınıza Lorca kahvesi çıkacaktır. Şimdi soluklanın biraz. Beckett size balkondan el sallayacaktır. İşte o balkonun altında ‘avlu’ adında bir meyhane bulunur. Meyhaneye girin, kendinize bir kadeh rakı, kavun, beyaz peynir söyleyin. Herkes oradadır ve birazdan Edip ¥ SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1088
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle