03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA ünya yazarları mutfağa girerse kazı nasıl pişirir, sosu nasıl karıştırır, biberi nasıl serper, üstüne bir kap edebiyatı nasıl parçalar, deyişleri nasıl rendeler, bilge domatesler, erbap kalem köfteler, soğanlı deneme tadında çeşniler, öykü tadında turtalar, yumurta sarısı kıvamında tiratlar. Bu nitelemelerde bulunmak öyle zevkli ki her an kabak tadı verdirebilir. Londralı fotoğrafçı Mark Crick’in kitabı “Kafka’nın Çorbası”, ünlü yazarların kaleminden çıktığını iddia ettiği mutfak maceralarından oluşuyor. Mark Crick ile çok tat alarak okuyacağınız kitabı ‘Kafka’nın Çorbası’nı hem karıştırdık hem de konuştuk. Teyzeler, amcalar, kardeşler, nineler, dedeler, kocakarılar, hacısı, hocası, bıçkın ağır abisi, sümüklü şirin veletleri, tekir kedileri... Büyük bir ailenin fertleri... Yazarının içselinde konuşlu kalabalık aile duyumsayışı, kasaba ahalisinin birlik duygusu, sohbetler, buluşmalar, güçlü paylaşımlar şeklinde akan ortak hayatlar... Ahmet Büke birey birey yazıyor hepsini... Ahmet Büke ile “Kumrunun Gördüğü” adlı kitabını ve öykülerinin belkemiğindeki o gözlemci çocuğu konuştuk. Cemal Süreya’nın “Kasabalı Lorca” diye adlandırdığı ve erken yaşta aramızdan bir kaza sonucu ayrılan Abdülkadir Bulut’un yaşamı F. Saadet Bilir ve Ali Bilir’in kaleme aldığı “Abdülkadir Bulut: ‘Kasabalı Lorca’” adlı kitapla okura sunuluyor. Kitabı Ali Taş değerlendirdi. İnsanı ve hayatı tüm yönleriyle imgelere büründürerek anlamlandırma uğraşında olan ve şiirin bir umut, yaşamsal bir ihtiyaç olduğu inancını yitirmemiş bir şairyazar Ahmet Ada. Çıktığı bu keşif ve yaratıcılık yolculuğunda doğa tüm yönleriyle kendisine pusula. Ada ile poetik yazılarını toplayan ‘Modern Şiir Üzerine Yazılar’ı ve son şiir kitabı ‘Paçalı Bulut’u konuştuk. Bol kitaplı günler... Peter Brook’tan ‘Boş Mekân’ D Hayata açık sahne Ë Ali BULUNMAZ iyatronun sınır tanımayan bir sanat dalı olduğu açık. Herhangi bir mekânın sahneleştirilebileceği de ortada. Kısacası her an her yer bir sahneye dönüşebilir. Ansızın her şey dekorlaşabilir, dekor sanılanlar da oyunun bir parçası olabilir. Tiyatro eleştirmeni ve yönetmen Peter Brook, tiyatronun ne olduğunu, ne olmadığını ve onun zihninde neler çağrıştırdığını sorgularken spot ışıklarından, perdeden, seyirciden ve karanlıktan söz açmasına rağmen, daha derine inmenin gerekliliğini vurgular. Bu yüzden Boş Mekân kitabında dörtlü bir sınıflandırmaya gider: Ölümcül, kutsal, kaba ile şimdi ve burada tiyatro. Brook’un önünde bir sorun var: Ne yazılmışsa o mu oynanacak? Yazarımıza göre, “metne bağımlı kalan oyuncu taklit ve gelenekten kurtulamaz”, yani trajedinin ruhuna erişemez. Oysa trajedinin esası, oyunu canlı biçimde sahnelemekten geçer. Brook burada “ölü doğmuş ya da hatta bir an için inandırıcı görünen gerçek bir yaşamın parıltıları olduğuna” inanır. Brook tam bu nokta üzerinde dururken, genele bir kapı aralar ve tiyatronun kimliğini eşeler: “Tiyatro sözcüğünün pek çok savruk anlamı var. Dünyanın birçok yerinde tiyatronun kesin bir yeri, açık seçik bir amacı yok, parçalanmış bir halde varlığını sürdürüyor. Tiyatronun biri para peşinde koşuyor, biri olmayan koşullardan şaşkına dönmüş, gücü tükenmiş durumda oradan oraya sürükleniyor.” Belki de tiyatro için ölümcül olan budur, kimbilir... Buna bir de Brook’un “beceriksizlik” eleştirisini eklersek, tiyatronun neredeyse bir dolu sorunu ameliyat masasına yatırılmış oluyor. “Sahneleme, tasarımlama, konuşma tekniği, yürüme, oturma ve dinleme”deki beceriksizlikler. Aslında Brook, ölümcül sıfatını tiyatronun başına yerleştirirken bir türden çok eleştirel bir bakış açısı oluşturmaya çalışıyor. Ölümcül oyun, ölümcül eleştirmen, ölümcül yazar ve beylik olana kafa tutmayan ölümcül yönetmen bileşimiyle meydana gelen bir bakış açısı, “Metni ve oyunu nasıl daha iyi hale getirebiliriz?” sorusuna yanıt aramanın fitilini ateşliyor. Peter Brook, Eskimeyen Shakespeare‘den sonra Boş Mekân‘la karşımızda. Brook, bir yönetmen ve eleştirmen olarak tiyatronun anlamı ve işlevi üzerinde dururken kendini metin yazarı, yönetmen, oyuncu ile izleyicinin yerine koyarak, hem içeriden hem de dışarıdan bakıp değerlendirmeler yapıyor. T yatı başka türlü görmeye başlar.” Brook’un kastettiği, amacın kutsallığı; gündelik hayatın gizlediklerini, herkesin içinde yatanları dürtükleyerek dışarı çıkartmak. Burada yine Shakespeare’i örnek gösterir, onun fizik ötesini amaç belleyişini, öbür taraftan da fazla yükseklerde dolaşmayışını; seyirciyi kaldırıp kaldırıp yere indirişini anlatır. Brook, kutsal tiyatronun yerde mi yoksa gökte mi aranması gerektiğini sorgularken, kaba tiyatroya kafa yormaya başlar. Ona göre “halka yakın”, “biçemden yoksun” ve “ele ne geçeni silah olarak kullanan” kaba tiyatroda, seçip ayıklama gibi bir eylem söz konusu değil. Onun “halk” derken anlatmaya çalıştığı, “sataşma”, “amansız taşlama” ve “çarpıtıp karikatürleştirme”yi kapsayan, içinde “utançsız bir neşe ve kahkahanın” bulunduğu kaygısız gelenektir. Neşe ve kahkaha, hicveden, putları kıran ve toplumsal değişim yaratmayı amaçlayan bir işleve sahip. Örneğin Brecht, izleyiciyi sarsıp aklını en doğru biçimde çalıştırmasını sağlamak isteyen yabancılaştırma etkisi ya da tekniğiyle buna büyük katkıda bulunur. Brook, kaba tiyatro ve öncülerini anarken sözü yeniden gününe getiriyor: “Bugün kabalığın her zamankinden daha diri, kutsallığınsa her zamankinden daha ölümcül olduğunu kabul etmeliyiz (...) Tiyatronun istendiğini, çalışanlarına güvenildiğini söylemek güç. Böyle olunca inançlı ve dikkatli bir izleyici kalabalığının toplanacağını düşünemeyiz. Onun dikkatini avcuna alacak, inancını zorlayacak olan biziz. Bunu yapabilmek için gizli kapaklı, hileli hiçbir şeyin olmadığını kanıtlamalıyız.” HAREKET HALİNDE TİYATRO Kaba, ölümcül ya da kutsal, hangi nitelikle anılırsa anılsın, hep şimdiki zamanda var olan tiyatro Brook’a göre önünde sonunda hem bir büyüteç hem de küçülteçtir. Küçük bir olay büyütülüp oyunlaştırılabileceği gibi makrokosmosa alternatif bir küçük dünya da yaratılabilir. Brook için tiyatroda yöntem veya formül yok. İşin özü uygulama. Uygulamadan, sağlam bir metin, iyi bir yönetim, doğru kostüm ve sahneleme, tüm bunların hakkını verecek becerikli bir oyunculuk anlaşılmalı. Brook’un bu belirlemeleri yaparken kendini metin yazarı, yönetmen, oyuncu ve seyircinin yerine koyduğunu da not edelim. Yani olaya tam ortasından bakıp tez(ler)ini güçlendiriyor. Onun bir başka tezi, tiyatronun yapaylıktan büyük ölçüde uzak durması gerektiğiyle ilgili. Sahnenin hayatla bağlantılı olmasına dair bir açılım bu; oyuncunun ve seyircinin kırmızı halıdan sakınmasını sağlayacak bir değerlendirme: Dış dünyaya geçit verecek ve olmazsa olmazı; tekrar, temsil ve yardımı göz ardı etmeyen bir tiyatro. Bu da “izleyicide açlık ve susuzluk yaratacak çalışmalar ortaya koyma” gibi bir amaçla beraber hayat bulabilir ancak. Brook şunu da söyler: “Tiyatro hareket halinde olduğundan onun kara tahtası sürekli silinir.” Perde açılmadan veya kapanırken bütün bunları düşünmeli. Brook’un istediği de bu sanki; eleştirel bir gözle tiyatroya bakmak, onu bir gereklilik olarak görmemek... ? Boş Mekân/ Peter Brook/ Çeviren: Ülker İnce/ Hayalbaz Kitap/ 182 s. [email protected] http://bulunmazali81.blogspot.com Brook için tiyatroda yöntem veya formül yok. İşin özü uygulama. Sağlam bir metin, iyi bir yönetim, doğru kostüm ve sahneleme ve bunların hakkını verecek becerikli bir oyunculuk... TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] DOĞAÇLAMANIN KUTSALLIĞI Tiyatroda kutsal olanla yüksek ya da nezih olan birbirine karışınca ayak kayıveriyor. Oysa Brook’a göre nezih olan kutsallaştırılınca yavanlığa yönelim de kaçınılmazlaşır. Şiirsellik tiyatroda anlam zenginliğini sağlayabiliyorken, Brook bundan vazgeçildiğini söyler. Durum böyle olunca, tiyatrodaki kutsallığın yani şaşırtmanın (hayrete düşürme de denebilir buna) harekete geçirilmesi gerekir. Bir bakıma “uyandırma”dır bu; temelinde de doğaçlama yer alır: “Buna göre seyirci öyle bir sarsılır ki her şeyi yeni bir gözle görme yetisi kazanır, gözü açılır ve çevresindeki ha İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1084 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle