05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Thierry Paquot’dan ‘Lükse Övgü’ Kendine zamanın ola!.. “Kırkmerak” dizisi içinde yayımlanan Bir Sanattır Öğle Uykusu’nun yazarı Thierry Paquot, bu kez “lüks” kavramına eğiliyor. Lükse Övgü kitabıyla yerleşik lüks kavrayışını ustalıkla eleştirip farklı bir kavramlaştırma geliştiriyor. Ë Ali BULUNMAZ ğri oturalım doğru konuşalım, hayat dediğimiz şey mütemimmim cüzlerle teferruatlar arasında gidip gelen bir mücadele. Yaşamda zorunlu olanlarla gereksizlerin kıyasıya savaşı sürüyor. Lüks de o mücadelenin bir yerinden giriyor hayatımıza. Zorunluluk mu yoksa gereksiz ayrıntılar bütünü mü? İnsanoğlu zaman zaman bu soru yüzünden debeleniyor. Thierry Paquot da zihni kurcalayan lüks konusuna, belki de yukarıda bahsi geçen sorunun yol açtığı tartışmaya atlıyor balıklama. İster istemez, lüks deyince tüketim de giriyor devreye; iş çatallanıyor. E İNCELİKLE DOLU YAŞAM ŞEKLİ Başlarken yolu açması için Paquot’nun şu sorusu ve yorumunu dillendirmeli: “Lüks bir sapma mıdır? Bir uyumsuzluk mudur? Hiç kuşku yok ki, akılsızca bir şeydir, aşırılıkla ayırıcılığı birbirine katar. “Lüks bir davranış” her koşulda bilinçli olarak ölçütdışına düşkünlüğe bağlanabilir. Ama bu, toplumun, yalnızca kendisini çoğunluğun dışına taşıyan şeye ulaşmanın gururuyla yaşayan küçük bir bölümü için düşünülebilir.” Paquot, lükse salt tüketim ya da israf olarak yaklaşılmasına şüpheyle baktığını hissettiriyor. Tamam, ortada bir harcama var ama bu beraberce yapılan; başkalarıyla birlikte gerçekleşen bir eylemse ne kadar kötü olabilir? Üstelik şu da sorulabilir hemen: Lüks denen şey, arzu edilenin alınması, alınan o şeye kullanım ve değişim değerinin verilmesi biçiminde algılanamaz mı? Paquot’nun derdi hep konuşulan lüksün kavramsal ve dolayısıyla anlamsal boyutuna inmek. Tüketim, israf, sapma, kösnüllük, gurur gibi kelimelerle açıklanmaya çalışılan lüks için Paquot’nun ayrıksı bir tanımlama çabası var: İncelikle dolu bir yaşam şekli. Konuya buradan bakmayı daha önce denemeyenler için hem sarsıcı hem de ilgi çekici bir niteleme. Lüksü, nesneler, hiç bitmeyen sahip olma dürtüsü ve ne pahasına olursa olsun hayatı yenileme isteğiyle ilişkilendirmenin karşısına bilinci koymayı öneren bir yaklaşım. Doğrusu incelemeye değer. Aslına bakılırsa Paquot’nun da değindiği gibi sorunun önemli yanlarından biri, önce lüks ürünün yaratılması, sonra onun ayrıcalıklı sınıf tarafından beSAYFA 4 nimsenmesi ardından da taklit edilip kelek hale getirilmesi. Burada lüksü “lükssüzleştirme” gibi bir sonuç doğuyor. İlk bakışta çok seçkinci ve snob bir tavır gibi görünse de buzdağının altı farklı. Kişisellik ve Paquot’nun “ince yaşam biçimi” dediği şey yitip gidiyor, yerine salt tüketimi benimseyen cemaat doluşuyor her tarafa. Alınan, kazanılan ve herkesin birbirinin gözüne soktuğu şeyler gösterge haline geliyor; göstergelerin tüketimi başlıyor. Nihayet lükssüzleştirilen “lüks”, insanı köleleştirmeye doğru evriliyor. Sonuç mu? Paquot, André Gorz’dan aktarıyor: “Gittikçe daha fazla para harcayıp gittikçe kötüleşen bir yaşam sürülür ve her zaman daha fazla kazanmak gerektiğine inanılır.” Burada atlanan, lükse erişebilmenin ya da Paquot’nun ifadesiyle “ince yaşam biçimi”ne ulaşabilmenin temel şartının, serbest zamana sahip olmayla ilintisi. Serbest zaman bizi “kendini tanıma”ya götürür. İnsan, serbest zaman ile kendini tanır veya keşfeder; bu da, ince zevklerinin farkına varması adına ona alan yaratır. Bu zaman hiçbir şey yapmadan geçirilecek bir vakit dilimi değil. Yani uğraşsızlık ya da tüketim toplumunun istediklerini yerine getirerek kişinin, saatlerini tüccarların eline bırakması değil. Paquot’nun buradaki serbest zaman kavrayışı biraz da tembelliği çağrıştırıyor. Onun değindiği “hak değil, bir görev” olan; “öğrenilmesi gereken” bir tembellik. Böylesine bir lüksün anlamı, küreselleşen pazarın zamanına direniş de demek öte taraftan: “Zaman tam da ona boş zaman olarak sahip olunduğu oranda paha biçilmez bir değerdir. İnsanın küreselleşen pazarın zamanına, kutsal verim gücünün dayattığı çalışma saatlerine karşı direnmesi, hıza yalnızca akışı yönetenler karar verdiğinde hızı değiştirmeyi reddetmesi; yavaşlık özlemli, neredeyse kalıtsal bir nitelik kazandığında onu da kabul etmemesi, buna karşılık zamanını nasıl kullanacağını, ritimlerini, canının istediği gibi kendisinin belirlemesi, işte budur lüks, hem özerk hem de başkalarına saygılı yaşama sanatı.” Ama biraz önce söz edilen köleleşme, serbest zamanı ve keşif eylemini aksatır. Satın alma “özgürlüğü” ya da mallar arasında “tercih yapma olanağı”, kişiye kesinlikle bir serbestlik tanımaz; bu sadece bir yönlendirmedir, orada keşif veya kendini tanıma gibi bir durum bulunmaz. GEREKLİ VE GEREKSİZ Paquot, “arzu üretimi”nden söz açınca konu, reklamcılığa, oradan da gerekligereksiz tartışmasına dümen kırar. “İstedim, aldım” yerine yine böyle ifade edilen ancak bilinçaltında “yönlendirildim, aldım” öbeği yatan bir üretimdir bahsi geçen. İşte bu, gerekligereksiz veya ince yaşama uyan ya da uymayan ne varsa sepete atmayı kolaylaştıran davranış biçimi; Paquot’ya göre “gereksiz gerekliliğin” kapısını kırıp giren güdü. “Gereksiz gereklilik”ten söz edince “harcama” kavramına değinmeden olmaz. Paquot, “harcama kavramı”nın, “İnsanlara yararlı olan nedir?” sorusuna yanıt aradığını söyler. Bu da bizi “gerekliliğin ge reksizliği”ne götürür ki, üçgenin tüm kenarları tamamlanır: Harcama, gereksizliğin gerekliliği ve gerekliliğin gereksizliği. Paquot’nun söyleyecekleri var: “Gerekli, yararlı olan bana hizmet veren, gündelik yaşamımı süsleyen, alışkanlıklarımla ilişkilenen, sıradanlıkla birleşen ve sıradanlığı benim için katlanılabilir kılan şeylerdir (…) Bildik şeylerdir, sevilmeye değerler, demek ki cana yakındırlar. Onlardan vazgeçebilirim ama buna üzülürüm (…) Gerekli yararlı olan şey bana hizmet eden şeyse, bugün bana hizmet etmeyen şey yarın işime yarayabilir. İşte size bir karmaşa (…) Gereksizliğin gerekliliğini ne reklamlar ne tanıtım ilanları ne de bir yakınımızın düşüncesi gösterebilir. Kanıt ancak deneyimle elde edilir ve başkasına aktarılamaz. Bu deneyime ben ‘lüks’ diyorum ve ona ‘ütopik’ değerler yüklüyorum.” Modern dünya göz önüne alınınca lüksün marka kalıcılığı anlamına geleceğini söylemeden geçmemeli. AlainDominique Perin’e göre “modanın modası geçer ama marka kalır”, işte lüksün bugünün dünyasındaki yerinden biri. Ama Paquot için ne ünlü bir marka saat ne de erişilmesi bin türlü güçlüğe bağlı ev ya da mücevher lükstür. Onun lüks algılaması farklı: “İnsanın zamanını istediğince kullanmasıdır benim lüks idealim. O halde ölçüsüz olanı ölçecek bir alet ne işe yarar? ‘Dünya kadar zamanı olmak’ demek benim için zamanı hesaplamak, istediğim şeyi ritmime göre gerçekleştirmek demektir.” Eh, o zaman dilediğince bir yürüyüş, bir öğle uykusu, sorunlara çözüm üretilen yararlı bir düşünüş, bunların hepsi zamanı avuçlarında tutma anlamına gelir ki, o da lükstür; hovardaca harcama yapılıp edinilen şeyler değil; tırnakla kazınıp sökülene lüks der Paquot. Yani, yazara göre zamanın nasıl kullanılacağını; boş zamanın hiçbir şey yapmadan geçirilen vakit olmadığını öğrenmek ve kişinin zamanı, canı nasıl isterse öyle değerlendirirken başkasına saygılı olması; zamana paha biçilmez bir değer kazandıran yaşama sanatını bir var oluş tarzı şeklinde benimsemesi demek lüks. Paquot’nun kitapta yaptığı tam bir sorgulama. Bugüne dek lüks kavramına yüklenen tüm anlamlar Paquot’nun elinde şüpheyle bakılır hale geliyor. Dolayısıyla Paquot, yeni bir açılıma başvuruyor: “Ben lüksü, üç değerin; zamanın, sessizliğin ve enginliğin birbirini tamamladığı, birbiriyle birleştiği, kimi zaman üst üste bindiği bir yaşama sanatı olarak görürüm.” Yazarımız konuyu bağlarken bir soru daha sorar: Lüksten vazgeçilebilir mi? Paquot, bu sorunun yanıtlanabilmesi için herkesin lüksten ne anladığını ayrı ayrı ortaya koyması gerektiğinden yana. Ama lüksten sadece pazarın şatafatlı ortamı anlaşılıyorsa, o zaman ters bir yola sapma olasılığı artar. Bu ters yol, lüksün maddi ya da maddi olmayan mallarla özdeşleştirilmesine kadar gider. Paquot, sınırı çizer: “Kitle lüksü, bu marka lüksü, bu demokratikleştirilmiş lüks, yaşantısal lüksün yok olmasına ya da ekonomidışı alana gerilemesine yol açar.” Lükse Övgü’de, Paquot’nun basit ama ulaşılması güç lüks kavrayışı ortaya çıkıyor sonunda: “Pazarın yarattığı seraplar karşısında bireyin düşünsel ve duygusal bağımsızlığına bel bağlamak.” Yoksa sepeti parlatmak veya olur olmadık her şeyi onun içine atmak değil… ? [email protected] http://bulunmazali81.blogspot.com Lükse Övgü/ Thierry Paquot/ Çeviren: Orçun Türkay/ Can Yayınları/144s. Bugüne dek lüks kavramına yüklenen tüm anlamlar Paquot’nun elinde şüpheyle bakılır hale geliyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1081
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle