Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tarihi bir kişilik ‘Kasabalı Lorca’ Cemal Süreya’nın “Kasabalı Lorca” diye adlandırdığı ve erken yaşta aramızdan bir kaza sonucu ayrılan Abdülkadir Bulut’un yaşamı F.Saadet Bilir ve Ali F.Bilir’in kaleme aldığı Abdülkadir Bulut: “Kasabalı Lorca” adlı kitapla okura sunuluyor. Kitapta aynı zamanda Bulut’un şiirlerinden örnekler de yer alıyor. Ë Ali TAŞ er şeyi türkü kıvamında eriten; yerel görünümlere, durumlara dayanan; soylu imgelerin yaratıcısı; Kasabalı bir Lorca” (s. 15). Cemal Süreya böyle sesleniyor 1975’ten… Bulut, şiirini şiir yapan yerelliğe, kasabalılığa dönme özlemini giderdiği bir ağustos sabahında Anamur yollarında bir tedbirsizlik sonucuyla da, “Günnük ağaçlarının, ladinlerin/ Harnup çiçekleriyle, yarpuz kokularına” karışır Anamur’un halk âşığı Lorca’sı olarak. Sevenlerinin, Türk şiirinin Metin Demirtaş’ın sesinde kaygılanması boşuna değil: “Kim yazacak şimdi/ çalı dibinde biten/ Anamurlu çiçeğin şiirini” (s. 20). “Yapıtlarını öteden beri ilgiyle izlediğini” vurgulayan Cemal Süreya “soylu imgelerin yaratıcısı” olarak onore edici bir övgüyle tanımladığı Abdülkadir Bulut’un şiir poetikası hakkında “Kasabalı bir Lorca, her şiirin de şiir var” (s. 15) derken; kayınbiraderi Özdemir İnce de “Halk kültürünün sahip olduğu sürekliliği, tarihsel birikimi ve gizli dinamizmi içinde yaşayarak görmüş ve şiirine aktarmıştır. Şiirlerinde okura sıcak gelen ne varsa buradan yani ‘bizden olandan’ kaynaklanır (...) gündelik yaşamın, tarihin, kırsal ve sözel kültürün derinliklerinden gelir onun şiiri (...) Abdülkadir ‘herkestir’ ve şiirleri de ‘herkesleşmiştir” (s. 1516) diye kesinleştirir değerlendirmesini. nin hiç söylenmediği/ o ağartılarda bozuk bir nice zaman/ ve o zamanlarda Federico Garcia Lorca// güneş al bir atın uzun boynudur/ mor görünür eski bir dağ gölünde/ çünkü o dağ gölünde savaşın gülü/ çağdaş bir ölüyü saklar koynunda” (Federico Garcia Lorca, s. 64). Ataol Behramoğlu hazırladığı antolojide, Bulut’un şiirleri için “doğrudan, halk insanının yaşamından çıkan görüntülerle (...) konuşma tonu ve edası, halksal bir bilgelik, alçakgönüllülük ve ağırbaşlılıkla yazılmış” (s. 277) derken, Doğan Hızlan “Güneydoğu’nun yumuşak, sıcak Akdeniz’e özgü onun şiirinde en iyi anlatımını bulmuştu” (s. 309) değerlendirmesiyle poetik bir vurgulama yapar. Öykücü Necati Güngör, “günümüz Türkiye’sinden motifler, sesler, insan yüzleri getiriyor. Söyleyeceklerini şiirsel bir kapalılıkla söylüyor. Sıcak, duyarlık yüklü, özenli dizelerle koruyor şiirini. Ölenler, mahpuslara düşenler, gurbette yitenler için söylenmiş türküler tadında. Bir Yörük kilimi albenisi taşıyor Bulut’un şiirleri” (s. 307) değerlendirmesini yaparken bir anlamda da, eleştirmen Asım Bezirci’nin “Bulut, halk edebiyatına, kültürüne dayanmıyor” vurgu Abdülkadir Bulut: mediğinde, Bezirci’nin, Güngör’ün değerlendirmesiyle paradoks bir bağ kuran yaklaşımı da, Bulut’un şiir poetikasının değişimi oranında gerçekçilik payı taşıyabilir. Daha sonra bu çizgiyi terk eden Bulut, şiir ve folklor ilişkisi konusunda da, Bezirci’nin tam tersi olarak, olumlu övgüler almış olabilir diye de düşünülebilir. Bulut, toplumcu gerçekçiliği türkü kıvamında zaman zaman içinden geçirdiği İkinci Yeni şiir anlayışıyla folklor ve şiir örtüşmesine, kendine özgü bir farklılıkla yanıt verir. Abdülkadir Bulut; şiir poetikasında “şiiri yazan anlasın yeter”den (s. 24), “İkinci Yeni’de imgenin gözlerinin bağlı olduğunu Nâzım’ı okuyunca anladım” sonucuna ulaştığı gibi değerlendirmelere neden olabilir. Abdülkadir Bulut aslında güç olanı yapmış. Şiirfolklor bütünleşmesinin zorluğuna rağmen, o daha zor bir yola koyularak, kendine özgü bir şiir poetikasının temelinde, kapalı şiir ve folklor ilişkisinin harcını karmış. ÜNLÜ ŞAİRLER ARASINDA BİR GENÇ Abdülkadir Bulut, Toroslar’dan İstanbul’un yedi tepesine taşıdığı şairin aydın, çağdaş ve toplumcu sorumluluğuyla “alnında ışığı ilk duyma” erdemini taşıyan bir sanatçı olarak, zaman ve yaşama tanıklığıyla da, sonuçta artık o halkın ozanıdır. Bir anlamda, çoğulcu bir tanımla, o herkestir, herkes odur. Aramızdan ayrılışı da biraz bu nedenledir. “Kasabalı Lorca”, kasabalısının mahkeme kaygısına ortak olmak için, halk arasında dendiği ölümcül deyim üzere, belki de “kan çekerek” düşer Anamur yollarına. Adli tatil olması nedeniyle duruşma yapılmaması üzerine de Silifke’den dönerlerken, minibüsteki hüzünlü sessizliği bozmak için, oturduğu koltuktan kalkıp, köylülerinin yanına çömelerek, onlara sigara tuttuğu bir sırada, minibüsün yola serilen mucura girip, sırtının kapı koluna değmesiyle de açılan kapıdan, Anadolu’nun Anamur’una “Pir Sultan” sevdasıyla savrulur bir sabah…” Akineli türkülerle; kekik ve nane kokularının” dayanılmaz albenili çağrısına bir yağmur öncesi karışıp gider Bulut. Hani derler ya, “şair olunmaz, şair doğulur”, Abdülkadir Bulut da bu örneğe uyanlardan. “Okulun duvar gazetesine yazılar yazar” öğrencilik yıllarında. “Akşehir Öğretmen Okulu’nda parasız yatılı olan Abdülkadir, edebiyat öğretmeni ve araştırmacı yazar Muammer Yüzbaşıoğlu’nun ilgi ve önerisiyle kendini şiir yazmaya verir. El ¥ “H Ataol Behramoğlu, Metin Demirtaş ile Antalya’da (1981). lamasını çürütür (s. 202). Kitabın sonunda, Bulut’un folklorik duyarlılığına uygun bir biçimde verilen yerel “Sözcükler” (s. 317322) ile “Deyim ve Deyişler” (s. 323) imlemesine koşut, Abdülkadir Bulut’un, “Yanından ayırmadığı not defterine halkın kullandığı yerel sözcükleri de yazdığı da” (s. 247) bilinir. Fakat yine de, Bezirci’nin, Bulut’ta şiir ve folklor ilişkisinin olumsuzluğu konusunu, edebiyat tarihi ve Bulut poetikası koşutluğundaki süreçsel bir olasılık olarak da değerlendirmek gerekir. Bezirci, Bulut’un İkinci Yeni sürecindeki şiir poetikasına gönderme yapmış olabilir. Necati Güngör de şiir ve folklor ilişkisinin olumsuzluğundan öte, kapalı şiir ve folklor iletişimini kuran bir ozan olarak Abdülkadir Bulut’u över. Bunlar göz ardı edil HALKIN YAŞAYIŞINDAN ÇIKAN ŞİİRLER “Son yıllarda dergilerde okuduğum şiirlerinizin çoğu büyülemişti beni” diyen Talat Halman, “kırkına ulaşmamış Türk şairleri arasında beş isim sayarsam biri adınızdır mutlaka” (s. 286287) der. Türk şiiri de bu kanıyı doğrular. Behçet Necatigil, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hilmi Yavuz, Necati Cumalı ve Oktay Rıfat gibi Türk şiirinin köşe taşları olan önemli şairlerin seçici kurulunda yer aldıkları, Milliyet Sanat’ın açtığı , “1974’ün En Başarılı Genç Şairi” yarışmasında Veysel Çolak, Mehmet Taner, İsmail Uyaroğlu ile birlikte şiirleri “övgüye değer bulunan” şairler arasında yer alır. Cemal Süreya kendisine “Kasabalı Lorca” adını takar: “Güneş al bir atın uzun boynudur/ ya da çok eski bir hüzündür İspanya’da/ güzeller çağdaş bir öldürümü güne/ özgürlük türküleriSAYFA 10 Abdülkadir Bulut, Akşehir Öğretmen Okulu’nda Varlık dergisi okurken (sağda,1960). Anamurda arkadaşlarıyla, solda başta (1966). CUMHURİYET KİTAP SAYI 1084