Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sait Almış ve Mehmet İnanç Turan’dan bir 12 Eylül kitabı Ë Sönmez TARGAN er ülkenin devrimler tarihi nice acılara tanıklık etmiş olaylar ansiklopedisi gibidir. Özellikle bunlar düzene başkaldırının ateşli bir çatışmasına dönüşmüşse, topraktan fışkıran barut ve duman değildir sadece, binlerce cesedin kanıyla yoğrulmuş insan harcı da vardır içinde. Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda bu acı gerçeği bizde de görmek olası. Örneğin gerek 12 Mart Askersel Karışmasının, gerekse 12 Eylül Askersel Devirmesinin faşist baskı ve uygulamalarında yitirdiğimiz nice sosyalist devrim şehitlerinin künyeleri de gelir elimize. Değindiğimiz her iki faşist dönemde yitirdiğimiz devrimci yoldaşlarımızdan adeta iki acılı kuşak kaldı geriye. Bu acılı kuşaklardan geriye kalanlar ve hâlâ yaşayanlar, onların uğruna can verdiği savaşım bayrağını elden ele taşıdığı sürece görevlerini yapmış, gönül borcunu ödemiş olacak. Onları unutmamak bir vicdan borcunun da çok ötesinde devrimci geleceğimiz için bir görev olmalı bizce. H İki acılı kuşak Sait Almış ve Mehmet İnanç Turan’ın kaleme aldığı 12 Eylül Karanlığında Ölüme Ateş Yakanlar‘ın adı bile acılı bir ağıt gibi. Kitabın önsözünün bir yerinde, Turan şiirsel bir anlatımla bakın bunu ne güzel özetliyor: “Kızıl rengi ateş verir. Ateş direniştir. Ölüme ateş yakanlar en büyük isyancılardır. Hayatın, ölüme karşı isyancıları.” Bu görevi hakkıyla yerine getirmeyi amaçlayan bir kitap var önümde. 68’liler Birliği Vakfı Bursa Temsilcisi Betül Kuyucu getirmişti geçenlerde, Sait Almış ve Mehmet İnanç Turan’m birlikte hazırladığı bu üründe, her iki kirli ve karanlık dönemde katledilen devrimci gençlerin hüzünlü sonunu kızgın bir demir gibi batırıyor yüreğimize. Kalkedon yayınlarından çıkan 12 Eylül Karanlığında Ölüme Ateş Yakanlar, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerininde dağ başlarında, sokak ortalarında, idam sehpalarında öldürülen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’la başlayıp 12 Eylül faşizmin hukuk cinayetleri sonucu idam edilen on yedi devrimciyi kara kalemle çizilmiş portreleriyle bizlere anımsatmaya çalışıyor. Kim bu on yedi devrimci... Çoğumuz bunların tamamının adlarını bile anımsamakta zorluk çekebilir bugün. Evet, 12 Eylül karanlığında idam edilen ve inandığı dava uğruna onuruyla can veren bu on yedi devrimci gencin idam serüveni şöyle sıralanmış kitapta: Nec det Adalı, Serdar Soyergin, Erdal Eren, Veysel Güney, Kadir Tandoğan, Ahmet Saner, Mustafa Özenç, İbrahim Ethem Coşkun, Seyit Konuk, Necati Vardar, Ali Aktaş, Ömer Yazgan, Mehmet Kambur, Ercan Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, İlyas Has ve Hıdır Aslan. Kitabın sonunda, aynı yolculuğu paylaşan ve aynı acılı sonla yaşamları noktalanan yabancı devrimcilerin yakınlarına yazdığı son mektuplardan da örnekler sunulmuş ve kitabın sonsözünde, inançları bir yazgıları ortak bu devrimcileri nasıl betimlemiş yazarı: “Ölüme ateş yakanlar, haksızlığa ve zulme karşı direnen. Simavnalı Bedreddin’in boynunu geçirilen urganı miras olarak kabul edenlerdir. Hem yaşamayı hem de gerektiğinde ölmeyi savunan Nazım Hikmet’in yürek ve beyin soyundan gelenlerdir. Nazım’ın sözlerini eyleme dönüştürenlerdir.” İleride Türkiye devrimci gençlik tarihini daha kapsamlı bir biçimde yazacaklar için ilk ateş de olabilir bu kitap. ? 12 Eylül Karanlığında Ölüme Ateş Yakanlar/ Sait AlmışMehmet İnanç Turan/ Kalkedon Yayınları/ 286 s. Zeki Karaaslan’dan ‘Sözdüşüm’ Söz’e tarih düşürülmüş şiir Sözdüşüm, Zeki Karaaslan’ın ilk deneme kitabı. Karaaslan’ın çeşitli dergilerde yazmış olduğu şiir incelemelerini, şiir üzerine yazılmış denemeleri ve kitap tanıtım yazılarını içeriyor. Önsözünü yazan İlhan Kemal’in dediği gibi “şiir tadında” elli beş deneme yer alıyor bu kitapta. Ë Hilal KARAHAN özdüşüm’de kimler yok ki. Objektif bir yaklaşımla, her poetik görüşe eşit mesafede durarak, sadece şiir temel alınarak, hiçbir şiir erkine öykünmeden, hiçbir köşe tutmuşa yeltenmeden, düpedüz ve ortada yazılmış yazılar bunlar. Eski şairler olduğu kadar genç şairler de var, hatta gençlerin kitapları daha çok tanıtılmış bu kitapta. Sözdüşüm’de kitabı, şiiri ya da poetik tavrı incelenmiş, ince elekten geçirilmiş şairler ve denemeler şunlar: İlhan Kemal “Bir Edepli Salvodur”, “Mağmum Odağında Şiire Doğru Bakmak”, Fuat Çiftçi “Ağrılı Renk”, “Bir Başkaldırı: BağımlılıkŞiir”, Aydan Yalçın “Aşkence”, Yaşar Bedri “Dağlar ve Nil Ayini”, Nâzım Hikmet “Davet Buyurmuşsunuz Efendim Başımız Üstüne”, Enver Ercan “Deprem Senaryosu ve Ah Kalbim”, Mehmet Şükrü Kaplan “Dili Yok Kalbimin”, Haydar Ergülen “Ergülen Şiirinde Alevilik Angısı”, Erkan Kara “Hüzzam Peyke: Kerevet Üstünde Güneşi Çağırmak”, Abdülkadir Budak “Ev Zamanı ya da İmzası Gül Kanayan Şair”, Mustafa Ergin Kılıç “Gam Kuşağı”, Hilal Karahan “Giz ve Sis”, Berna Olgaç “Görülmez Düşler Sokağı: BenSizÖteki”, Hilmi Haşal “Hilmi Haşal ile Söyleşi”, küçük İskender “küçük İskender’e”, Mustafa Fırat “Lâlezar ya da İnsancıllığın Şairi”, Zafer Ekin Karabay “Ölüme Sobe: Şubatta Saklambaç”, Muhittin Ersungur “Öyle Bir Sevda ki Bu, Karasevda Vız Gelir Şaire…”, Emrah Altınok “Senin Kalbindeki Zafer Şiirdir: Aradaki”, Gülümser Çankaya “Senin Yüreğinde Göğü Sulayan Açelyalar Açmış: Denizden Sonra”, Baki Ayhan T. “Soysuz Zaman’a Dair”, Özlem Tezcan Dertsiz “Şimdi Gitsem Güz”, Şükrü Erbaş “Şükrü Erbaş’ın Seçme Şiirleri” ve Mehmet Hameş “Yaktığın Coğrafya”. Kitap tanıtım yazıları son derece sistematik. İlk paragraf, şairin hayatı, öğrenimi, genel durumu, kitapları, yazın geçmişi ile ilgili. İkinci paragrafta kitapta genel olarak görülen özellikler anlatılıyor. Sonraki paragraflarda şiir incelemeleri başlar: Önce yüzey yapı, arkasından derin yapı incelenir; dizelerin düz anlamı, yan anlamı, imgelerin tüm özellikleri baştan sona büyük bir titizlikle elden geçer! Yer yer beğenilmeyen dizeler, “Şu şekilde yazılsa daha iyi olabilir” denilerek düzeltilir! Son paragrafta da şaire iyi temennilerde bulunarak yazı bitirilir. İyi niyetli bir eleştiri örneği sunar Karaaslan. Sevdiğini övme, sevmediğini yerme ya da sadece sevdiği şairlerin kitaplarına methiye düzme gibi kolaycılığa kaçmaz. İyi niyetli bir şekilde, yalnızca şiirde gördüğünü ve şiirin ne olması gerektiğini anlatır. Öyle ki, Sözdüşüm’de tanıtılan çoğu kitap, şairlerinin ilk veya ikinci kitaplarıdır! Bence bu son derece naif, iyi niyetli, genç şairleri destekleyen ve dostane bir tavır. O kadar geniş bir okuma yelpazesi var ki Karaaslan’ın, şiirleri incelerken birden hangi kapıyı çalacak ve hangi bahçede kimi selamlayacak şaşırırsınız! İncelediği şiirden o kadar kolaylıkla bir türküye, oradan kutsal kitaplara, oradan yine incelediği şaire, oradan da kendi anılarına sıçrar ki. Fuzuli’den Nefi’ye, Nedim’den Yunus Emre’ye, Karacaoğlan’dan Necati Cumalı’ya, Hasan Hüseyin’den Melih Cevdet’e, Edip Cansever’den Pablo Neruda’ya, Louis Aragon’dan Ömer Hayyam’a, Haydar Ergülen’den Veysel Çolak’a; öyle rahat bağlar ki tümceyi, hiç yadırganmaz yaptığı alıntılar: Çok geniş bir entelektüel birikimin sonucudur bu. Metinlerarası etkileşimi hayli yerinde ve yüksek dozda kullanan nadir yazarlar arasında sayılabilir. Sözdüşüm’de en dikkat çekici yazılardan biri, “Ergülen Şiirinde Alevilik Angısı” isimli deneme. Karaaslan, Ergülen’in “Vefa Cinayetini Gören Var mı?” şiiri üzerinden Alevilik tarihindeki katliamlardan bahsediyor, ironik bir dille, tarih boyunca katledilen masum insanlara değiniyor bu yazısında. “İhanetin ateşi yine ihanetin kendisidir” diyor Karaaslan ve Şeyh Sâdi’nin dizeleriyle bitiriyor yazısını: “Gaflet seli bastığı zaman, toprakta uyuyanla/ tahtta oturanın farkı kalmaz.” Karaaslan’ın “Genç Şiiri Gençler mi Yazıyor?” yazısı da aynı şekilde dikkat çekici: “Genç şairlerin ve şiir yazanların kendilerini yenilemesi, yeni imgelerle, yeni dizeler yazması gerekmektedir. Şairin serveti konuşulan dilidir. Bu dili iyi ve politik kullanmalıdır. Genç şiir, genç şair tanımlaması güncelin şiirdeki önemi için geçerlidir. Genç şiiri şairin yaşıyla bir tutmamak gerekir.” Bu ölçütle Karaaslan, genç şairler arasında Baki Ayhan T., İlhan Kemal, Mustafa Fırat, Erkan Kara, Fuat Çiftçi, Mehmet Şükrü, Gülümser Çankaya, Uğur Olgar, Özlem Tezcan, küçük İskender, Sadık Yaşar, Seyithan Kömürcü, Murathan Çarboğa, Hülya Karaaslan, Özgür Özkarcı isimlerini, diğerlerinden ayrı bir yere koyar. Şiir eleştirmeni yokluğunda, şiir ve şair eleştirisi yapmak, şiir kitaplarını tanıtmak şairlere düşünce, Türkiye’de her horoz kendi çöplüğünde öter! Tao’nun “Gerçeğe ermiş kişi de öyledir, kendini önemsemez” sözünü düstur edinen Karaaslan ise mütevazı; ortalıkta görünmez, tartışmaya girmez, kendini önemsemez! Temiz bir Türkçe kullandığı yazın hayatında, özellikle gençlere destek olan, objektif ve daima şiirden yana, barışçı tavrıyla, iyi şairliğinin ve yazarlığının yanı sıra, iyi bir “şiir eleştirmeni” olmaya adayı Zeki Karaaslan! Bu nedenle Sözdüşüm, eleştirel söze ulaşmak için şairin düşüdür. Söz’e tarih düşürülmüş şiirdir…? Sözdüşüm/ Zeki Karaaslan/ Mühür Kitaplığı/ 239 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1084 Zeki Karaaslan S SAYFA 20