03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ da sert eleştirilere mâruz kalan mektuplar, Sevim Burak’ın sanrıları olarak değerlendirilebilir; fakat asıl önemlisi mektupların onun dünyasına, yapıtlarına ve yaşadıklarına ışık tutuyor olması. karşılık olarak mahkumlar da bunu vermek istemişlerdi.” Ohannes Aram Kondanyan’ın kaleme aldığı ve tehciri anlatan yapıt “Sandıktaki Hatıralar”, Karin Karakaşlı’nın Türkçe çevirisiyle okurlara sunuluyor. Mustafakemalpaşa ve Mizahi Esintiler/ İbrahim Ersaraç/ Patikalar Dergisi Yayınları/ 94 s. Çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçirdiği, çok sevdiği Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesini anlattığı karikatüranı kitabıyla İbrahim Ersaraç sevenleriyle buluşuyor. Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği’nin katkılarıyla oluşturulan yapıt, okurun Ersaraç’ın anılarından tüm Mustafakemalpaşa’ya göz atmasını sağlıyor. Unuttuğum Limanlar/ Selahattin Yolgiden/ Sel Yayıncılık/ 80 s. Türk şiirinin genç kalemlerinden Selahattin Yolgiden’in son kitabı “Unuttuğum Limanlar” geçtiğimiz günlerde kitapçı raflarındaki yerini aldı. Celâl Üster’in şiirleri için “su gibi akıp gidiyor” dediği şairin bu üçüncü şiir kitabında, liman kentlerinin kokusunu, martıların sesini, deniz fenerlerini, kayıkları ve deniz insanlarına dair öyküleri konu almış kendine. “Unuttuğum Limanlar”daki şiirlerde, “kıyının iki yakasından” insanların hüzünlü hikâyeleri dalgalanıyor. Tanrıdağı’ndan Hıra Dağı’na/ Beşir Ayvazoğlu/ Kapı Yayınları/ 298 s. Türk milliyetçiliği, üzerinde konuşulması en zor meselelerden biridir; zira çeşitli damarlardan beslenen ve ortak bir dil edinemeyen, bir çırpıda onlarcası sayılabilecek milliyetçilik anlayışları vardır. Aralarında tarih, vatan, millet, milliyet, gelenek gibi kavramların tarifinde, hatta dil ve musiki konularında ciddi anlayış farkları bulunmakla beraber, temel problem, İslama ve Osmanlı mirasına bakışta ortaya çıkar. Bu iki değere bakıştaki farklılık ve kitlelere açılış derecesi, milliyetçi anlayışları Hıra Dağı’na yahut Tanrıdağı’na yaklaştırır veya uzaklaştırır. Beşir Ayvazoğlu’nun bu konuyu birçok yönüyle ele aldığı yapıtı “Tanrıdağı’ndan Hıra Dağı’na”, önemli bir başvuru kaynağı olma özelliği taşıyor. Oy Trabzon Trabzon Senden Ayrılacağım/ Hilmi Köksal Alişanoğlu/ Apollon Yayıncılık/ 352 s. Demir ile Vasili, biri Türk, diğeri Rum iki kan kardeştir. 1900’lü yılların başında, Türk, Rum ve Ermenilerin huzur içinde bir arada bulundukları Trabzon’un bir köyünde yaşarlar. Altmışlı yaşlarına merdiven dayadıklarında, ardı ardına gelen olaylar ve topraklarının komşu bir devlet tarafında işgal edilmesi sonucunda hayatları altüst olur, düzenleri bozulur. Akıllara ziyan kavga ve çekişmeler içinde bulurlar kendilerini. Bunlara direnirken tek silahları, yıkılmaz dostluklarıolan Demir ile Vasili, acıya, zulme ve kadere bu sayede meydan okurlar. Hilmi Köksal Alişanoğlu’nun büyük bir dostluk hikâ yesini anlattığı romanı “Oy Trabzon Trabzon Senden Ayrılacağım”, okurların beğenisine sunuluyor. Dört Mevsim’de Aşk Çiçekleri/ Abdullah Akay/ Karakutu Yayınları/ 416 s. “Akşam rengi gözlerine baka baka eriyorum/ Gün batınca saçlarında pembe bir gül dudakların/ Göklerinde yıldız gibi yanıp yanıp sünüyorum/ Bir gün deil, bin gün değil, sana ömür veriyorum/ Akşam rengi gözlerine baka baka ölüyorum” Cahit Külebi’nin şiirleri için, “akla gelemeyecek konular buluyor” ve “kendisinden öncekilerden etkilenmiş görünmüyor” dediği şair Abdullah Akay, altmış yılın şiirlerini topladığı kitabı “Dört Mevsim’de Aşk Çiçekleri”yle şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Dağınık Kara/ Nurullah Kuzu/ Mayıs Yayınları/ 64 s. “kara kara huylandım da kuyulandım hayata/ su topladım durmadan, taş attım kendime/ boşluklar vardı, sessizlik ve birkaç damla mürekkep/ dağıldı kara/ ben aslında dağınık bir kederdim, dalgın bir kusur/ soyumun mirası, alnımdaki oyuktan oyma/ gövdem ruhumun ücra yeriymiş, kanayan bir ülkeymiş/ insan. o ilk talan o ilk yağma o ilk kusurla/ ruhun toprağa düşme biçimiymiş hayat” Arkadaş Z. Özger 2009 yılı Şiir Ödülü’nü, “Dağınık Kara” ile alan Nurullah Kuzu, şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Yara/ Suna Taşdemir Dündar/ IQ Kültür Sanat Yayıncılık/ 272 s. “Şule bir kez daha annesine hayranlık duydu. Ne de güzel özetleyivermişti durumu. Tüm gönlüyle katılıyordu annesine. Osmanlı tebaası olup ta bağımsızlığını kazanamayan tek Hıristiyan topluluktu Ermeniler. Duruma bu pencereden bakınca neden bu kadar Türk düşmanı olduklarını kavramak daha kolaydı. Üstelik eğitim olarak o dönemki fakir, gariban Türk milletinden kat kat üstün, maddi olarak kat kat daha zengindiler. Kan da dökmüşler, mezalim de uygulamışlardı. Ama becerememişlerdi işte.” Suna Taşdemir Dündar’ın “Yara” adlı kitabı, 1915’teki olayları anlattığı romanıyla raflardaki yerini aldı. Saddam Yıkılırken Bağdat’ta Bir Aile/ Minka Nijhuis/ Çeviren: Gül Özlen/ Kitap Yay./ 172 s. Minka Nijhuis, dünyanın en tehlikeli şehirlerinden biri olan Bağdat’a beş yıl süreyle düzenli olarak gidip Bağdatlı bir ailenin yaşantısını izledi. Her bomba sesiyle hatıralarını tazeleyerek ayakta kalmaya çalışan muzip Hala. Onun hayat dolu kızı Varide ve kocası, ülkenin içine sürüklendiği gerginliklerden payını alan aktör Abbas. Bu kitap onların hayatlarını anlatıyor. “Bağdat’ta Bir Aile”, Saddam’ın devrilmesinden sonra Bağdat’taki günlük hayatı benzersiz bir biçimde gözler önüne seriyor. Bu gerçek hikâyede mizah, cesaret, umut, çelişkiler ve her şeyin belirsiz olduğu bir şehirde yaşama azmi anlatılıyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1039 Pencereler/ J. B. Pontalıs/ Çeviren: Talat Parman/ Bağlam Yayınları/ 160 s. “Bazı sözcükleri seçmemizin nedeni ne? Neden bize bazıları sevimli, bazıları tiksindirici geliyor, bazıları ise bir şey demiyor ya da artık bir şey demiyor, bir de öykü yüklü olanlar var ki onlardan acilen kurtulmak istiyoruz?” J. B. Pontalis “Pencereler”de psikanaliz ile yazını birbirine kaynaştırıyor. Neredeyse yeni bir tür yaratıyor. Ötekini dinlemek, anlamak ile kendini yazmak, anlatmak etkinliklerini yılların deneyiminden süzerek ve birbirinden ayrılmaz bir sarmal biçiminde aktarıyor okura. Yapıt, psikanalist bir yazarın kaleminden çıkmış kısa ama yoğun metinlerden oluşuyor. Kurgulanmış Benlikler Otobiyografi, Kadın, Cumhuriyet/ Nazan Aksoy/ İletişim Yayınları/ 223 s. Nazan Aksoy, “Kurgulanmış Benlikler”de yakın tarihi, o döneme tanıklık eden kadınların dilinden, onların otobiyografilerinden okuyor. Yapıt, modernleşme projesi içinde kimliğini kurmuş, bu projenin kadınlara sunduğu imkânlardan yararlanmış, böyle meslek ve kimlik edinmiş kadınların hikâyelerini anlatıyor. Otobiyografilerden yola çıkan Nazan Aksoy, cumhuriyete, Türk modernleşmesinin temel meselelerinden biri olan kadının toplumdaki yerine yine kadınların gözünden bakma imkânı sağlıyor. Esir Kampının Su Taşıyıcısı/ Muharrem Kaya/ Pencere Yayınları/ 146 s. “Bu akşam burda mı kalacaksın? diye sordu Ayhan. Hayır, kalmayacağım, dedim ya, sadece seni görmek istedim. Sadece seni görmek için geldim buralara. Görüyorum ki ama hiç de fena değil durumun. İmrenilesi bir hayatın var burda. Doğanın en güzel yerlerinden birini seçmişsin. Bahçendeki bu kasımpatıları da dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar iri ve coşkulu değildir herhalde...” Muharrem Kaya’nın yeni kitabı “Esir Kampın Su Taşıyıcısı” raflardaki yerini aldı. Sandıktaki Hatıralar/ Ohannes Aram Kondanyan/ Çeviren: Karin Karakaşlı/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 76 s. “İki hafta sonra çadırlar söküldü ve tehcir edilenler bir kez daha bilinmez bir yere doğru yola çıkarıldılar. Jandarma çadırın yanında duruyordu. Oğlan ona yaklaştı ve üzerinde küçücük renkli boncuklarla çiçek desenleri işlenmiş küçük bir bozuk para kesesini kabul etmesini rica etti. Bu oğlan için kıymetli bir şeydi. Bu keseyi ona doğduğu şehirde Noel ve Paskalya’da amcasıyla birlikte ziyaret ettikleri mahkumlar vermişti. Oğlanın evinden getirdiği hediyelere SAYFA 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle