Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ arasındaki gerilimler ile bu gerilimlerin birbirlerinin yasadışı seçimlerini nasıl etkilediğine dikkat çekildiğinin görüldüğünü irdeliyor. Gerçekten de örgütlü suça afili bir örnek teşkil eden Cervantes’in Rinconete ve Cortadillo‘su 17. yüzyılda bir şehrin yeraltı dünyasına ilişkin tarihsel bir o kadar da gerçekçi bir anlatımdır. Cervantes’in farklı ulusların yaşadığı, yoz yöneticilerin elinde debelenen Seville şehrini yırtıcı tasviri, şehrin toplumsal yapısını, yasadışılığın bir meslek dalı, hırsızlığın ise sanat gibi görüldüğü ve icra edildiği sokakları nasıl iyi gözlemlediğinin hatta yakından tanıdığının da göstergesidir. Yapıtında da örgütlü, organize suçun afili bir örneği “hırsızlar kardeşliği” yürürlüktedir, yankesiciler, sokak hokkabazları, soyguncular, çapulcular hiyerarşik bir düzende başrahip yardımcısı ve birkaç konsül önderliğinde yönetilir. Cervantes, kardeşliğin üyelerini farklı altkültürleri hakkında soru işareti bırakmayacak şekilde ayrıntısıyla anlatır. Biçeminin koreografisinde betim betim üstünedir... Seville’in renkli ve zalim dünyasının karakterleri pala bıyıklarından, geniş kenarlı şapkalarına, valona biçimi yakalıklı, renkli çorapları ve büyük gösterişli dizbağlarına, kabadayı suretlerindeki her bir mimiğe değin kımıl kımıl çizilidir. Sonra raconlar tabi... Suçu dengeli ve düzen içinde işleten o yasatanımazların yasası raconlar... Cervantes’in Rinconete ve Cortadillo‘sunun tadındaki tuz... Cervantes suçu olumlar, suçu teşvik eder şekilde romantize eder tarza kesinlikle yönelmez, “ibret” duygusu yerinde göndermelerle biçeminde yerini bulur. Hatta bu nedenledir ki hikayelerine “örnek alınacak” adını vermiştir. Hatta bu hikayelerin onları okuyanı herhangi bir surette kötü bir arzuya veya düşünceye özendireceğini bilse, hikayeleri halkın önüne çıkartmaktansa onları yazmış olan elini kesmeyi tercih edeceğini söylemiştir. Vincenzo Ruggiero’nun şu düşüncesine katılmamak mümkün mü: “O el yerinde kaldığı için talihliyiz.” EDEBİYAT VE UYUŞTURUCU Edebiyat ve Suç‘un üçüncü bölümü, Charles Baudelaire’in Yapma Cennetler‘i ile Jack London’ın üzerinde odaklanıyor. “Yasal ve Yasadışı Uyuşturucular: Baudelaire ve London” adlı bölümde bu iki yazara geçmeden önce bir anımsatma yapılıyor ki yer vermeden geçilemez. Sanatsal esin ve uyuşturucu kullanımının tartışmalı ilişkisine atfen edindiğimiz bu önemli bilgi ise edebiyatta uyuşturucunun tarihinin hangi yapıta dayandığıyla ilgili. Ruggiero’ya göre bu yapıt “afyon”un bizzat mağduru ve sanatsal anlamda gönenmişi Thomas de Quincey’nin 1822 tarihli yapıtı Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtirafları‘dır. De Quincey’e göre afyon üst üste gelen olaylar ve duyguların karıştığı bir parşömen üzerindeymişcesine beynimizi etkiler. Maddenin kullanımı bu hislerin ölü değil de yalnızca uykuda olduğunu kanıtlar. Uyuşturucu kullanımının edebi üretkenliği teşvik ettiği fikri 19. yüzyıl boyunca yaygın bir düşünceydi. Öğreniriz ki Honoré de Balzac, afyonun zaman yolculuğu yaptırdığını vurgulamıştır mesela. Edgar Allen Poe, ilk defa 1938’de yayınlanan ve isimsiz bir anlatıcı ile güzel ve kuzgun saçlı eşi hakkındaki öyküsü “Ligeia”da kadının güzelliğini bir afyon düşünün parlaklığıyla bileştirir. Poe, korku türünde yazdığı, ilk defa 1835’te Southern Literary Messenger’da yayınlanan, Kuzini Berenice ile evlenmeye hazırlanan Egaeus adında bir adam hakkındaki kısa öyküsü “Berenice” de kendi müptelalığıyla sert bir tezat görür. Ruhun ve bedenin acılı yolculuğuna kapılır. Alexandre Dumas afyon kullandığında nasıl düşlerin gerçek, gerçeklerin ise düş olduğunu açıklar ve der ki: “Bu nedenle içiciler ve yazarlar iyi yaşamak ve büyük sanat eserleri ortaya koyabilmek istiyorlarsa gerçeklikten sonuna kadar vazgeçmek zorundadırlar.” Charles Dickens, afyonu yerin dibine batıranlardandır ve afyon yapıtlarında da şiddet suçuyla özdeştir. Mystery of Edwin Drood‘da (Edward Drood’un Gizemi) afyon içimin katilin şeytani davranışlarının bir parçasıdır ve müptelalık derin bir sapkınlıkla özdeştir. Vincenzo Ruggiero’nun, sürekli duyuların yeniden düzenlenmesine yöneliş arayışını sürdürdüğünü belirttiği Arthur Rimbaud’a ilişkin kanısı ise, Rimbaud’un bu arayışta sık sık afyondan destek almış olduğudur. Freud kokaini yalnızca tıp çevreleri için her derde deva bir madde olarak değil, aynı zamanda çok çalışan kişiler için uygun bir uyarıcı, daha doğal bir benliği ortaya çıkaran bir madde olarak tanımlar. Hatta bir dinamometre kullanarak kokainin kas gücü üzerindeki etkisini bile ölçer ve belirgin bir artış olduğunu görür. Sir Arthur Conan Doyle’un ünlü hayali dedektifi Sherlock Holmes’un da böyle bir analizi hayata geçirdiğini biliyor muydunuz? Nedeni açıktır: Holmes daha doğrusu Doyle, yapıtında Dr. Watson’a paylaşmayı önerdiği kokaini aşkın bir uyarıcı ve zihin açıcı olarak görmektedir. Kitabın bundan sonrasında Emile Zola’nın Nana’sına odaklanırken kadın ve suç kavramlarının irdelenmesinin yanı sıra feminist kriminolojiye giriş dersi kıvamında bir inceleme sunuyor Ruggiero. Ardından James Baldwin’in Blues for Mister Charlie (Bay Charlie için Blues) ile Richard Wright’ın Native Son’daki (Yörenin Çocuğu) suç ve şiddetin menbaı ırkçılık tartışmaya açılıyor. Derken geleneksel suçların analizine bir ara verip beyaz yakalıların ve güçlülerin, iktidar sahiplerinin işlediği suç türleri çözümleniyor. Ticari suçlara yakın plan yapıyor. Herman Melville’in epik Moby Dick‘ini sanayi, çalışma koşulları, kar ve idareyi aynı anda hem yadsımayan, gereklilik gibi sanki gören hem de düpedüz suçlayan bir alegori olarak ortaya koyuyor. Thomas Mann’ın romanı Confessions of Felix Krull Confidence Man‘de (Felix Krull Adlı Dolandırıcının İtirafları), suçlu hayatların kökenini derine inerek, psikoloji hayli ön planda tutarak anlamayı amaçlıyor Ruggiero. Mark Twain’in “Hadleyburg’ü Yozlaştıran Adam” adlı öyküsü bağlamında, siyasi ve idari yozlaşma kuramlarının ayrımında irade olgusunu açımlıyor. Kitabın sonuna yaklaşan incelemelerde ise suçlu tam anlamıyla ne ekerse onu biçiyor. Zira Octave Mirbeau’nun İşkence Bahçesi ve Victor Hugo’nun Sefiller‘inden bölümler incelenerek ağır ceza, ıslah, caydırma, lağv, indirim dahil cezai felsefelerine yol alınıyor. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Edebiyat ve SuçSapma ve Kurmaca Sosyolojisi/ Vincenzo Ruggiero / Everest Yayınları / 252 s. SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1039