14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y irkaç hafta önce İstanbul kentiyle ilgili iki ansiklopediden söz etmiştim. Reşat Ekrem Koçu’nun, basımı yarıda kalan ünlü İstanbul Ansiklopedisi’nden ve Tarih Vakfı’nın ilk kez 1990’larda yayımladığı Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nden. O yazıda, Reşat Ekrem Koçu’nun benzersiz İstanbul Ansiklopedisi’nin yayımlanışının yarıda kalmasının öyküsünü anlatmaya çalışmış, kent ansiklopedisinin belki de bizdeki ilk örneği sayılabilecek bu engin çalışmanın şimdilerde tamamlanarak yeniden yayımlanması için yapılan hazırlıklara değinmiştim. Ama Tarih Vakfı’nın, on beş yıldan fazla bir zamandır elimin eriminde duran, sık sık yararlandığım Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’ni de göz ardı etmemiş, üç yüz elliye yakın yazarın görev aldığı, yaklaşık on bin maddeden oluşan bu çalışmayı da anımsatmıştım sizlere. Yazımı, apayrı özellikler taşıyan bu iki ansiklopedinin, İstanbul’a ilişkin bilgi dağarcığımızı ne denli zenginleştirdiğini vurgulayarak bitirmiştim: “Demek, Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi de tamamlandığında, yeryüzünün en benzersiz kentlerinden İstanbul’u tanımak, bilmek, öğrenmek için, bambaşka yaklaşımlarla hazırlanmış, çok farklı bakış açılarının eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Haldun Hürel, “İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü”nü yazdı O semt senin, bu sokak benim... B ürünü iki koca ansiklopedi olacak elimizde. İstanbul Ansiklopedisi’nin keyifli sayfalarını karıştırarak, kentin bir döneminin akla gelmedik ilginçlikleri, ayrıntıları arasında gezinirken; Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nin daha soğukkanlı, bilimsel bir yaklaşımla oluşturulmuş maddelerini okuyarak, kentle ilgili meraklarımızı nesnel bilgilerle giderebileceğiz.” Sonradan elime geçen yeni bir ansiklopedik çalışma ise, o yazının eksik kaldığını gösterdi bana. Uzun yıllardır İstanbul üstüne araştırmalar yapan Haldun Hürel’in İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü (Kapı Yayınları) adlı yapıtı, denilebilir ki, önceki iki ansiklopedinin özelliklerini de taşımaya yönelik bir anlayışla hazırlanmış. İstanbul’un semtleri, mahalleleri, caddeleri, sokaklarını hem geçmişleri, hem de bugünleriyle anlatıyor, tanıtıyor, öykülendiriyor Hal dun Hürel. Hemen bir örnek vermek gerekirse, “Reşat Ekrem Koçu Sokağı” maddesinden başlayarak, o kült yapıtın yazarına da bir selam gönderelim buradan dilerseniz: MÜREKKEBİ KURUMADAN Abanoz Sokağı’ndan Halâs Sokağı’na angi siyasal partiden olursa olsun, İstanbul’da hemen hemen tüm belediyeler, zaman zaman sokak ya da cadde adlarını değiştiriverirler. Bazen, kendi kafalarına uygun birinin adını kente “kazımak”; bazen, kentin çokkültürlü geçmişinin izlerini taşıyan bir adı ortadan kaldırmak için. Aslında, İstanbul’un belleğini silip yok etme eyleminden başka bir şey değildir yapılan. Haldun Hürel, İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü kitabında, bu konuya sık sık değiniyor. Kitabın “Abanoz Sokağı” maddesini okurken insan gülümsemeden edemiyor. Bir dönemin H Abanoz Sokağı’nın adı da “Halâs Sokağı” olarak değiştirilmiş; bir zamanlar genelevleriyle nam salmış bu sokağın “kurtuluş”unun (!) simgesi olarak herhalde. Abanoz Sokağı’nın öyküsünü Hürel’den dinleyelim: “Beyoğlu ilçesinde, İstiklal Caddesi ile Tarlabaşı Caddesi arasında, buraya dik çıkan Sakızağacı Caddesi’nin kıyısında ve Balo Sokağı yanında bulunan, bir zamanlar genelevleriyle pek çok ünlenmiş eski bir İstanbul sokağıdır. Hatta öyle ki, yakın yıllara dek İstanbul’da ‘geneleve gitmek’ sözcükleri yerine, bu evlerin bulunduğu yerler nerede olursa olsun, ‘Abanoz’a gitmek’ tabirini kullanmak yeterli olabiliyordu. II. Abdülhamit devrinde bu çok ünlü sokağın sakinleri, genellikle eğlence dünyasında, cambazhanelerde, ‘kafeşantan’larda (müzikli kafeler) çalışan ve olabildiğince özgür yaşam stilini benimsemiş gayrimüslim kimselerdi. Bu sokak, I. Dünya Savaşı yıllarında, çoktan genelevlerle (umumhane de denirdi) dolu bir yer haline dönüşmüş durumdaydı. Hatta öyle ki, Rum Nikoladis’in ‘havuzlu ve bahçeli evi’ pek nam salmıştı burada. Eskiden bu evlerin bazıları, şimdiki Galatasaray Lisesi’nin yanındaki Yeniçarşı Caddesi’ni ve buraya açılan birtakım sokakları da mekân tutmuşlardı. Ama II. Meşrutiyet’ten sonra polis karakolu Galatasaray Meydanı’na nakledilince, uygunsuz evlerin bu polis noktasına yakın oluşu halk tarafından hoş karşılanmayacağı için, yerlerinden alınıp bu Abanoz Sokağı’na yerleştirilmişlerdi. Bu tarihi ve sosyal önemi büyük olan sokaktaki genelevler, 1960’lı yıllarda yapılan bir uluslararası anlaşmanın gereği olarak aynı dönemlerde kapatılmış ve bir süre sonra da o son derece gelenekselleşmiş, adeta sosyal bir konuyu çağrıştıran adı unutturulmak istenircesine gereksiz bir şekilde ‘Halâs’ (Kurtuluş) ismiyle değiştirilmiştir. Aslında bazı belediye yetkililerinin – sıkça değineceğim şekilde kentimizle özdeşleşmiş ‘eski sokak isimlerini değiştirme saplantısı’ndan ‘bir an önce kurtulmaları’ gerekiyor…” ? “Kadıköyü’nün Göztepe semtinde ve Bağdat Caddesi üzerinde bulunan Göztepe Parkı’nın karşısında Üst Göztepe’ye çıkan Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi’nin sağ iç kısmındadır. Ünlü tarihçi ve eşsiz İstanbul Ansiklopedisi’nin hazırlayıcısı (ne yazık ki bu değerli eser yarım kalmış ve ‘G’ harfine dek ilerleyebilmiştir. Tam olarak hazırlanıp bir an önce yayınlanmasını arzu ediyorum) üstat Reşat Ekrem Koçu’nun oturduğu muhit idi burası. Bay Koçu, 1905 yılında doğdu. 1931’de İstanbul Üniversitesi’nin tarih bölümünü bitirdi. Hocası Ahmet Refik Altınay ile birlikte 1933’te üniversiteden ayrılarak yazarlık yaptı. Koçu’nun dev ansiklopedisinden başka, Osmanlı tarihi ve İstanbul ile ilgili çeşitli kitapları vardır. Reşat Ekrem Bey, 1975 yılında aramızdan ayrıldı.” Haldun Hürel’i, pek çokları, önde gelen Anadolurock topluluklarından 3 Hürel’den tanırlar. Oysa Haldun Hürel, uzun yıllar Marmara Üniversitesi’nde, bir süre de Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders vermiş bir araştırmacı, bir sanat tarihçisi. İstanbul ve Anadolu uygarlıkları ağırlıklı sanat tarihi derslerini şimdilerde İstanbul Ticaret Üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde sürdürüyor. İstanbul kenti üstüne kapsamlı araştırmalarını İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık, Burası İstanbul, İstanbul’un Alfabetik Öyküsü, Anlat İstanbul, Çocukların İstanbul’u, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u, Mimar Sinan’ın İstanbul’u gibi kitaplarda toplayan Hürel, şu sıralar bir yandan İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü’nü genişletme çalışmalarını sürdürüyor, bir yandan da İstanbul üstüne iki yeni yapıt hazırlıyor. Hürel’in, İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü’nün başında yer alan “Sunuş ve Giriş” yazıları, okuyucuyu kitap konusunda aydınlatmanın ötesinde, tarihi yaklaşık 2700 yıl önceye uzanan bu kentin geçmişine ve gelişimine ilişkin kapsamlı bilgiler de içeriyor. 2500’den fazla maddeden oluşan, 350’den fazla fotoğraf içeren kitap, durmadan büyüyen bu uçsuz bucaksız kenti bize ayrıntılı bir biçimde tanıtmakla kalmıyor, hızla yitip giden kültür mirasına sahip çıkarak, derin bir kent duyarlığı ve koruma bilinci aşılamaya çalışıyor okurlara: “İstanbul, içten içe ve sessizce gözyaşı döküyor ihanete uğramışlığına… İşte biz burada, İstanbul’u var eden bu mahalleleri, semtleri, cadde ve sokaklara ‘ad’ olmuş kişileri hatırladıkça, hatırlayıp öğrendikçe ve öğrenip sevmeye başladıkça, gönlümüzce taçlandırdığımız gerçek İstanbul’u da şaha kaldıracağız böylelikle… Tanımak, sevmenin ilk adımıdır!..” ? SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1081
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle